Dünyada genom düzenleme ve sentetik biyolojide son zamanlarda kaydedilen ilerlemeler Japonya’daki karar vericilerin dikkatini çekmektedir. Biyoteknolojinin, gıda ve su temini, iklim değişikliği, çevre gibi sosyal sorunlara ve salgınlara çözümcül etkilerde bulunacağı tahmin ediliyor.

Japonya’nın 2030 yılı için nihai hedefi 2013’e göre karbon emisyonunun % 26 azaltılmasıdır. 2030 yılında Japonya'nın karşısında bulunan başlıca handikaplar, yaşlanan nüfus, yaşlanan nüfustan dolayı artan sağlık malzemesi, ilaç ithalatı ve sağlık sisteminin çöküş riskidir. Bunun bir sonucu olarak 65 yaş altı tarım işçisi bulmak da günden güne zorlaşmaktadır. Ayrıca, Paris Antlaşması’na göre fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynakların geçişin sağlanması gerekmektedir.

Japonya biyoekonomi stratejisini biyoteknoloji üzerine kurgulamıştır: genom düzenleme ve seçilimi, sentetik ve kimyasal biyoloji başlıca önceliklerdir. Bu aşamada doğa bilimleri ile biyoteknoloji bir arada düşünülmektedir. Bu yapının da nanoteknoloji ile geleneksel biyoteknoloji ile sentez yaratması beklenmektedir.

Biyoekonominin stratejisi belirlenirken, küresel teknolojik eğilim, bunun toplum ve endüstri üzerindeki etki değerlendirmesi ve ardından ilgili kuruluşlar için eylem planları yapılmaktadır.

Sağlık alanında kişiselleştirilmiş tıp tedavisi, rejeneratif tıp, genom düzenlemesi ve sentetik biyoloji üzerine çalışılması planlanmaktadır. Büyük veri madenciliğinin yanı sıra, robotla bağlantılı nörolojik çalışmalar da öncelenmektedir.

Tarım alanındaki stratejide geleneksel uygulamalarla robotik teknolojiler bir arada düşünülmektedir. Ancak Japonya biyoekonomi girişimlerinin iklim krizi ve insanın tür devamlılığı için kesin çözüm olmadığının farkında olmalı ki her düzeyde posthuman durumu tartışmaya açmıştır. 1 Posthuman durum son zamanlarda tartışılan bir konudur. Gaia Teorisinin yaratıcısı James Lovelock’un son kitabı “novasen” de insan sonrasında “yaklaşan bir hiperzekâ çağından” söz etmektedir. İnsandan sonra sayborglar gelecek mi sorusu çoğu araştırıcının zihninde asılı durmaktadır.

BİYOEKONOMİ POLİTİKASINA ELEŞTİRİLER

Ünlü şair ve yazar Kenci Miyazava (1896-1933) için bitkiler, hayvanlar, insanlar, tüm varlıklar aynı galaksinin komşularıdır. Bir bütünün parçaları gibi kabul edilmektedir.2 Ancak altına imza atılan uluslararası sözleşmelere ve dünyadaki tüm canlılarla kader ortaklığına dayalı olan kültürleri, edebiyatı ve şiirleri, Japonya’yı antroposen çağın bir parçası olmaktan kurtaramamaktadır.

Japonya biyoteknoloji temelli bir biyoekonomi kurgusu planlarken, Paris Antlaşması’na bağlılığını her aşamada vurgulamaktadır. Paris Antlaşması’nın temelinde de insan merkezli ekolojik krizin çözümlenmesine yönelik yaklaşımlar yer almaktadır. Oysa Japonya 1986 yılında Balina Avcılığı Sözleşmesi kapsamında balina avlanması ve ticareti tüm dünyada yasaklanmasına rağmen, Norveç ile birlikte hala devam ettirdiği Seaspiracy isimli belgesel tarafından belgelenmiştir. Aynı zamanda Japonya’dan balıkçıların Taiji koyunda da çok fazla tuna balığı tükettiği gerekçesiyle yunusları da avladıkları gösterilmiştir. Tuna balıklarından elde edilen yıllık ciro 42 milyar dolar olduğu da belirtilmektedir. Tuna balığı satışından elde edilen pazar payının % 40’ına da Mitsubishi’nin sahip olduğu aynı belgeselde belirtilmektedir.3

Nisan ayında basına yansıyan haberlere göreyse, Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali‘nin radyoaktif maddeler içeren bir milyon tondan fazla atık suyunun okyanusa boşaltılıp boşaltılmayacağı konusunda nihai karar verildi. Japonya Başbakanı Suga Yoşihide, kabinesiyle yaptığı toplantının ardından 10 yıldır biriktirilen atık suyun denize boşaltılacağını belirtti. Hasarı önlemek için geniş ölçüde ve sağlam adımlarla güvenlik standartları sağlanarak plan uygulanacağını da ekledi. Nükleer santralde radyoaktif su 2011 yılında meydana gelen deprem ve tsunaminin neden olduğu tam erimeler neticesinde üç reaktörde soğutma işlemine devam edildiği için biriktirildiği yazılmaktadır. Santralin işletmecisi TEPCO şirketi, 2022 yazına kadar santralde atık suların depolandığı tankların tamamen dolacağını açıklamıştı. Santralde bir günde 170 ton tirityumlu atık su oluşuyor. Ayrıca aynı suyun içinde yarılanma ömrü 28 yıl olan stronsiyum ile yarılanma ömrü 30 yıl olan sezyum gibi daha başka radyoaktif izotopların da bulunduğu TEPCO kayıtlarının kamuoyuna sızmasıyla ekolojist basın tarafından paylaşılıyor. Ekolojistler bu girişimin Japonya’da kanser riskini artıracağı uyarısında da bulunuyor. 4

Yazı dizisinin sonuna gelirken, Japonya’nın, derin kültürüyle dünyanın biyoekonomi birikimine büyük katkıda bulunacağı açık olduğunu belirtmek gerekir. Ancak doğayla barışık hamlelelerde bulunursa, başarılı olabileceğini unutmamak gerekir.

1 Bioeconomy Vision of Japan for 2030. (2016, Nisan) https://www.jba.or.jp/jabex/pdf/2016/JABEX_vision_digest(english160420).pdf adresinden 8 Mayıs 2021 tarihinde alıntılanmıştır.

2 Özhan, G. (2015). Japon Modernleşmesinde İş ve Ticaret Ahlakı. Ankara: Hitabevi Yayınları

3 Seaspiracy: Akuakültürü Sorgulayan Belgesel. (2021, 5 Nisan)https://www.themagger.com/seaspiracy-belgesel-netflix/ adresinden 8 Mayıs 2021 tarihinde alıntılanmıştır.

4 Japonya’dan eko-kırım kararı: Radyoaktif atık su denize boşaltılacak. (2021, 13 Nisan) https://yesilgazete.org/japonyadan-eko-kirim-karari-radyoaktif-atik-su-denize-bosaltilacak/ adresinden 8 Mayıs 2021 tarihinde alıntılanmıştır.