Kuzey kutuplara yakın Arktrik bölgesinde yaşayan ve dünyadaki 8 ayı türünden biri olan kutup ayıları, küresel ısınma nedeniyle nesilleri tükenme tehdidi altında olan canlı türleri arasında bulunuyor. Bu duruma karşı farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl 27 Şubat "Dünya Kutup Ayıları Günü" olarak kutlanıyor.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) Yaban Hayatı Uzmanı veteriner hekim Ahmet Emre Kütükçü, AA muhabirine, kutup ayılarının Uluslararası Doğayı Koruma Birliğinin (IUCN) belirlediği sınıflandırmaya göre nesli tehdit altında olan türler statüsünde yer aldığını söyledi.

Dünyada yaklaşık 30 bin kutup ayısı bulunduğunu ancak önümüzdeki 30 yılda bu sayının yüzde 30 azalacağı yönünde tahminler paylaşıldığını aktaran Kütükçü, iklim değişikliğine bağlı olarak buzulların erken eriyip geç oluşmasının kutup ayısı popülasyonunu tehdit eden faktörlerin başında geldiğini kaydetti.

Kütükçü, "Kutup ayılarının özellikle fokları avlamak için buzullara ihtiyacı var çünkü foklar, buzulların üzerinde kutup ayılarına av olabiliyorlar. Bu imkan azaldıkça ya da ortadan kalktıkça bu sefer farklı besin kaynaklarına yönelmek zorunda kalıyorlar." dedi.

Kutup ayılarının besin zincirinin en üstünde yer aldığını hatırlatan Kütükçü, sözlerine şöyle devam etti:

"Buzul ekosisteminin sağladığı bir besin zinciri var. Buzun altında algler oluşuyor. O alglerle beslenen zooplanktonlar sonra balıklara yem oluyor. O balıkları foklar avlıyor. En nihayetinde fokları kutup ayıları avlıyor. Tabii ki bu besin zincirindeki bir aksama en nihayetinde kutup ayısını da etkiliyor. Yapılan son araştırmalar bazı kutup ayılarının ana avlarını oluşturan foklara ulaşma şansları azaldıkça daha çok balıklara hatta karada ren geyiklerini avlamaya yöneldiklerini gösteriyor. Karasal memeliler avlar arasında daha fazla yer almaya başladı ya da kutup ayıları çöplüklerde daha fazla zaman geçirmeye başladı. Her ne kadar yırtıcı ve etçil bir tür olsa da artık daha çok karada zaman geçirdikleri için meyvelere, bitkilere yönelme durumunun ortaya çıktığı yeni araştırmalarla görülüyor."

- "Daha fazla suda kalmaları hipotermi riskini artırıyor"

Kutup ayılarının, besin yoğunluğu neredeyse ona göre bir hareket alanı belirlediklerine, mevsimsel farklılıklara göre yer değiştirerek karadan 100 kilometre açığa kadar gidebildiklerine değinen Kütükçü, buz platformlarının avlanmak için kutup ayılarına çok elverişli bir ortam sunduğunu, yeterli buz olmamasının avlanma şanslarını azalttığını belirtti.

Kütükçü, "Avlanma şanslarının azalması kış uykusu öncesi yeterli yağ stoku oluşmamasına neden oluyor. Kutup ayılarının kış uykusunda yavrularını emzirmeleri gerekiyor. Ayıların sütü de dünyadaki en yağlı sütlerden biri ki bu da yavrularının o yeterli yağ ve kalori ihtiyacını karşılayabilmeleri için çok gerekli. Tabii ki her şeyden önce yavru başarısı, yavruların hayatta kalma şansı onların türlerinin de hayatta kalmasını etkileyen en önemli faktör oluyor." diye konuştu.

Buz platformlarının azalması nedeniyle daha fazla suda kalmalarının kutup ayılarında hipotermi riskini artırdığına dikkati çeken Kütükçü, kirliliğin de bu türü tehdit eden bir başka faktör olduğundan bahsetti.

Kütükçü, "Sonuçta besin zincirinin en üstünde yer aldıkları için alttaki tüm birikim en sonunda kutup ayılarına geliyor. Balıkların, planktonların edindikleri sudaki kimyasallar, doğaya bıraktığımız tüm atıklar, en nihayetinde o besin zincirinin en üstündeki canlı olan kutup ayısında birikiyor." ifadelerini kullandı.

Kutup aylarının yaşam alanlarının belli başlı ülkelerin sınırlarını içeriyor olması nedeniyle uluslararası korumaya ihtiyaç duyulduğunu fakat nesillerinin devam edebilmesi için sadece yaşam alanlarını kapsayan ülkelerin değil herkesin payına düşeni yapması gerektiğini dile getiren Kütükçü, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Bizim oluşturduğumuz tüm kirlilik eninde sonunda akarsulardan denizlere, okyanuslara ulaşıyor ve bu en nihayetinde kutup ayılarına ulaşıyor. Yani kutup aylarının 4-5 ülke sınırları içinde yaşıyor olması sadece bu 4-5 ülkenin alacağı önlemlerle onları hayatta tutabileceğimiz anlamına gelmiyor. Aslında dünya çapında bir korumayı, bilinci ya da yapılacak değişimleri içeriyor."