Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde hemşire H.Z.’nin asistan doktor Semih Erduhan tarafından cinsel saldırıya uğramasının üzerine hastanede taciz vakalarının arttığını ifade eden sağlık emekçileri eylem çağrısı yapmıştı. Kadın çalışanlar hastanede taciz vakalarının çok sık yaşandığını duyurdu.
Basın metnini okuyan Yasemin Bakır, hastane çalışanlarından bir kadının doktor Semih Erduran tarafından cinsel saldırıya uğradığını söyledi. Hastanede 2 yıllık zaman dilimi içerisinde yoğun bakım servisinde yatan bir hastanın, hasta bakıcı tarafından cinsel saldırıya maruz kaldığını dile getiren Bakır, fail hakkında tutanak tutulduğunu ancak idarecilerin sorumluların cezalandırılması için herhangi bir çalışma yürütmediğini belirtti.
Açıklamanın tam metni şöyle:
"Bu, iş yerimizde uzun süredir yaşanan ve ifşa etmek için mağdurları beyana ikna edemediğimiz, gelinen noktada sistematik bir şekilde bu kurumda kadınların maruz kaldığı cinsel saldırıların ve tacizlerin topyekûn kamuoyu ile paylaşılması ve ifşa açıklamasıdır.
Daha 8 Mart haftası içerisindeyken, Kadınların yaşadığı cinsel saldırının ve şiddetin evde sokakta, işyerinde her yerde olduğunu ifade etmeye çalışıyorken, alanlar ve meydanlar bizlere kapatıldı. İnkâr etmenin ve yok saymanın kadına yönelik her türlü saldırıyı ortadan kaldırmayacağını haykırıyorken, bu kurumda-mesaisi başında çalışma arkadaşımız, asistan Dr. S.E isimli erkek fail tarafından cinsel saldırıya maruz kaldı.
Bizler, kadını yönelik türlü saldırıya karşı etkili cezalandırmalar ve hukuksal düzenlemeler diye bağırdıkça, etkin ve köklü çözümler üretebilecek mekanizmalar devre dışı bırakıldığı gibi, göstermelik uygulamalarla sorunlar daha da derinleştirilmekte, cezasızlık politikaları ile kadına yönelik her türlü saldırı zihniyetin cüreti ve cesareti daha da büyütülmektedir.
Sizlere kadına yönelik gerçekleşen saldırıları anlatmak için dünyadan, ülkeden ya da içinde yaşadığımız şehirden örnekler vermeyeceğiz!
Sadece bu hastanede, aslında kadına yönelik her türlü istismar ve sömürünün en az tölere edilmesi gereken yer olan bu kamu kurumunda bile, son 2 yıldır yaşanan olaylar ile biz kadınlar için yaşamak ve nefes almanın nasıl bir işkence olduğunu, burada bulunan tüm arkadaşlarımızın duyma, görme, tanık olma şahitliği ile anlatacağız.
Sistematik saldırıların, örtbas edilen olayların nasıl gün be gün tacizci ve tecavüzcü zihniyetleri koruyup cesaretlendirerek, en son bir arkadaşımızın cinsel saldırıya uğramasına dönüştüğünü anlatacağız.
Bu kamu kurumunda, bahsettiğimiz 2 yıllık zaman dilimi içerisinde yoğun bakım servisinde yatan bir hasta, hasta bakıcı tarafından cinsel saldırıya maruz kaldı, olaya tanık olan çalışanlar bu kişiyi o gece alandan uzaklaştırdı ve hakkında tutanak tuttular. Fakat kurum idarecileri olayı duydukları anda bu kişiyi iş yerinden uzaklaştırmadıkları gibi, ilgili tutanağı kendilerine referans alarak, varsa her hangi bir ihmal ve eksiklik bunun sorumlularının tüm boyutları ile gün yüzüne çıkarmasını sağlamadılar. Ya da adli bir suç olan bu durumu ilgili mecralara taşımadılar. Çünkü biliyorlardı; kurumun yöneticileri olarak böyle bir soruşturmanın ucu kendilerine de dokunacaktı. Sessiz kalmayı, üstünü örtmeyi, suç ortağı olmayı tercih ettiler. Bu saldırıyı kendileri de ifşa etmediler. Saldırıya uğrayan kadın hastamız 3 gün sonra, evet yanlış duymadınız tam 3 gün sonra yoğun bakım servisinden bir klinik servisine transfer edildikten sonra ancak şikâyetçi olarak ifşa etti. çünkü ilgili saldırgan kendisini yoğun bakım servisinden sağ çıkamamakla tehdit etmişti.
Bu kamu kurumunda güvenlik önlemleri alınmadığı için, daha 2 aylık hemşire olan arkadaşımız, pandemide ilgili ve yeterli önlemler alındı imajı yaratılmak için açılan ve merkez binamıza 2 saat uzaklıkta olan, çoğu çalışanın nerde olduğunu dahi bilmediği Arnavutköy Niyazi Kurtulmuş ek binasında bıçaklı saldırıya uğradı ve 6 ay raporla evine gönderilerek üstü örtüldü. Arkadaşımızın bu saldırıdan tesadüfen kurtulduğunu aylar sonra öğrendik, yine hiç kimse hakkında soruşturma ve ihmal tartışması yürütülmedi. Güvenlik zafiyeti var dememize rağmen Hadımköy ek binasında her hangi değişikliğe gidilmedi.
Bu kurumda, ismin ve etiketin her şeyin üzerinde olduğunu yaşayarak öğrendiğimiz işyerimizde, güvenlik personeli, yani hepimizin güvenliğinden sorumlu olan kişi, birden fazla kadını taciz etti, kurum amirlerine tacize uğrayan kadınlar yaşadıkları ile ilgili bilgilendirme yaptılar, fakat yine üstü örtüldü. Gözden uzak olan sözden de uzak olur denilerek, biraz önce bahsettiğimiz şehrin neresinde olduğunu çoğu çalışanın bilmediği o ek binaya gönderilerek, suların durulması, olanların unutulmasına terk edildi. Aylar sonrasında terfi alan bu şahıs güvenlik amiri olarak Yedikule de mesaisini doldurmaya devam etti.
Bu iş yerinde, onlarca yıllık tarihsel kimliği ile övünen, bu kamu kurumunda! Bir hasta yakını, gece nöbetçi hemşire tarafından kandırılarak duygusal ilişkiye sürüklendirildiğini ve olayın cinsel ilişkiye kadar vardırıldığını kurum amirleri ile paylaştı. Yine ilgili fail gözden uzağa alınarak üstü örtüldü. Hatta gözden uzağa gönderildi demekle haksızlık edilir, mükâfatlandırıldı denilecek kadar rahat bir yerde çalıştırıldı.
Yedikule’de- şahşalara boğularak ifade edilen, marka hastanemizde! 3 gün önce cinsel saldırıya uğrayan çalışma arkadaşımızın yaşadıkları henüz kendisi tarafından ifşa edilmemişken, aynı gün ve birkaç saat öncesinde tarafımıza şu bilgi ulaştı. Yine bir kadın arkadaşımızın 1 yıldır sistematik bir şekilde duygusal ilişkiye zorlanmakta ve tacizlere maruz kalmaktaydı. Üstelik 3 ay önce hastane müdürü ile yaşananları paylaştığını ve hiç bir şey yapılmadığını ifade ediyordu. İlk defa yaşananları kendi ağzı ile çalışma arkadaşlarıyla paylaşan, dayanışma talep eden ve gerekli olan ne varsa yapmak konusunda beyanda bulunan bir kadın arkadaşımız vardı.
Yukarda sizler ve kamuoyu ile paylaştığımız tüm saldırılar ve üstü örtülen olaylar silsilesi hakkında süreci zorlamamıza rağmen, mağdur arkadaşlarımızın isminin olayla anılmasına dair yaşadıkları tereddütler ve kurum amirlerini karşısına almaya dair çekinceleri yüzünden yaşananları suç duyurusuna dönüştüremedik. Kadının beyanının esas olduğu bilinci ve ifşa kararının kendisi üzerindeki etkilerinin önemini bildiğimiz için kurum amirleri ile her seferinde yaşananları sözel olarak paylaştık ve yaşananlar karşısında yapılması gerekenler konusunda görüşmeler yaptık.
Bizler Yedikule’li kadınlar olarak, elimizde cinsel tacize dair ilk defa beyanda bulunmayı kabul eden bir kadın arkadaşımız üzerinden, kamuoyuna bu olaylar silsilesini ve ihmalleri tüm boyutlarıyla paylaşmayı düşünürken, aynı günün saatler sonrasında hemşire arkadaşımızın Dr. Semih Erduhan tarafından cinsel saldırıya uğradığı bilgisiyle sarsıldık.
Şimdi soruyoruz;
8 Mart haftasının daha içerisindeyken, kadınlar her gün 3 er,5 er öldürülüyorken ve bu bir sistematik katliama dönüşmüşken. Kadınlar evde, sokakta, işyerinde her türlü şiddet, taciz ve cinsel saldırıya maruz kalıyoruz derken. Üstelik bir kadın için ifşanın en az saldırının kendisi kadar zor olduğunu biliyorken, yukarda yaşananlara sessiz kalmak suç ortaklığı değil de nedir?
Kadınlar toplumsal cinsiyet eşitliği isterken, eril zihniyeti yine yeniden üreten akılla hareket etmek suç değil de nedir?
Kadınlar öldürülüyoruz diye çığlık atarken ve bu bir soykırım raddesine gelmişken, yok saymak, önlem almamak, adeta failleri affeden yasal uygulamalar suç değil de nedir?
Kadınlara meydanları, sokakları yasaklamak! Kadınların haklı mücadelesini toplumun nezdinde itibarsızlaştırarak, kadınların eşitlik ve özgürlük arayışını hiçleştirmek değil de nedir?
Bu kamu kurumunda yaşananların üstünün sürekli örtülmesi; ‘’Erkek vuruyor devlet koruyor’’ diye isyan eden kadınları, devlete hakaret etmekle suçlayanlara verilecek en iyi cevap değil de nedir?
Kadına yönelik her türlü şiddet ve saldırının nasıl ört bas edildiğini, nasıl erkeklerin uzlaşması ve ortaklaşması ile inkar edildiğini çok iyi biliyoruz. Sessiz kalanlar ve üstünü örtenlerin bu olayda da var olduğuna, arkadaşımızın saldırıya uğramasından saatler sonra yine tanıklık ettik. Bir Erkeğin itibarını, kariyerini korumaya çalışan diğer erkek kahramanlar bu kişinin bir tacizci olduğunu bilmelerine rağmen, gerekli olanı yapmak yerine yine koruma altına aldılar. Bir kereden bir şey olmazcı yaklaşımcıların tavrı yine bir kadının cinsel saldırıya uğramasının yolunu açtı.
Herkes susabilir, herkes gözünü kapayabilir. Hatta herkes suç ortaklığını kendine yakıştırıyor olabilir. Ama bizler susmayacağız. En son kadın, hakikat ile buluşana ve özgür olana dek bu eril akıl ve onun değirmenine su taşıyanlarla mücadele etmeye devam edeceğiz.
Çalışma arkadaşımız sadece S.E isimli fail tarafından cinsel saldırıya uğramadı. Her gün duyup sessiz kaldığımız, bakıp görmediğimiz, görüp bir şey yapmadığımız, yapsak da daha fazlasına ihtiyaç olduğunu idrak etmemizin de kurbanıdır. Failin ilgili cezayı alması için yaşanan saldırının sonuna kadar takipçisi olacağız. Arkadaşımızı o mahkeme salonuna hiçbir zaman yalnız yollamayacağız."
Açıklamanın ardından hastane yönetiminde yer alan bazı doktorların fail Semih Erduhan'ı savunmaya çalışmasına alanda bulunan sağlık çalışanları tepki gösterdi.