Yenidoğan Çetesi Davası'nın ikinci gününde, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile kadın hastalıkları ve doğum uzmanı eşi Sare Davutoğlu da duruşmayı bir süre izledi. Davutoğlu, eşinin kendisine bilgi vermesiyle başbakanlığı dönemde bu çeteyle ilgili soruşturma başlatıldığını açıklayarak ardından neler yaşandığını anlattı.
"Çok büyük bir insanlık suçuyla karşı karşıyayız. Devlet soyulmuş"
Ahmet Davutoğlu, adliye önünde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Çok büyük bir insanlık suçuyla karşı karşıyayız. Devlet soyulmuş. Bebeklerin cenazeleri üzerinden. Onkolojide de pediatride de bu tür soygunlar yapılmış olabilir. Şimdi bir kere bu sürecin geçen sene 2023 yılında başladığı söyleniyor. Ama bizim yaptığımız araştırmalar ve geçmiş evraklarımıza da bakarak şunu ifade edeyim. Bu çetenin geçmişi iki yılla sınırlı değil. İlk olarak 17 Ekim 2015'te bir isimsiz ihbarla İstanbul Valiliği'ne bir başvuruda bulunuluyor. Daha sonra buralardan netice alınmayınca 12 Ocak'ta Süleymaniye Kadın Doğum Hastanesi'nde doktorlara dönük bir bilgi iletiliyor. Bir bilgi aktarılıyor. Ve 13 Ocak'ta. Sare Hanım 13 Ocak 2016’da Süleymaniye Kadın Doğum Hastanesi'nde ihtisas yapmış olduğu için orada çok duyarlı bir doktor hanımefendi. Madem ki buradan netice alamadık diyerek bu bilgiyi Sare Hanım'a aktarıyor. 2016 yılında 14 Ocak'ta Sera Hanım bu konuyu benimle paylaştı. Tabi nihayet hekim olarak paylaştı. Ve aynı gün inceleme talimatı verildi, 17 Ocak'ta Sare Hanıma gelen bilgiler ve bakanlığa iletildi. Bütün bunların e-mail mesajları var. Gereken her türlü çaba gösterildi. Ve 16 Şubat'ta inceleme başlatıldı. 16 Şubat'taki inceleme neticesinde. Son derece dikkatli titiz bir inceleme olduğu için 4 Mayıs'ta bakanlık soruşturma izni veriyor. Bunlar tabi benim dönemde yolsuzlukla mücadele bağlamında çok sayıda dosyayı devreye soktuğumuz için ve yüzlerce olayla bizzat ilgilendiğim için her birinin detayını hatırlayamıyorum. 4 Mayıs'ta soruşturma izni veriliyor, 4 Mayıs 2016 yılında. Yani benim Başbakanlıktan ayrılma kararı açıkladığım gün bu soruşturma izniyle bakanlıktan veriyoruz ve hemen sonrasında 10 Mayıs'ta da bakanlık soruşturmayı başlatıyor.
"17 Kasım'da bakanlığın elinde kapsamlı bir dosya var, o gün o dosyada adı geçen üç kişi bugün bu soruşturmada en önemli üç kişi"
Ve 22 Mayıs'ta bildiğiniz gibi ben Başbakanlık'tan ayrıldım. Şunu ifade edeyim. Başbakanlığım döneminde belki de siyasette en fazla üzerinde durduğum konu, toplumun saran yolsuzluklara karşı mücadeleydi. Ve bize intikal etmiş hiçbir dosya, hiçbir iddia karşılıksız bırakılmadı. Üzerine gidildi. Ben ayrıldıktan sonra görevlendirdiğimiz başmüfettiş titiz bir çalışma yapıyor. O çalışma raporunu da tekrar aldım. 17 Kasım'da da soruşturma raporu bakanlığa sunuldu. Şimdi 17 Kasım'da Türkiye Cumhuriyet Sağlık Bakanlığı'nın elinde hukuki mercilere sunulmak üzere bir kapsamlı dosya var. O gün o dosyada adı geçen üç kişi bugün bu çetenin de en önemli üç ismi. Yani eğer o gün tedbir alınmış olsaydı, bizim başlattığımız soruşturma titizlikle takip edilseydi bu çetenin daha oluşum aşamasının engellenmesi mümkün olurdu.
"Yahu bir bebeğin cesedinin karşılığı Allah aşkına para cezası mıdır bedeli?"
Ne olmuş? Bu soruşturma neticesinde birçok araştırma yapmış baş denetçi. Mesela bu memurların, hekimlerin, hemşirelerin mal beyanı istenmiş. Yani mal beyanında bir değişiklik var mı diye bir titiz bir çalışma. 38 sayfalık bir rapor. Tek tek okuduk birlikte Sare Hanım’la çünkü teknik olarak ilaçların da adları geçiyor. Fakat soruşturma neticesinde ne ceza ne karar verilmiş biliyor musunuz? Sadece izinsiz olarak özel hastanede çalışan devlette görevli doktorlar veya sağlık görevlilerinin suç işlediği sonucuna ulaşılmış ve özel hastanelerin idari para cezası kesilmiş. Yani bebeklerin ölümü, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun dolandırılması, kayıtları dikkatli bakan herhangi bir konunun uzmanı olmayan bile burada bir cinayet var. Toplu bir insanlık suçu işlenmiş diye bir soruşturma yapılıyor. SGK'nın açık dolandırıldığına dair bir soruşturma yapılıyor. Ve bu soruşturmanın takibi yapılmadan para cezası kesiyor. Yahu bir bebeğin cesedinin karşılığı Allah aşkına para cezası mıdır bedeli? Şimdi bir aileyle bir bebeğimizin babasıyla beraberdik. 18 gün, ben aileleri de dinliyorum. 18 gün 2022 yılında yoğun bakımda yatmış. Ve sonunda çocuğunuzda bir şey yok diyerek bırakılmış. Çocuk ciddi bir nörolojik problemle iki buçuk yıldır yemiyor, içmiyor, yürüyemiyor. Şimdi o arada bu 18 günde yapılan işlemler karşılığı SGK'dan alınıyor. Bu nasıl bir insafsızlık? Bu nasıl bir cinayet. Geçen grup toplantısında beni isyana teşvik eden çocuklarımızı koruyamadık derken kastettiğimiz. Şimdi arada büyük bir açık var 17 Kasım 2016’dan bu yana. 2023 tarihinde yeniden Mart ayında galiba yeniden soruşturma başlatılıyor.
"Kim ihmal etmişse onlar da cezalandırılsın. Siyasetçisi, doktoru, hekimi, hasta bakıcısı özel hastane sahibi hiçbir ayrım gözetilmeden"
Bu 7 yıl içinde ne yaşanıyor? Yapılması gereken iki şey var. Bu soruşturma derinleştirilmeli. Kim 17 Kasım'da, bizim başlattığımız 10 Mayıs'ta başlattığımız soruşturmanın neticesi olan raporda zikredilen hususları dikkate almayıp yedi yılda bu işi takip etmemişse hepsi hesaba çekilmeli. Bir tek çocuk çocuğun bir tek nefesinin dahi hesabı sorulmalı. Bunun affedilir taraf yok. Bunun kabul edilebilir taraf yok. İsyan ediyorum. Yedi yıl ne yaptınız siz ya? Sağlık bakanları ne yaptı? Müsteşarları ne yaptı? Ha adalet ne yaptı? Suç duyurusunda bulunmak üzere soruşturma açıyoruz. 10 Mayıs'ta. Bizim verdiğimiz soruşturma emrinde yani ondan iki hafta sonra da Başbakanlıktan ayrılmak zorunda kaldık. Sebepleri de malum. İşte bu yolsuzluklarla mücadele edemediğim için, etmeme izin verilmediği için o siyasi yol ayrımına gelindi. Şimdi yedi yıl içinde her yer çeteleşti. Her yer mafyalaştı. Sağlıkta bu oluyorsa, bebeklerde bu oluyorsa, sokakta ne oluyor? Dolayısıyla çağrım çok net. Bu yedi yıllık açıkta ne olduysa onlar da araştırılsın. Kim sorumluysa, kim ihmal etmişse onlar da cezalandırılsın. Siyasetçisi, doktoru, hekimi, hasta bakıcısı özel hastane sahibi hiçbir ayrım gözetilmeden. Bu şimdi yapılmazsa ileride çok daha vahim suçlar, insanlık suçu işlenir.
"Bir sürü şirkete kayyum atayanlara söylüyorum, bunların mal varlıklarına el konulsun"
Ayrıca devleti dolandırmışsa SGK üzerinden tek tek çıkarılmalı, burunlardan fitil fitil getirilmeli ve onların mal varlıklarına el konulmalı. SGK'yı dolandıran bu bebek cinayeti üzerine SGK'yı dolandıran kim varsa bu süre içinde kazandıkları mallarına devlet el koymalı. Çünkü benim okuduğum soruşturma raporunda yani benden sonra dürüst bir şekilde baş denetçilik yapmış raporunu zaten incelemeyi de o yapmıştı. O yüzden sevk edildi. Mal varlıklar beyanları var. Baksınlar yedi yıl içinde bu beyanlar nasıl değişti. Bir sürü şirkete kayyum atayanlara söylüyorum, bunların mal varlıklarına el konulsun. Sare Hanım'a o gün bilgi veren ve bizi teyakkuza geçiren o doktor hanıma teşekkür ediyorum. Benim adıma davaya katılan avukat Meryem Türktekin'e de teşekkür ediyorum, duruşmadan çıkarılmış. Ben en ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyorum. Cezalandırmayan her suç daha büyük bir şekilde geri döner. Herkesin 8 yıl içinde yaşananları daha detaylı düşünmesini istiyorum."
Üç ismi açıkladı
Dünkü duruşmada davaya müdahil olmak isteyen ve 7 yıl önce açılan soruşturmayla ilgili raporu sunmaya çalışırken salondan çıkarıldığını anlatan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı avukat Meryem Türktekin de, 2016 tarihli raporda ve görülen davada adı geçen üç ismin İlker Gönen, Fehmi Alperen ve Dursun Eryılmaz olduğunu açıkladı. Türktekin şunları söyledi:
"2015 yılından itibaren bu kişilerin bulaştığı veya o kişilerin çalıştığı hastanelerde başka ölüm vakaları olmuş mudur? Engelli kalan çocuğumuz olmuş mudur? SGK'nın dolandırıldığı başka maddi kayıplarımız olmuş mudur? Ortaya konulması gerektiği yönünde taleplerimiz olduğu için açıkçası dünkü (duruşmada) sataşmaların nedeni buydu. Çünkü şu andaki yargılama sadece 2022-2024 arasına ilişkin. Oysa o rapor şunu ortaya koyuyor 2015’den itibaren Fehmi Alperen, İlker Gönen ve Dursun Eryılmaz'ın çalıştığı tüm hastanelerin araştırılması gerektiğini ortaya koyuyor. Sorun buradan doğar ancak biz müdahillik talebimiz reddedilmiş olsa bile değişmez. Sonuna kadar bu davanın takipçisiyiz."
"Ben doktor, hemşire demek istemiyorum bu insanlara"
Sare Davutoğlu da "Bu kişiler sağlıkta şiddetin artmasına neden olan kişiler. Ben doktor, hemşire demek istemiyorum bu insanlara. Şu anda bebeğini hastanede kaybetmiş herkes büyük bir endişe içinde. Bütün toplum bu durumda. Az önce görüştüğümüz, bebeğini kaybeden Mehmet Bey söyledi, hemşire yardımcısı biri kendisini hekim olarak tanıtmış ve hep onunla muhatap olmuşlar. Bir doktorla bile görüşmemişler" dedi.