Rawest Araştırma Genel Müdürü Roj Girasun 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimde İstanbul'daki Kürt seçmenin tavrına ilişkin Serbestiyet'e değerlendirmelerde bulundu.
Roj Girasun’un açıklamaları şöyle:
İstanbul’da yapmış olduğumuz araştırmalara göre ittifaksız şekilde, her parti ayrı adayla seçime girerse eğer CHP İstanbul’da en çok oyu alan parti oluyor. Tabii ittifaklar şekillendikten sonra bu tablo değişebilir ama CHP, İstanbul’daki Kürt seçmenler içerisinde bir ilgi ve cazibe noktasına dönebiliyor.
İstanbul’da 2019 yerel seçimleri çok başka denklemlerle gidilen bir yerel seçimdi. Hatırlarsanız İmamoğlu çok tanınan, bilinen bir isim değildi. Kemal Kılıçdaroğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu’nu aday yaptı. Bundan sonra başarılı bir kampanya süreci yürütüldü. Ayrıca o seçimde Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Partilileri ürkütmeden HDP’lilerin onurunu incitmeden bir ittifak stratejisi, ittifak denklemi yürüttü. Bu sayede kazandı İmamoğlu. Tabii ki seçim kampanyası süresince halkla olan iyi ilişkileri, bir bagajının olmaması, Karadenizli kimliği gibi durumlar İmamoğlu’nun seçimi kazanmasında etkili oldu ama asıl olarak unutmamamız gereken şey İmamoğlu’na kazandıran şeyin ittifak olduğuydu. Tıpkı Mersin, Adana, Ankara gibi.
Bugün ise çok başka bir denklem var. 2019 seçimlerinin ardından -ve İstanbul seçiminin tekrar edilmesi ile birlikte- İmamoğlu sadece yerel siyasette var olan bir isim değil, daha çok genel Türkiye siyaseti ile konuşulan, anılan bir hale geldi. Öyle ki 2023’teki seçimlerde Mansur Yavaş ile birlikte ismi Cumhurbaşkanlığı adaylığı için sıklıkla geçti. İmamoğlu aday olmadı ve Kılıçdaroğlu seçimi kaybetti. Sonrasında CHP’de değişim sancıları, tartışmaları ortaya çıktı ve İmamoğlu’nun istediği yönde bir değişim gerçekleşti. Bu değişimin nasıl olacak? Bu değişim ne yaratacak? Birincisi seçimlere hangi ittifaklar ile gidilecek? İkincisi bu ittifaklardan nasıl bir sonuç alınacak?
Değişim tartışmalarının İmamoğlu’nun istediği yönde gerçekleşmesi, genel seçmen nezdinde İmamoğlu ve CHP’yi bir nebze rahatlatmış görünüyor. Ama bununla birlikte umut edilen İYİ Parti ile bozulan aranın tamirini sağlayacak mı? Bu konuda bir yeşil ışık gözükmüyor henüz. İkincisi de HDP ile ilişkilerin onarılıp onarılmayacağı ya da önceki seçimlerde olduğu gibi bir ittifak kurulup kurulamayacağı ile ilgili henüz bir emare yok. Bu değişimin sandıktan uzaklaşmış, küsmüş CHP’li seçmenleri minilimize ettiği söylenebilir. Ama bununla beraber CHP’nin İstanbul ve diğer büyük şehirlerde ittifaksız şekilde seçimleri kazanması zor gözüküyor.
“İMAMOĞLU, KÜRT SEÇMENDE İYİ PARTİ'Lİ BİR FİGÜR OLARAK GÖRÜLDÜ"
İstanbul, Ankara gibi şehirlerdeki CHP’li belediye başkanları CHP’li bir belediye başkanı ya da HDP oylarının yardımıyla seçimi kazanmış bir belediye başkanı gibi değil de İYİ Partili kimliklerinin baskın olduğu yönünde bir eleştiri vardı. Hakeza yine İmamoğlu için konuşacak olursak cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarında adının İYİ Parti ile anılması, Akşener ve İYİ Parti ile bu kadar görünür olması ve adaylığının İYİ Parti üzerinden konuşuluyor olması İmamoğlu’nun Kürt seçmenler üzerinde İYİ Partili bir figür olarak görünmesine sebebiyet verdi. Tabii önümüzde 5 aylık bir süreç var. Bu imaj da toparlanabilir ama böyle bir algı da var.
Seçmenleri ile HEDEP arasında güçlü bir bağ var. Çünkü biliyorsunuz ki 2015 yazından bu yana Türkiye’de ana akım medya tarafından sadece kriminal durumlarla konuşulan bir taraf ana akım Kürt siyaseti. Görünürlüğü büyük oranda elinden alınan bir parti. Teşkilatları büyük oranda tutuklanan, engellenen bir parti. Bununla beraber HEDEP’in seçmenlerini bir siyasi partinin adayına kanalize edebilmesi pek zor değil. Hatta bazen murat ettiğinin üzerinde bile olabiliyor.
Son genel seçimlere dönüp baktığınız zaman CHP’nin bölgedeki oylarının çok ciddi şekilde arttığını görüyoruz. Evet CHP, Türkiye genelinde beklenen oy oranına ulaşamadı ama Diyarbakır’dan vekil çıkarttı, Urfa’dan vekil çıkarttı, Kars’tan vekil çıkarttı ve Van’dan 150 oyla vekil kaybetti. Böyle bir CHP’den bahsediyoruz. Keza vekil çıkartamadığı Hakkari’de, Şırnak’ta, Hakkari’de 5 kat, 6 kat arttırdı. Bunu hatırlamak lazım. Bu durum, CHP’nin HEDEP eliyle ‘oy verilebilir partiler’ listesine eklenmesi ile oldu. Bir nevi onların fetvasıyla oldu aslında. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Kemal Kılıçdaroğlu’nun rekor oy aldığı 10 şehir içerisindeki 8-9 il Kürt kentleri. Bunun HEDEP oyları olduğunu, onların yönlendirmesi sonucunda gerçekleştiği bilinen bir gerçek.
"HDP SEÇMENİNİN YÜZDE 70'İ HEDEP'E OY VERECEĞİNİ SÖYLÜYOR"
Yerel seçimlerde de HEDEP’li seçmenler partilerinin aday çıkartması sonucunda oy verebileceklerini ifade ediyorlar. Yani 3 / 4 oranında böyle gözüküyor bu. Kalan ¼’lük kısımda ise kararsızlar ya da AK Parti karşıtlığı çok keskinleşmiş kişiler var. Bunların da ben bu süreçte değişebileceği kanaatindeyim. Tabii yüzde 70’lik kesim de azalabilir. Bu şuna bağlı: HEDEP sadece bir aday mı çıkartacak yoksa aynı zamanda İmamoğlu ya da CHP’ye karşı bir politik pozisyon ve anti propaganda süreci yürütecek mi? Eğer bir ‘tavşan aday’ çıkartacaksa ve güçlü bir kampanya süreci yürütmeyecekse bugün yüzde 70 görülen 14 Mayıs’ta İstanbul’da HDP’ye oy verenlerin oranı yerel seçimlerde düşebilir. Ya da sert bir propaganda süreci yürütülürse bu oran yüzde 70’in üzerine de çıkabilir.
HEDEP’in şöyle bir açmazı var: 2019 yerel seçimlerinde aday çıkartmadı, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkartmadı, TİP ile ittifak kurdu ve bu ittifakın kendisine kaybettirdiğini gördü. Ortada bu üç verili durum var. Hem Kürt siyasal elitlerinde TİP ile kurulan ittifakın getirdiği tartışmalar ve yarattığı tahribatlara dair bir genel kanaat var hem de Kürt seçmen nezdinde ‘artık yeter’ denilen bir nokta var. Üçüncüsü ise bir siyasi partinin bu kadar uzun süre Türkiye’nin batısında bir üçüncü yol örebilecek pozisyonda görülmemesi kendisi açısından bir kimlik kaybına sebebiyet verebilir. Bu riskleri bertaraf etmesi açısından HEDEP’nin aday çıkartması daha beklenebilir bir durum. Hele ki İYİ Parti’nin aday çıkarttığı bir denklemde HEDEP’in tek başına CHP’yi desteklemesi de CHP’nin adayı aleyhine bir sıkıntı da yaratabilir. Bu sebeplerden dolayı bugünden görülen manzara HEDEP’in aday çıkartması gerektiği yönünde. Zaten bu yönde bir bilgi de var. Bunu sadece İstanbul eksenli düşünmemek lazım elbette.
“ADAYIN İSMİ KADAR MEMLEKETİ DE ÖNEMLİ”
Bir politik ilintiler var seçmenlerde, bir de kimliksel yaklaşımlar var. Kimliksel yaklaşımı biraz açarsak; tamam bir iktidar karşıtlığı üzerine oturmuş ya da HEDEP ile sıkı bağları sebebiyle oranın göstereceği adaya oy verebilecek bir seçmen kitlesi mevcut. Bir de duygularını daha farklı şekilde ifade edebilen kimliklenmeler var. Bu kimliklenmeler salt Kürt kimliği üzerinden kurulan bir kimliklenme ya da adayın üzerinden gerçekleşen bir kimliklenme değil. Yerel seçimlerde Kürt seçmenlerin geneli için bir Karadeniz alerjisi olduğunu söyleyebilirim. CHP’nin büyükşehir adayı da bir Trabzonlu. Ama bununla beraber AK Parti’nin adayının da Karadeniz’den gelecek olması Kürt seçmende bir karşıt kimliklenme yaratabilir. Böylece HEDEP tepki oylarının daha güçlü bir adresi olabilir. Bu açıdan adayın ismi kadar memleketi de çok önemli. Yani evet, milliyetçi bir backgroundı olmayan, genel siyaset ile çok anılmayan, Kürtler ile iyi ilişkileri olan ya da Kürtlerde kötü çağrışım yaratmayacak bir AK Partili aday etkili olabilir elbette ama adayın memleketi de önemli olacak Kürt seçmenlerin aday tercihi konusunda.
Bu seçimde de Kürt seçmenleri daha bütüncül düşünmek lazım. Sadece HEDEP seçmenleri üzerinden bir analiz yapmak doğru olmaz. Bu anlamda AK Parti’nin MHP’den uzaklaşması başka duygular da yaratıyor. O duygulardan biri AK Parti’nin masaya oturmasa bile HEDEP’in kendi adayını çıkartması halinde hükümetin HEDEP ya da Kürt meselesi karşıtlığının zayıflayabileceği ya da bir yumuşama olabileceği yönünde bir beklenti var. Bu ne kadar gerçekçi bir beklenti tartışılır elbette ama gördüğümüz şey bu beklenti var.”