TOPLUMSAL CİNSİYET

Heidi'nin yönetmeni yaşamını yitirdi. İşte "çıplak ayakların" gerçek hikayesi...

Heidi adlı animasyon serisinin de yönetmenliğini yapan ünlü anime yönetmeni Isao Takahata, hayatını kaybetti. Yıllarca ekranlarda izlenen, kitaplarda okunan Heidi’nin gerçek hikayesi ise bir toplumun tarihsel gerçekliğini yansıtıyor.

Abone Ol

Heidi adlı animasyon serisinin de yönetmenliğini yapan ünlü anime yönetmeni Isao Takahata, hayatını kaybetti. Yıllarca ekranlarda izlenen, kitaplarda okunan Heidi’nin gerçek hikayesi ise bir toplumun tarihsel gerçekliğini yansıtıyor.

80’ler ve 90’lar da yaşayan pekçok insanın severek takip ettiği çizgi film kahramanı Heidi’yi herkes Alp Dağlarında koşan görüntüsüyle hatırlar. Aslında çizgi filmi takip edenler Heidi’nin özgür ruhundan dolayı ayakkabı giymeyi istemediğini bilir. Ancak yapılan bazı araştırmalar bu olayın İsviçre’nin tarihine gizli bir gönderme olabileceğini gün yüzüne çıkardı. Orijinal hikayenin yaratıcısı Johanna Spyri, 53 yaşındayken yazdığı Heidi hikayesi yoluyla, 80’lere kadar İsviçre toplumunda konuşulması tabu kabul edilen çıplak ayaklı çocuklar hadisesine dikkat çekmiştir. Çıplak ayaklı çocuklar gerçeğinin üzerindeki toplumsal sır örtüsünün bir ucunu kaldırmıştır. Sypri, doğaya, insanlara, hayata Alp’lerde çıplak ayaklarıyla koşan Heidi’nin gözüyle bakarken, bütün Verdingkinder’lerin dünyalarına ve duygularına dikkat çekmeye çalışmıştır.

“HEİDİ BİR VERDİGKİNDERDİ"

Heidi’nin gerçek hikayesi “Verdingkinder” olarak anılan “çıplak ayaklı çocuklar” bir diğer tabirle “köle çocuklar” ile başlıyor. Heidi de bir Verdingkinderdi. Fakat gerçek Verdingkinderlere göre daha şanslıydı. Yazar Johanna Spyri Heidi’nin Verdingkinder olduğunu doğrudan belirtmemiştir. Belki de kitabı yazmaya başladığı zamanlarda gelebilecek olan baskılardan çekindiği için bize bu durumu ince bir mesaj olarak vermeyi tercih etmişti. Ahırda hayvanlarla kalması uygun görülen, çuvaldan elbiseler giydirilen, sadece ekmek verilen bu çıplak ayaklı çocuklar uzun yıllar boyunca İsviçre halkı tarafından kanıksandı. Hatta bir çok aile bu çocukların ayakkabılı “normal” çocuklardan ayırt edilmesi için çıplak ayakla dolaşmasının daha uygun olduğunu düşünmekteydi. İsviçre toplumunun üstü kapalı olarak işlediği bu kölelik sistemi 1981 yılına kadar yasaklanmadı. İsviçre devleti şu an bazıları hala hayatta olan bu insanlardan resmi olarak 2013 yılında özür diledi.

HEIDI'NİN GERÇEK HİKAYESİ NEYDİ?

İsviçre’de 1789 yılında 14 yaşından küçük çocukların fabrikalarda çalışmaları yasaklandı. Ama çocuk sömürüsü için yeni bir kapı açıldı ve İsviçre, 18. yüzyılın sonundan 1960’lı yılların başına kadar çocuk sömürüsünün uygulama alanı haline geldi. Devlete borcu bulunan ya da boşanan çiftlerin, fakir ailelerin çocukları, yetimler, ailesi cezaevinde olan ya da kendisi suç işleyen çocuklar, devlet ve kilise vasıtasıyla, çalıştırılmak üzere başka ailelerin yanına yerleştirildi. Çocuklara kilise tarafından tek tip kıyafet ve bir çift ayakkabı verildi. Bu olayın halk tarafından desteklenmesinin ve tepki gelmesinin temel sebebi ise kilisenin Verdingkinderleri suç işleyen, boşanan, maddi durumu kötü olan ailelerden almış olmasıydı. Bu çocuklar, olayın yaşandığı dönemlerde “Kurtarılmış Çocuk” adlandırıldılar. Çocuklar satın alındıklarından itibaren onları alan kişinin vesayetinde sayıldıkları için, yaşanan istismar, cinsel şiddet veya psikolojik şiddet ile genel olarak ilgilenilmedi.

YÜZLEŞME İÇİN ONLARCA EMEK HARCANDI

Verdingkinderler geçmişin aydınlatılması, toplumun gerçekleri görmesi, devletin resmi olarak özür dilemesi, tazminat ödenmesi için oldukça emek harcadılar. 2009 yılında seslerini duyurmak için düzenlenen “Verdingkinder Reden” sergisi ilk defa bilimsel çalışmalara, konferanslara, canlı tanıklıklardan oluşan açık oturumlara konu edilerek, sonra operaya ve ilk defa bir filme de uyarlanarak konu gündemde tutuldu.

HEİDİ'NİN AYAKLARI NEDEN ÇIPLAKTI?

Öte yandan Evrensel Kültür dergisinin kısa bir süre önce yayına başlayan internet sitesinde yayınlanan 'Heidi'nin ayakları neden çıplaktı?' başlıklı yazı, üç günde yaklaşık 200 bin kişi tarafından okundu. Sosyal medyada da büyük ilgi gören yazıyı binlerce kişi paylaştı.