TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, TBMM’nin yeni yasama yılının açılış resepsiyonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Yeni dönemde, Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili tutumunuz nasıl olacak?" sorusunu Kurtulmuş, şöyle yanıtladı:
"Benim tutumumum meseleyi değiştiriyor olsa meselenin çözümü kolay. Bir kere hukuken, TBMM Başkanlığının ya da TBMM’nin herhangi bir şekilde kendisini mahkeme yerine koyarak tutuklu ya da hükümlü bir sanığı salıverme yetkisi yoktur. Ama TBMM’nin, Anayasa'dan bahsediyoruz, Türkiye'de yüksek yargı organları dahil bütün anayasal kurumların yetkilerini, görev ve sorumluluklarını gözden geçirme yetkisi vardır. Bunu karıştırmamak lazım. Yani bizim birşey istiyor olmamız ya da herhangi bir arkadaşımızın bir şey istiyor olması başka bir şey ama bunun yasal zemininin mevcut olup olmadığı başka bir şey. Yani burada kesinleşmiş bir yargı hükmü karşısında TBMM kendisini yargı yerine koyarak herhangi bir şahsı bırakabilme, şahsın tutukluluğunu ya da hükümlülüğünü kaldırabilme imkanı, böyle bir gücü yoktur ama gerekirse yüksek yargı organlarının fonksiyonlarını yeniden gözden geçirebilir."
TBMM'nin yeni yasama yılına ilişkin temennilerini dile getiren Kurtulmuş, "Gönlümüz arzu eder ki TBMM’de nezaket içinde, siyasi olgunluk içinde her türlü konuyu alabildiğince tartışan, ama sonunda bu tartışmalarını siyasi nezaket içinde gerçekleştiren bir dönemi icra edelim" dedi.
Geçen yasama yılında Meclis'in bin 512 saat çalıştığını söyleyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Neredeyse 20 saate kadar çalışmaların olduğu günler olmuş. Yeri gelmiş iktidar partisi söz almaktan vazgeçmiş, yeri gelmiş muhalefet grup önerilerini geri çekmiş, müzakereler daha rahat devam etsin diye. Bu kadar yasa çıkarılmış, bu kadar önemli kararlar alınmış TBMM’de ama maalesef zaman zaman ortaya nadiren de olsa çıkan o kaba söz, karşı tarafı incitici, hakaret eden, karşı taraıfı yok sayan sözler ya da birtakım şiddet görüntüleri ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu siyasi olgunluğunun üzerine bir gölge gibi düşüyor. Bunun olmaması lazım.
Bunun için de hemen önümüzdeki günlerde bütün partilerle bu konuların görüşülebileceği bir zeminin olması lazım. Hele hele çevremiz bir ateş çukuruna dönüşmüşken bu konuda devletlerin varlığı büyük tehlike altındayken, Türkiye siyonizmin ve Netanyahu hükümetinin nihai hedefinde olan bir ülke iken bizim basit meseleleri kavga, ayrışma vesilesi haline getirme lüksümüz olamaz. Dolayısıyla siyasi mücadelelerimizi yapacağız, her türlü siyasi mücadelemizi vereceğiz ama olgunluk içinde, Türkiye’nin milli menfaatlerinde bir araya gelmeyi başaran bir üslupla çalışmalarımıza devam edeceğiz diye ümit ediyorum.”