Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), ağız ve diş sağlığı birimlerinde yaşanan sorunları gündeme getiren bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, diş hekimlerinin yüksek hasta sayıları, kısıtlı süreler, eksik istihdam, sağlıksız çalışma ortamları ve düşük ücretler nedeniyle hizmet üretmekte zorlandığı belirtildi.
Diş Hekimlerinin Artan İş Yükü ve Yetersiz İstihdam
Sağlıkta dönüşüm programının, sağlık çalışanlarının ekonomik, sosyal ve demokratik hakları üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekilen açıklamada, kamuda çalışan diş hekimlerinin düşük ücretlerle, emekliliğe yansımayan kazançlarla ve zor çalışma koşulları altında hizmet verdiği vurgulandı. Türkiye'de her 100 bin kişiye 50 diş hekimi düşerken, bu oran OECD ve AB ülkelerinde çok daha yüksek. Bu durum, diş hekimlerinin iş yükünü artırıyor ve koruyucu sağlık hizmetlerinin yetersiz kalmasına neden oluyor.
MHRS Sistemindeki Sorunlar ve Artan Sağlıkta Şiddet
MHRS (Merkezi Hekim Randevu Sistemi) üzerinden verilen randevu sürelerinin yetersizliğine de değinilen açıklamada, bu durumun nitelikli sağlık hizmeti sunumunu engellediği ve toplumun sağlık hizmetine erişimini zorlaştırdığı belirtildi. SES'e göre, randevu sürelerinin kısaltılması hekimleri çalışamaz duruma getiriyor ve hastalarla sağlık çalışanları arasında gerginliklere yol açıyor. Bu gerginlikler, sağlıkta şiddet vakalarının artmasına sebep oluyor.
Basın açıklamasının tam metni şöyle:
Sağlıkta dönüşüm programının sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin ekonomik, özlük ve demokratik haklarına yönelik etkilerini günümüzde çok daha derinden yaşamaktayız. Ekonomik dar boğaz gerekçe gösterilerek tasarrufun öncelikle kamudan ve kamusal hizmet veren emekçilerden başlanarak yapılması sadece özlük ve mali haklarımızı değil nitelikli ve erişilebilir sağlık hizmetini de etkilemektedir. Sağlık emekçisi ve halkı karşı karşıya getiren bu sistemde en çok zarar gören mesleklerden biri de diş hekimleridir.
Diş hekimleri sağlık bakanlığına bağlı kurumlar, üniversite ve özel sağlık kurumlarında ağız ve diş sağlığı hizmetlerini eksik sayıyla, emekliliğe yansımayan düşük ücretler, angarya koşullarında, mobbing ve liyakatsiz yöneticilerin idareciliklerinde sunmaya devam etmekteler. 100.000 kişiye düşen toplam diş hekimi sayısı OECD ülkelerinde 79, AB ülkelerinde 84 Türkiye’de 50’dir. Bu veri ağız ve diş sağlığı hizmetlerinde koruyucu ve önleyici hizmetin yeterli olmadığı muayene ve tedavinin öncelendiği bir sistem içerisinde iş yükünün ne kadar fazla olduğunu göstermeye yetmektedir.
Kamuda çalışan diş hekimlerinin tespit ettiğimiz başlıca sorunlarına bakacak olursak;
• Mesleki özerklik yitimi, üretilen emeğe yabancılaşma, hizmetlerin planlanmasından sunulmasına kadar örgütleri aracılığı ile karar alma süreçlerinde yer alamama (sağlık hizmetlerinin sunumunda ve çalışma koşullarının belirlenmesinde demokratik süreçlerin işlememesi), emeğinin karşılığını alamama, emekliliğe yansıyan temel ücretlerdeki düşük oranlar, gelirlerini arttırmak için yaşanan performans baskısı ve fazla çalışma vb.
• MHRS Sisteminin çökmüş olması; Randevu sürelerindeki yetersizlikten kaynaklı nitelikli sağlık hizmeti sunmak imkânsız hale gelmiş durumdadır. Bu aynı zamanda toplumun, sağlık hizmetine erişimine en büyük engel olmaktadır. Bakanlık karşılanamayan randevu talebini randevu süreleri azaltıp daha fazla randevu vererek hem hekimleri çalışamaz duruma getirmekte hem de randevu bekleyen hastalarla, sağlık emekçilerini karşı karşıya getirmektedir. Sağlıkta şiddetinin önemli nedeni de burada yatmaktadır.
• Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinde kullanılan malzemelerin kalitesinin düşüklüğü hem hekimleri hem de toplum sağlığını doğrudan etkilemektedir. Uzun yıllardır sadece erişilebilir sağlık hizmeti sunma hedefinde olan Sağlık Bakanlığı kamusal, erişilebilir, nitelikli ve anadilinde sağlık hizmeti görevini yerine getirmelidir.
• Alt yapı ve öğretim üyesi olmadan açılan üniversiteler diş hekimlerinin yeterli eğitimi almadan meslek hayatına başlamalarına neden olmaktadır. Meslek içi eğitimlerle diş hekimlerin eğitim ihtiyacı piyasanın insafına bırakılmıştır. Kamunun, hekimlerin mesleki eğitimi ile ilgili nitelikli eğitim planlanması yapması gerekmektedir. Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB)’nin, Mart 2024’de yayınladığı araştırma raporuna göre, Türkiye’de 105 Diş Hekimliği Fakültesi’nin 13’ünde profesör unvanında öğretim üyesinin bulunmadığı, 14’ünde Diş Hekimliği Fakültesi dekanının diş hekimi olmadığı ortaya çıkmıştır. Hatta Bingöl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanının, İlahiyat Fakültesi mezunu olduğu tespit edilmiş. Bu bile Diş Hekimliği Fakültelerindeki eğitim kalitesini görmemiz açısından yeterlidir.
• Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinde tedavi edici hizmetler; çok emek aynı zamanda çok fazla bütçeye gereksinim duyar. Koruyucu sağlık hizmetleri perspektifiyle ağız ve diş sağlığı politikası yeniden elen alınmalıdır. Bu planlama yapılırken sağlık emekçileri ve toplumun katılımını artıracak bir yöntem izlenmelidir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin etkin uygulanmasıyla çok erken dönemde önlenebilecek ya da hiç karşılaşılmayacak ağız ve diş sağlığı hastalıkları ileri yaşlarda en önemli sağlık sorunları haline gelmektedir. Ağız diş sağlığı merkezlerinin yaygınlaştırılması ve bu alanda koruyucu sağlık hizmetlerinin yeterli düzeyde verilmesi toplumsal bilinci yükselteceği gibi iş yükünü ortadan kaldıracaktır.
• Popülist sağlık hizmeti sunumlarından, sağlık turizmi uygulamaları ile paralı hale getirilen, emekçileri ve halkı sömüren hizmet anlayışından vazgeçilmelidir. Bu ülkede yaşayan herkes için ağız ve diş sağlığı hizmetleri ücretsiz hale getirilmelidir.
Farklı sağlık meslek gruplarının ortak alanlarda hizmet verdiği ağız ve diş sağlığı birimlerinde eksik istihdamın etkisi tüm meslek gruplarını etkilemektedir. Nitelikli sağlık hizmeti önünde en büyük sorunlardan olan eksik istihdam çalışanların iş yükünü arttırdığı gibi iş barışını da bozmaktadır. Bu nedenle kamu ağız ve diş sağlığı merkezlerinde çalışmak; mali, özlük ve demokratik haklar açısından diş hekimleri için cazip hale getirilmelidir. Kamu ağız ve diş sağlığı kurumlarında diş hekimi ve ağız diş sağlığı teknikerleri başta olmak üzere kadrolu ve güvenceli istihdamla meslek mensuplarının sayısı arttırılmalıdır.
Teknolojinin giderek yaygınlaştığı, bilimsel bilginin giderek güçlendiği günümüzde diş hekimlerinin mesleki gelişimlerinin önündeki engeller kaldırılmalı sürekliliği olan kamusal eğitim programları yaygınlaştırılmalıdır.
Eksik tıbbi malzeme ve cihazlara rağmen artan hasta sayısı ile iş yükü artan diş hekimleri maaşlarında da adil bir düzenlemeye ihtiyaç duymaktadır. Aynı işi yapmalarına rağmen ADSM’ler ve ilçe devlet hastaneleri başta olmak üzere kamu da farklı kurumlarda farklı ücretlendirmelerle karşı karşıya kalan diş hekimleri aynı zamanda liyakatsiz yöneticilerin baskı ve mobbingine maruz kalmaktadır. Disiplin cezalarıyla hem maaştan hem teşvikten kesinti yapılması çalışanlar için tehdit oluşturacak boyuttadır.
Belirli rapor ve yıllık izin günleri üzerinde yapılan kesintiler bir performans baskısı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sağlıkta dönüşümle geldiğimiz nokta da tüm sağlık emekçileri gibi diş hekimlerinin de özlük mali ve demokratik hakları engellenmekte, sorunları görülmemektedir. Aynı işi yapan sağlık mesleklerine mensup kişiler farklı istihdam ve ücret politikalarıyla bu sistem içinde karşı karşıya getirilmektedir.
Sağlık hizmetleri ağır ve tehlikeli işler sınıfındadır. Ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan mekanlar dar, havasız ve rahat çalışma koşullarını sağlamamaktadır. Özellikle ortez, protez vb. üretimlerin yapıldığı mekanların birçoğu da işçi sağlığını tehdit eder boyuttadır. Geçmiş yıllarda çalışma koşulları nedeniyle emekçilerin silikosiz gibi ölümcül hastalıklara yakalandığını bir kez daha hatırlatmak isteriz. Bu nedenle ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan bütün birimlerin işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uygun hale getirilmesi ve işçi sağlığı ve güvenliği komitelerinde emekçilerin örgütlü yapıları aracılığıyla temsiliyetinin sağlandığı, denetimlerin yapılabildiği demokratik mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir.
İyi bir sağlık sistemi için bağımsız ve mesleki açıdan, sosyal ve hatta kültürel açıdan kendini geliştirme olanaklarına sahip meslek mensuplarının varlığı kritik önemdedir. Bunun içinde yeterli dinlenme, kendine zaman ayırabilme ve ekonomik açıdan da rahat bir yaşama ihtiyaç vardır. Nerdeyse fordist üretim biçimlerinin uygulandığı kamu sağlık kurumlarında her meslek mensubunun haklarını tek tek mücadele ile elde etmesi imkansızdır. Sağlık hizmetlerinin ekip işi olma ve çalışma koşulları da ekip çalışmayı gerektiğinden hak alma mücadelesinin de kollektif bir mücadele ile yürütülmesi gerekmektedir. Bu nedenle tüm sağlık meslek mensuplarının emekçi kimlikleri ile ortak mücadeleyi büyüterek haklarını kazanacağını biliyoruz.
Bu inançla; diş hekimlerinin ekonomik, özlük ve demokratik haklarını alma ile halka nitelikli ağız ve diş sağlığı hizmeti sunma mücadelesinin içinde olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz.