Gezi direnişi Türkiye tarihinde temel bir toplumsal kırılma olarak köklü bir alt üst oluşa neden oldu ve siyasetten medyaya sosyal hayattan ekonomik yaşama kadar pek çok alanı köklü bir şekilde etkisi altına aldı.

Gezi parkı mücadelesi olarak başlayan ve hızla genel bir demokrasi talebine ve mücadelesine dönüşen bu hareket, Türkiye’de medya gerçekliğini de her yönüyle toplumun önünde masaya yatırdı.

GEZİ DİRENİŞİ VE HABER ALMA HAKKI MÜCADELESİ

Milyonlar halinde sokağa çıkan ancak evlerine döndüklerinde kendilerini, eylemlerini, taleplerini değil “penguen belgeselleri”ni gören milyonlar ilk defa bu ölçekte Türkiye’de medya gerçekliğiyle yüzleşti ve doğal olarak da buna büyük tepki gösterdi. Bu tepkinin çeşitli biçimleri vardı elbette. Bir yandan NTV, CNN, Haber Türk gibi kanalların, gazetelerin önüne akarak binler halinde “haber istiyoruz” diyen kitleler, diğer yandan da bu tepkinin bir ifadesi olarak “yurttaş habercileri” olarak sahneye çıkarak dayatılan sansür ablukasını fiili olarak kırmaya çalıştı, bunu da belli ölçülerde başardı. Öte yandan hiç kuşkusuz direnen gazeteciler gerçekliği de vardı. Tüm baskılara, polis şiddetine, işten atma tehditlerine ve hatta işten çıkarmalara rağmen meslek ahlakına sadık kalmayı tercih eden yüzlerce basın emekçisi halkın haber alma hakkı için ne gerekiyorsa onu yaptı. Alternatif medya kuruluşları da bu süreçte çok özel bir rol oynadı. Kitlelerin ürettiği veriler, bilgiler, fotoğraflar ve videolar bu mecralar tarafından da kaynak olarak değerlendirildi ve yayınlandı. Kitleler de bu mecraları keşfederek güçlendirdi. Yurttaş haberciliği veya haber aktivizmi elbette Gezi’yle birlikte ortaya çıkmadı ama Gezi direnişiyle birlikte büyük bir sıçrama yaşadı.

GAZETECİLERİN ÖRGÜTSÜZLÜĞÜ GEZİ DİRENİŞİNİN ORTAYA ÇIKARDIĞI BÜYÜK TARİHSEL FIRSATIN KAÇIRILMASININ EN TEMEL NEDENİ OLDU

Toplumsal ölçekte ortaya çıkan büyük tarihsel talep Türkiye tarihi kadar eski olan basın özgürlüğü sorununun çözülmesi, medya alanındaki egemen ablukanın kırılması ve alternatif medya alanındaki çalışmaların milyonları ana akım medyaya bağımlı olmaktan kurtaracak bir zemine genişlemesi için büyük bir fırsat ortaya çıkmıştı. Ancak özellikle gazetecilerin Türkiye tarihinin en örgütsüz dönemini yaşaması ve Türkiye’de basın sektöründe etkin bir sendikal örgütlenmenin olmaması, hem gazetecilere yönelik saldırıların boşa çıkarılamamasına neden oldu, hem de “haber talebiyle” sokaklara çıkan bu büyük toplumsal dinamizmin medya alanında yeni ve güçlü adımlar atılmasının dayanağı yapılmasını önledi. Gezi sonrası ortaya çıkan onlarca proje ve kimi somut girişimler bu toplumsal dinamizmle birleşme olanağına sahip olamadığı için hızla sönümlendi. Bugünkü tablonun daha da kötü olduğu biliniyor.

YURTTAŞ HABERCİLİĞİ TOPLUMUN HABER ALMA TALEBİNİN İNİSİYATİFE DÖNÜŞMÜŞ HALİ OLARAK TOPLUMSAL YAŞAMDA ÖN PLANA ÇIKTI

Yurttaş haberciliği ise sansüre karşı gerçek haber talep eden toplumun, bu tepkisini ifade biçimlerinden birisi ve güçlü bir dinamik olarak ortaya çıkmıştı. Elbette yurttaş haberciliği gazeteciliğin yerini alamazdı, ancak yurttaş haberciliği, gazeteciliğin toplumla yeniden buluşması ve bu temelde de yeniden yapılanması için temel bir dinamik olduğunu da göstermeye başlamıştı.

GEZİ SONRASI YÜKSELİŞE GEÇEN YURTTAŞ MEDYASININ VE YURTTAŞ HABERCİLERİNİN SINIFSAL-SOSYAL PROFİLİ

Bu süreçte kitlelerin bir inisiyatifi olarak ortaya çıkan yurttaş haberciliği ekseninde pek çok platform, ağ da kuruldu, daha önce kurulmuş olanlar ise ciddi bir güçlenme-yayılma-genişleme yaşadı. İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropol kentlerde sokaklara çıkan kitlelerin sınıfsal-sosyal profilleri de internet ve sosyal medyanın etkin bir şekilde kullanılmasını mümkün kıldı. Akıllı telefonlar, tabletler başta olmak üzere son yılların haberleşme-iletişim teknolojilerinin gelişmesinin bir ürünü olan araçlar, kitlelerin elinde sansürün aşılması için etkin araçlar haline geldi. Kentli orta sınıfların, daha doğrusu küçük burjuvazinin eğitim görmüş ve akıllı-dijital uygulama ve araçları, internet ve sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanmaya yatkın olan genç kesimleri içinden ciddi sayılabilecek sayıda kişi, demokrasi için sokaklara çıkmakla yetinmedi, bu mücadelenin habercileri, haber aktivistleri veya yurttaş habercileri olarak da rol oynadılar.

YURTTAŞ MEDYASININ DİNAMİZMİ İLE GAZETECİLİĞİN BİRİKİMİNİN BULUŞMASI İHTİYACI VE OLANAĞI

Bunların bir kısmı bir araya gelerek çeşitli isimler altında ve sosyal ağları da etkin kullanan inisiyatifler, ağlar kurdular. Haber paylaşımından, video haber-belgesel çekmeye kadar geniş bir alanda da faaliyette bulunmaya başladılar. Gezi direnişinin kitlesel dinamizminin zirvede olmasına da bağlı olarak bu platformların en küçüğü dahi onlarca kişinin aktif görev aldığı, aktivizm sergilediği kürsüler haline geldi. Forumlar uzunca bir süre bu tür inisiyatiflerin de yatağı oldu, çünkü Gezi direnişinin en dinamik kesimleri Gezi Parkı’nın boşaltılması sonrası evlerine değil başta İstanbul olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanında parklara döndü. Elbette bu yurttaş haberciliğinin dinamizminin bu çerçevede rolünü oynaması, gazeteciliğin birikimiyle uygun biçimlerde bir araya gelmesiyle, birbirini karşılıklı olarak beslemesiyle mümkün olabilirdi. Parklar ve forumlar bu buluşmanın gerçekleşmesi için çok uygun bir zemin olabilirdi. 24 Temmuz 2013’te Abbasağa Parkı’nda yapılan “Medya forumu” bu açıdan önemli bir çıkış noktası oldu.

GEZİ DİRENİŞİNİN AÇTIĞI ZAMAN PENCERESİ

Bu ihtiyacı sadece Gezi direnişi esnasında yaptığımız yayıncılıkla değil, öncesinde de 11 yıllık bir geçmişi olan alternatif medya ve sonra da yurttaş medyası alanındaki çalışmalarımızda da görebiliyorduk. Bir “emek haber ajansı ağı” kurmak üzere Gezi öncesi 3 yıl boyunca sürdürdüğümüz çalışma bu noktada güçlü bir birikim yaratmıştı, ancak harcadığımız emeğin sonuç vermesi için en azından emek hareketi açısından toplumsal koşullar henüz olgunlaşmamıştı. Oysa Gezi direnişiyle birlikte ülke çapında bir yurttaş haber ajansı ağının maddi-toplumsal temeli ortaya çıkmaya başlamıştı. Gezi parkında sonra da Abbasağa Parkı’nda da bir yandan profesyonel boyutlu yayınlardan yurttaş haberciliğini geliştirmeye kadar etkin çalışmalar yaparken, diğer yandan da çeşitli düzeylerde işbirlikleri yapmaya başladık. Ortaya çıkan yeni tarihsel gelişmenin araladığı zaman penceresini fark ettiğimiz noktada da hızla bir çağrı yaparak çalışmalara başladık.

DOKUZ8HABER SADECE YURTTAŞ HABERCİLİĞİ İÇİN Mİ KURULUYOR?

Yurttaş haber ajansı-ağı çalışması olarak başlattığımız çalışmada da ilk anda kulağı biraz tırmalamasına rağmen ajans ve ağ kavramlarını birlikte kullandık. Bu kullanımda “ajans” gazeteciliği, “ağ” ise yurttaş medyasını temsil ediyordu. dokuz8HABER bileşenler ve bireysel katılımcılar temelinde bir organizasyona yöneldi. dokuz8HABER’in bileşenleri ise tam da bu misyonu uygun olarak 1) yurttaş haberciliği yapan platformlar-ağlar, 2) internet gazeteciliği ve radyoculuk yapan alternatif medya mecraları ve 3) sivil toplum kuruluşları biçiminde örgütlenmiş veya örgütlenmemiş sosyal hareketler oldu. Bu üç kategori bileşen dışında bireysel katılımcılar da bu ağın ilk andan itibaren temel bir parçasıydı. Bu fiili şekilleniş genel olarak Gezi günlerinde ve sonrasında ortaya çıkan tablonun doğal bir ifadesiydi. Yine dokuz8HABER projesi ilk andan itibaren hiçbir zaman kendisini sadece bir yurttaş medyası platformu olarak nitelendirmedi. Aksine sadece bu zeminde kalan bir çalışmayla sınırlı ele alındığı koşullarda dokuz8HABER’e gerek olmayacağı asıl ihtiyacın yurttaş haberciliği alanında üretilen kıymetli verilerin doğrulanması ve habere dönüşümü sürecinde bir rol oynamak olduğu hep önemle vurgulandı. Örneğin bu durumu günlük Yurt Gazetesi’nde Ocak 2014’te yayınlanan ve sevgili Volkan Keşanbilici ile yaptığımız şu röportajda aynen şu sözlerle ifade etmişiz. “Soru: Eline fotoğraf makinesini, kamerasını alıp yaptığı çekimi ya da aldığı bilgiyi sosyal medya üzerinden, kişisel bloglar üzerinden paylaşan yurttaş gazetecilerinin oluşturduğu bir ajanstan mı söz ediyoruz yoksa zaten profesyonel gazeteciler mi yapacak bu işi? İkisi birden aslında. Dokuz8haber, yurttaş gazeteciliği ile profesyonel gazeteciliğin buluştuğu noktada ortaya çıkan kesişim kümesinde kendisine zemin bulan, yeni tipte bir haber ajansı olacak. ….Bileşenlerimizin yaptığı çalışma bizim öncelikli haber kaynağımız, haber ağımız durumunda olacak. Ama aynı zamanda bu bileşenlere ait olmayan herhangi bir kentteki, vatandaş habercisi de pek ala bu ağın bir parçası olabilir. Profesyonel gazetecilerin ağırlıklı olduğu bir oluşum değil fakat merkezinde mutlaka profesyonel gazetecilerin olduğu bir oluşum.” Bunların yanı sıra başta “Bileşenler ve katılımcılar hukuku” olmak üzere tüm temel belgelerimizde, “Temel yayın ilkeleri”nde, sloganlarımızda da bu vurgu tekrar ediliyordu, çünkü dokuz8HABER’i özgün ve anlamlı kılan başlıca özellik bu özellik olacaktı.

DOKUZ8HABER’İN DÖRT TEMEL MİSYONU: HABER-EĞİTİM-TEKNOLOJİ-HAK SAVUNUCULUĞU

Yine dokuz8HABER olarak temel misyonumuzu 1-Haber-içerik üretimi 2-Eğitim yoluyla kapasite geliştirme 3- Haber teknolojileri alanında kapasite geliştirme ve 4-Hak savunuculuğu olarak nitelendirdik. Bu misyon tarifi bile aslında dokuz8HABER’in yurttaş medyası odaklı olmaktan çok daha fazlasına talip olduğunu vurgulamaya yeterli.

DOKUZ8HABER ÇALIŞMASININ BAZI VERİLERİ VE ÖRNEKLERİ

Temmuz 2013’te Abbasağa Parkı’nda başlattığımız Dokuz8HABER inşa sürecinde yoğun bir çalışma hayata geçirdi ve bu kapsamda bugüne kadar düzenlenen 10 farklı eğitimde 20’yi aşkın kentten 250 kişi katılım sağladı. Düzenlenen 6 Çalıştay’a 120 kişi katıldı. 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri, 1 Mayıs 2014, 13-16 Mayıs 2014 Soma, 31 Mayıs 2014 Gezi Yıldönümü, 10 Ağustos 2014 CB Seçimleri, 1 Mayıs 2015, 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri, 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri olmak üzere 8 test yayını hayata geçirildi. Hak savunuculuğu alanında da başta o dönemde dokuz8HABER’in bileşeni olan yapıya yönelik açılan dava sürecinde açık dayanışma kampanyası düzenlemek üzere önemli pratikler sergiledik. Yine Ankara’da çeşitli inisiyatiflerle birlikte yurttaş habercilerinin ve gazetecilerin hakları ekseninde ortak bir etkinlik hayata geçirdik.

DOKUZ8HABER ADIM ADIM GELİŞİYOR

dokuz8HABER’in adım adım inşa edildiği, giderek güçlendiği, yayıldığı daha fazla tanındığı ve her şeyden önce güvenilir bir platform olarak kabul edilmeye başlandığı bir süreç yaşadık. Ancak bu süreç aynı zamanda yukarıda ifade edilen platformun gerçek hayatın akışın karşısında yetersiz kaldığı bir süreç oldu. Bileşenler hukukunu ilk oluşturmaya giriştiğimiz zamanda örneğin Mayıs 2014’te yaşanan Soma faciası sürecinde chat grubu olarak örgütlenen haber merkezi ve ağı çalışmasına katılan insan sayısı 50-60 civarındaydı. Bu insanların yüzde 70’i ise bileşenlerden çalışmaya katılan insanlardan oluşuyordu. Bu tablo ilk öngörümüze de uygundu ve doğal olarak o dönem tartıştığımız bileşenler hukuku da bileşenleri merkeze koyan ancak bireysel katılımları da önemseyen bir çerçeveye sahipti. Ancak gerçek hayatın akışı, Gezi direnişinin enerjisinin adım adım geri çekilmesi sürecine bağlı olarak Türkiye’de yurttaş haberciliği odaklı olarak ortaya çıkan pek çok grup ve yapının yaşadığı süreç burada yavaş yavaş bir dönüşümü zorladı.

GEZİ ENERJİSİ GERİYE ÇEKİLDİKÇE YURTTAŞ HABERCİLİĞİ BUNDAN NASIL ETKİLENDİ?

Gezi direnişinin yükselişiyle ortaya çıkan çeşitli yeni yurttaş medyası platformları ve ağları, sonrasında bu enerjinin düşmesi ve dalganın geri çekilmesiyle çok büyük ölçüde bir çözülme-dağılma eğilimi içine girdi ve büyük çoğunluğu fiili olarak faaliyetlerine son verdi. Hala faaliyetlerini sürdürenler ise Gezi günleriyle kıyaslanamayacak kadar daralmış durumda. Ancak Gezi öncesi de bir toplumsal karşılığı olan az sayıda grup-platform çalışmalarını yürütebiliyor. Yurttaş habercilerinin ilk anlardaki coşkusunun da çıkış noktalarından olan küçük burjuva-orta sınıf kökenli olma hali, hareketin kırılarak geriye çekilmesi sonrasında bir dezavantaj haline gelmeye başladı. Kitlelerin varlığı ve baskısı ortadan kalktıkça küçük grup rekabetçiliği öne çıkmaya başladı. Bu konuda kamuoyuna yansımış yeterince örnek var.

NESNEL GELİŞMENİN ÖZNEL SONUCU: BİLEŞENLERİN AĞIRLIĞI AZALDI ANCAK DOKUZ8HABER’İN ÇALIŞMASI GENİŞLEDİ, YAYGINLAŞTI, GÜÇLENDİ

Diğer yandan dokuz8HABER açısından gelişim seyri daha farklı bir yol izledi ve bileşenlerinin yaşadığı daralmadan etkilenmemek için tedbirler aldık. Dokuz8HABER’in kuruluşu için koyduğumuz hedeflere ulaşmamız için öngörülen süre, Gezi direnişinin enerjisinin geri çekilmesine bağlı olarak uzadıkça, bu uzamanın giderek bir daralmaya ve sönümlenmeye yol açmaması için aynı zamanda bir tür örgütlenme kampanyası da olan “bölge eğitimleri”ne yöneldik. En son yapılan 1 Kasım Genel Seçimleri Yayını öncesi haber merkezi tarafından yapılan kapsamlı çalışmayla netleştiği üzere bugün dokuz8HABER’in giderek genişleyen muhabir, editör, destekçi ağı 200 kişiyi aşmış durumda ve bunların yüzde 90’ı bireysel katılım. Aynı zamanda örgütlenme çalışması olarak da büyük önem taşıyan dokuz8HABER Bölge Eğitimleri ve son iki genel seçim için hayata geçirdiğimiz özel yayın inisiyatifi bu genişlemenin en önemli nedenleri durumunda.

YURTTAŞ HABERCİLİĞİ GERİLEMİYOR, ZAYIFLAMIYOR AMA TEKRAR ASIL KULUÇKASINA, YATAĞINA DÖNÜYOR

Elbette bu söylenenlerden “yurttaş haberciliği” ortadan kalkıyor, tümüyle zayıflıyor sonucu çıkmıyor, aksine her ciddi toplumsal-doğal olayda yurttaşların giderek daha genişleyen bir bölümü başarıyla “yurttaş haberciliği pratikleri” sergiler hale gelmiş durumda. Bu temel ve tarihsel bir kazanım. Ancak bugünün en önemli özelliği Gezi sonrasında uzunca bir süre yığınlar halinde sokakları, parkları, forumları yüz binler, on binler sonra da en azından binler ve yüzler halinde işgal etmiş olan kitleler büyük ölçüde geri çekilmiş durumda. Örgütsüz olan kitleler “evlerine” dönmüşken, örgütlü mücadeleye daha yatkın olan kesimler ise sosyal hareketlerde, sendikalarda, çeşitli örgüt ve kurumlarda, ağlarda, toplumsal karşılığı olan parti ve gruplarda kendini ifade etmeye çalışıyor.

İSTANBUL’DA BEYOĞLU İSTİKLAL VE KADIKÖY BAHARİYE CADDESİNE, ANKARA’DA KIZILAY VE SAKARYA CADDESİNE, İZMİR’DE KIBRIS ŞEHİTLERİ CADDESİNE SIKIŞAN YURTTAŞ HABERCİLİĞİ

Yurttaş haberciliği pratikleri ise bugün ağırlıklı olarak direniş ve eylem haberciliğiyle sınırlı kalmış durumda ve özellikle bu zeminde faaliyet gösteren grupların-inisiyatiflerin çalışmaları da İstanbul’da İstiklal Caddesi ve Kadıköy, Ankara’da Kızılay ve Sakarya, İzmir’de ise Kıbrıs Şehitleri Caddesi eksenine sıkışmaya başladı. Zaten hem bu pratik hem de bu alana yönelik son dönemde yapılan tüm akademik çalışmalar yurttaş haberciliğinin temel sorununun istikrar olduğunu ifade eden sonuçlar veriyor.

YURTTAŞ HABERCİLİĞİNİN DİNAMİZMİNİN BUGÜNKÜ ADRESİ SOSYAL HAREKETLERDİR

Zaten dokuz8HABER’in “Yurttaş haberciliğinin dinamizmi ve gazeteciliğin birikiminin buluşması” biçiminde tanımlanan temel misyonunun biçimsel karşılığının sadece yurttaş medyası platformlarıyla işbirliği olmadığı biliniyor. Hatta bugünkü tablo açısından bu misyonu başarıyla hayata geçirebilmek, yurttaş haberciliğinin ve haber aktivizminin asli yatağı/kuluçkası olan sosyal hareketlere, sendikalara, çok farklı toplumsal gruplara yönelmekten geçiyor. dokuz8HABER’in bu “yeni” yönelimi kent merkezlerine sıkışan yurttaş haberciliğinin ve bu temelde çalışan çeşitli grup ve platformların da gerçek anlamda yerellere açılmasının sağlanabilmesi için önemli bir köprü görevi görecektir. Bu gruplarla işbirliğimiz son aylarda sadece sınırlı boyutlarda haber paylaşımından ibaret hale gelmiş durumdaydı. Ancak bunun için dokuz8HABER’le bileşenlik temelinde bir ilişki kurulmasının zorunluluk olmadığı, “bileşen” olmayan pek çok grupla da en az bileşen olanlarla olduğu kadar, hatta bazen daha da fazla işbirliği yaptığımız biliniyor. Bu durum tüm verileriyle birlikte görünür durumdadır.

DOKUZ8HABER’İN SOSYAL HAREKETLERLE İŞBİRLİĞİ ÖRNEKLERİ VE SONUÇLARI

dokuz8HABER olarak sosyal hareketlerle ilişki kurduğumuz ölçüde ilk andan itibaren ciddi bir geri dönüş aldığımız biliniyor. Bugün yeni olan, ortaya çıkan bu yeni ve nesnel durum nedeniyle sosyal hareketlerle işbirliğini tüm çalışmamızın merkezine koymaya hazırlanmamızdır. Alternatif medya kuruluşlarıyla da işbirliği bu yönelimin bir parçası olarak daha fazla önem kazanacaktır. Daha somut örnek vermek gerekirse, bünyesinde pek çok sosyal hareket, platformdan yüzlerce kişiyi barındıran bazı derneklerle kurduğumuz yakın ilişki hem bu STK bünyesinde pek çok aktivistin, eğitimler ve yayın destekleri yoluyla “yurttaş habercileri” haline gelmelerine neden oldu, hem de kendi haber ağımız da bu kanallarla güçlendi. Bugün sadece bu bir tek dernek kendi bünyesinde diğer tüm yurttaş haberciliği yapan gruplardan kat be kat daha fazla insan barındırıyor ve bunların da büyük bir bölümü yurttaş haberciliği ve alternatif medya pratikleri için çok istekli durumdalar. Yine daha önce Eğitim-Sen, Tekgıda-İş gibi sendikalarla yaptığımız eğitim vb. işbirlikleri zemininde de pek çok sendika aktivisti bizlere düzenli haber göndermeye başlayabildi. Çalışmanın yerelleşmesi ve kent merkezlerinde basın açıklaması, eylem haberciliğiyle sınırlı kalmaması için bu işbirlikleri çok büyük bir güvence durumunda.

DOKUZ8HABER KENDİ HABER MERKEZİ, HABER AĞLARI, ÇALIŞMA GRUPLARI ÜZERİNDEN ŞEKİLLENMEYE DEVAM EDECEK VE BİREYSEL KATILIM ESAS OLACAKTIR

dokuz8HABER’in bugün karşı karşıya olduğu görev bu gerçeğe uygun olarak “bileşenler ve katılımcılar hukuku” belgesini de bu temelde güncellemektir. dokuz8HABER zaten fiili olarak bir süredir kendi haber merkezi, haber ağı, bölge haber ağları, çalışma grupları üzerinden çalışmasını sürdürüyordu ve burada da bireysel katılımcılar ezici çoğunluğu oluşturuyor. Dokuz8HABER’in “bileşenler ve/veya destek-dayanışma ağı” ile ilişkisi ise haber-eğitim-teknoloji ve hak savunuculuğu temelinde somut, net tanımlanmış bir şekilde sürdürülecektir.

TÜRKİYE’DE GEZİ DİRENİŞİNİN SÖNÜMLENMESİ VE 1 KASIM SEÇİMLERİ SONUÇLARI SONRASI ORTAYA ÇIKAN DURUMU ÇOK YÖNLÜ OLARAK TARTIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Bu yazıyla da hedeflendiği üzere yeni döneme ilişkin gelişmelerin, bu gelişmelerin yurttaş medyası-alternatif medya-medya cephesindeki olası sonuçlarının çok yönlü olarak tartışılmaya devam edilmesini büyük bir ihtiyaç olarak değerlendiriyoruz. Kendi cephemizde aylar öncesinden şekillenmeye başlayan yeni duruma ilişkin açık bir değerlendirme yapmayı bu kadar ertelememiz, bir yönüyle 7 Haziran ve 1 Kasım sürecini, öte yandan da kendi özgün sürecimizin doğal seyri içinde tamamlanmasını beklemiş olmamızdan kaynaklanıyor. Bugün gelişmeler artık mantıksal sonuçlarına varmıştır ve süreç tamamlanmıştır. Kendi adımıza bu yönlü tartışmaların açılması, bu tartışmalara somut veriler sağlamak üzere saha araştırmalarının hayata geçirilmesi, yerel ve merkezi düzeyde çeşitli toplantılar organize edilmesi, yine yazılar-makaleler hazırlanması ve yayınlanması biçiminde olmak üzere etkin bir inisiyatif sergileyeceğiz. Verimli ve kazanım sağlayacak bir tartışma için de herkese bunu tavsiye ederiz.

Not:

Haziran 2013’te açılan ve Kasım 2015’te kapanan bu dönemin anlaşılmasına katkı sağlayacak olan tüm resmi belgeleri ve toplantı raporlarını ilgililerinin erişimine açacağız. Bu meseleyi haftalardır farklı toplantı ve görüşmelerde tartışmaya açtığımızı, örnek olarak son olarak katıldığımız İMC TV Medya Atlası programında da kamuoyunun önünde tartışmaya açtığımızı hatırlatmak isteriz. İMC TV’de 8 Kasım Pazar günü yayınlanan Medya Atlası programının 27.ci dakikasından itibaren dokuz8HABER bölümünü izleyebilirsiniz. Karşılaştırma açısından da, özellikle sürecin çıkış noktasını ve seyrini anlamak bakımından 6 Nisan 2014 tarihindeki Medya Atlası programını bu linkten izleyebilirsiniz