İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun İBB'nin açtığı yolsuzluk dosyalarına el koymadıklarına ilişkin sözlerine, “Bizim soruşturma açtığımız 35 dosyanın tamamına el koyarak süreci devralmışlardır. Niçin? Cevabını versin. Devraldı ve tabiri caizse ipe un serdi. Bekletiyor. Uzun süredir bir hareket yok. Biz dönem dönem niye bunu gündeme getiriyoruz? Gereğini yap. Evet, gereğini yap. Boş işlerle uğraşma. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni, Başkanı'nı, o kıskançlığını bir kenara koy, görevini yap” cevabını verdi.
Süleyman Soylu’nun sözlerinin birbiriyle çeliştiğini, artık inandırıcılığını yitirdiğini savunan İmamoğlu, "Trol gibi davranmasın, İçişleri Bakanlığı’nı yapsın. Yapamıyorsa da gereğini yetkili makam yapsın diye diliyorum, istiyorum" dedi.
İBB Başkanı İmamoğlu, İçişleri Bakanı Soylu'nun iddiaları ve gündemdeki gelişmelere ilişkin ANKA Haber Ajansı'nın sorularını yanıtladı. İmamoğlu, şunları söyledi:
"KAMU KURUMLARI TEFTİŞ EDİLMELİ"
“Bizim teftişle bir sıkıntımızın olmadığını defalarca dile getirdik zaten. Kamu kurumları teftiş edilmeli. Her ne kadar adaletli davrandığını ima ediyorsa da ben, yani şahsen buna inanmıyorum. ‘AK Partili kurumlara, belediyelere aynı oranda yapıyoruz' sözüne inanmadığımı ifade edeyim. Zaten inandırıcı biri olmadığını da birçok konuda ispat etmiş bir kişi sayın Bakan ne yazık ki. Burada bizim teftişle ilgili bir sorunumuz yok. İstediği kadar yapılabilir. Teftişe gelen müfettişlere tavrımız gayet saygın bir tavırdır. Dileğimiz ve isteğimiz, teftişe gelen insanların hakkaniyetli bir biçimde işlerini, incelemelerini yapıp raporlarını düzenlemesidir.
"BİZİM KARŞI ÇIKTIĞIMIZ MESELE BUDUR"
Bizim burada esas zihnimizde yargıladığımız ve cevabını bulamadığımız şey, sayın Bakan'ın tavrıdır. Yani bir inceleme yokken, ortada bir teftiş yokken siyasi şov yapma adına Meclis'te çıkıp ‘terörist’ ya da ‘iltisaklı’ diye tarifte bulunarak, ‘terörist’ diyerek isimlerini tek tek sayarak, tabiri caizse onların propagandasını da yaparak oradan bağıra bağıra sayı vermesidir, isim vermesidir. Bizim karşı çıktığımız mesele budur. Müfettişlerin başımızın üstünde yeri var. Zaten teftişlerini sürdürüyorlar, incelemelerini sürdürüyorlar.
"NE YAZIK Kİ ÜLKEMİZ ADINA UTANÇ VERİCİ"
Sadece teröristlerle ilgili rakamlarla sınırlı değil, bakanın bütün sözleri çelişkili. İçişleri Bakanı’nın tavrı bu olmamalı. Devletimiz adına, milletimiz adına büyük bir ayıbı sergiliyor. Yani biz, bu ülkede tek bir teröristin kalmamasından ben kendimi en çok mutlu olacak kişi olarak görürüm. Makam sahibi olarak demiyorum, vatandaş olarak söylüyorum. Kaldı ki zaten İçişleri Bakanlığı'nın görevi ülkemizin güvenliğini sağlamak, en üst seviyede tedbirleri almak ve bunun için çalışmak. Yani bu şekilde sayılar vermek yetmiyor elbette. Yani bir yandan işte ‘150 terörist kaldı’ diyeceksiniz bir yandan ‘İBB'de 557 terörist var’ diyeceksiniz. Hatta öyle bir algı ve hava yaratacaksınız ki bakamlar, bazen sayın Cumhurbaşkanlığı makamı bile 'Aynı şey Ankara'da var, İzmir'de var' diyecek, sıralayacak. Yani bir bakan, böyle işte birçok makamı yanıltabiliyor. Yanıltmaya da devam ediyor. Ne yazık ki ülkemiz adına utanç verici.
"DEVRALDI, TABİRİ CAİZSE İPE UN SERDİ"
(Soylu'nun ‘Dosyalara el koymadık’ iddiasının anımsatılması üzerine) Nasıl bir programmış bilmiyorum. Ben izlemedim programı bu arada. İzlemek de açıkçası çok canımı sıkar, izlemeyi de tercih etmem. Bizim soruşturma açtığımız 35 dosyanın tamamına el koyarak süreci devralmışlardır. Bu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarihinde yok. İlk defa, 'Sen soruşturamazsın, ben soruşturacağım’. Niçin? Niçin yani? Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulu'ndaki müfettişler gayet deneyimli. Devletimizin memurları, müfettişleri. Bu müfettişler, bazen valiliğin talimatıyla, bazen bizim isteğimizle ya da başka kamu kurumlarının talimatıyla İstanbul'un 39 ilçesinde başka başka kurumlara gidip teftiş yapan insanlar. Bu teftişi bunlar yapacak, önümüze bir rapor koyacaktı ve biz de onunla ilgili ama suç duyurusu ama başka hukuki süreçleri devreye sokacaktık. Devraldı. Niçin? Cevabını versin. Devraldı ve tabiri caizse ipe un serdi. Bekletiyor. Uzun süredir bir hareket yok. Biz, dönem dönem niye bunu gündeme getiriyoruz? Gereğini yap. Evet, gereğini yap. Boş işlerle uğraşma. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni, Başkanı'nı, o kıskançlığını bir kenara koy. O seçimi kaybettiğin akşam ağladığını, ağlamadığını, beni ilgilendirmiyor. Onları da bir kenara koy. Görevini yap. Yap görevini. Açıkla teftişi, varsa sorun. Zaten biz ona da itiraz edeceğiz yani. Hani hakkımızı, hukukumuzu arayacağız. O ayrı bir mesele. Görevini yap. Görevini yapmadan bize söz yetiştirme işini kenara koy.
"KAMU HUKUKU OLARAK NE YAZIK Kİ ÖNÜMÜZE SET KURMUŞTUR"
(35 dosyada 13 milyar doları bulan yolsuzluk rakamına ilişkin) Tabii kümülatif olarak oradaki rakamların değeri bu. Ama tabii bunlar soruşturulacak; ne kadar usulsüz, ne kadarı hangi hatalar yapılmış? Belki, başka soruşturma perdelerini de aralayacak. Dosyalar belki demeyelim. O konuda da elimizde tabii bazı veriler var. Ancak dediğim gibi hukuken, idari hukuk olarak, yani kamu hukuku olarak ne yazık ki önümüze set kurmuştur. Engellemiştir bizim soruşturmamızı. Evet. Aynı şekilde kendileri de soruşturmayı yürütmemektedir.
"SAVCILIĞI GÖREVE DAVET EDİYORUZ"
(Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu’yla ilgili yolsuzluk iddiası) Tabii ki biz bütün belgeleri verdik. Süreç savcılıkta. Savcılığın bu süreci hızlı yönetmesini ve yürütmesini talep ediyoruz. Evet, bu konu şahsın bakan olmasıyla ilgili değildir. Daha öncesinde başlatılmış bir süreçtir. Dolayısıyla ciddi bir olaydır. Yani neredeyse bugünkü değeri 100 milyon lirayı bulacak, yani bugünkü döviz artışıyla anlaşılması için söylüyorum. Bugünkü değeri 100 milyon lirayı bulacak değerde bir rakamın, yapılmamış bir işe rağmen parasının ödenmesiyle sonuçlanmış bir sürecin sorumlularıdır. Bu nettir, tespitlidir. Bir zimmet konusudur. Biz, gerekli işlemleri yürüttük. Savcılığı göreve davet ediyoruz.
"BİR TEFTİŞ SALDIRISI VAR"
(Bazı gazetecilere para ödendiği iddiası) Hani az önce müfettiş meselesi dediniz ya bu da ona benziyor. Yani niye? 'Sadece terör soruşturması yapıyoruz.' Hayır, dört koldan soruşturma yapılıyor şu anda. Birçok mevzuya dair, yani bakın bu da bir yalan ifade. Dört koldan niye? ‘Biz bir şey dedik. Gidin bir şey bulun' iddiasını... Biz ama saygın müfettişlere güveniyoruz ve inanıyoruz. Yani bir şahsın siyasi ihtirasının peşine düşmeyecek kadar saygın ve birikime sahip müfettişlerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla yani bir teftiş saldırısı var. Yani 2012'den beri, biz gelene kadar teftiş olmayan İBB'ye birçok teftiş saldırısı var.
"TROL GİBİ DAVRANMASIN, BAKANLIK YAPSIN"
Onun için bütün bu yalan ifadelerin üstüne bir de efendim ‘Gazetecilere maaş veren, 30 bin lira, 40 bin lira’… Sayın Bakan'ın inandırıcılığını toplum şöyle sorgulasın: Ne dedi sayın Bakan? Bir televizyonda '10 bin dolar maaş alan milletvekili' dedi. Bu konuda ne dedi? 'Savcılığa gidip suç duyurusunda bulunacağım' dedi. Ne kadar geçti üstüne? Herhalde 7-8 ay geçti. Televizyondaki muhabbette o gazeteci niye bunu sormadı ona? 'Yahu siz daha önce de 10 bin dolar bir milletvekili maaş almıştı' dediniz. ‘Niye gidip bunun başvurusunda bulunmadınız? Bunun hesabını sormadınız. Şimdi siz bunu söylüyorsunuz.' Gazetecilik rolü üstlendim, kusura bakmayın. 'Şimdi siz bunu söylüyorsunuz. Biz nasıl inandıracağız milleti? Şimdi de diyorsunuz ki ‘20 bin lira, 30 bin lira gazeteciler maaş alıyor.' Trol gibi davranmasın sayın Bakan, bakanlık yapsın. İçişleri Bakanlığı'nı yapsın. Yapamıyorsa da gereğini yetkili makam yapsın diye diliyorum, istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ciddi bir meseledir. Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ülkenin, hepimizin kahramanca izlediği polisinin, jandarmasının başındaki yetkili kişidir. O saygınlığa yakışacak bir biçimde davransın. Benim dileğim ve isteğim odur. Yoksa iki genel başkanın katıldığı, bir polis merkezinin yapıldığı ve açılışının yapıldığı ortama tek bir polisin, tek bir memurun, tek bir komiserin dahi baskıyla gönderilmediği bir süreci sorgulasın.
"SOSYAL MEDYADA YAŞAYAN BİR İÇİŞLERİ BAKANIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ"
İçişleri Bakanı, daha ileri gideyim, gezilmesin diye o polis merkezinin (Gürpınar Polis Merkezi Amirliği) kapısını kapatma girişiminde bulunan yetkilileri sorgulasın. Kim vardı orada? Sayın Akşener vardı, Sayın Kılıçdaroğlu vardı. Sayın Akşener kim? Geçmiş dönemde yine bu ülkeyi İçişleri Bakanlığı yapmış bir kişi. Onun için trol gibi davranıp yok 20 bin lira, 30 bin lira maaş, gazeteci, yok bilmem ne? Tahmin ediyorum, 7-24 sosyal medyada yaşayan bir İçişleri Bakanı’yla karşı karşıyayız.
"YURT KURMAMIZA KATKI SAĞLAMAK İSTEYENLERE ÇAĞRI YAPIYORUM"
(Tıp öğrencisi Enes Kara'nın intiharıyla bir kez daha gündeme gelen yurt konusuna ilişkin) Yani bizi çok etkilemiştir. Biz, gerçekten sıfır yurdu olan yerken şu anda 600'ü aşan bir sayıya sahibiz, ama çok çok artırmalıyız bunu. Hedefimiz yüksek. Başaracağımıza inanıyorum. Ben, bu anlamda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yurt sayısını artırma ve yurt yatak sayısı konusunda bize güç katacak her vatandaşımıza çağrı yapıyorum. Yani İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bir kamu kurumu olarak, bundan sonra da halkın belediyesi olma konusunda kararlık gösteren bir kamu kurumu olarak her vatandaşımızın, her iş insanın, her kuruluşun, kurumun katkı sunacağı bir kurumdur. Bu konuda ben toplumsal bir çağrı yapıyorum. Bizim yurt meselemize katkı sunmak isteyen herkesin bizimle irtibat kurabileceğini ve hızlıca sonuç alabileceklerini buradan ifade etmek isterim. Hiçbir gencimizin, kim olduğu ve ne olduğu, nasıl bir baskıyla ve nasıl bir süreçle yurt işlettiği belli olmayan vakıf, dernek vesaire gibi yerlere teslim edilmemesi için azami gayreti göstereceğimizden 16 milyon İstanbullunun şüphe duymamasını buradan duyurmak isterim.”