dokuz8TV'nin "Gündem Siyaset" programında dokuz8haber Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Biçici ve Siyaset Yazarı Selim Akmen önemli siyasi gelişmeleri masaya yatırdı. Bu haftanın ana konusu, Cumhur İttifakı'nda Devlet Bahçeli'nin tehdit olarak algılanan açıklamaları ve ittifakın geleceği oldu. 

Bahçeli'nin Açıklamaları ve İttifakın Geleceği

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamaları, AKP ile olan ilişkileri ve ittifakın sürdürülebilirliği konusunda endişeleri artırdı. Bahçeli'nin AKP içindeki bazı grupları hedef alarak yaptığı açıklamalar, ittifakın geleceği hakkında soru işaretleri doğurdu. Akmen, Bahçeli'nin mesajının net olduğunu belirterek, "Bahçeli, Erdoğan ile bir sorunu olmadığını, ancak AKP içinde MHP'yi suçlayanlara karşı olduğunu söylüyor" dedi.

Ziyaretler ve Siyasi Gelişmeler

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in AKP Genel Merkezi'ni ziyaret etmesinin ardından, 11 Haziran'da gerçekleşen iade-i ziyaret de değerlendirildi. Bu ziyaretlerin ardından yaşanan gelişmeler, siyasetin hareketliliğini koruduğunu gösterdi. Biçici, "Geçtiğimiz hafta da hızlı başlamıştı, bu hafta da aynı hızla devam ediyor" diyerek siyasi atmosferin canlılığını vurguladı.

Sinan Ateş Cinayeti ve Suç Ortaklığı

Selim Akmen, Sinan Ateş cinayetiyle ilgili olarak, "MHP, cinayeti işleyenlerin parti içindeki yerini sorguluyor. Ancak bu durum, ittifakın sürdürülebilirliğini zorlaştırıyor" dedi. Akmen, AKP'nin Bahçeli'ye karşı nasıl bir tavır alacağına dair belirsizliklerin ittifakı etkileyebileceğini ifade etti.

Ekonomik Kriz ve Sosyal Patlama İhtimali

Programda, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve bunun olası sonuçları da tartışıldı. Akmen, ekonomik krizin derinleşmesi halinde sosyal patlamaların kaçınılmaz olacağını belirtti. Biçici, "İşçi hareketi ve sosyal patlama ihtimali de göz ardı edilmemeli" diyerek uyardı.

Selim Akmen Ve Gökhan Biçici Ile Gündem SiyasetProgramın birebir deşifre haline söyleşi formatıyla da ilginize sunuyoruz: 

Gökhan Biçici (dokuz8HABER Genel Yayın Yönetmeni) : Evet, gündem siyaset programıyla yine birlikteyiz. Geçtiğimiz hafta kaldığımız yerden yine Selim Akmen'le, Arnavut Selim'le devam edeceğiz. Bu sefer başlık Cumhur İttifakı'nda köprüler atılıyor mu?’.  

Bahçeli'nin tehdit olarak da algılanan göndermelerinin aslında neye işaret ettiğini, hedefinde nelerin olduğunu konuşacağız.

Bu hafta hızlı başladı. Geçtiğimiz hafta da hızlı başlamıştı. Bu haftalar ki yaz içerisinde olmamıza rağmen siyaset hareketli. Malum 2 Mayıs'ta Özgür Özel'in AKP Genel Merkezi'ni ziyaretinin ardından iade-i ziyaret bekleniyordu. O gerçekleşti. 11 Hazinran’da gerçekleşti. Beş hafta sonra yaklaşık. Ve hem o günden bir gün önce, hem de bir gün sonra belki son bir aya bedel gelişmeler oldu arka arkaya.

Şimdi... Sen nasıl değerlendiriyorsun? Cumhur İttifakı'nda köprüler atılıyor mu? Çünkü Bahçeli daha net açıklamalar yapmış gibi gözüküyor ama aslında öyle mi?

ERKEN SEÇİM OLSA GİDİP DÖNMEYECEK ÇOK VEKİL VAR 

Selim Akmen (Siyaset Yazarı): Devlet Bahçeli'nin merakı var ya, simge merakları. Yüzükler, dosyalar. Şimdi açık konuşalım. İki taraf da pek öyle birbirini boşayacak halde değil. En azından şu aşamada. Fakat görünen o ki, Ayşe Hanım'ın ısrarı tam Özgür Özel'in konuşmaları, buluşmasıyla denk gelen günler şu hissi yarattı. Birilerini kurban etmek gerekir MHP'den. Devlet Bahçeli'nin söylediği çok açık esasında, diyor ki "Benim Recep Tayyip Erdoğan'la sorunum yok. Benim sorunum, AKP'de seçimin kaybedilmesinde ya da oy düşmesinde MHP'yi sorumlu tutanlar, bu konuda ortalığı kızıştıranlar. Benim elimde de bir dosyanız var" diyor. Benden iki giderse senden 22 gidecek. Yoksa Bahçeli'nin öyle "Ben Cumhur İttifakı'nı bozarım ya da erken seçimse erken seçim."...Bu laflar çok edilir ama Bahçeli de şunu biliyor, o mecliste gidip de dönmeyecek çok delikanlı milletvekili var. Yani o kadar kolay değil. O bir. Yani o milletvekilleri ‘Reis dedi diye ya da Özgür Özel dedi diye hemen öyle tamam o vakit hadi meclisi yenileyelim demezler. CHP milletvekilleri yine daha avantajlıdır. Daha önce de konuşmuştuk ama DEVA'sı, Saadet Partilisi, Demokrat Partilisi, Gelecek Partilisi, MHP'lisi, AKP'lisi bunlarda gidenden kaçı geri döner o seçim savaşından belli olmaz. Bir kere onu unutalım.

AKP DESTEĞİ OLMADAN ERKEN SEÇİM MÜMKÜN DEĞİL 

Gökhan Biçici: Zaten AKP'nin, AK Parti'nin desteği olmadan mevcut sistemde mümkün değil. Erdoğan'ın doğrudan karar alarak meclisi feshetmesi dışında 360 vekil gerekiyor mecliste. AK Partili vekilleri çıkarttığınız zaman, Bahçeli “Erken seçim yapalım dese bile, hepsi toplansa bile yetmiyor. Fiili olarak tabii ki sürdürülebilir olmaz ve AK Parti de hayır diyemez hale gelir ama...

AYŞE ATEŞ, TÜRKAN ELÇİ, RAKEL DİNK, NİHAL OLÇOK...

Selim Akmen: Bu memlekette neler sürdürülebilir? Dün aynı zamanda eşine yanan iki insan daha vardı. Biri Rakel Dink. Hrant Dink'in katili dün, elini kolunu sallaya sallaya elinde otuz üçlük tespihiyle güzelce çıktı gitti. Zaman aşımına uğramış! O zavallı çocuk! Çocuk girdi, mafya kabadayısı çıktı. Öbür taraftan yine aynı gün Tahir Elçi’nin meselesi. Türkan Elçi bakıp demiş midir acaba? Umarım Sinan Bey'in katili bulunur da. Bizimkinin bugün davası kapandı. Öbür taraftan bir ünlü sima daha var Nihal Olçok. O da dedi ki Çok sevindim Ayşe Hanım'la görüşmenize de. Hatırlatırım dedi. Burada da eşini ve evladını kaybetmiş bir kadın daha var. Yani dün çok simgeseldi aslında. Evet. Sinan Ateş'in katili için CHP, İYİ Parti, AKP'nin içinden, MHP'nin bir kısım içinden herkes ayaklandı. Tahir Elçi için CHP ve DEM dışında ayaklanan olmadı. Halbuki adalet, adalettir. Erol Olçok'un hesabını sormaya kimse cesaret edemiyor. Kadıncağız yıllardır çarpışıyor. Herkese derdini anlatmaya çalışıyor. İşte nedir bu biliyor musunuz? Hani dedim ya demin, bir dosya var onun elinde ama Recep Tayyip Erdoğan değil. O dosyada kimler var? Acaba Erol Olçok var mı? Rakel Dink'in eşi Hrant Dink var mı? Sonra Türkan Elçi'nin eşi, Tahir Elçi var mı? Onun için iki partinin de elleri, kolları, her tarafları dolu. Yani öyle kolay değil o ayrılma.

Gökhan Biçici: En güçlü ortaklık suç ortaklığıdır değil mi?

BAHÇELİ'NİN ELİNDE TUTTUĞU DOSYALAR O KADAR İNCE DEĞİL...

Selim Akmen: Aynen öyle. Yani bu dosyalar o kadar ince de değil. Yani bunun 15 Temmuz'u var. Hani şu helalleşelim mesajı vardı Mayıs'tan önce. Kim bilir nelerle helalleşilecekti. Onun için öyle hemen ben muhalefetin ki Özgür Özel de bunun yutmadığını gösteriyor. Yani bugünkü konuşmamız çok güzel bir konuşmaydı. Kardeşim sen onu bana itme git kendi aranda hallet. Benim derdim başka senin derdin başka. Çok da iyi söyledi. Onun için bu erken seçim hani Özgür Özel diyor ya halk isterse”, halkın da pek umurunda değil. Kardeşim olan biten bir şey var.  Seçimle değişmeyen bir şeyler var bu ülkede. Yıllardır değişmiyor. Suçluların cezasız kalması, çalanın yanına kar kalması, ne olursa olsun Allah da affetsin, millet de affetsin denip milletin affetmesi. Bunlar hiç değişmiyor. Bir seçim daha yapalım, bir tane daha mı millet affetmesin? Onun için öyle erken seçim falan filan hikaye. Dediğim gibi, Devlet Bahçeli diyor ki, ya Recep Bey ben seni severim ama, yani, Ben iki kurdumu yedim, Kemal Tahir'in deyimiyle, kurtlukta düşeni yemek esastır. Tamam, biz bizim Semihle, Ulviyi yeriz de, senden de bir 22 tane yiyelim, helalleşelim'e getiriyor yazıyı. Yoksa ondan fazlası değil. Ama dediğim gibi, Ayşe Ateş'in ve evlatlarının umarım acıları biter ve Sinan Ateş'in katilleri ceza alır ama aynı talepler Nihal Hanım için de, Nihal Olçok için de geçerli, Rakel Dink için de geçerli, Türkan Elçi için de geçerli. Onların da evlatları var. Onlar da eşlerini kaybettiler. Onların da kalbi kırıldı bu devlete karşı. Onun için onarmak da zor değil ama MHP kökenli birinin peşine bu kadar düşülüp bir Tahir Elçi gibi barış bekçisiydi. Diğeri Hıranklı bir barış elçisi. Bu ikisi de MHP'nin ya da Türk Sağı'nın düşmanlaştırmaya çalışıp düşman olmamaya direnen iki simgesiydi. Nihal Olçok, Nihal Olçok'un eşi ısrarla gönderilmiş köprüye, kendi açıklamalarından söylüyorum, ve bir sniper tarafından, uzman bir silah tarafından hem eşi hem oğlu öldürülmüş. Şimdi bu cinayetleri çözemiyorsan 15 Temmuz'u da çözelim.

Gökhan Biçici: 15 Temmuz öncesi bir tweet serisi de vardı Erol Olçok’un.

MHP İÇİN TAM BİR SUÇ ÜSTÜ HALİ VAR VE KAÇACAK YER DE YOK

Selim Akmen: Aynen öyle. Şimdi bunlar dururken yani tamam dediğim gibi bütün samimiyetimle söylüyorum. Bu büyük bir acıdır. Babanızı, eşinizi, kardeşinizi kaybedip, suçluların ortada dolaştığını bilmek çok büyük acı. Ama bu acıyı, Rakel Dink, Türkan Elçi ve Nihal Olçok da çekmemeli. Bu da onların masasına getirilmeli. Ki o masanın arkasında kimleri çıkacağı, pek de Sinan Ateş'inkinden farklı tipler olmadığını düşünüyorum.

Gökhan Biçici: Orası kesin, hatta düşünün yani nihayetinde, Sinah Ateş cinayetinde MHP'yi asıl zorlayan kendi içinde bir mesele olması oldu. Ülke Ocakları genel başkanlığı yapmış olan ve hatta Bahçeli sonrası MHP'de olası genel başkan adayı olarak da adı geçen bir ismin bizzat bir torbacı tarafından emir komuta zinciri içerisinde infaz edilmesi meselesi, bunu izah edemiyor. Yani 40-50 yıllık bir sürece bakıldığında, soldan, Alevilerden, Kürtlerden birilerinin, Aydınların, Emniyet Müdürlerinin bizzat ülkücü tetikçiler tarafından, faşist tetikçiler tarafından, MHP'li tetikçiler tarafından infaz edilmesi meselesi, Devlet için kurşun atan da yiyen de kategorisine girdiği için bir şekilde, kamuoyunun önünde açıktan olmasa bile kendi içinde bir şekilde, tırnak içinde söylüyorum, ‘meşrulaştırılabiliyordu. Ama burada öyle yakalandılar ki hiçbir şekilde izah etmeleri mümkün değil. O kadar pervasız davranmışlar ki, tam olarak bir suçüstü hali var. Kaçacakları hiçbir delik yok. Sen daha 2-3 program önce de burada vurgulamıştın. Olağan koşullarda MHP'yi hem de böyle kayıtsız, şartsız kapatılmasıyla sonuçlanacak bir durum.

Selim Akmen: Tek celsede kapanır.

Gökhan Biçici: Doğrudan terör örgütü tanımına girer. Dem Parti'de yüzlerce ev bastın bugüne kadar,  bir tek çakı bulabildim mi? Bulamadın. Ona rağmen işte yok terörist örgütü vesaire vesaire diye konuşuyorsun ve topluma yönelik bir propaganda malzemesi haline getiriyorsun. Ama sen (Sinan Ateş cinayetinde) en tepeden hatta emir komuta zinciri içerisinde...

Selim Akmen: Araçların kullanılmış. Genel Başkan Yardımcıları işin içerisinde. Eski milletvekilinin evinde yakalanmış. Ve belli ki başından sonuna kadar bu süreç izlenmiş.

Tabii görüntüler her tarafta çıktı.

Gökhan Biçici: Sopanın ucunu gösterdiler. Tam bir suç üstü hali var. Çünkü panik de o zaten. İki tane böyle küçük tetikçiyi kurban ederek sıyırılabilecek bir tablo yok.

Selim Akmen: Hayır, hayır.

Gökhan Biçici: Çünkü mevzu en üst düzeyde suç üstü yakalanmış durumda. Bu Erdoğan'ın elinde bir koz... Erdoğan'ın ötesinde yani bir başka güç merkezi de bir yeniden yapılandırma arayışı içerisinde, bir restorasyon arayışı içerisinde ve nasıl ki Bahçeli ve MHP bu taraftaki güç merkezinin sadece temsilcisi, sadece sözcülüğünü yapıyorsa bir anlamda, bu tarafta da Erdoğan'dan öte de, Erdoğan'dan daha fazlası da var gibi gözüküyor. Bir kapışma, bir mücadele var. Şimdi bir devlette yeniden yapılanma, en azından bir restorasyon arayışı yıllardan beri var. 2015'te bunu tartıştık. 2023'te helalleşme kaçırılan bir fırsattı..

DYP-SHP hükümetine kadar hatta konuşmuştuk daha önce burada. Böyle bir süreç. Uluslararası sermayenin, uluslararası güç merkezlerinin de bir şekilde bu yönde bir tutumu var, “MHP'den kurtul kardeşim.” diyor. Dolayısıyla büyük bir mücadele var orada ama Sinan Ateş dosyası da bayağı güçlü bir manivela olarak bir tarafın elinde duruyor. Kanırtıyorlar habire. Karşı tarafın da elinde güçlü dosyalar var. Suç ortaklığı en büyük ortaklıktır. En vazgeçilmez ortaklıktır ister istemez. Bütün bundan ötesinde bir irade, bir zorlama olmadığı sürece ki bu iradeyi sadece ben devletten yana aramıyorum. Bir de bakacağız, göreceğiz, sonbahar nasıl bir süreç yaşayacak Türkiye'de. Bütün bu süreci artık böyle gitmez noktasına zorlanacak bir halk hareketi de belki patlayabilir. Bu da Türkiye'de mümkün olmuştur.

Selim Akmen: Bu ekonomik koşullarda bu kaçınılmaz bir şey. Yani şu anda Şimdi ben her zaman söylüyorum. İşte bu derin devlet hikayeleri öyle de öyle de ya boş verelim. Bu işe sermaye karar verir. Sermaye bugüne kadar hiç şikayetçi olmadı AKP ve MHP'den. AKP'nin ne tek başına iktidarından, ne AKP’liliği ne MHP'liği. Ama şu da bir gerçek. Bu yoksul halktan bunun parasını çıkmayacağını görüyor sermaye. Ya kendi ödeyecek ya dışarıdan para gelecek. Ne yaparsan yap...Bizim gibi yoksullar için diyelim nedir bütün mal varlığın? Bir tane evin vardır, bir tane dört lastik üstünde zor duran araba. Tut ki hepsinin değeri düştü. Zaten alanı yoktur bizim çapımızda adamların. Ama şu da bir gerçeği ki Türkiye'de yığılmış büyük bir sermaye var. Üretimin durması halinde bu kadar yatırım yapılmış bir enerji işi var. Orada Akkuyu'da biten bir nükleer santral var ve sen bunu tüketemeyecek duruma gelirsen ki bu gidiş ona doğru gidiyor. Yani bu ekonomik kriz... Geçen gün bir altı buçuk liraya külah satan dondurmacı, yani dondurma yok, boş külah altı buçuk lira dediğinde işte Demirtaş, Özgür Demirtaş kendinden geçmişti. Ekonominin çöktüğü an, efendim ya?! Sen gel bana sor ekonominin çöktüğü anı da, işler rahatsız edici boyutta. Çünkü bu rahatsız edici boyut zamanla başka bir şeye evrilecektir. Nedir o evrilecek nokta? Avrupa'daki sağın gidişatıdır. Yani bu işe sosyal demokrat olarak nitelediğimiz CHP ya bir çözüm bulur ya da bundan sonra bunun geleceği şey değildir. Bir de AKP'ye dönüş değil bunu herkes biliyor. Bunun dönüşü faşizme gidiştir. Yani bu kadar yokluk, bu kadar felaket, bu kadar yoksulluğun ardından dünyanın her tarafına faşizm gelir. Bundan çok daha iyi koşullarda Almanya'da AFAD'e birinci parti çıkıyor. Ve 2028'de bu işin rengi değişebilir. Birileri çıkıp Kemal Bey'e vermedikleri izni, ben bunlardan alır size dağıtırım der. Yapacağından değil. Ama bu propagandayı yapar ki, bu Hitler'in de dilindeki propagandaydı. Elitler, zenginler, yahudiler, parasızlar.

Gökhan Biçici: Hedefe Yahudileri koydu

Selim Akmen: Burada da birilerini hedefe koyup... Öfkeyi... Mesela tarikatları, mesela cemaatleri, mesela vakıfları, mesela çok güçlenen MÜSİAD ya da TÜSİAD’ı hedefe koyup “Ben onlardan alacağım diyen bir MHP kökenli birinin seçilme ihtimali de var. Yani bu risk gittikçe de artıyor. Ve bunu Sinan Ogan, Meral Akşener, Devlet Bahçeli çok sık dilendiriyorlar. Yani 2028'de milliyetçi bir Cumhurbaşkanı. Milliyetçiliğini tartışırız ama şu açık ki, Sinan Ateş’in başına gelenleri insanların başına getirebilecek bir devlet başkanı seçilebilir. Onun için Türk sermayesi de MÜSİAD’ıyla TÜSİAD’ıyla buna da karar verecek. Yani acaba bu son beni çok mu mutlu eder? Yoksa kaybeder miyim? Onun için bu gidişat dediğin gibi, hele özellikle yaz geçtikten sonra, okullar başladığında, şimdi birçok çocuk köyüne gidip hiç olmazsa ekmek, süt, yumurta, bir şeyler yiyip içebilecek. Ama önümüzdeki Eylül'den sonra İstanbul'da yaşayacak olanların bu gelir düzeyiyle, bu fiyatlarla o çocukların okula aç gideceğini, aç döneceğini hepimiz biliyoruz. Yaz şimdi sükunettir. Yaz birbirimizi ziyarettir yazlıklarda. İşte eş dost ziyaretleri. Kurban Bayramı'nda bir şeyler konuşulur. Ama bu gidişat hoş bir gidişat değil. Özgür Özel’in bugün konuştukları çok hoşuma gitti açık konuşuyorum. Üç, üç buçuk dakikada olayı özetledi yani. Kardeşim, halletizin işinizi gelin. Çok da iyi yaptı.

Gökhan Biçici: Deniz Yücel'in de konuşması da, pek çok cenahtan gazeteciler de, hem Türkçe hakimiyeti hem de tek bir fazla kelime kullanmadan meseleyi özetlemesiyle övüldü de. Şimdi oraya bir tekrar da dönebiliriz. Hani 2 Mayıs, 11 Haziran. 11 Haziran'da Erdoğan 18 yıl sonra ilk defa Cumhuriyet Halk Partisi'ne gitti.
CHP Genel Merkezi’nden açıklama geç geldi.

Selim Akmen: Önce Ömer Çelik'i beklediler. Belki de nezaket gösterdiler.

Gökhan Biçici: Ama tabii Ömer Çelik'ten öyle bir hava verdi ki sanki şimdi Erdoğan gitti, CHP'ye bir takım görevliler tebliğ etti ve döndü gibi ama Deniz Yücel'in açıklamaları söz konusu olunca CHP Genel Merkezi'nin aslında gerçekten de konuşulduğuna dair bilgiler medyaya düştükçe, hiç de öyle olmadığı ortaya çıktı. Yani aslında kaygıyla da bakılıyor. Yani AK Parti CHP’ye “Yedik içtik, gelin beraber toplayalım mı demeye çalışıyor, CHP’yi bir tür suç ortağı mı haline getirmeye çabalıyor gibi kaygı ve eleştiriler de vardı CHP yönelik. Ama CHP de dünkü parti değil kardeşim yani. Elbette o da onun farkındadır diyenler de vardı. En azından içeride konuşulanlara bakıldığında “Hayır Türkiye'nin anayasa gündemi yok. Mevcut anayasayı önce uygula.”dendiği tüm kritik meselelerin masaya getirildiği ifade ediliyor. Hakkari-Kayyım meselesi, Sinan Ateş Cinayeti...hepsi dahil olmak üzere ekonomik meseleleri de daha da güçlü bir şekilde vurguladığı açıklandı. Asgari ücret meselesi, emeklilerin meselelerinin de gündeme getirildiği duyuruldu sonrasında. Önemli bu da. Erdoğan'ın da yorumsuz bir şekilde dinlediği ve aslında neredeyse metin okuyarak, önden tasarlanmış bir çerçevede konuşmalar yaptığı

Selim Akmen: Promptır hesabı.

Gökhan Biçici: Öncesinde de böyle bir beklentim vardı ama bu son görüşmeyle birlikte daha netleşti benim açımdan. Belli ki CHP bu yaz boyunca bu görüşmeleri sürdürecek, en azından masayı dağıtan taraf olmayacak. Olabildiğince geniş kitlelere de hitap edebilmek bakımından, yani 31 Mart'ta yakaladığı ivmeyi de aynı zamanda o rüzgarı da daha da güçlendirebilecek bir pozisyon tutmaya dönük bir çaba içerisinde somut adımlar bekliyorum. Şimdi ne oldu? 2 Mayıs 11 Haziran arasında Komutanlar serbest bırakıldı ki Kobani davasının o hukukla ilgisi olmayan sonuçların ve kararlarının hemen arkasından güya ortamı yumuşatmak için oldu. Cumartesi Annelerin’nin 1000’inci haftasında Galatasaray'da Anneler kitlesel bir şekilde toplanabildi. Son görüşmede de işte Ayşe Hanım'la hemen aynı gün, Cumhurbaşkanı'nın görüşmesi var. Yine ulusal gündeme yer yer girdi. Kepez Belediye Başkanı'nın serbest bırakılması var.

Selim Akmen: O karar neredeyse birkaç saat önceydi.

Gökhan Biçici: Yarım saat önce hatta. Çünkü ben takip ettim Ali Taş üzerinden Antalya'da. Hatta bir buçukta işte heyet girdi. İşte üç buçuk gibi açıklama bekleniyor denildi. Ben serbest bırakılacağını bekliyordum. Çünkü o da bir şekilde bak işte bir şeyler yapıyoruz mesajıydı. Cest ikidar açısından. Yapmasaydı da bu arada başka bir mesaj olacaktı  ama yaptı. Dolayısıyla bunlar ama tali şeyler. Hakkari'ye kayyım atamaması, Kobani davası kararlarına bakıldığında, AKP’nin, Kürt meselesindeki politika hatta ısrar edeceğinin altını çizerek hem MHP'yi tatmin edecek, hem de  CHP'nin bu konudaki tazyikini de göğüsleyerek, başka başka başlıklarda güya tavizler vermeye dönük bir çaba var gibi gözüküyor. Yani karşılıklı aslında hamleler, manevralar, çekilen el enseler...

Selim Akmen: Şöyle söyleyeyim şimdi Eylül, Ekim dedim ya biraz önce. Eylül, Ekim'den sonra her şey değişti. Neden değişti? Şunu unutmayalım. Mayıs 2025 dedin mi artık o milletvekilleri emekliliğe hak kazanmış olur. O zaman o milletvekillerin tavrıyla şimdiki tavrı farklı olur. O zaman fazla böyle Bahçeli'de dayılanamaz. Birisi hadi gidelim erken seçime dedi mi Bahçeli'nin şu andaki durumu ortada. Fakat gerçekten ekonomik krizin boyutu için hocalar da diyorlar ya, dur bakalım daha yeni başladık. Yeni başladık. Yani daha asgari ücretin altı ayı doluyor. Bundan sonraki altı ayda o insancıklar o parayla ne yiyecekler, ne içecekler belli değil. Bu insanların isyanı şu anda bir ise, Temmuz'dan, Ağustos'tan, Eylül'den itibaren üç olacak. Enflasyon koşarken, biz yerinde duruyoruz yani. Bizi mutlu edecek, bizi refaha kavuşturacak maddeler, koşullar gittikçe önümüzden uzaklaşıyor yani. Bir araba var, o hızlı gidiyor. Biz yürümüyoruz bile, duruyoruz. Şimdi bu insanların tepkileri farklı olacaktır. CHP'den beklentileri de farklı olacaktır. Onu da açık konuşalım. Yani muhtemelen Özgür Özel bunu da söylemiş olmalı. Yani şu anda Özgür Özel'e CHP seçmeni hani sabır gösteriyorsa, ya ne iyi insan diye sabır göstermiyor. Ya adam uğraşıyor. Dur bakalım karşı taraf ne yapacakdiye sabır gösteriyor. Ama öyle bir nokta gelir ki, Özgür Özel, bak bunun artık her gün araştırması yapılıyor. İnsanlar da şu fikir belirmeye başladı mı, “Ya Özgür Bey de artık yani abartmayalım kardeşim, yeter artık. Yani ya geç önümüze yürüyelim, ya çekil önümüze geçecek birini bulalım.” demeye  başladı mı, işte  bu da Özgür Özel için tehlike.

Gökhan Biçici: Eylül ayında ne var başka?!

Selim Akmen: Ne var? CHP'nin kongresi var. Oraya getiriyorum lafı. Birileri der ki Özgür Özel'e, ya yürüyelim? Bu Özgür Özel'e kötülük anlamında değil. Ama birisi der ki, kardeşim Kemal Bey denedi, 6 tane sağcıyı aldı yanına, adama kazık attılar. Biz seni seçtik. Sen dedin ki ya yeter artık ben seçmende bir birlik kurayım. Seçmende birlik kurdu, parti oy patlaması yaptı. Sen de gittin Recep Tayyip Erdoğan'a dedin ki, ya arkadaş bak ben birinci partimin genel başkanı olarak, sen ikinci partimin genel başkanı, ben sana insan gibi geliyorum diyorum ki, koşullar böyle. İnsanlar bunu benden istiyorlar. Gel şu işi halledelim. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan buna ters bir cevap verirse ya da benim elden gelen budur, adım hıdır dediği an, bu sefer Özgür Özel'e insanlar döner, der ki, ya şimdi Kemal Bey'i yolladık, sen de gidersin kardeş. Yani bunu Özgür Bey’in söylemiş olması lazım Erdoğan'a. Yani CHP, AKP değil. CHP, AKP olmadığını gösterdi. Yarın öbür gün, Eylülde bir kongre olur. Kongrede yeni tüzük değişiklikleri olur. Ve eğer cevap alamadıysa CHP, bu iyi niyetinin, gelin bak bu işi ortalığa sertliğe dökmeden normal, normal bir demokrasi gibi halledelim dediği anda sen yok dersen Özgür Özel de der ki, birader yani biz bu partiyi senden teslim almadık. Sen bizim yuvamızdan çıkın. Herkes bizim paltomuzun altından çıktı. İşte o zaman CHP sertleşir. Buna cesaret edebilir mi Recep Tayyip Erdoğan? Onu bilmiyorum. Ama şu da bir gerçek ki artık rüzgar Recep Tayyip Erdoğan'ın üfürüğüyle dolmuyor kardeşim. O yelkenler dolmuyor. AKP'ye çok ağır cevaplar verdi Devlet Bahçeli. Şimdi şunu da unutmuyorum. Devlet Bahçeli'nin kendi iki adamını korurken gösterdiği hassasiyeti bakalım Recep Tayyip Erdoğan gösterecek mi? Çünkü açık konuştu. Dedi ki AKP içinde bir kısım. Kim o kısım onu herkes biliyor. AKP içindekiler de biliyor. Şimdi Devlet Bahçeli kendi adamlarını korudu. Doğru mu? Doğru. Hadi bakalım yani sen reissin. Senin oyun %30, bunun oyu %10. Biz %10'dan çivi sökemezken, adam geldi senden çivi sökerse sen nasıl reissin?


Bu işin restleşmesi bu yüzden kötüdür. Ve Erdoğan'ın, Devlet Bahçeli de ona oynuyor. Şimdi Erdoğan'ın cevabını bekleyeceğiz. Ömer Çelik'in cevabı pek de öyle, “Ya sen ne biçim konuşuyorsun AKP hakkında havasında değildi. Ama MHP sürekli o havada konuşuyor. Yani AKP benim partim hakkında böyle konuşamaza getiriyor AKP milletvekilleri. Şimdi bakalım reis ne diyecek? Tamam biz size konuşmayacağız mı diyecek? Eğer onu derse tabanda zaten eriyenin, örgütte de erimesi kaçınılmaz olur. Çünkü on kişi bile susturulursa AKP'de, o on kişiye bağlı yüz binlerce seçmen var. O adamlar budala değil. o adamlar MHP'siz yürüyelim diyorsa, bunu seçmen demiyorsa o adamlar el sesinden uydurmuyor onu, aklından uydurmuyor. Oturduğu yerden uydurmuyor onu. Ona bir tepki geliyor, o tepkiyi yansıtıyor. Diyor ki, benim seçmenim diyor ki kardeş MHP ile bu iş olmuyor. Bunu ben söyledim, MHP de bana dedi ki, yiyorsa potkanı seçime gidin ve sen susuyorsan ben zemin kaybederim. Ben zemin kaybedersem örgüt kaybeder. Örgüt kaybederse ben kaybederim, ben kaybedersem sen kaybedersin reisçim! Olay böyle gelişir.

Gökhan Biçici: Ve orada başka formüller de devreye girebilir. Sonuçta diyorsun ya Mayıs 2025'den önce zor erken seçim meselesi.

Ama diyelim ki Erdoğan geri bastı. Ve bu örgüt tabanında bir reaksiyona yol açtı.

Selim Akmen: Şaka mı yapıyorsun? Ağır olur cevabı.

Gökhan Biçici: AKP’den 35 milletvekilinin başka bir hatta girdiği anda seçim o zaman gündeme gelir mi?

Selim Akmen: Gelir.

Gökhan Biçici: O zaman gelir. Çünkü hesap ne? AK Parti grubu dağılmadığı sürece meclisten erken seçim çıkmaz. Evet. E şimdi diyelim ki otuz vekil orada Yeniden Refah var, DEVA var, Gelecek var, Saadet var. Onlar da biliyor ki mevcut durumda tekrar seçime gidilirse şansları yok ama oradan bir güçlü bir transferle bunları da kardeşim tekrar seçilecek yerlerde size aday göstereceğiz diyerek niye olmasın?

Selim Akmen: Yani bugün tabii AKP eriyen bir parti kardeşim. Yani AKP hayatını bağlayan insanlar var. Bugün AKP sayesinde ayda 8-10 bin lira ekmek yiyen insanlar var. Recep Tayyip Erdoğan tarafından bunların bütün talepleri artık MHP'ye bağlı olarak değerlendiriliyor. Bunu unutmamak lazım. Ya da tarikatlara bağlı olarak. Bugün menzil tarikatının dediği mi daha güçlü, AKP örgütünün dediği mi daha güçlü. Örgütün tabanında yalnızca tarikat mensupları hareketli. Onun dışında örgütün tabanı dağılıyor, kendi de görüyor Erdoğan. O kadar toplandı. Toplantı üstüne toplantı ne çıktı? Hiçbir şey çıkamaz da çünkü adama direk direk sen diyorsun ki kardeşim bak bu böyle olmuyor, MHP'yle olmuyor. Menzilin dediğini yapmakla olmuyor. Ben gidip kardeşim düne kadar terörist dediniz Fethullah Gülen'in dediklerini yaptınız. Sonra Allah da affetsin, millet de affetsin dediniz mi? Dediniz. Şimdi yine bu sefer bana Menzil’le geliyorsun üstüne birden. MHP'yle geliyorsun örgüt olarak. Bunları da üstlen diyorsun ve ben kaybediyorum. Ha büyük yerde kaybeder İstanbul'da kaybeden o kadar umurunda olmaz kardeşim. Ama Adıyaman'da kaybedildi bunlar. Adıyaman Belediyesi'ndeki bütün kaynaklar gitti. Bursa'da kaybedildi. Bütün kaynaklar gitti. Manisa'da kaybedildi. Bütün kaynaklar, Balıkesir hepsi gitti. Orada bu işten geçinen oradan nemalanan insanların hayatı kaydı. Sen bu adamlar sen bir dahaki seçimde ne kadar hevesli olacaklar? Milletvekili bir şey aramıyor. Şu anda Erdoğan tavrıyla yukarıda kurduğu örgütle AKP örgütünün bitirme aşamasına doğru hızla gidiyor ve AKP'liler bunu söylüyor kardeşim. Toplantıda yüzüne söylenmiş. Çok kızmış. Ama bir türlü açıklama yapamıyor. Söylediği şu. Işte biz eskiye döneceğiz şu bu. Ve herkes ona söylüyor kardeşim. Biz eskideyiz zaten. Biz durdu olduğumuz yerdeyiz. Ama sen tarikatları getirdin.

Sen MHP'yi getirdin. Şimdi biz yokuz artık. Olan bu kadar basit. Hani diyorsun ya, işte 360 lazım, şu bu. Vallahi hiç belli olmaz bu işin sonu kardeşim. Seçmen istiyorsa, bak yine söylüyorum, İstanbul, Ankara, İzmir, tamam, Batı, eyvallah. Ama bu işin esas kökeni Doğu'dadır, Orta Anadolu'dadır. Ve AKP orada kaybediyor. Ve oradaki seçmen öyle, canım cicim, din, iman muhabbeti ne değil, onlar yerelde yaşayan insanlar. ufak ev inşaatlarıyla, ufak bahçe işleriyle aldığı küçük yardımlarla yaşıyor. Bu adamları sen yavaş yavaş belediyeleri teslim ettiğin sürece bu adamların aldığı yardım eksildi. Şimdi bu adamlar yukarı çıkmak için diyor ki seni görelim aga. Seni görelim. Yani sen bana de ki diyor Ali Erbaş ne yapıyor bunu bana anlat. Anlatamıyorsun. Kardeşim bu kadar kokaindi, eroindi, cinayetti, Sinan Ateş'ti, oydu buydu. AKP örgütünün bunlarla hiçbir ilgisi yok ki. Bana diyebilir misin ilgisi var? Örgütünün ilgisi yok kardeşim. Parti örgütü bu işlerle uğraşmaz. Parti örgütü işte o kadıncağızlardır, kapı kapı dolaşırlar. İşte lokum dağıtırlar, bayramda el öptürürler. Bu insanların, AKP'nin ya da reisin AKP'nin üstüne yüklediği MHP suçlarıyla ilgisi yok ki. Bu bir grup insan. Ve reis bunları bırakamadığı için koca örgüt çöküyor. Menzil tarikatını bırakamadığı için koca örgüt çöküyor. Kardeşim Menzil Menzildir. AKP'li olmaz. AKP'li bilmiyor mu bunu? Bal gibi biliyor. E gitti Adıyaman. Madem Menzil çok güçlüydü neden gitti? Adıyaman gitti yahu. Şimdi bu AKP örgütünün ne yaptığını gösteriyor. AKP örgütü diyor kardeşim tamam. Eyvallah sen bunlarla yürüyeceksen yürü. Onun için erken seçim ya da Eylül'den sonraki ortalığın hareketlenmesi tahmin ettiğin kadar zor değil.

Gökhan Biçici: Hiç hesapta olmayan ama bizim elbette hesaba kattığımız bir potansiyel olarak da işçi hareketi, sosyal patlama ihtimali de var.

Selim Akmen: Bak solu hiç katmadım. Bu AKP'nin içindeki yapı. Bu daha solun işçisi var, partileri var, eylemcileri var. Bunları hiç katmadım. Sana diyorum ki AKP ne kadar sağlam çıkacak Eylül-Ekim'e bilmiyoruz. Yani öyle dediğim gibi, MHP'nin suçunu daha ne kadar üstleneceğiz diye soran milyonlarca AKP'li var. Sen de biliyorsun bunu, gittiğimiz her yerde söylüyorlar.

Peki neden bu köprüleri atamıyor?

Gökhan Biçici: Sorarlar kardeşim nasıl bir sıkıntı var, o dosyalarda neler var diye de sormaya başlayacaklardır. İpin ucunu kaçırmış gibi gözüküyor önemli ölçüde. Benim analizim şu, bir biçimiyle MHP ile yolları ayırmadığı sürece köprüleri atmadığı ve orada bir restorasyonu zorlayarak da olsa, ilerletmediği sürece, CHP'yle bir büyük koalisyon kurmadığı sürece, bu iyi veya kötüden bağımsız olarak söylüyorum.

Selim Akmen: Biz onları seninle aylar önce söyledik. Seçimden çok önce söylüyorduk, bu bir mecburiyet diye.

Gökhan Biçici: AKP bir büyük koalisyona gitmediği sürece, günün sonunda daha sertleşir, çatışma büyür. 15 Temmuz'u belki mumla atacak boyutlarda çatışmalar söz konusu olabilir. Ve günün sonunda da MHP ne kadar kaybeder emin değilim. Çünkü MHP kaostan beslenen bir parti ama AK Parti diye bir şey kalır mı?

Selim Akmen: Gökhan yine söylüyorum. Eylülden Ekim'den itibaren eğer bu koşullar devam ederse yok kayyım atamaları, yok asgari ücret, yok emekli maaş zamları, şu bu böyle giderse. Herkes biliyor ki kardeşim Ekim'de, Kasım'da artık Recep Tayyip Erdoğan AKP'nin üstünde yüktür. AKP, Recep Tayyip Erdoğan'ın üstünde değil.

Gökhan Biçici: Bu cümleyle bence bugünü kapatalım.

 Selim Akmen: Tamam.

Gökhan Biçici: Evet bugünkü gündem siyaseti de bu cümlelerle kapatıyoruz. Şimdiden bütün izleyicilerimize iyi bayramlar diliyoruz. Önümüzdeki hafta da yine burada olabiliriz gelişmelere bağlı olarak ama bir sonraki haftada yani iki hafta sonra karşınıza çıkma ihtimalimiz de var. Bunu göreceğiz. dokuz8’i takip ederseniz Twitter hesabını, dokuz8HABER.net'i ve tüm sosyal medya hesaplarını zaten bunu duyacaksınız. Görüşmek üzere diyelim. Hoşçakalın.