AMERİKA

Harris ve Trump’ın Orta Doğu’daki savaşa yönelik politikaları ve söylem farklılıkları seçim sonucuna etki eder mi?

ABD başkanlık seçimlerine saatler kala rekabet başa baş  devam ediyor. Peki Harris ve Trump’ın Orta Doğu’daki savaşa yönelik politikaları ve söylem farklılıkları seçimi ne kadar etkileyecek? ABD başkanlık seçimlerine 2 gün kalırken; Demokratların adayı Kamala Harris ile Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump’ın Orta Doğu’daki savaşa ilişkin politikaları ve söylem farklılıklarının seçime etkisinin ne olacağı tartışılıyor. Harris, İsrailliler ve Filistinliler arasında iki devletli bir çözümü savunur

Abone Ol

ANKA Haber Ajansı'ndan Hande Öztürk derledi

ABD başkanlık seçimlerine 2 gün kalırken; Demokratların adayı Kamala Harris ile Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump’ın Orta Doğu’daki savaşa ilişkin politikaları ve söylem farklılıklarının seçime etkisinin ne olacağı tartışılıyor. Harris, İsrailliler ve Filistinliler arasında iki devletli bir çözümü savunurken; aynı zamanda İsrail'e "koşulsuz" desteği yüzünden pek çok ABD vatandaşının tepkisini çekiyor. Trump ise kendisini İsrail'in sadık bir destekçisi olarak konumlandırırken; savaşın sona ermesi gerektiğini belirtiyor ancak somut bir çözüm önerisi sunmuyor.

Harris iki devletli çözümü savunuyor, Trump bu çözüme karşı 

Demokratların adayı ve Başkan Yardımcısı olan Kamala Harris, Orta Doğu’daki çatışmaların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğini vurgularken, Gazze’deki sivillerin güvenliği için savaş sonrası bölgenin yeniden inşası adına planı olduğunu öne sürüyor. Harris, geçtiğimiz günlerde, "İsrail her ne kadar kendini koruma hakkına sahip olsa da sivillere zarar gelmemesi de sorumlulukları arasındadır" açıklamasını yaptı.

Cumhuriyetçilerin adayı ve eski ABD Başkanı olan Donald Trump ise “Hiçbir başkan İsrail’i benden daha fazla savunmamıştır” diye konuşurken, iki devletli çözüme kesinlikle karşı olduğunu ifade ediyor. Seçim kampanyaları boyunca Harris ve Trump'ın her ikisi de İsrail'e desteklerini açıkça ortaya koymuştu. Uzmanlara göre, Filistinlilerin çoğu ve Arap dünyasının geneli, her iki adayın da seçilmesiyle savaşın sona ereceğine pek ihtimal vermiyor. Ayrıca her iki adayın da bölgedeki savaşı sona erdirmek için kalıcı ve etkili bir çözüm önerisinde bulunmadığı dile getiriliyor.

Trump, geçmişteki “İslamafobik söylemlerine” rağmen Arap Amerikalılardan oy alabilir

Trump, 7 Ekim 2023'te İsrail'in güneyindeki köylere ve ordu karakollarına saldırarak bin 139 kişinin ölümü ve 251 kişinin esir alınmasıyla sonuçlanan ve İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını tetikleyen Hamas'ı şiddetle kınamış, Gazze halkı için çok az sempati duyduğunu ifade etmişti. Filistin Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, Gazze Şeridi’nde 43 binden fazla Filistinli geçtiğimiz yıl savaşta öldürüldü.

Geçtiğimiz temmuz ayında, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede Trump, Netanyahu’yu Hamas'a karşı “zafer kazanmaya” çağırdı ve Gazze'deki ölümlerin durması gerektiğini ancak Netanyahu'nun “ne yaptığını bildiğini” söyledi.

Trump’ın bu söylemi, başkan olarak ilk dönemindeki “kontrol edilemez ve öngörülemez” olduğu ileri sürülen eylemleriyle uyumlu olarak yorumlandı. Trump, başkan olduğu zamanda, “hükümetinin tartışmalı olduğu Kudüs şehrini İsrail'in başkenti olarak tanımış” ve bu davranışı, Filistinlilerin öfkesine yol açmıştı. Trump ayrıca, İbrahim Anlaşması kapsamında İsrail ve bazı Arap ülkeleri arasında “normalleşme” anlaşmalarını müzakere ederek, İsrail'in de karşı çıktığı İran nükleer anlaşmasından çekilmişti. Ancak Netanyahu ile Trump arasında da bazı gerginlikler yaşanmış, Trump 2020'de Filistin'in başkenti Doğu Kudüs olan iki devletli bir sistemi öngören bir “Barış Planı” sunmuştu.

Filistinliler ise bu planı İsrail'e çok fazla toprak verdiği için kınamıştı. Ancak İsrail Başbakanı Netanyahu, bu planı kullanarak, İsrail'in Batı Şeria'nın Trump'ın kabul etmediği kısımlarını da egemenliği altına alacağını duyurmasının ardından Trump daha sonra ABD'li bir yayın organına verdiği röportajda, Netanyahu’nun bu duyurusuna olan kızgınlığını dile getirmişti.

ABD’nin 2024 başkanlık seçim yarışının son zamanlarında Trump, özellikle savaşın kilit eyaleti Michigan'daki Lübnanlı ve Arap Amerikalı seçmenleri hedef alan ve barış vaat eden bir kampanya yürüttü. Trump, sosyal medya paylaşımında Gazze ya da İsrail'den bahsetmeden, “Lübnan'daki dostlarınız ve aileniz komşularıyla barış, refah ve uyum içinde yaşamayı hak ediyor ve bu da ancak Orta Doğu'da barış ve istikrarla mümkün olabilir” ifadelerini kullandı.

İslamofobik söylem ve politika geçmişine rağmen potansiyel olarak belirleyici olan bu grubu yanına çekmeye çalışan Donald Trump, geçen cuma günü, ülkenin en büyük Arap çoğunluklu şehri Dearborn-Michigan'da Arap Amerikalılarla bir araya geldi.

Joe Biden'ın 2020'de üçte bir farkla kazandığı Dearborn’da, Biden-Harris yönetiminin İsrail-Hamas savaşını ele alış biçiminden rahatsız olan pek çok kişinin olduğu ileri sürülüyor. Buna göre, Michigan’daki Arap Amerikalıların oylarının Trump’a kayması veya oy kullanmaması ihtimalinden endişe ediliyor.

Harris, “iki devletli çözümü” desteklerken; seçmenler İsrail’e verdiği “koşulsuz” desteği eleştiriyor

ABD Başkanı Joe Biden ile kıyaslandığında Kamala Harris’in, Gazze halkının “insanlık dışı” acılarının sona erdirilmesi gerektiği konusunda daha açık sözlü olduğu belirtilirken, yakın zamanda bir ateşkes ve rehine anlaşması yapılması için daha baskıcı bir kampanya yürüttüğü ifade ediliyor.

Geçtiğimiz temmuz ayında Harris, Netanyahu'ya Gazze'de yaşanan acılar karşısında “sessiz kalmayacağını” söylerken, “İsrail'in kendini savunma hakkı vardır ve bunu nasıl yaptığı önemlidir. Geçtiğimiz dokuz ay boyunca Gazze'de yaşananlar yıkıcıdır” dedi.

Harris'in İsrail-Lübnan sınırında barış istediği de öne sürülmüştü. Ancak İsrail'in eylül ayında Hizbullah lideri Hassan Nasrallah'ı öldürmesini tebrik etmesi, Harris’in bölgedeki barış isteğine karşı ön yargı oluşturdu.

Ancak Harris'in sözlerine rağmen İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını derhal durdurma taahhüdünde bulunmadığı da ABD'deki Arap ve Müslüman toplumlarındaki pek çok kişi tarafından dile getiriliyor. Bazıları Harris'in hedeflerine ulaşmak için İsrail'e askeri desteği kesmek gibi net adımlar atmadığını belirtiyor. Analistler, Biden gibi Harris'in de iki devletli bir plan sunmaktan uzak durduğunu ifade ederken, Filistin lideri Mahmud Abbas geçmişte Biden yönetimini iki devletli bir sistem önermediği için eleştirmişti.

Arap Amerikan toplumundaki seçmenler, Biden'ın 2020'de Michigan gibi kilit eyaletlerde zafere ulaşmasına yardımcı olmuşken, bazıları artık Demokrat Parti'ye olan inançlarını kaybederek Trump'a oy vermeyi ya da hiç oy vermemeyi tercih ettiklerini belirtti.

Eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın bu hafta Michigan'da Harris için seçim kampanyası yürütürken, İsrail'in Gazze bombardımanını haklı çıkarır gibi göründüğü gafı daha fazla öfkeye neden oldu. Clinton, İsrail'in Gazze'de sivilleri öldürmeye “zorlandığını” söylemesi ve İsrail'in Filistinlilerden önce “ilk” olarak kutsal topraklarda bulunduğunu öne sürmesi, ABD'li Müslüman ve Arap Amerikalıların tepkisiyle karşılaştı.

Harris’in geçen salı günü Washington’da düzenlediği mitinginde, Gazze protestosu ve sloganları atıldı. Mitinge katılanlar, Harris’i ABD'nin İsrail'e verdiği koşulsuz destek sebebiyle protesto etti. Harris’in konuşması sırasında yaklaşık 300 kişiden oluşan kalabalık grup, Filistin ve Gazze'ye destek sloganları attı, Joe Biden-Kamala Harris yönetimine tepki gösterdi. İsrail'e silah ambargosu uygulanması talebini içeren pankartlar taşıyan Filistin yanlısı protestocular, "Kamala, ne diyorsun? Seçim günü sana oy vermeyeceğiz. Bugün kaç çocuk öldürdün" diye sloganlar attı. Sloganlar, Harris'in konuşmasının sonuna kadar devam etti.