GÜNDEM

Ekmek ve Gül topluluğu gönüllüsü Öztürk: Kara propagandayla çalışmalarımız devlet eliyle karalanıyor

Hatay İskenderun'da depremzede kadınların ihtiyaçlarını karşılamak için kurdukları çadırları kaymakamın talimatıyla boşaltılan Ekmek ve Gül topluluğunun üyesi Nuray Öztürk, “Su dağıtımının dışında hiçbir şey yapılmadığını söylüyor depremzedeler bize. Bizi gördüklerinde sarılıp ağlıyorlar. Kara propaganda ile bizim çalışmamızı devlet eliyle karalandığını görüyoruz. Devletin asli görevi burada halkın ihtiyaçlarını giderecek bir organizasyonu sağlamaktır” dedi.

Abone Ol

Hatay İskenderun'da depremin ilk günlerinden itibaren Rotary Kulübü, ODTÜ Mezunları Derneği, Ekmek ve Gül topluluğunun dayanışma amacıyla Mustafa Kemal Mahallesi’ne kurdukları çadırlar kaymakamın talimatıyla boşaltıldı.

Depremin il gününden itibaren depremzede kadınlar ve çocukların yarasını sarmaya çalışan Ekmek ve Gül topluluğu gönüllüsü Nuray Öztürk, ANKA Haber Ajansı’na konuştu:

“Depremin ardından kadınların ve çocukların özgün taleplerini gördüğümüz ve AFAD listelerinde dahi yer alamadığını fark ettiğimiz andan itibaren Türkiye genelinde bir çalışma başlattık. Kız kardeşlik köprüsü altında ‘Hayatı yeniden kuruyoruz’ diyerek sağlık ve kadın çadırı kuruldu. Burada kadınlara yönelik psikososyal destekten tutalım ki hukuki desteğe, hijyen eğitimlerine varana kadar çalışmalar yaptık. İlk defa burada kadınlar 8 Mart Dünya emekçi kadınlar gününü kutladı. Müthiş bir dostluk ve dayanışma ağı kurduk. Ama engellendi.”

İstanbul’dan gelen yardım tırı için AFAD ve diğer yetkililerle iletişim kurarak depo desteği istediklerini belirten Nuray Öztürk, “Durum budur ne yapabiliriz dediğimizde bize, İskenderun Belediyesi’ne ait spor salonunu açtılar. Oraya yerleştirdik ama kısa süreli yerleştirmeydi bu. Ertesi gün kaymakam bey geldiğinde orada malzeme olduğu için kapılar kapalı tutuluyordu. Geldiğinde kapıların da kapalı olduğunu görerek derhal çıkarılması talimatı verdi. ‘Gönüller burada kalmayacak. Rotary Kulübü’nün bütün çadırları sökülecek’ diye, iletişim kurmaya, derdimizi anlatmaya çalıştık ama ne yazık ki bizim gözlemimiz, mesele aslında orada gönüllü grupların kurduğu dayanışmanın oradan sökülüp atılmasıydı. Bu dayanışma sökülüp atılmak istendi ve atıldı.

“ÇALIŞMALARIMIZIN DEVLET ELİYLE KARALANDIĞINI GÖRÜYORUZ”

Sadece kurdukları çadırda değil İskenderun’un yoksul semtlerinde de depremzedelere yardım ettiklerini belirten Öztürk, ANKA’ya şunları söyledi:

“Biz sadece çadır alanında bir çalışma yürütmüyorduk diğer çadır alanlarına da yardım malzemeleri ulaştırıyorduk aynı zamanda İskenderun’un çeşitli mahallerinde, yoksul semtlerinde yine aynı çalışmaları yürütüyorduk. Bu çalışmalara devam edeceğiz. Bizim gördüğümüz, gözlemlediğimiz ama kadınların ve çocukların talebi açısından bu sürecin sadece bize yönelik bir süreç olmadığını belirtmek isterim. Orada depremzedelerin talepleri vardı. Devletten talepleri yerine gelmediği için tepkiye dönüşüyordu bu.

“DEPREMZEDELER BİZE SU DAĞITIMININ DIŞINDA HİÇBİR ŞEY YAPILMADIĞINI SÖYLÜYOR”

Hem bu taleplerin görünür olmasının önüne geçmenin bir adımıydı hem de orada sosyal market kurulacağını söylediler kurulmadı henüz. Su dağıtımının dışında hiçbir şey yapılmadığını söylüyor depremzedeler bize. Bizi gördüklerinde sarılıp ağlıyorlar, bir kara propaganda ile bizim çalışmamızı gerçekten devlet eliyle karalandığını görüyoruz. Devletin asli görevi burada halkın ihtiyaçlarını giderecek bir organizasyonu sağlamaktır. Hatta sivil toplum kuruluşlarıyla kadın dernekleriyle bu çalışmayı yaptığında aslında gerçekten yaraları sarabiliriz ama böyle bir dert olmadığını gördük. Depremde evini yakını kaybetmiş, bu zor koşullarda yaşamını sürdüren depremzedelerde yeni bir mağduriyet yaratıyor. Bunun böyle olmaması gerekirdi.”