Haber: Fatoş Erdoğan


Gabon’dan Türkiye’ye Karabük Üniversitesi’nde okumak için gelen Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’nın cansız bedeni 26 Mart günü Filyos Çayı’nda bulundu. Dina’nın çıplak ayaklarıyla panik halinde koştuğu görüntüler basına yansımıştı. 

Dina için Feministler dava takip grubu, Dina İçin Adalet talebiyle 8 Kasım 2023 günü Karabük Ağır Ceza Mahkemesi gerçekleşecek ilk duruşma için kamuoyuna çağrıda bulundu. 

Dina İçin Feministler Dava Grubu avukatlarından Meriç Eyüboğlu dokuz8haber'e konuştu. Eyüboğlu, bu davanın peşini bırakmayacağız. Bu cinayetten sorumlu olanlar adalet önüne çıkarılana kadar mücadeleye devam edeceğiz dedi.

Eyüboğlu, Afrika'dan Türkiye'ye gelen öğrencilerin üç şehre yerleştirildiğini belirterek öğrenciler üzerinden bir endüstri kurulduğuna dikkat çekti. Bu şehirlerden biri olan Karabük’te devlet memurlarının da içinde olduğu fuhuş çetelerin üzerine gidilmediğini Gabonlu Dina dosyasında sadece bir tutuklu olduğunu belirten Eyüboğlu şunlar söyledi:


 

"Gabonlu Dina, Afrika'dan Türkiye'ye gelen çok sayıdaki öğrenciden biri. Bu vesileyle öğrendik ki aslında Afrika'daki öğrenciler yüksek paralarla Türkiye'ye geliyorlar. Türkiye'de üç şehre yerleştiriliyorlar. Ve o şehirlerden bir tanesi de Karabük.  Orada sadece çok para alarak yerleştirilmiyorlar. Öğrenciler üzerinden de bir endüstri oluşmuş neredeyse. Dina'nın ölüm haberi Filyos Çayı'nda cesedine ulaşılmasıyla hayatımıza girdi. Aslında onu sosyal medya ve televizyonlarda  çıplak ayakla evden koşarken ki haliyle  tanıdık hepimiz. Aradan zaman geçti. Dina için Feministler grubunu oluşturduk. Feministler olarak 

davasını üstlendik. Şimdi artık bir iddianame düzenlendi ve ilk duruşması da 8 Kasım Çarşamba günü Karabük'te görülecek. 


BİR TUTUKLU VAR 


Bir tane tutuklu var. Bütün failler soruşturulmadı. Bütün failler araştırılmadı. Öğrendik ki bu süreçte aslında şehirde herkesin bildiği, kime sorsanız anlattığı fuhuş çetesinden bahsediliyor. İçinde devlet memurlarının da olduğu bir sürü suçtan bahsediliyor ve buna herkes söylüyor. Yolda karşınıza çıkan herkes ama bunun söylüyor ama bunun üstüne gidilmiyor. 


Şu an sadece bir tane fail var. Belki bu ilk duruşmada bırakılacak. Endişeli gidiyoruz Karabük'e. Ama aynı zamanda da kararlı gidiyoruz. Dina'nın katilleri sadece erkek şiddeti nedeniyle değil, aynı zamanda siyah genç bir kadına uygulanan ırkçı bir şiddetinde bir parçası olarak bu cinayetten sorumlu olan herkes hesap verinceye kadar bu davanın peşini bırakmayacağız. Türkiye'nin her yerinden gelen kadınlarla Karabük'te buluşmak üzere."


GABONLU DİNA DAVASI’NDA TEK TUTUKLU ÇARŞAMBA GÜNÜ HAKİM KARŞISINA ÇIKACAK 

26 Mart 2023’te Zonguldak Karabük yolu üzerindeki Filyos Çayı'nda cansız bedeni bulunan Gabonlu üniversite öğrencisi Jeannah Dinabongho Ibouanga'nın iddianamesi kabul edildi.

Karabük Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianameyle Dursun A. hakkında "kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve "cinsel istismar" suçlamasından 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Dina için Feministler, ayrıca yazılı olarak duruşmaya çağrıda bulundu:

Dina’nın sesini duyuyoruz, feminist dayanışmayı yükseltiyoruz! 

"Gabon’dan Türkiye’ye Karabük Üniversitesi’nde okumak için gelen Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’nın cansız bedeni 26 Mart günü Filyos Çayı’nda bulundu. Biz Dina’yla çıplak ayaklarıyla panik halinde koştuğu görüntüler basına yansıdığında tanıştık. Bir kadının çıplak ayakla sokağa fırlamasına, duvarlardan atlamasına ve yola koşup önüne gelen aracı durdurmasına neden olan panik halinin muhtemel nedenlerini bildiğimiz için öfkeliyiz, isyandayız. Türkiye gibi kadın cinayetlerinin, tecavüzün, çocuk istismarının çok yoğun yaşandığı, koruyucu-önleyici tedbirlerin alınmadığı, faillerin gerektiği gibi yargılanmadığı, haksız tahrik indirimleriyle ve cezasızlıkla ödüllendirildiği bir ülkede; Dina gibi genç, Türkçe bilmeyen, göçmen bir kadın söz konusu olunca erkek şiddetinin nasıl katmerlendiğini biliyoruz. Bu nedenle Dina’nın ölümüne sebep olan bütün faillerin açığa çıkarılıp cezalandırılması ve gerçekliğin aydınlatılması için bu davayı takip ediyoruz.
 
Dina’nın anne ve babasının kadınların bu dosyayı takip etmesine karar vermesi ve feminist avukatları yetkili kılmasından sonra Karabük’e gittik. Küçük bir şehir olan Karabük’te kurduğumuz temaslar sonucu Türkiye hükümetinin; belirlediği yüksek rakamları ödeyen gençler toplamda üç şehre yerleştirdiği, “yabancı öğrenci turizmi” olarak adlandırılabilecek bu durumun bu 3 şehrin ağırlıklı geçim kaynağı haline geldiğini, Karabük Üniversitesi’nde başkaca ülkelerden gelen öğrenci sayısının 8000’i bulduğunu, ağırlıklı bölümünü de Afrika'dan gelen öğrencilerin oluşturduğunu öğrendik. Türkiye’ye eğitim almak için gelen ve büyük çoğunluğu dar gelirli ailelerinin çocukları olan göçmen öğrenciler Türkiye’deki ekonomik kriz koşullarında geçimlerini güçlükle sağlıyor. Karabük’te neredeyse herkes bir “fuhuş çetesi”nden, bu çetenin üniversite öğrencilerini ve bilhassa siyah genç kadınları fuhuşa zorlamasından, ülkenin farklı yerlerinden erkeklerin bu amaçla Karabük’e geldiğinden, öğrencilerin bir kısmının da bu çetelerle iş birliği halinde olduğundan söz ediyor. Görgüye, bilgiye dayalı tanıklıklar anlatılıyor. Fuhuş, uyuşturucu veya başkaca yasa dışı amaçlarla örgütlenen çetelerin içinde polis başta olmak üzere devlet memurlarının yer aldığı ve bu nedenle suçların açığa çıkarılmadığı da şehirde kulaktan kulağa yayılan bilgilerin başında geliyor.
 
Bu bilgiler ve izlenimler neticesinde Dina’nın o gece bulunduğu apartmanda ne yaşandığının, Dina’nın apartmanın bodrum katında tanık anlatımına göre çığlık atarak kurtulmaya çalıştığı erkeğin veya erkeklerin kim olduğunun, Dina’nın bu bodrum kata neden indiğinin veya indirildiğinin, basına da yansıdığı üzere buradan yaralanmak pahasına bahçe duvarlarından atlayarak neredeyse yalınayak kaçmasını ve nihayetinde Dursun Acar’ın arabasına binmesini gerektirecek düzeyde ne yaşandığının aydınlatılması gerekiyor. Zira tüm bunlar Dina’nın istemediği bir durumun içine sokulduğunu belki o bodrum katında cinsel ilişkiye zorlandığı için panik halinde kaçmış olabileceğini düşünmemize neden oluyor.
 
Soruşturmanın başından itibaren kısıtlılık (gizlilik) kararı alındığı için otopsi raporları dışında hiçbir belgeye özellikle de tanık ifadelerine ulaşmamız mümkün olmadı. Bu nedenle soruşturma savcısı tarafından etkin bir soruşturma yürütülmesini ve tüm deliller detaylı biçimde değerlendirilerek eksiksiz bir iddianame düzenlenmesini ümit ettik. Netice itibariyle iddianame düzenlendi ve kovuşturma aşamasının başlamasıyla birlikte dosyadaki kısıtlılık kararı kaldırıldı. Ancak erişebildiğimiz belgeler ne soru ve kaygılarımızı ortadan kaldırıyor ne de tatmin edici cevaplar sunuyor. İddianame ile yalnızca Dina’nın bulunduğu apartmandan kaçtıktan sonra bindiği otomobili kullanan şüpheli olan Dursun Acar’a Ceza Kanunu’nun 81/1. maddesinde düzenlenen “kasten öldürme” ve 103/1 maddesinde düzenlenen “cinsel istismar”a teşebbüs suçlarından dava açıldı. Dolayısıyla gecenin ilk bölümünde neler yaşandığı, Dina’nın neden can havliyle koşarak uzaklaşıp araca bindiği, şüphelinin kendi beyanıyla neden “bir anda seyir halindeki aracın kapısını açarak inmek istediği” ve iki olay arasında bir bağlantının bulunup bulunmadığı belirsizliğini koruyor.
 
Diğer sanıklar yönünden ise etkin bir soruşturma yürütülmeksizin, şüpheli ve tanık ifadelerindeki bariz çelişkiler aydınlatılmaksızın, şüphelilere ilişkin yapılan tanık teşhislerini gözardı ederek, şüphelilerin kendi aralarındaki ilişkiler anlamlandırılmadan takipsizlik kararı verildi. Telaşla hazırlanan ve eksik tahkikatla tek bir şüpheli üzerinden kurgulanan bu iddianamenin tarafımızca kabulü mümkün değildir. Dina’nın ölümünün aydınlatılmasını ve tüm faillerin yargılanmasını sağlamak üzere mücadele etmeye devam ediyoruz.

Bu davayı takip etmeye başladığımız günden bugüne dek söylediğimiz gibi Dina’nın ölümün ardındaki gerçekliği görüyoruz ve şüpheli kadın ölümlerinin arkasında erkek şiddeti olduğunu biliyoruz. Göçmen kadınlar patriyarka ve ırkçılık nedeniyle katlediliyor ve bu cinayetler münferit değil. İstanbul’da tecavüze maruz bırakıldıktan sonra camdan atılarak katledilen Jesca Nankabirwa, Sakarya’da tecavüze maruz bırakıldıktan sonra katledilen Emani El Rahmun, tecavüze maruz bırakılıp katledilen Violet Nantaba ve erkek şiddetine maruz kalıp tedavisi bitmeden sınır dışı edilen kardeşi Beatrice Babirye, AKP milletvekili Şirin Ünal’ın evinde hayatını kaybeden Nadira Kadirova, AKP Milletvekili Tolga Ağar'ın cinsel saldırısına maruz kalıp şikâyetçi olduktan sonra evinde ölü bulunan Yeldana Kaharman ve bugün ise Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’nın Karabük’teki ölümü, göçmen kadınlara yönelik erkek şiddetinin sistematikliğini göz önüne seriyor. Irkçılığa, cinsiyetçiliğe, sömürüye ve katmanlı biçimde erkek şiddetine maruz kalan göçmen kadınların “şüpheli ölümleri” politiktir diyoruz."