“Siyasal İletişimin Savrulmalar Çağı” başlıklı yazımda, AK Parti’nin silinen çizgi filminin son zamanların en büyük siyasal iletişim krizlerinden birine dönüştüğünden ve bumerang etkisi ile kendi kitlesini çileden çıkardığından bahsetmiştik.
Yazım henüz çok tazeyken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu konu ile ilgili ‘Turistlerin gördüğü herkes aşı olacak’ açıklamasını yaptı. Bu açıklamadan bir süre sonra ise Türkiye’nin Uluslararası Turizm Portalı Goturkey, sektör çalışanlarının tamamının ‘Aşılıyım’ yazılı sarı maskeler taktığı tanıtım videosunu sosyal medya hesabından yayınlayıp, çok kısa bir süre sonra yayından kaldırıldı.
Konuyu incelerken öncelikli olarak, filmin yaratıcısı olan iletişimcilerin gözden kaçırdığı noktaları ve sahayı okuma konusundaki eksikliklerine değinelim. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun "Turistlerin gördüğü herkes aşı olacak" açıklamasının ardından ciddi bir tepki dalgası yükselmiş, özellikle muhalefet hızlıca bu açıklamayı önemli bir fırsat olarak algılayıp tepki göstermiş ve bu konuyu ülke gündemine yerleştirmeyi başarmıştı.
Bir süre önce Bakan Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunan Dışişleri Bakanı ile yaptığı basın toplantısında, krizi ustalıkla yönetmesinin ve konuk bakanın provokasyonunu etkisizleştirmesinin ardından yapılan bu hatayı oldukça garipsemiştim.
ÜLKE TANITIMI SADECE "REKLAM" DEĞİLDİR!
Hal ortadayken, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da belli ki yeni turizm sezonuna dönük iletişim hazırlıkları devam ediyordu. Olası süreci özetlemek gerekirse; konu özeti reklam ajansına iletilmiş, ajans çalışmaya başlamış ve büyük olasılıkla defalarca tekrarlanan revizyonlardan sonra gündemdeki reklam filmi ortaya çıkmıştır. Ama büyük olasılıkla kimse kafasını kaldırıp etrafa, bu konu ile ilgili gündeme bakmamıştır.
Bugün en küçük markalar bile bir iletişim kampanyası planlarken ‘Acaba gündemde ne var, neler oluyor’ diye bakıyor ve mevcut durumu tahlil ediyor. Hal böyleyken, ‘Ben her şeyi bilirim ajansçılığı’nın artık tarihe gömüldüğü iletişim dünyasında, geçmiş alışkanlıkların, araştırma ve gözlemden yoksun şekilde ısrarla devam ettirilmesinin de nelere yol açabileceğini gözler önüne seriyor.
Pandemi sonrası dünyadaki ülke tanıtımları ile ilgili trendlere baktığımızda ise hizmet kalitesi ve tesis standartları konularında halen bizim oldukça gerimizde olan İsviçre ve Yunanistan’da ‘Ben her şeyi bilirim ajansçılığı’ kavramının esamesi olmadığını görebiliriz.
Örneğin, İsviçre yeni tanıtım filminde, turizm elçisi olarak ilan ettiği ünlü tenisçi Roger Federer ve Oscarlı oyuncu Robert De Niro üzerinden mesajını basit ve anlaşılır bir dil ile anlatıyor. Bunu yaparken Koronavirüs’e hiç vurgu yapmamalarının yanı sıra, çok net bir slogan kullanıyorlar ‘No Drama – Dram Yok’. Film çok kısa bir süre önce gösterime girmesine rağmen, sadece Youtube’da 30 milyon civarında izlenme sayısına ulaşmış. Tüm sosyal mecraları düşündüğümüzde, toplam izlenmenin bu rakamın birkaç katı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yunanistan ise ülkemizde ‘Aşılıyım’ temalı filminin paylaşıldığı ve silindiği akşam, huzur vadeden yeni kampanyasını duyurdu. ‘All You Want is Greece – Tek İstediğin Yunanistan’ sloganı ile paylaşılan kampanyada, komşumuz Yunanistan’ın yeni turizm kampanya filmi, İsviçre’de de gözlemlediğimiz gibi, Koronavirüs vurgusu yapmadan mesajını iletiyor ve bunu yaparken de ‘İnsanların özlemleri’ kavramı ve ona bağlı duygular üzerinde duruyor.
Türkiye’nin silinen turizm kampanya filmi, sadece bu iki örneği incelediğimizde bile, fikir olarak ne kadar zayıf olduğunu bize gösteriyor. Bu bilgiler ışığında, ülke tanıtımının sadece bir reklam filmi olmadığı gerçeği karşımıza çıkıyor.
SİLMEKLE SİLİNİYOR MU?
Öncelikle şunu kabul edelim, bir reklam filmini silmek ile etkileri silinmiyor, aksine yayılımını katbekat arttırıyor. Hepimizin bildiği gibi, günümüzde paylaştığınız her şey, özellikle de devlet kaynakları tarafından paylaşıldığında, üzerinde herkes tarafından yorumlama ve eleştiri yapılma ihtimali yüksek olması sebebi ile normalde asla olamayacağı kadar hızlı bir dolaşıma giriyor. Bu dolaşım, çok kısa sürede milyonlara ulaşabiliyor. Unutmayalım, paylaştığınız her şey artık oraya ait, özellikle de siyasi arka planı varsa.
Peki silmekle silinmediğini bildiğiniz bir videoyu neden silersiniz? Muhtemelen yıllar sonra, tanıkları, bu eyleme karar verilen an neler yaşandığını bize anlatacaktır ancak günümüze dönersek kamu diplomasisi tarihinde, bugünlerden gururla bahsedileceğini söylemek hayal olur.
YAP-SİL YENİ BİR İLETİŞİM STRATEJİSİ OLABİLİR Mİ?
Geçtiğimiz bir ay içerisinde AK Parti’nin çizgi filminin ardından, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türkiye tanıtım kampanyası videosunun silinmesi ile insanların zihnindeki siyasal iletişimin lideri algısını yıkan yeni devlet iletişim yönetimi, yerini hızla muhalefetin iletişim hamlelerine bırakıyor.
Bir sonraki silinecek iletişim çalışmasını beklerken insan düşünmeden duramıyor; acaba kasıtlı mı? Acaba bu durum yeni bir iletişim stratejisinin parçası mı? Bu soruların cevabını düşünürken aslında vardığımız tek sonuç ise mantıkla ve iletişim bilimi ile açıklanamayan bu hatalar sonunda, kaybedenin yine vatandaş olduğudur. Her iki silinen projenin de finansmanının vatandaştan sağlandığını düşünürsek, ciddi bir kaynak kaybının da söz konusu olduğunu görebiliriz.
Aslında elimizden kayıp giden ülkemizin itibarıdır. Özellikle son turizm kampanyamızın, tabir-i caiz ise çöp olması, turizm alanında rakibimiz olan tüm ülkelerin bu konuda bizden başarılı olması ve en önemlisi bu durumun halen bir sorumlusunun olmaması da artık garip değil. Gazeteci Cüneyt Özdemir’in Youtube yayınlarında konuyu eleştirirken sık sık dediği gibi ‘Bari çaycıyı görevden alsaydınız.’