Haber: Ogün AKKAYA 

CHP’nin ekonomi politikalarını anlatmak amacıyla başlatılan ekonomi turu kapsamında Burdur’da konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yalçın Karatepe, "TÜRK-İŞ’in Kasım ayına ilişkin açıklamış olduğu veri ciddi şüpheleri içinde barındırıyor. TÜRK-İŞ raporlarında açlık sınırının belirlenmesinde kullanılan verinin, Kasım ayında gıda fiyatlarının binde altı oranında artmış olmasına ilişkin tespitlerinin izaha muhtaç olduğunu buradan ifade etmek isterim. Bizim bu konuda şüphelerimiz var" ifadesini kullandı.

CHP’nin ekonomi kurmaylarının, partinin ekonomi konusunda yol haritasını anlatmak üzere başlattığı ekonomi turu, Burdur ziyaretiyle devam ediyor. CHP Burdur İl Başkanlığı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasına Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe'nin yanı sıra CHP Burdur Milletvekili İzzet Akbulut, CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı, CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz ve CHP Burdur İl Başkanı Kadir Koç eşlik etti. Karatepe, "Biz CHP ekonomi takımı olarak yurdun her bölgesini karış karış dolaşıp, sorunları yerinde tespit edip, bunlara yönelik çözüm önerilerimizi paylaşıyoruz" dedi.

“Uygulanan yanlış tarım politikası, Burdur’da gölleri kuruttu”

Burdur ziyareti kapsamında, Burdur Sanayi ve Ticaret Odası’nı ziyaret ettiklerini hatırlatan Karatepe, Burdur ekonomisinde faaliyet gösteren iş insanlarıyla bir araya geldiklerini söyledi. Karatepe, "Yaptığımız toplantı sırasında fark ettik ki Burdur’un bir tarım politikasının olmamış olması, Burdur gibi tarım ve hayvancılığın önemli olduğu bir bölgede hem çiftçiler açısından ciddi sorunların ortaya çıkmasına, tarımsal üretimin sürdürülebilir olmasının önünde engel teşkil ettiğini görüyoruz. Vatandaşlarımız bilecektir, içerisinden bulunduğumuz bu bölge ‘göller bölgesi’ olarak bilinir. Fakat uygulanan yanlış tarım politikası sebebiyle suya yüksek ihtiyaç duyan ürünlerin üretilmeye çalışılması, bunun için yeraltı su kaynaklarına ciddi bir şekilde kullanılıyor olması bu bölgede göllerin kuruması gibi bir sonucu ortaya çıkardı. Bu trend böyle devam ederse bir süre sonra Türkiye’de, özellikle bu bölgede ne tarımsal üretim yapılabilir ne de hayvancılık konusunda şu anda var olan yapı korunabilir" diye konuştu.

"Çiftçilerimizin para kazanmasını sağlayacak bir tarım politikasını hayata geçireceğiz"

Burdur’a yapılan ziyaret kapsamında Türkiye’nin ve Burdur’un tarım politikasına ihtiyaç duyulduğunun bir kez daha gözler önüne serildiğini söyleyen Karatepe, “Biz iktidara geldiğimiz zaman dört başı mamur bir tarım politikasını da hayata geçireceğiz. Sadece çiftçiye destekle sınırlı olmayacak. Lojistik, çevre, iklim koşulları, enerji maliyetleri gibi tüm unsurları da içerisinde barındıran bir tarım politikasıyla vatandaşlarımızı hem ucuz, düşük maliyetli gıdaya erişimine imkan vereceğiz hem de çiftçilerimizin para kazanmasını sağlayacak bir tarım politikasını hayata geçireceğiz" ifadesini kullandı. Karatepe, şunları kaydetti:

"Sizin bulduğunuz enflasyon verileri, vatandaşın maruz kaldığıyla eşleşmiyor"

"Merkez Bankası, en son açıklanan Kasım ayı enflasyonuna ilişkin raporunu paylaştığında Türkiye’de enflasyonun yatay seyrettiğinden bahsediyor. Enflasyon ana eğiliminde bir değişim olmadığını söylüyor. Böyle baktığımız zaman enflasyonla mücadele programının da başarılı olmadığını Merkez Bankası’nın itiraf ettiğini görüyoruz. Normalde bize vaat edilen bu dönemlerde enflasyonun belirgin bir şekilde aşağıya geleceğiydi. Bir taraftan vatandaşın harcama kabiliyetini sınırlamak için ücretler baskılanırken, emekli aylıkları düşük tutulurken, faiz oranları yüksek seyrederken, enflasyonun bütün bu zorluklara rağmen yüksek seyrediyor olması uygulanan politikanın da başarısızlığının göstergesidir. Buradan Merkez Bankası yetkililerine de şunu ifade etmek isterim. Sizin yatay bulduğunuz enflasyon aslında vatandaşın maruz kaldığı dikey şekilde hareket eden enflasyonla örtüşmüyor. TÜİK’in açıkladığı veri de Kasım ayında gıda fiyatlarının yüzde 5.1 oranında artmış olması, sebze fiyatlarının aylık olarak yüzde 30 artmış olması enflasyonun yatay seyrettiğini değil, vatandaşın maruz kaldığı gerçek enflasyonun çok şiddetli bir biçimde yüksek seyrettiğinin göstergesidir.

"TÜRK-İŞ’in Kasım ayına ilişkin açıklamış olduğu veri de ciddi şüpheleri içinde barındırıyor"

Bir taraftan resmi verilere göre bile tarımsal ürünlerin, gıda fiyatlarının yüksek seyrettiği ortaya konulurken, diğer taraftan Türkiye’de açlık sınırı verisi açıklayan TÜRK-İŞ’in Kasım ayına ilişkin açıklamış olduğu veri de ciddi şüpheleri içinde barındırıyor. Veride kullanılan, mutfak enflasyonu olarak tanımladıkları, TÜİK’in raporlarına ya da enflasyon verilerinde gıda fiyatı olarak izah edilen verinin, TÜRK-İŞ raporlarında açlık sınırının belirlenmesinde kullanılan verinin, Kasım ayında gıda fiyatlarının binde altı oranında artmış olmasına ilişkin tespitlerinin izaha muhtaç olduğunu buradan ifade etmek isterim. Bizim bu konuda şüphelerimiz var. Biliyorsunuz Aralık ayı asgari ücret görüşmelerinin başladığı bir dönem. Asgari ücret görüşmelerinde referans olarak alınan, en sık atıfta bulunan göstergelerden bir tanesi TÜRK-İŞ tarafından açıklanan açlık sınırı verisidir. Biz vatandaşlarımızın çalışırken elde ettiği asgari ücretle geçinemediklerini, temel ihtiyaçlarını, beslenme ihtiyaçlarını bile karşılayamadıklarını bu verilere bakarak ortaya koyuyoruz. TÜİK’in açıkladığı bu veriler, TÜİK verileri hakkındaki şüpheleri güçlendiriyor. Asgari ücret görüşmeleri yapılırken, bizim referans olarak verdiğimiz tutarlara bakılmasında yarar var. Biz CHP olarak 2025 yılında asgari ücretin 30 bin lira olmasını gerektiğini bir zorunluluk olarak ifade ediyoruz. Bu hafta açıklanan gıda fiyatlarındaki, kira fiyatlarındaki, enerji maliyetlerindeki yüksek artışa baktığımız zaman bizim geçen ay talep ettiğimiz 30 bin lira asgari ücretin ne kadar haklı bir rakam olduğu çok net bir biçimde görünüyor. Biz bu konudaki ısrarımızı sürdürüyoruz. Asgari ücretin 30 bin lira altında olması kabul edilebilir bir şey değil. Bu ücreti elde edenlerin maruz kaldıkları gerçek enflasyon oldukça yüksek. Vatandaşın bu yüksek enflasyon karşısında da korunması bir zorunluluk."