HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, depremin merkez üssü Kahramanmaraş ve ilçelerinde depremzedeleri ziyaret etti, yürütülen çalışmalara dair bilgi aldı. Narlı’da yaptığı çadır ziyaretinin ardından Pazarcık Cemevi'nde can lokması dağıtan Sancar, burada açıklama yaptı.
Sancar, Pazarcık'ta gördüğü manzaranın yürekleri yaktığını ifade ederek, “Çok sayıda kaybımızın olduğunu bir kez daha burada gördük. Kaybettiğimiz bütün canlara Allah’tan rahmet diliyoruz, hepsinin devri daim olsun. Depremin 17’nci gününde koordinasyonsuzluk ve plansızlık devam ediyor. Yardımlar belli ölçüde geliyor ama bu yardımların ihtiyaç sahiplerin ulaştırılması konusunda ciddi sorunlar yaşandığına dair bilgiler verildi. Köylerin bir kısmına yardımların henüz ulaşmadığını görüyoruz. Çadır belli yerlerde var, çadırların toplu kurulduğu yerler bulunuyor ancak orada da altyapı sorunu mevcut. Hem temel ihtiyaçların giderilmesi hem hijyen hem de özellikle çocukların bakımı ve çocuklarla ilgilenme konusunda ciddi sıkıntılar, sorunlar ve eksiklikler var” dedi.
"DEPREMİN 17’NCİ GÜNÜNDE EKSİKLİKLER SÜRÜYOR"
Depremin 17’nci gününde eksikliklerin devam etmesinin tesadüf olmadığını dile getiren Sancar, “Yıkımın temel nedeninin elbette iktidarın politikalarında yattığını hepimiz gözlerimizle görüyoruz. Bu kadar çok sayıda binanın çökmesi, sadece depreme bağlanamaz. Fay hatları yerin altında ama yıkımın sebepleri yerin üstündeki zihniyettedir, yönetim anlayışındadır. Bunların hepsinin kaydı var, hem hafızalara kaydoldu hem arşivlere girdi. Bütün sorumlulardan bu açıdan hesap sormak gerekiyor. Sorunları, konuşacağız, sorumlulukları sorgulayacağız ve sorumlulardan hesap soracağız. Eğer bunu yapmazsak, bu felaketleri aynı şekilde, belki daha ağır bir biçimde yaşamaya devam edeceğiz. Felaketlerin önünü almak için, bunları tekrar yaşamamak için sormak, sorgulamak ve hesap sormak zorundayız” şeklinde konuştu.
"İNSANLAR DAYANIŞMAYI ÖRDÜLER"
Depremin ilk 4-5 gününde devlet ve iktidar adına herhangi bir yardım ulaşmadığını aktaran Sancar, şöyle devam etti:
“Can kayıplarının artmasında, ilk müdahalenin, kurtarma çalışmalarının gecikmesi çok önemli bir rol oynamıştır. Bunu herkes zaten biliyor. Depremden sonraki ilk 72 saatin ne kadar hayati önem taşıdığını hatırlatmaya gerek yok. O hizmetler o süre içinde buraya ulaşmadı, yıkımı daha ağır hale getirdi, can kayıplarını arttırdı. Burada da iktidarın zihniyeti temel sebeptir. İnsanı, toplumu değil, rantı ve kendi bekasını esas alan bir anlayışın, insan hayatını kurtarma ve yaraları sarmak için seferber olmasını, anında hizmetleri ulaştırması da zaten mümkün değil. Ama bütün bu yıkım ve acılar içerisinde gördüğümüz başka bir şey var: Toplumsal dayanışma. İnsanlar ilk andan başlayarak dayanışmayı ördüler. İlk andan itibaren dayanışma ağları hızla devreye girdi. Burada gördüğümüz tabloda umut veren, bizi teselli eden en önemli şey bu dayanışma ruhudur. Yer altındaki faylar kırıldı fakat bu fayların yaratığı büyük acı ve yıkıma rağmen dayanışma ruhunun ne kadar sağlam olduğu bir kez daha görüldü. İnançlar, halklar arasına duvarlar örmeye çalışan, oradaki fay hatları üzerinden kendi siyasi planlarını hayata geçirmeye gayret edenler burada kaybettiler.
"KENTLER SADECE BİNALARDAN İBARET DEĞİL"
Kentlerimiz sadece binalardan ibaret değildir. O nedenle kentlerimize hep birlikte sahip çıkma mecburiyetimiz var. Biliyoruz, evlerde yaşama imkanı kalmadı, insanlarımız başka yerlere göç etme durumundadır. Öncelikle bir barınma ihtiyacı ve hayatı sürdürme isteği öne çıkar. Bunların hepsi çok doğal ve olması gerekenlerdir. Yaşadığımız toprakları terk etmeden inşa etmek de asla bir kenara bırakabileceğimiz bir hedef değildir. Tam tersine yeniden inşa edeceğiz hayatı ama buradaki topraklarda yeşeren kültürle, geçmişle, tarihle birlikte yapacağız. Yeni bir ülkeyi hep birlikte kuracağız.
Enkazın altından pek çok canımızı maalesef ölü çıkardık ama bu çalışmalar sırasında enkazdan bir ışık da yükseldi. Bu ışık bu ülkeyi değiştirecek, bu düzeni değiştirecek olan gücün kaynağıdır. Dayanışmanın enerjisiyle ortay çıkan ışık, bizim yol göstericimiz olacaktır. Yeni bir ülke, yeni bir düzen ve yaşam için en büyük gücümüz dayanışmamızdır. Bütün halkların, inançların, kimliklerin acıda ortaklaşması, yeni hayatın bu ortaklığı büyütecek şekilde kurulmasını da müjdeliyor. Bizler hep birlikte farklılıklarımızla tek can olacağız, acılarımızı birlikte yaşayacağız, yaralarımızı birlikte saracağız. İktidarın temsilcileri, bu sorumluluklarını örtmek için sürekli tehditler, hakaretler savuruyorlar. Oysa burada sevginin, birliğin, farklılıklarla tek can olmanın ve hayatı birlikte yürütmenin, kurmanın ruhu var. İktidarın temsilcileri tehdit ve hakaretle bu enerjiyi, bu ruhu bastıramazlar.
"İKTİDAR YIKIMLARDAN SORUMLUDUR"
İktidar hala halkı susturma, sesini kısma peşinde. Dün çeşitli televizyon kanallarına cezalar uyguladılar, ekran karatmaları söz konusu. Bugün de yine muhalif basının birçok kurumunun internet sitelerine erişimi engellediler. Böylece bu ruhun görünmez kılınabileceğini zannediyorlar. Hakikati karartabileceklerini var sayıyorlar, hesap vermekten kaçabileceklerini umuyorlar. Halk susmayacak, dayanışma büyüyecek, bu iktidar da bütün bu yıkımlardan ve kayıplardan dolayı sorumludur, bunların hesabını mutlaka verecek. Bu iktidardan bu hesabı sormak bizlerin görevi ve sorumluluğudur. Bizler derken, sadece partimizi kast etmiyoruz. Elbette her birimimizle sahadayız, bunu anlatmayı bile gerekli görmüyoruz. Bu konuda mahçup da oluruz. Bizim görevimiz bu. Pek çok kuruluş, çok farklı alanlarda kurumlar burada emek veriyor. Bizler de bu emeğin bir parçası olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Hep birlikte güçlerimizi birleştirerek, bu düzeni değiştireceğiz, bu iktidardan hesap soracağız. Hesap sormazsak yiten canlarımıza karşı sorumluluğumuz devam edecektir. Sorgulamazsak ve hesap sormazsak yüreklerimiz kuruyacaktır. Amacımız toplumun bütün enerjisini yeni bir hayat ve yeni bir düzen kurmak için birleştirmektir. Bunu hep birlikte yapacağız."