Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı ve DİSK Genel Başkan Yardımcısı Özkan Atar, grev yasaklama kararının Anayasa Mahkemesi kararına aykırı olduğunu belirterek, "Metal işçileri Anayasa’dan doğan haklarına sahip çıkacak ve Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayacak, grevimiz üyelerimizin kabul edeceği adil bir toplu iş sözleşmesi imzalanıncaya kadar dün olduğu şekliyle sürecektir" dedi.
Haber: Hakan KAYA
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası'yla (MESS) yürütülen toplu iş sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine Birleşik Metal-İş Sendikası; GridSolutions, Hitachi Energy, Schneider Elektrik ve Arıtaş Kriyojenik fabrikalarındaki greve çıkmıştı. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan kararla grev "milli güvenliği bozucu nitelikte" olduğu gerekçesiyle 60 gün süreyle ertelendi.
Birleşik Metal-İş Sendikası, genel merkez binasında yaptıkları basın açıklamasıyla grevin yasaklanmasına tepki gösterdi. Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı ve DİSK Genel Başkan Yardımcısı Özkan Atar, yoksulluk sınırının altında maaş alan işçilerin maaşlarına yüzde 125 oranında zam teklif ettiklerini, MESS'in yüzde 40 oranında ücret zammı tekliflini kabul etmeyerek grev kararı aldıklarını hatırlattı.
"Bu karar erteleme değil yasaklamadır"
Bugün itibarıyla 7 fabrikada bin 600 civarındaki üyenin grevde olduğunu, bu sayının önümüzdeki günlerde artarak 2 fabrikada 400 üyenin daha greve başlayacağını belirten Atar, "Bütün bu gelişmelere rağmen dün gece yarısı Resmi Gazete’de yayınlanan 13.12.2024 tarih ve 9231 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile 4 işletmeye bağlı 10 fabrika için grevlerimiz ertelenmiştir. Öncelikle belirtmek isteriz ki bu karar bir erteleme değil, yasaklamadır. Çünkü, erteleme grevlerin daha sonra yapılması anlamını taşır. Oysa burada yapılan 'erteleme' adı altında yasaklamadır, çünkü daha sonra yapılması söz konusu değildir. Grevlerimizi yasaklama kararının gerekçesi 'milli güvenliği bozucu nitelikte' olmasıdır. Grev yasaklamalarının yapıldığı iş yerleri trafo üreten ve ürettiklerinin tümünü de ihraç eden işletmelerdir. Dolayısıyla, bu fabrikaların yurt içine yönelik üretimleri yoktur ve bu nedenle de Türkiye’nin milli güvenliği bozması söz konusu olamaz. Ayrıca, trafo üreten fabrikaların milli güvenliği nasıl bozduğunu anlamak mümkün değildir." dedi.
"Yapılan işlemin milli güvenlikle ilgisi yoktur"
Grev yasağının hukuk dışı olduğunu söyleyen Atar, "Yasaklanan grevlerin olduğu işletmeler Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası'na (MESS) üyedir. Sadece MESS üyesi işletmelerdeki grevler tam da adrese teslim olarak yasaklanmıştır. Oysa birkaç ay önce MESS’ten ayrılan ve yine grev kararı aldığımız iş yeri olan Green Transfo’da grev yasaklanmamıştır. Bunun anlamı açıktır. Yapılan işlemin milli güvenlikle ilgisi yoktur ve bir sermaye örgütünün korunmasından başka bir anlamı da yoktur" diye konuştu.
"Grevlerimiz adil bir toplu iş sözleşmesi imzalanıncaya kadar dün olduğu şekliyle sürecektir"
Grev yasaklama kararının Anayasa'ya aykırı olduğunu vurgulayan Atar şöyle devam etti:
"Günlerdir açıkladığımız gibi metal işçileri anayasal haklarına sahip çıkacak ve hukuk dışı bu karar yerine Anayasa'dan doğan haklarını kullanmaya devam edeceklerdir. Siyasi iktidar da Anayasa'ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duymalıdır. Anayasa Mahkemesi'nin gerek sendikamızla ilgili verdiği kararın yanı sıra Kristal-İş Sendikası'nın ya yine 2014 yılında yaptığı başvurusu üzerine de bir başka kararı vardır ve bu kararda da grev yasağının Anayasa'ya aykırı olduğu belirtilmektedir. Şimdi metal işçileri Anayasa'dan doğan haklarına sahip çıkacak ve Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayacak ve grevlerini sürdürecektir. Grevlerimiz üyelerimizin kabul edeceği adil bir toplu iş sözleşmesi imzalanıncaya kadar dün olduğu şekliyle sürecektir. Sermaye ve iktidara düşen görev grevleri yasaklayarak özgür toplu sözleşme hakkını engellemek değil, işçilerin talep ve beklentilerinin gereğinin yerine getirilmesidir."
Arzu Çerkezoğlu'ndan açıklama
Öte yandan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da konuyla ilgili yazılı açıklama yaptı. "Metal işçilerinin ve Birleşik Metal-İş Sendikamızın anayasal hakkımız olan grev hakkına sahip çıkma iradesini selamlıyoruz" başlıkla açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
"Aralık 2024’te gece yarısı çıkan 32752 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile işçilerin Anayasal grev hakkı bir kez daha gasp edildi. Cumhurbaşkanı imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan kararda, 'Ekli listede belirtilen işyerlerinde Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından alınmış olan grev kararlarının, milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğünden altmış gün süreyle ertelenmesine, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 63 üncü maddesi gereğince karar verilmiştir' denildi.
"Erteleme adı altında insanca yaşanacak bir ücrete yaklaşma umudu gasp edilmiştir"
Öncelikle karardaki 'erteleme' ifadesi fiilen yasaklama anlamına gelmekte, erteleme sonunda grev yeniden başlayamamaktadır. Bugüne kadar 'erteleme' adı altında ikiyüz bin civarında işçinin grev hakkı ve dolayısıyla sofrasına koyacağı bir dilim daha fazla ekmek, çocuğuna vereceği harçlık, kısacası insanca yaşanacak bir ücrete yaklaşma umudu gasp edilmiştir.
"Grev yasakları Anayasa’ya aykırıdır"
Anayasa Mahkemesi daha önceden aldığı kararlarda soyut bir 'milli güvenliğe tehdit' iddiasıyla grevlerin ertelenmesini 'Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlali' olarak değerlendirmiştir. Grev yasakları Anayasa’ya aykırıdır.
Anayasa Mahkemesi’ne göre 'Grev, sendika hakkının ve toplu pazarlık sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır. (…)Toplu pazarlıkta işçi tarafının grev hakkını kullanması sonucu işyerlerinin zorlanması, ekonominin bu durumdan etkilenmesi grev hakkının doğasından kaynaklanan bir zorunluluktur. (…) Dolayısıyla hakkın doğasında bulunan bir özelliği millî güvenliğe aykırı kabul etmek fiilen hiçbir grevin uygulanmayacağını kabul etmek anlamına gelecektir.'
"Ülkeyi yöneten zihniyet grevlerin fiilen uygulanmamasını hedefliyor"
Gerçekten de ülkeyi yöneten zihniyet grevlerin fiilen uygulanmamasını hedeflemekte, bunu sağladığı için övünmekte ve bu uğurda daha önce defalarca yaptığı gibi Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi kararlarını ve ILO sözleşmelerini yok saymaya devam etmektedir. Bilindiği gibi grev hakkı 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yapılan düzenlemelerle oldukça sınırlandırılmış ve sadece toplu iş sözleşmelerinde uyuşmazlık durumunda belli prosedürlerin tamamlanmasının ardından uygulanabilir hale gelmişti. Darbe Anayasa’sının Bakanlar Kurulu’na verdiği grev kararlarını erteleme (grev yasaklama) yetkisi dönem dönem kullanılsa da AKP döneminde neredeyse tüm grevlerin yasaklandığı bir sürece girildi. 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' ile beraber bu yetki cumhurbaşkanına verildi. Ülkemizde zaten sınırlı olan grev hakkını iyiden iyiye kullanılamaz hale getirildi. AKP iktidarları döneminde bu erteleme kararlarıyla, 200 binin üstünde işçinin grevi fiilen yasaklandı.
"Demokratik bir ülkede grevleri sona erdirmenin yolu, işçilerin taleplerini karşılamaktır"
Grev yasağının gerekçesi ne olarak ilan edilirse edilsin gerçek amaç bellidir. Amaç işçilerin demokratik ve Anayasal hak arama olanaklarını yok ederek, ekmeğimizi patronların insafına bırakmaktır. Demokratik bir ülkede grevleri sona erdirmenin yolu, işçilerin taleplerini karşılamaktır.
"Anayasa'nın ve Anayasal düzenin yok sayılmasıdır"
Hele ki, nüfusunun dörtte üçü ücret gelirleriyle geçinen bir ülkede, insanca yaşanabilir bir ücret talebiyle hak aramayı 'milli güvenliğe aykırı' ilan etmek, toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfının emeğini, çocuklarının geleceğini yok saymaktır. Ülkemiz için gerçek tehdit, bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üretenlerin insanca yaşama mücadelesi değildir. Ülkemiz için gerçek tehdit, başta işçi sınıfı olmak üzere halkın ekmeğine ve haklarına el uzatılması, demokrasinin son kırıntılarının ortadan kaldırılması, Anayasa’nın ve Anayasal düzenin yok sayılmasıdır.
Metal işçilerinin ve Birleşik Metal İş sendikamızın Anayasal haklarımıza sahip çıkma iradesini selamlıyor, sadece kendi haklarını değil hukukun üstünlüğüne de sahip çıkan metal işçileriyle ve sendikamızla dayanışmayı büyütme çağrısı yapıyoruz."