Artı Gerçek'te yer alan habere göre, CHP İstanbul Milletvekili ve emekli büyükelçi Namık Tan, Türkiye ile Doğu Afrika ülkesi Ruanda arasında imzalanan turizm anlaşması sonrası göçmen karşıtlarının sosyal medyada yaydığı "Ruanda’dan Türkiye’ye göçmen gönderilecek" iddiasını değerlendirdi. Tan, "İktidar mülteciler konusunda sorumluluk almıyor, kamuoyunu komplocular şekillendiriyor" ifadelerini kullanırken, anlaşmanın da kayda değer bir önemi olmadığını vurguladı.
'BELGEDEN ÖTEYE GEÇMEZ'
Tan, "Ruanda gibi sınırlı ilişkiye sahip olduğumuz bir ülkeyle imzalanan ve kayda değer bir önemi olmayan, belki de maddelerinden birçoğu tam anlamıyla uygulanamayacak, belge niteliğinin ötesine dahi geçmeyecek bir anlaşma böylesine yersiz paniğe yol açıyor" dedi.
'İKTİDAR, KOMPLOCULARA SEYİRCİ KALIYOR'
Sosyal medyadan yaptığı açıklamada AKP iktidarına yüklenen Tan, şu ifadeleri kullandı:
"Sorumsuzluğu ve duyarsızlığı şiar edinmiş olan iktidar, ekonomik daralma, geçim sıkıntısı, gelir eşitsizliği, yoksulluk, emeklilerin muhtaç durumu gibi halkımızın karşı karşıya bulunduğu gerçek sorunların çözümü konusunda acziyet sergilemesinin yanı sıra, mülteciler konusunda da kamuoyunu bilgilendirme ve hesap verme zorunluluğu hissetmiyor, vatandaşlarımızın panik siyasetinden beslenen komplocuların kurgu haberleri ile ürkütülmesine seyirci kalıyor.
'BAZI MARJİNAL SAĞ PARTİLER...'
İktidarın bu kayıtsızlığı karşısında, bir yandan bazı marjinal sağ partilerin popülist söylemleri, diğer yandan sosyal medyada dikkat çekmek uğruna her türlü ajitasyonu yapanlar, halkımızı kolaylıkla bir paranoya ortamına sürükleyebiliyor. 10 yıldır ülkemize yönelik kontrolsüz mülteci akınına ilişkin her eleştiriye “biz yaptık oldu” ya da “siz anlamazsınız, sizi ilgilendirmez” gibi üstencil söylemlerle yaklaşan ve demokratik hükümetlerin “halka hesap verme” sorumluluğunu görmezden gelen iktidarın, halkımızın bu çerçevedeki endişelerini umursamaması yüzünden, meydan, sosyal medyada kendi ırkçı propagandalarını yaymak isteyen bazı komploculara kalıyor. Maalesef, sol, demokrat çevrelere mensup insanlar da bu propagandadan menfi şekilde etkilenebiliyor."
'BÜYÜKELÇİ SAYISI ÜZERİNDEN YORUMLAMAK HATALI'
Tan, anlaşma hakkında da şu bilgileri verdi:
"Türkiye, Soğuk Savaş sonrasında bölgesinin ötesine geçerek küresel siyasette söz sahibi olma amacını taşıyordu ve bu çerçevede Afrika’da da etkinliğini arttırmak istedi. Bugün AKP iktidarının sahiplendiği “Afrika Açılımı”nın gerçek mimarı İsmail Cem’di. Kendisinin kitaplarında ve makalelerinde görüşleri açıkça yazar. AKP ise Afrika siyasetini uzun yıllar FETÖ faaliyetlerine paralel şekilde belirledi. FETÖ okullarının açıldığı ya da açılmak istendiği Afrika başkentlerine jet hızıyla büyükelçilikler kuruldu. İktidar, dış politikamızın gücünü büyükelçiliklerimizin niteliği ve ağırlığı yerine niceliği üzerinden yorumlama hatasını da yaptı.
'DENİZE KIYISI OLMAYAN ÜLKE İLE DENİZCİLİK ANLAŞMASI BİLE YAPILDI'
Büyükelçilik sayısının hızla arttığı bu yıllarda, 30-35 kadar Sahra Altı Afrika ülkesiyle akla gelebilecek her alanda çerçeve anlaşması imzalandı. Eğitim, kültür, sanayi, ticaret ve turizmden spora hemen her başlıkta, içi boş mutabakat zabıtları ardı ardına yürürlüğe sokuldu. Denize kıyısı olmayan ülkeyle denizcilik anlaşmaları, ticaret hacmimizin yok denecek kadar az olduğu ülkelerle gümrük ve ticaret anlaşmaları, maden kaynağı yok denecek kadar az ülkelerle madencilik alanında işbirliği anlaşmaları imzalandı ve bunlar onaylanmaları için TBMM’ye getirildi
'RUANDA İLE ANLAŞMADA TURİZM AMACI YOK'
Ruanda ile yapılan turizm işbirliği anlaşması da, Türkiye için önceliği ve gerekliliği tartışılabilecek bir anlaşma. Bu anlaşma kapsamında iki ülke arasında turizm yatırımları, bilgi ve istatistik paylaşımı, heyet değişimi haricinde bir husus öngörülmüyor. Anlaşmanın, Ruanda’dan daha çok turist getirmek gibi bir maddesi ya da amacı da bulunmuyor. Ruanda’dan kanunî ya da kanunsuz yollardan mülteci getirmeye teşebbüs edecekler için böyle bir anlaşmaya ihtiyaç da yok.
'KAYDA DEĞER BİR ÖNEMİ YOK'
Fakat İngiltere’nin Ruanda’ya mülteci yerleştireceği haberleri ile bu anlaşmanın aynı tarihe denk gelmesi, karmaşadan beslenen bir takım kesimlere malzeme veriyor. Ruanda gibi sınırlı ilişkiye sahip olduğumuz bir ülkeyle imzalanan ve kayda değer bir önemi olmayan, belki de maddelerinden birçoğu tam anlamıyla uygulanamayacak, belge niteliğinin ötesine dahi geçmeyecek bir anlaşma böylesine yersiz paniğe yol açıyor."