RÖPORTAJ: MÜJGAN HALİS

Türkiye'nin en önemli gündemi 2023 seçimleri. Hem muhalefet cephesi hem de şimdilerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da alanlara çıkmasıyla iktidar cephesi 2023 seçimlerine harıl harıl hazırlanıyor. Ancak hem iktidarın hem muhalefetin hem de kamuoyu araştırmalarının hakkını teslim ettiği gibi 2023 seçimlerinin belirleyeni, tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi Halkların Demokratik Partisi olacak.

Konuğumuz HDP'nin İstanbul il Eş Başkanı İlknur Birol'la HDP seçmeninin Türkiye seçimlerine nasıl baktığını, nasıl hissettiğini, eğilimlerini ve kendilerine sorulmadan gıyaplarında yapılan değerlendirmeleri konuştuk.

Kimse size sormuyor ama herkes hakkınızda konuşuyor ancak biz sormak istiyoruz; seçmenleriniz ve gönüllüleriniz 2023 seçimlerine nasıl bakıyor? Nasıl bir hissiyat var?

Biz yokuz ama herhalde siyaset başlığıyla düzenlenmiş bütün oturumlarda hakkında en son en çok söz kurulan siyasi partiyiz. Bunun nedeni geldiğimiz evrede Türkiye siyaset yelpazesinde ve önümüzdeki seçimlerde seçimin kazanımının kim olacağına ve ne olacağına belirleyecek olan ağırlığı taşıyor olmamızdan. Türkiye'nin kaderini belirleyecek bir ağırlıktan bahsediyoruz. Zaman zaman hani kilit, zaman zaman anahtar sözleriyle de ifade ediliyor ama bir gerçeği ifade ettiğini söylememiz lazım. Hem kitlemizin bilinç düzeyi itibariyle Türkiye siyaseti ve Türkiye'nin kadim problemlerine olan yaklaşımları, çözüm önerileri ve bu çözüm önerilerini sadece sandığa bırakmayan dile getirmek konusunda da oldukça cesaretli davranan bir topluluk olması nedeniyle, bu seçimlerde önemi gerçekten çok yüksek olacak.

Bu hem ülke içindeki aktörler tarafından oldukça iyi bilinen aynı zamanda uluslararası düzeyde de oldukça ciddi bir biçimde fark edilen bir durum. Biz İstanbul'da bunu çok derinden hissediyoruz, fark ediyoruz. İstanbul projeksiyonumuzda buradaki nüfus ağırlığımızın ve nüfuz ağırlığımızın etkili olduğunun oldukça farkındayız. Kitlemiz de farkında ve İstanbul'da olası bir zamanında ya da erken yapılacak bir seçimlerde etki gücümüzün kırılmasına yönelik her saldırının da hangi niyeti taşıdığını oldukça iyi biliyoruz.

Gün geçmiyor ki bir ilçe yöneticimiz, bir eski yöneticimiz polis operasyonuna, tutuklamaya, bir itibarsızlaştırma operasyonlarına bundan yaratılan algıya maruz kalmasın. Biz konuştuğumuzda bazen birilerinin midelerine kramp girebiliyor ama biz gerçeğin üstünde oturuyoruz. O nedenle zeminimiz sarsılmıyor.

HDP'nin İstanbul seçmeni kitlesi 2023 seçimlerindeki ağırlığının öneminin, niteliğinin farkında mı oldukça?

Oldukça farkında. Bu seçimlerde bence zaten bir kırılma olacaksa İstanbul sonuçları itibariyle kırılma olacak. Seçmenimiz kendisinin bu kırılmanın ana aktörü olacağının oldukça farkında.

HDP seçmeni Altılı Masa’ya nasıl bakıyor? Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzleşme söylemine?

HDP açısından yüzleşme sözü uzak bir söz değildir. Zaten geçmiş dönemlerde de Türkiye'nin tarihsel olarak kanayan yaralarına dair, hakiki bir yüzleşmenin ve başta Kürt sorunu, Alevi sorunu olmak üzere demokratik çözüm arayışlarının hep altı çizildi. Dolayısıyla bu kavramla anlatılmak istenen yeterli gelmese bile bu kavramı kullanarak bu konuda adım atmaya çalışan her kim olursa olsun; bu toplumun hayrınadır. Bu meselenin seçim ya da sandıkla bağlantılı olmayan bir düzende de ele alınması lazım gelir. Ki zaten görevi budur, siyasetin. Fakat biz ne dersek değil gündem seçime ya da kimin kazanacağına kilitlendiği için toplum da bu tartışmaları bu seçimin gölgesinde izlemek durumunda kalıyor.

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken HDP Türkiye'de bu seçimlerin önemli bir kırılma olacağını, Türkiye toplumu açısından artık katlanılmaz hale gelen problemlerin ana kaynağının sistem olduğunu, dolayısıyla bir kırılma yaşanacaksa sorgulamanın ve hedeflenmesi gereken yerin sistemin değişikliği olması gerektiğini, sistemin kötülük üreten mekanizmalarının bertaraf edildiği daha demokratik bir sürece geçiş olanaklarının kuvvetlendiği bir aralıkta bakılması gerektiğini ifade etti.

Dolayısıyla demokrasi talep ediyorum ama sistem değişikliği değil gibi palyatif birkaç müdahaleyle sistemi bir miktar revize ederek yoluna devam etmesini sağlamak yeterlidir diyen bir bakış açısının -ki Millet İttifakı'nın çerçevesi böyle duruyor- problemi tam çözeceğini düşünmüyoruz. Bizim genel çağrımız şudur: Gelin bu meseleyi köklü bir konuşmaya tabi tutalım. Sorun başlıklarımızı ve bu sorunların ortaya çıkmasını sağlayan sistem mekanizmasının değişikliğini öngören bir yaklaşımla ele alalım, seçimleri de bunun bir parçası olarak görelim.

Peki bir Millet İttifakı ve Altılı Masa’yı ve hamlelerini değerlendirdiniz. Bir de Cumhur İttifakı var. Her ne kadar sayın Cumhurbaşkanı PKK’lilerin 15 çocuk yaptığını söyleyerek Kürtleri kast etse de, Diyarbakır’da Selahattin Demirtaş Kürt değil dese de; Kürt seçmene yönelik çalışmalar da yürütülüyor o cenahta. Siz İstanbul'da bunları nasıl gözlüyorsunuz? Seçmenleriniz bundan etkileniyorlar mı?

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; ne iktidarın ne de iktidar olmaya aday olanların yönelmesi seçmenimizde bir gıdım oynamaya neden olmuyor, rakamlar da onu gösteriyor. Tam tersine genişleme var. Devletin olanakları kullanılarak İstanbul’da Kürt tabanın yoğun biçimde yer aldığı bölge derneklerine tıpkı Alevilere yapıldığı gibi müdahaleler yapılıyor ve biz bunun farkındayız.

Ne tür müdahaleler?

Dernek yönetimleriyle doğrudan devlet olanaklarıyla temas ederek olanaklarını genişletme ya da tersine baskıya maruz bırakma gibi. En son Esenyurt'ta MHP'li vekilin bir festivalde yaptığını gördünüz. Yani çatıştıracak şekilde müdahaleler de oluyor, mali olanaklar açma şeklinde müdahaleler de, baskı uygulama da oluyor. Bunun yanı sıra ana gövdesi Kürtler olan topluluklara yoksulluğu kullanarak mali olanaklarla bağ kurma ve tercihlerini değiştirmeye çalışma gibi yöntemler de var. Ama hani bunun hiçbir tanesini HDP'nin durduğu yeri ve etki gücünü azaltmadığını ben göğsümü gere gere söylemeliyim.

HDP'nin İstanbul'da çok güçlü olduğu ilçeler var. Elinize sanıyorum zaman zaman bir takım anket sonuçları ulaşıyordur. Özellikle son yapılan İBB seçimlerini de veri alarak, bizimle paylaşacağınız yeni veriler var mı?

Bu seçimde kader oyları ilk kez oy kullanacak 5 milyonun oyları olacak. 59 milyon seçmenin yüzde 10’una tekabül eden bu kitlenin çoğunluğu İstanbul’da yaşıyor. Yani üniversiteye gidip yurtta kalamayanlar, üniversite sınavını kazanıp kira ödeyemeyecek durumda olduğu için memleketine geri dönmek zorunda kalanlar ya da bir yerden bir yere gitmek için bile hesap yapmak zorunda olanlar, ulaşamayanlar, karnını doyuramayanlar, işsiz kalanlar. Bu kitle genellikl İstanbul’da perifere yığılmış durumda. Bu kitlenin yığıldığı ilçelerde etki gücümüz yükselmiş durumda. Bunlardan biri Esenyurt; oylarımızın iki puan arttığını görüyoruz.

Ayrıca daha önce biraz daha zayıf gibi görünen emekçi topluluklarla temasımızın güçlendiğini söyleyebilirim.  Ayrıca gittikçe eriyen orta sınıfın yaşadığı merkezlerde de oylarımız artıyor. Esenler, Bağcılar, Pendik, Tuzla, Sultanbeyli, Sancaktepe gibi ilçelerde oylarımızdaki yükselmenin başkalarının da dikkatini çektiğini biliyoruz.

Size şunu sormak istiyorum şimdi: Kürtlerin gıyabında ayrıca Kürtler şuna oy verir, buna oy vermez gibi tartışmalar da yürüyor. Mansur Yavaş’a oy vermezler deniyor, Kemal Kılıçdaroğlu’na da daha sıcak bakıldığı söyleniyor. Sizin yorumunuz nedir, gerçekten bunlar konuşuluyor mu? Gerçekten ‘asla’ dediğiniz isimler var mı?

Başta HDP olmak üzere hani Kürt siyasetinin ve “asla” ile başlayan cümlelerle siyaset yorumlamadığını herkesin biliyor olması lazım. Biz isim üzerinden yapılmış bir tartışmaya girmemek konusunda özel bir titizlik gösteriyoruz. Çünkü tartışmanın esasını kaçırmanın yöntemlerinden bir tanesidir bu. HDP bu seçimin ikinci yüzyılında bir kavşak olduğunu, sistem değişikliğinin gerektiğini söylüyor ve isimlerin ikincil bir tartışma konusu olduğunu da vurguluyor.

İsim tartışmasına bir katkı yapmak istiyorum. Sanırım şu kaçırılıyor: Çünkü isim tartışması Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin devamını öngören bir tartışma gibi değil mi?

Israrla bir isim konuşmaya ittiriliyor. Kimse problem konuşmuyor. Kimse sistem konuşmuyor. Kimse bu yoksulluğun nedenini, bu savaş, çatışma siyasetinin nedenini, bu kadın cinayetlerinin nedenini konuşmuyor. Hiç kimse işte göçmen ve mültecilere ilişkin ırkçılığın körüklendiği bu zeminin asıl nedenini ve bunların ortadan kalkması için nelerin olması gerektiğine dair bir siyaset konuşmuyor. Sabah akşam isim konuşuluyor. Bir de öyle bir durum var yani. Beşinci isim koyamıyor, altıncı isim koyamıyor kimse.

Evet tartışma zımnen bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin devamına yarar. Hatta Erdoğan'ın belki de gülümseyerek izliyordur tartışmayı. Hatta şeytanın avukatlığını yapalım, yönlendirilen bir tartışmadır bu.

Ama elbette HDP seçmeninin bir hafızası vardır. Bireyler de toplumlar da hafızayla yaşıyor. Yani o hafızaları diridir. Ve iki adım öne ilerlemek için adım attıklarında da dönük tecrübelerine bakarlar. Siz Kürt düşmanlığına, dışlayıcılığa, inkara hatta imha siyasetlerine açıktan ya da zımnen destek veriyorsanız, bunlara onay veren bir siyasetin devamcısı olacağınızı ifade ediyorsanız, yani bir hakiki yüzleşmeniz olmamışsa bu bir sorundur. HDP kitlesi karşısına aktörlerin geçmişinde ne yapıp yapmadıklarına bakacak kadar da siyasi basiret sahibidir.

Bu seçimin önemli başlıklarından biri de seçim güvenliği. Seçim güvenliği denince de akla; 7 Haziran-1 Kasım arası yaşadığımız karanlık süreç geliyor. Gerçekten de bu iktidar sizce de iktidarı kaybetmemek için yine o dönemki karanlık senaryoların oluşmasına göz yumar mı, zemin hazırlar mı?

Mümkünlerin kıyısındayız. Her ihtimalin mümkün olduğunu görebileceğimiz bir sürece girdik. Çünkü asla iktidarını kaybetmek istemeyen, bu safahatını kaybetmek istemeyen, bu toplum sopayla yola gelir gerisi de önemli değildir denilen bakış açısının da hala var olduğunu ve ağırlaştığını biliyorsak, seçimi kazanmak dışında hiçbir şansım yoktur diye düşünen bir aklın her şeyi yapabilme imkanının olduğunu biliyoruz.

Dediğim gibi mümkünlerin kıyısındayız. Ama bu bunun böyle düşündürtülmesi bile bu planın bir parçası. Size böyle düşündürdüklerinde zaten geri adım attırıyorlarsa, zaten masa başında kurdukları planın bir kısmında başarı sağlamış oluyorlar. Dolayısıyla demokrasi güçlerinin yapması gereken şey bu algıya rehin olmamak.