HABER: OZAN BALIK
CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, Manavgat’ta beş gündür süren yangını değerlendirdi. Yangının ilk başladığı 28 Temmuz’dan beri ilçedeki gelişmeleri sahada takip eden Budak, “Manavgat’ta yaşanan felaket gösterilenden çok daha büyük. Hiçbir makamdan sağlıklı bilgi alamıyoruz ama sahada tespit edebildiğimiz kadarıyla en az 37 mahalle kısmen ya da tamamen yandı. Manavgat’taki her üç mahalleden birinden bahsediyoruz. Ondan fazla mahalle haritadan silindi. 5 vatandaşımızı, binlerce besi hayvanımızı ve yaban hayvanını, tarları, seraları ve ormanlarımızı kaybettik. Devlet yangınlarla baş edemedi, bu iktidar devleti aciz düşürdü. Vatandaşımız yanında sadece CHP’li belediyeleri gördü. Belediyelerimiz olağanüstü bir çaba harcadılar, ama maalesef belediyelerimizin de sınırlı imkanları merkezi hükümetin eksikliklerini kapatmaya yetmedi” dedi.
"YANGINLA BAŞ EDEMEDİNİZ BARİ YARALARI SARIN"
İktidarın yangınla baş edemediği gibi yaraları sarmada da yetersiz kaldığına dikkat çeken Budak, “Yangınla baş edemediniz, bari yaraları sarın. O da yok. Cumhurbaşkanı mağdurların vergi ve kredi ödemelerini erteleyeceklerini sözde müjdeledi!!! Tam anlamıyla bir yıkımla karşı karşıya olan vatandaşlarımızın ellerinden tutacaklarına, borç erteliyorlar. Manavgat halkı iktidarın ülkeyi ve krizleri yönetememesinin bedelini çok ağır ödüyor” diye konuştu.
"ÇOK ACI ŞEKİLDE DENEYİMLEDİK"
İktidar temsilcilerinin her fırsatta devletin tüm imkanlarıyla yangınla mücadele ettiklerini söylemesini eleştiren Budak, “İlk andan itibaren böylesi bir felakete devletin ne kadar hazırlıksız yakalandığı ortaya çıktı. Makam uçakları, uçan saraylar almaktan, devlete tek bir tane yangın uçağı almaya fırsat bulamamışlar. 19 yıldır iktidarlar, sanki dün iktidara gelmiş gibi her krizde hedef saptırarak beceriksizliklerini örtmeye çalışıyorlar. Bunu Manavgat’ta yaşanan felaketle bir kez daha çok acı bir şekilde deneyimledik” dedi.
Budak sahadaki izlenimlerini şöyle ifade etti:
“DEVLET ORTADA YOK”
“Sahada kimle konuştuysak yanlarında devleti göremediklerini, her şeyi kendi çabaları ile kurtarmak zorunda kaldıklarını söylüyorlar. Zaten birçok görüntü de var. Alev dalgaları içerisinde insanlar canlarını, hayvanlarını kovalarla su taşıyarak kurtarmak zorunda kaldılar. Devlet ortada yok. Belediyelerimiz olağanüstü çabalarla sürece katkı sundular, ancak hiçbiri merkezi hükümetin eksikliklerini doğal olarak telafi edemedi.
“MÜDAHALEDE ÇOK GEÇ KALINDI”
Yangın başlar başlamaz müdahale edilmekte çok geç kalındı. Poyraz ve hava sıcaklığının etkisiyle bu geç kalmanın faturası ağır oldu. İlk olarak dört mahalleyi boşaltma kararı aldılar. Mahalleri yangından korumak akıllarına bile gelmedi. Sonradan anladık ki mahalleleri koruyacak ekipman ellerinde yokmuş. İnsanları tüm birikimlerini geride bırakarak mahallerini boşaltmak zorunda bıraktılar.
Tüm dünyada bu tür yangınlara müdahalelerde en temel kullanılan araçlar yangın uçaklarıdır. 10 Milyon nüfuslu Yunanistan’ın 38 adet yangın söndürme uçağı var. Bakan itiraf etti. Bizim envanterimize kayıtlı tek bir yangın söndürme uçağımız yok. İki tane kiralık uçakla yangına müdahale yetersiz kaldı.
“GECE GÖRÜŞLÜ UÇAKLARIN OLMAMASI FELAKETİ BÜYÜTTÜ”
İlk gün yeterince müdahale edilememesi yetmezmiş gibi, hava araçlarının gece görüş yetenekleri olmadığı için tüm gece yangın katlanarak büyüdü. İkinci gün boşaltılan mahalle sayısı 18’e çıktı. İkinci gün uçaklar Manavgat’ta görünmez oldu. Ya başka bir yere sevk ettiler ya da başka bir şey oldu. İkinci günden beri Manavgat’ta yalnızca helikopterlerle havadan yangın söndürme çabaları sürüyor. Halbuki helikopterlerin soğutma yapmak için kullanıldığını, yangın söndürmede çok yeterli olmadıkları biliniyor.
“YANACAK ALAN BİTİNCE YANGIN SÖNER POLİTİKASI”
Üçüncü günden sonra ne helikopterleri ne uçakları doğru düzgün gören oldu. Arazi dağlık olduğu için belediyelerimizin karadan müdahale çabaları yangını kontrol altına almaya yetmedi. Yangını kendi haline bırakan bir iktidar var.
Herhalde yanacak yerler bitince yangın söner diye düşünüyorlar. Çok açık söylüyorum bu hem bir felakettir hem de bir cinayettir.
Dördüncü günde akıllarına Rusya, Ukrayna, Azerbaycan ve İran’dan destek istemek geldi. Bu ülkelerin bize uçak gönderiyor olmaları, iktidarın devleti ne kadar aciz bir duruma düşürdüğünün çok açık göstergesidir. Bu gelişme yangını söndürmeyi biz başaramadık, söndürürse diğer ülkeler söndürür anlamına geliyor. Neye kahrolacağımızı şaşırdık. Vatandaşlarımızın yaşadıkları felakete mi, devletin bu kadar aciz duruma düşürülmesine mi kahrolalım, bilemiyoruz.
“THK’NU İŞLEVSİZLEŞTİRMENİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ”
2019 yılından beri, Türk Hava Kurumu’nun yangın söndürme uçaklarını kullanmıyorlar. Kamu yararına dernek niteliğindeki kurum yerine, ihale ile yangın söndürme işlerini özel şirketlere veriyorlar. 2019 yılında eski bir AKP’li Bakanı çeşitli gerekçelerle kuruma kayyum atadılar. Yandaşları atadıkları kurumu bile ideolojik gerekçelerle işlevsiz hale getirdiler. THK’nun hangarında 9 adet yangın söndürme uçağının olduğunu biliyoruz, ama ihaleleri alamadık bahanesiyle pilotların ve teknisyenlerin işlerine son verdiler. Cumhurbaşkanı, kurumun işlevsizleştirildiğini söylüyor. Halbuki kendisi bu kurumun Onursal Genel Başkanı. Kendi kendilerini eleştirdiklerinin farkına varamayacak kadar muhakeme yetenekleri kayboldu”