Çocuk Politikaları Reformu: Gelecek Modelini açıklayan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Çocuğa özne olmayı öğreteceğiz." dedi. "Bir tatlı tartışma esnasında baba beni dinleyeceksin ben bireyim dediğinde küçük kızım o kadar hoşuma gitmişti ki. Bireycilik doğru bir şey değil ama birey olmak gerekli." diyen Davutoğlu, şahsiyetli birey olmadan şahsiyetli vatandaş, şahsiyetli insan olmanın mümkün olmadığını belirtti.
Davutoğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
Anne karnında başlayan süreçle 4-5 yaşına kadar olan dönemde temel değerlerin oluşmaya başladığını bize gösteriyor. Çocuk aslında anne karnında dış etkilere maruz kalmaya başlıyor.
Çocuk politikaları anne karnındaki süreçten başlayarak yürütülmesi gereken dolayısıyla kadın hakları anne hakları çocuk hakları arasında doğrudan bir etkileşim var. Çocuğa özne olmayı öğreteceğiz. Hep konuşmasını istemediğimiz, büyüklerin yanında mutlaka susması gereken, herhangi bir inisiyatif almasına gerek olmayan bir çocuk eğitimi ve çocuk anlayışıyla çocuk haklarını koruyamayız. Çocuk öznedir.
Son dönemde teknoloji öyle gelişti ki çocuklar çok küçük belki 1-2 yaşında eline cep telefonu aldığında bu cep telefonunu nasıl öğretebileceğini biliyor. Şu parmakla şöyle yapıyor. Hareket bu. Eskiden kalem yazan eller, küçücük çocuklar şöyle yapmayı öğreniyor. Resimleri görecek çünkü. Dolayısıyla dışarıya zaten bu kadar dış etkiye maruz kalan bir çocuğu içeride korunaklı bir alemde tutabilmek mümkün değil. Yeni bir zihniyetine ihtiyacımız var. O teknolojik değişimi göğüsleyecek bir değer formuna değer devrimine ihtiyaç var. Çocuğu eğer erken yaşlarda mademki çocuk bu etkilere maruz kalıyor. Erken yaşta ona özne olma bilinci veremezsek, kendi başına ayakta durma kültürü, özgüvenini veremezsek sadece telefonların, bilgisayarın, oyunların yönettiği bir edilgen kişi konumuna gerilemiş oluyor.
BİZİM YAKLAŞIMIMIZDA ÇOCUĞU ÖZNE GÖRMEK, BİREY GÖRMEK VAR
Dolayısıyla bizim yaklaşımımızda çocuğu özne görmek, birey görmek var. Hakkını savunurken birey görmek var. Şahsiyet var. Saygı sevgi kuralları içinde ailede sosyal çevrede ama mutlaka kendisini ifade edebilme gücünü verme düşüncesi ve anlayışı var. Sadece kendi çocuklarımız ya da torunlarımız başka çocukların varlığından haberdar olmuyoruz. Çocuk politikalarımız derken kendi çocuğumuzu düşünerek politika geliştirmeye çalışıyoruz. Halbuki nice çocuklar var.
ÇOCUKLARIN YÜZLERİNDE BİR TEBESSÜM BELİRDİ
23 Nisan'da çocuklar başbakanı ziyaret ederler, koltuğuna otururlar. Ama bir de hiç 23 Nisan'ı tatmayan çocukları görelim dedik. Sincan Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nu ziyaret ettik. Bir akşam vakti idi neredeyse sabaha kadar çocuklarla kaldık beraber. Çocuklardaki tedirginliği anlıyorum. Bir devlet yetkilisinin gelmiş olmasıyla herhalde önden de tembihlenmişler ki aman dikkat edin, aman şöyle oturun diye. Bir tiyatro düzeneği halinde oturmuşlar. Ben nutuk atacağım, çocuklar dinleyecek gibi bir atmosfer hazırlanmıştı. Bir dakika dedim girdim, çocuklara memnun musunuz diyorum. Ses yok. Bozuyoruz şu sıralamayı beraber düzenleyelim hadi çocuklar yuvarlak yapıyoruz dedim. İndim aşağı oturdum. Çocukların yüzlerinde bir tebessüm belirdi arkasından tek tek onları dinlediğimde kimisi şarkı söylemeye başladı. Kimisi öğrendiği halk oyunlarını gösterdi. Sonra hep beraber coşku içinde gece geçirdik.
BİREYCİLİK DOĞRU BİR ŞEY DEĞİL AMA BİREY OLMAK GEREKLİ
Çocuğa hep böyle bakmışız. Onlar oturacak biz konuşacağız. Onlar dinleyecek biz söz söyleyeceğiz. Halbuki bir sürecin içine katmak lazım çocuğu. Bir tatlı tartışma esnasında baba beni dinleyeceksin ben bireyim dediğinde küçük kızım o kadar hoşuma gitmişti ki. Bireycilik doğru bir şey değil ama birey olmak gerekli. Şahsiyetli birey olmadan şahsiyetli vatandaş şahsiyetli insan olmak mümkün değil.
Bu çocuklar bizim çocuklarımız. Çocuklarına sahip çıkmayan bir milletin geleceği demiyorum, bugünü de olmaz.