Evim dediğimiz yer normal şartlarda en güvendiğimiz alan olmalıyken 2023 yılında en çok evlerimizde öldürüldük, o en güvenli diye düşündüğümüz yerlerde! Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2023 raporuna göre geride bıraktığımız 15 yılda kadın cinayetlerinin artmadığı aksine azaldığı tek yıl İstanbul Sözleşmesi’ne imzanın atıldığı 2011 yılı oldu. Peki sonrasında ne mi oldu? İstanbul Sözleşmesi hakkında tartışma sesleri yükseldiğinden ve sözleşme bozulduğundan bu yana kadın cinayetleri ve şüpheli ölümlerde artış oldu. 2023’te erkek şiddeti sonucu 315 kadın öldürüldü. 248 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Bu kadınların yüzde 65’i ise evde “eşim, hayat arkadaşım” dedikleri kişilerce öldürüldüler! Doğru duydunuz! Kendileri için en güvenli olması gereken yerde en güvenmeleri gereken kişilerce! Peki biz bugün neyi kutluyoruz! İstanbul Sözleşmesi’nin bozulmasının ağır sonuçlarını yaşarken politikacılar etrafta şenlik ortamından hallice organizasyonlarda güller dağıtırken yaptıkları şey sadece gerçekleri unutturmak değil mi sizce de? “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” demeyi sahi, ne zaman unuttuk! Bir kadın daha eksilmediğimiz gün işte o gün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olacak… Bugünse yapmamız gereken en önemli şey İstanbul Sözleşmesi’ne tekrar dahil olabilmek için ses yükseltmek…
Her yıl 8 Mart’ta kutlanan Dünya Kadınlar Günü ülkemizde de çiçeklerle büyük şölenlerle (!) kutlanıyor. Belediye başkanlarını sokaklarda güller dağıtırken görüyoruz. Konserler veriliyor, bir dizi organizasyonlar düzenleniyor. Keşke durum bu kadar pembe olsa, olsa da gerçekten bugünü gönlümüzce kutlasak! Ama gerçekler bambaşka. Gerçekler artık bir şey yapılması gerektiğini söylüyor hatta haykırıyor. 20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Sözleşme'nin Türkiye bakımından bozulmasına karar verildiğinden bu yana zaten şiddetin sarmalında olan kadınlar için Türkiye’de yaşam daha da zorlaştı.
Sadece evde eşleri, partnerlerince şiddet görmüyor kadınlar. Sokaktaki tehlikeler de günden güne artıyor. Göç konusunda politikasızlığın getirdiği kaos ortamında hemen her gün bir göçmen tarafından taciz edilen kadınların videoları, şikayetleri, isyanları düşüyor karşımıza artık. Yani her gün “daha ne olabilir!” derken biraz daha kötüsüne şahit oluyoruz. Hiçbir alan kadına güven vermiyor! İstanbul Sözleşmesi bozulduğundan bu yana erkek şiddetinin çivisi daha da çıkmış durumda.
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet vakalarında mağdurların korunması ve suçluların kovuşturulması sırasında ikincil mağduriyetin önlenmesi gereğini vurgulayan ve bu anlamda bağlayıcılığı olan ilk belgeydi. Hala da öyle ama Türkiye Cumhuriyeti devleti bu sözleşmeyi bozduğundan bu yana her şey daha da tersine dönmüş durumda.
Temel haklar, eşitlik ve ayrım gözetmemeyi içeren İstanbul Sözleşmesi’nin; “Taraf Devletler, özel ve kamusal alanda herkesin, özellikle de kadınların, şiddetten uzak yaşama hakkını korumak ve bu hakkı sağlamak amacıyla gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.” gibi oldukça yapıcı ve güven veren 4. Maddesi mi korkuttu sözleşmeyi bozanları? Ya da cezai işlemlerde kültür, gelenek, din, görenek veya sözde "namus"un bu eylemlerin gerekçesi olarak kabul edilmemesini sağlamak üzere gereken hukuki ve diğer tedbirleri almakla yükümlü kılan 42. Madde mi?
Ama yok! İstanbul Sözleşmesi Türkiye'nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalıştıran bir kesim tarafından manipüle edilmiş, ondan bozulmuş.
11 Mayıs 2011'de sözleşmeyi ilk imzalayan ve 24 Kasım 2011'de parlamentosunda onaylayan ilk ülke olan Türkiye Cumhuriyeti olarak o zaman bir sorun görmüyorduk da 2021 de mi fark ettik toplumun ailevi değerleriyle bağlaşmadığını! Toplumun değerlerini yozlaştıran, insanların kendi hayatları için yaptıkları tercihler değil bir diğerinin yaşam hakkını elinden almasıdır!
Kadınlar olarak tekrar söylüyoruz ve hep söyleyeceğiz hiçbir bahaneye ve gerekçeye tahammülümüz yok! İstanbul Sözleşmesi yaşatır! Bir kadın daha eksilmeyeceğimiz o güne dek 8 Mart bir kutlama değil bizim için bir protestodur!