Yaz aylarına girmemiz ile beraber Alman Biontech’in, Çin’li Sinovac’ın aksine sözünde durması ile "aşı bolluğu" yaşadığımız günler yaşamaya başladık. Aşı karşıtlığını demokratik hak olarak gören sayıca az ama sesi çok çıkan güruh ise sahte aşı randevusu alarak sağlık sistemini kilitleyerek aşı kampanyasına zarar vermeye hazırlandığını açıkladı.
Emniyet ve istihbarat birimlerinin toplum sağlığına yönelik bu tür yeni nesil terör saldırılarına karşı harekete geçmesi gerektiği açık. Dün itibari ile yirmi beş bine yakın yeni vaka tespit edildiğini ve iki yüz otuzun üstünde vatandaşımızı daha kaybettiğimizi düşündüğümüzde bu akıl almazlığın önüne geçmek her şeyden önce vatandaşlık vazifemiz olmalı.
Sokakta barışçıl gösteri ve toplumsal buluşmalara karşı ekstra hassas davranılırken terör eylemine dönüşen Aşı Karşıtlığı mitingine müdahalede bulunulmadı. Aylardır uykusuz görevinin başında olan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve sosyal hakları için mücadele eden tüm sağlık çalışanlarının gönlü bir kez daha kırıldı.
ONLARDA NELER OLUYOR?
ABD Başkanı Joe Biden salgının son dalgasını dünyadaki bir çok uzmanın da dediği gibi “aşısızların pandemisi” olarak tanımladı. Tüm federal çalışanların aşı olmasını isteyeceğini ve ABD Çalışma Bakanlığı'nın 100'den fazla çalışanı olan işletmelerin işçilerinin aşılanmasını veya haftalık olarak Corona testi yaptırması şartı getirildiğini açıkladı.
ABD aynı zamanda Çin’e karşı kamu diplomasisi mücadelesini de sürdürüyor son olarak COVAX programı kapsamında Afrika ülkelerine 1,2 Milyon doz daha aşı göndereceğini açıkladı.
Çin buna karşın uzun yıllardır etkinlik kurmaya çalıştığı Afrika kıtasında pandeminin başından beri gönderdiği tıbbi ve aşı yardımlarının yanında devletler ile iş birliği kurarak çocuklar üzerinde yeni bir aşılama programına başladı.
Halkının tüm doz aşılarını yaptırdığı İngiltere’de ise Başbakan Boris Johnson aşı pasaportu planını, sosyal mesafe ile ilgili sınırlamaların tamamen kaldırıldığı ve "özgürlük günü" olarak nitelenen 19 Temmuz'da açıklamıştı. Açıkladığı normalleşme planında gece kulüpleri ve kalabalık mekanlara girişlerde iki doz aşının yapıldığına dair bir pasaport gösterilmesi şartı getiriliyordu. Ancak Türkiye’yi halen kırmızı listede tutan İngiltere bu kararından döndü. İngiltere Sağlık Bakanı Sajid Javid, bu ayın sonundan itibaren birçok mekana girebilmek için aşı pasaportu zorunluluğu getirecek planı geri çektiklerini açıkladı. Bu kararla İngiltere hükümeti zor günler geçiren Birleşik Krallık ekonomisine karşı bir yenilgi daha almış oldu.
Almanya Çin aşısı Sinovac’a karşı uyguladığı boykotu sadece tıbbi gerekçelerle açıklanamayacak bir mahkeme kararı ile konuyu farklı bir boyuta taşıdı. Mahkeme, kararında, "AB vatandaşı olmayanlara, Sinovac aşısıyla tam aşılanmış olmalarına rağmen seyahat kısıtlamaları uygulanması hukukidir." Açıklaması ile de gerekçelendirmiş. Almanya’da şu ana kadar nüfusun yüzde 61,6’sı COVID-19 aşısını tamamladı. Yakın zamanda görevini bırakacak Şansölye Angela Merkel’in son Federal Meclis konuşmasının önemli bir kısmını aşı çağrısına ayırması Almanya’nın bu konuda devlet politikasına ne kadar kökten bağlı olduğunu da bize gösteriyor.
KIRMIZI LİSTE BOŞUNA DEĞİL
Gelişmiş ülkelerin uyguladığı pandemi dönemi kriz yönetimlerine bir bakalım. En dağınık ve tutarsız başlayan ve Başkanını değiştiren Amerika’dan, en başta önemsemeyen ama sonradan çok iyi toparlayan İngiltere ile, başından beri sistematik ve kendisinden beklendiği üzere disiplininden kopmayan Almanya. Türkiye’nin kriz yönetimine geldiğimizde dostların bizi alışverişte gördüğü gerçeği ile yüzleşiyoruz.
Türkiye uzunca bir süredir küresel algısını yönetemiyor. Devlet iletişiminin bu dağınık görüntüsü yurt dışında ülkemize karşı güven endeksinin yükselmesi önünde en büyük engel. Algının asıl gerçek olarak kabul edildiği günümüzde hamaset en büyük düşmanımız olmaya devam ediyor.