Haber: Ahmet Ünsal/Manisa

Manisa’nın Soma ilçesinde 10 yıl önce 301 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasına ilişkin kamu görevlileri hakkında açılan davanın ikinci duruşması görüldü.

Mahkeme, madenci aileleri ve vekillerinin davaya müdahil olma taleplerini kabul ederken, davanın ağır ceza mahkemesinde görülmesi talebinin, ifadelerdeki eksiklikler nedeniyle reddetti.

MADENCİ ANNESİ ADLİYE ÖNÜNDE “NEREDE ADALET” DİYE İSYAN ETTİ

 Duruşma sonrası maden şehidi Uğur Çolak’ın annesi Gülsüm Çolak, “Bugün yine adaletin yerle bir olduğunu, çocuklarımızla yer altında kaldığını gördük. Enerci diyen, Dilan Polat kadar bizim çocuklarımızın değeri yokmuş, adalette. Parasına göre mi bu adalet işliyor? Ne zaman işçilere, ezilenlere bu adalet işleyecek? Ben anlamıyorum” diye konuştu.

soma davası-1

 301 ŞEHİDİ DİRİ DİRİ TOPRAĞIN ALTINA GÖMENLERİN CEZALARI BUHAR OLUP UÇTU

Soma’da 13 Mayıs 2014’te meydana gelen maden kazasında 301 madenci hayatını kaybetti. Faciadan sonra başlatılan adli süreçte Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdür Ramazan Doğru ile İşletme Müdürü Akın Çelik'in de aralarında bulunduğu 8 kişi tutuklandı. Sonraki süreçte 3 sanık tahliye edildi. Yargılamaların ardından mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Can Gürkan 15 yıl, Ramazan Doğru 22,5 yıl Akın Çelik ile maden mühendisi Ertan Ersoy 18 yıl 9’ar ay, maden mühendisi, İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı 22,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Tutuksuz sanıklardan emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik'e 11 yıl 8 ay, maden mühendisleri Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık 10 yıl 10'ar ay, yönetim kurulu üyesi Haluk Evinç, çalışanlardan Hilmi Karakoç, Mehmet Eres, Hüseyin Alkan, Fuat Ünal Aydın 8 yıl 4'er ay, Murat Bodur 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi. Şirketin patronu Alp Gürkan'ın da aralarında bulunduğu 37 sanık ise beraat etti.

Yargıtay 12'nci Ceza Dairesi, 'olası kastla insan öldürme' suçundan ceza alan Can Gürkan ile Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Evinç'in de aralarında bulunduğu 4 kişinin 'bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma' suçundan cezalandırılmalarını istedi. Bunun üzerine sanıklar, nisan ayında Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden hakim karşısına çıktı. Mahkeme başkanı, 'bilinçli taksirle çok sayıda kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma' suçundan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan'a 20 yıl, mühendisler Efkan Kurt ile Adem Osmanoğlu'na 12,5 yıl hapis cezası verdi. Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Evinç ise beraat etti. Daha önceki kararda Can Gürkan'ın 15 yıl olan hapis cezası 20 yıla çıkarken, 8 yıl 4 ay hapis cezası alan Haluk Evinç ise beraat etti. Daha önce beraat eden Efkan Kurt ile Adem Osmanoğlu ise bu yeni kararla 12 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırıldı.

Maden faciasıyla ilgili Soma Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma sonunda ihmali bulunan 28 kamu görevlisi hakkında 25 Aralık 2023’te ‘Görevi kötüye kullanma’ iddianamesi düzenlenerek dava açıldı.

KAMU GÖREVLİLERİ HAKKINDAKİ SOMA DAVASINDA İKİNCİ KEZ GÖRÜLDÜ YİNE SONUÇ YOK

 İlk duruşması 8 Mayıs 2024’te görülen Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki davanın 2’nci duruşması bugün görüldü.

Mahkemeye sanıklar katılmazken, sanık avukatları mahkeme heyetinden müvekkillerinin kamu görevlisi olduğu için görev ve yetkilerinin belli olduğu ve bunun dışına çıkamayacaklarını belirterek, yeni bir bilirkişi raporu hazırlanmasını talep etti.

Müşteki aileleri ve müşteki avukatları ise davaya katılma taleplerini yineleyerek, davanın ‘Görevi kötüye kullanma’ iddianamesi ile açılmasının yanlış olduğunu olay sonunda birden fazla kişinin ölümü ve yaralanması olduğu için ‘Görevsizlik’ verilerek ağır ceza mahkemesine sevk edilmesini talep etti. Müşteki avukatları ‘Görevi kötüye kullanma’ iddianamesi ile açılan davanın tam anlamıyla bir cezasızlık olduğunu savundu.

Faciada hayatını kaybeden Uğur Çolak’ın annesi Gülsüm Çolak ve babası İsmail Çolak da sanıklardan sonuna kadar şikayetçi olduklarını ve davaya müdahil olma isteklerini belirtti. Mahkeme heyeti diğer müştekileri de dinledikten sonra verdiği aranın ardından ara kararını açıkladı. Açıklanan kararda sanık avukatlarının yeni bir bilirkişi raporu talebi reddedilirken, müşteki ve müşteki avukatlarının davaya müdahil olma taleplerinin kabulüne, müşteki avukatlarının ‘Görevsizlik’ talebinin hüküm mahiyetinde olduğu ve talebin yargılanmanın her aşamasında değerlendirilebileceği için bu aşamada reddine, bir kısım müşteki vekillerinin, sanıkların ifadelerinin yeniden alınması talebini de reddetti. Mahkeme heyeti davayı 25 Aralık 2024 tarihine erteledi.

2015 yılında başlayan ve 3 yıldan fazla süren dava sürecinde kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemişti.

MADENCİ YAKINLARI VE BARO BAŞKANLARI  DAVA SONRASINDA AÇIKLAMADA BULUNDU

Duruşma sonrası madenci aileleri ve vekil avukatları basın açıklaması düzenledi. Soma Adliyesi önünde düzenlenen açıklamada, ilk olarak Manisa Barosu Başkan Yardımcısı Ayşe Hasar konuştu. Hasar,

  “Bugün Soma ilçemizde 301 madencinin hayatını kaybettiği 162 madencinin de yaralandığı feci olayla ilgili kamu görevlileri hakkında açılmış olan açılmış bulunan davanın ikinci duruşmasına katıldık. Bugün İzmir baromuz ve müşteki vekillerimizle birlikte görevsizlik kararı verilmesi ve katılma talepleri yönünde taleplerimizin tekrar ettik” dedi.

Daha sonra ise İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, “Ben artık sözün bittiği yer diye başlayacağım aslında ama tabi bizim sözümüzün bitmemesi lazım. Her zaman her yerde söylüyoruz. Adalet diyoruz, vicdan diyoruz ve 301 yurttaşımızın öldüğü demiyorum, katledildiği bir süreçten sonra bugün ana davada ağır cezada sanıklar yargılanmış iken bu davanın aslında açılmasına sebebiyet veren ana davanın bilirkişi raporunda belirttiği hususlara ilişkin yeni bir bilirkişi incelemesi talebini reddeden mahkeme görevsizlik kararını veremiyor. Çünkü biliyoruz ki bu konuda bazı talimatlar var. Geldiğimiz süreçte yargının siyasallaştığı bir süreçte bu  talimatlara da sonuna kadar uyulduğunu biliyoruz. Şimdi ana davada sanıklar, ağır cezada yargılandı. Burada Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor. Görevi ihmalden, görevi kötüye kullanmak. Adını ne şekilde koyarsınız, koyun. Oysa burada bir ölüm gerçekleşti, bir katliam gerçekleşti. Yargılamanın ağır ceza mahkemesinde devam etmesi gerektiği hususu o kadar açık ki müdahil vekili olan Her fırsatta bunu tekrarladılar. Ama ne yazık ki bu konuda mahkeme bu aşamada bu talebin reddine karar verdi. Her aşamada bu yeniden değerlendirilebilir gerekçesiyle. Biliyorsunuz bu konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararı var. Hak ihlaline ilişkin. Hak ihlalinin olduğu, yaşam hakkının sonlandığı yerde bu davaların görüleceği yerler ağır ceza mahkemeleridir. Birden fazla insanın ölümüne sebebiyet vermektir. Olası kasıttır. Aslında yapılması gereken tek şey diğer usul işlemlerini sonlandırıp davada görevsizlik kararı vermek ve dosyayı ağır ceza mahkemesine gönder gerekir idi mahkemenin. Ne yazık ki bundan önceki davalarda da karşılaştık biz bu ne yazık ki hukuk garabetleriyle. Bu mahkemelere bir yerlerden birilerinin kulaklarına fısıldadığı cümleler olarak görüyorum ben. O yüzden verilen bu kararın müdahil vekillerince kabul edilmediğini, biz de kabul etmediğimizi ifade ediyoruz. Hukuksuzluğun hayatın her alanında olduğunu ancak hukuksuzluğun yargıda olmaya başladığında evet bunun gerçekten büyük bir tehlike olduğunu görmezden gelmemizin asla bir yol ve yöntem olmadığını burada ifade etmek istiyorum. Mutlaka ve mutlaka adaletin tecelli edeceği bir süreç olmalı. Çünkü artık ülkemiz, insanlarımız ve özellikle bugün burada yer alan 10 yıldır hak mücadelesi veren yurttaşların sesinin duyulması gerekir. Bugün olduğu gibi değil. Gelecekte yargının tam bağımsız, tarafsız olduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz. Bu insanların vicdanı ve akıllarındaki soru işaretlerinin son bulduğu, vicdanlarının rahatladığı bir sürecin yaşaması gerekir bu ülkede. O yüzden mücadelemizi devam ettireceğiz” diye konuştu.

Ankara Barosu Avukatlarından Avukat Murat Cemal Gündüz, “TCK 250’inci maddenin meclis gerekçesi diyor ki görevi kötüye kullanma suçu sırasında başka bir suç meydana gelmişse, insan ölmüşse artık görevi kötüye kullanması suçu olmaz diyor. İnsan öldürmesi suçu olur. Birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına sebep olmak suç oluşur diyor. Maddenin gerekçesi dahi bu. Tüm bu argümanları yasal dayanaklarıyla mahkemeye sunmamıza karşın mahkeme iki celsedir. Bu işi sürüncemede bıraktı. Şu anda yeni bir duruşma günü verdi. Bu karara görevsizlik kararını görevsizlik kararındaki itirazımız şudur. Görevi kötü evi kullanması suçlu değil, suç vasfı değişti. İddianamenin kabulünden sonra birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına sebep olması suçun olduğu çok aşikar ortaya çıktı. Bu durumda Asliye Ceza Mahkemesi'nin bu suçu değerlendirme görme yetkisi yok. Yargılama yetkisi yok. Dosyayı bir an önce Soma Ağır Ceza Mahkemesine yollaması gerekmektedir. Hukuksal bütün taleplerimizi, argümanlarıyla, dayanaklarıyla sunmamıza karşın savcılık makamı, görevsizlik taleplerinin reddine dair bir mütalaada bulundu. Katılma taleplerimizin konusunda bir mütalaada bulunmadı. Mahkeme katılma taleplerimizin kabulüyle birlikte şu aşamada görevsizlik kararı verilmesi işinin kararının daha sonra değerlendirilmek üzere diye duruşmayı 25 Aralık tarihine erteledi. Buradaki önemli olan şey şu. Bu kamu görevlileri görevi kötüye kullanma suçundan değil. Birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına sebep olmaması suçundan yargılanmaları gerekmektedir” dedi.

Avukat Mürsel Ünder, “Biz her zaman için iş cinayetlerinin politik olduğunu söylüyoruz yüz bir kişinin öldürülmesinin de çok çok politik emekle sermaye arasındaki yargının ve devletin işçilere, emekçilere nasıl baktığının çok çarpıcı bir göstergesidir. Biz bunu bu yönüyle değerlendirmediğimiz zaman meseleyi çok çok eksik algılayacağımızı düşünüyoruz. Usül boyutuyla ilgili kısımlarını meslektaşlarımız çok iyi şekilde anlattı ama totalde insanlar, yurttaşlarımız, ailelerimiz burada yakınlarını kaybeden ailelerimiz şunu biliyorlar. Sonuçta ne oldu? Bizim için iyi bir şey mi oldu? Kötü bir şey mi oldu? meselesinde aileler her zaman için kendileri için kötü bir şey olduğunu biliyorum. Dolayısıyla bugün görevi kötüye kullanma suçlaması, insan öldürme suçlamasından hangisinin olması gerektiği noktasında sermayenin lehine hangisiyse, sermayeyi koruyanların lehine olan hangisiyse o uygulanacağından emin olabilirsiniz” diye konuştu.

Maden şehidi Uğur Çolak’ın annesi Gülsüm Çolak, “Bugün yine adaletin yerle bir olduğunu, çocuklarımızla yer altında kaldığını gördük. Enerci diyen, Dilan Polat kadar bizim çocuklarımızın değeri yokmuş, adalette. Parasına göre mi bu adalet işliyor? Ne zaman işçilere, ezilenlere bu adalet işleyecek? Ben anlamıyorum” diye konuştu.

Maden kazasında eşi Mustafa Kaya’yı kaybeden Naciye Kaya, “Parayı veren düdüğü çalıyor maalesef. Adaleti buluyor. Parası olmayan garibanlar da yerin altında ölüp gidiyor Biz de onlarla beraber yerin üstünde ölüyoruz. Adalet yerinin dibine batsın. Adalet yok maalesef. Başka bir şey demek istemiyorum. Umudum tamamen bitti artık. Adalet gelsin diye o kadar çaba gösterdik ama maalesef gelmedi. Gelmeyecek. Kesinlikle inanıyorum buna” dedi.

Maden kazasında eşi Erdoğan Köse’yi kaybeden Nermin Köse, “Biz eşlerimizi kaybettik. Suçlu Türkiye'de bizmişiz. Katiller elini kolunu sallayarak geziyorlar. 10 yıl bu hukuk mücadelesini verdik. Bir gün olsun pes etmedik. Avukatlarımızla yılmadık. Ama 10 yıldan beri hiçbir istediğimiz adaleti bulamadık. Bu hukuk süreci güzel, vicdanlı, adaletli olsaydı biz şu anda burada olmamış olacaktık. Katiller içeride olmuş olacaktı. Bir türlü adaleti bulamıyoruz. Biz burada her gün acı yaşıyoruz. İçimizdeki yara tekrar bizi aynı acıyı yaşıyoruz. 10 yıldan beri madem adalet, hukuk yoksa hiç yapmasınlar bu ülkede. Hiç bu adaleti kurmasınlar. Niye kuruyorlar ki? Bizim tekrar tekrar da canımızı yakıyorlar. Bizi savunan avukatlar da içeride cezaevinde yatıyorlar. Biz burada bir ufacık adaleti göremiyoruz. Ne diyeyim? Bu ülkede adalet yok. İnşallah bir gün buluruz her an. Herhalde gider eşime. Bugün senin adaletini buldum. Katillerin içeri koydum diye bir gün müjdeli haberi veririm” dedi.