Haber: Fatoş Erdoğan


Çağdaş Hukuçular Derneği (ÇHD) ve  Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) bileşeni olduğu uluslararası hukuk kurumları birlikte, ÖHD İstanbul Şubesi'nde ÇHD dosyasındaki hukuksuz hüküm hakkındaki değerlendirmelerini sunduğu bir basın toplantısı düzenledi. ÖHD’li avukat Gülhan Kaya’nın duruşmasına çağrı yaptı.

photo1699360820 (1)


Tutuklu Avukatlara Özgürlük pankartının açıldığı basın toplantısında konuşan ÇHD İstanbul Şube Başkanı Çiğdem Akbulut, Uluslararası hukuk kurumunun 21 baro, insan hakları ve hukuk örgütünden çok sayıda avukatın ÇHD üyesi tutsaklar ile ÖHD üyesi Gülhan Kaya için bir dizi ziyaretler gerçekleştirmek ve duruşmaya katılmak için İstanbul’a geldiğini belirtti. Heyetin Tekirdağ, Edirne ve Marmara (Silivri) Cezaevlerine ziyaretler gerçekleştireceğini söyleyen Akbulut,  Gülhan Kaya’nın 9 Kasım’da görüşülecek duruşması için katılım sağlayacaklarının bilgisini verdi. 

YARGILANMAK İSTENEN MESLEĞİMİZ 

Akbulut, “Yargılanmak istenen, mesleğimiz ve avukatlık pratiğimiz. Gülhan Kaya 6 aydır tutuklu. Mesleki faaliyetlerine dair son yıllarda itirafçı tanık beyanlarıyla, aslında biliyoruz ki mesleki faaliyetleri nedeniyle 6 aydır tutuklu. Bütün meslektaşlarımızı Perşembe günü Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’nde Gülhan Kaya’nın duruşmasına bekliyoruz” çağrısında bulundu.
Akbulut, Tekrar tekrar söylüyoruz, vazgeçmeyeceğiz. Öğrenciler, kadınlar, ezilenler, ayrımcılığa uğrayanlar, iktidarın hangi tarihte olursa olsun ezmeye çalıştığı kesimlerle birlikte mücadele etmeye çalıştığımız için bugün tutsak ediliyoruz. Gülhan da tutsak. Umuyoruz ki Perşembe günü Gülhan’ı alacağız” vurgusunu yaptı.

Çiğdem Akbulut, heyetin tutsak avukatlarının durumu için Adalet Bakanlığı ve İstanbul Barosu ile görüşmek istediğini ancak başvurularına dönüş yapılmadığının bilgisini verdi.

İTİRAFÇI TANIK BEYANLARIYLA TUTUKLU MESLEKTAŞIMIZ


Gülhan’ın avukatı Akçay Taşçı da, müvekkilinin çok uzun yıllardır doğrudan kendisinin de yargılandığı suç tipi ve yargılamaların ne kadar kötü yürütüldüğüne tanık olduğunu ifade etti. Akçay, “Gülhan yine kumpas ve itirafçı davalarla mücadele etti. Göstermiş olduğu başarı nedeniyle tutuklu. Türkiye’de muhaliflerin, sosyalistlerin, iktidarın yanında olmayanların yanında olduğuna dair gösterdiği bir mücadeledir. Ve bu mücadeleyi daha fazla vermek için tutukludur. Gülhan’ın bırakın tutuklamayı, hakkında herhangi bir soruşturma yürütülmesini gerektirecek bir dosya bile yoktur. İfadelerine başvurulacak insanların bizzat avukatlığını yapmıştır Gülhan. Faaliyetleri nedeniyle herhangi bir soruşturmaya dahil edilmesi bile bir insan hakları ihlalidir. Perşembe günü hepimizin mücadelesiyle serbest bırakılacaktır. Herkesi duruşmaya davet ediyoruz” sözleriyle meslektaşlarını dayanışmaya çağırdı.

KABUL ETMİYORUZ 

Son olarak konuşma yapan ÖHD İstanbul Şube Eşbaşkanı İshak Demirel, “2011 yılından itibaren avukatlar üzerinde kurulmaya çalışılan baskı politikaları giderek artıyor. Bu kapsamda gözaltılar, tutuklamalar artık rutin hale gelen bir durum oldu. Biz bunun alışılagelmiş bir durum haline gelmesini kabul etmiyoruz” vurgusuyla tüm meslektaşlarını Gülhan ile dayanışmaya çağırdı.

Uluslararası Hukuk örgütlerinin ortak basın metnini Paris Barosu'ndan bir avukat okudu.
 21 baronun ortak hazırladıği Metinde, “Türkiye'deki avukatların taciz, keyfi gözaltı, adil olmayan yargılama, işkence ve kötü muamele ile karşı karşıya kalmaya devam etmesinden ötürü üzüntü duyuyoruz. Türkiye'de avukatlar sadece hukuki çalışmaları nedeniyle gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Bu hukuki çalışmaların kapsamına temsil ettikleri müvekkiller ve üyesi oldukları meslek kuruluşları da dahildir. Cezaevinde ziyaret ettiğimiz avukatların çoğu ÇHD üyesi ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatıdır. Bu avukatlar uzun yıllardır ceza ve insan hakları hukuku alanında çalışmakta olup, Türkiye hükümetinin, avukatları Türkiye halklarının temel insan haklarını savundukları için sistematik olarak hedef aldığını kanıtlamaktadırlar” denildi.

Tutsaklar tecrit altında tutuluyor!

Metnin devamında şunlar kaydedildi: “Dahası, bu avukatlar kendilerini tutuklu bulduklarında adil yargılanma haklarından da yoksun bırakılıyorlar. Birçoğu adil olmayan yargılamalar ve etkili olmayan hukuki mekanizmaların akabinde 2017-18’den bu yana tutuklu bulunuyorlar. Ayrıca, (tutuklu avukatlarla ilgili olarak) Birleşmiş Milletler Mahkumlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Asgari Standartlar da dahil olmak üzere, cezaevleri için uluslararası kabul görmüş standartları ihlal eden tutukluluk koşullarından da ciddi endişe duyuyoruz. Tutuklulukları keyfi şekilde sürmekte ve çok yetersiz gerekçeler yahut açıklamalar ile uzatılmaktadır. Aile üyeleriyle görüşmeleri kısıtlanmakta ve genellikle sadece iki ya da üç tutuklu ile iletişim kurabilecekleri tecrit edici koşullarda tutulmaktadırlar. Avukatların şartlı tahliyelerini engellemek için disiplin tedbirleri uygulanmaktadır. 

Türkiye sindirme politikalarına son vermeli

Keyfi gözaltılardan adil olmayan yargılamalara ve işkenceye kadar avukatlara yönelik kötü muamele, Türkiye'nin uluslararası topluma karşı yasal yükümlülüklerinin açık bir ihlalidir. Türkiye hükümetinin sindirme taktikleri, hukukun üstünlüğü ve Türkiye vatandaşlarının adalete erişimi üzerinde engelleyici bir etkiye sahiptir. Bu durum, ceza hukuku ve insan hakları savunuculuğu alanında çalışan avukatlar için korku ve güvensizlik ortamını beslemektedir. Türkiye hükümetinden, avukatları hedef alan tüm sindirme ve taciz eylemlerini durdurmasını ve BM Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler de dahil olmak üzere uluslararası hukuka uygun olarak avukatlık mesleğinin bağımsızlığına saygı göstermesini talep ediyoruz. Türkiye’deki avukatların durumunu izlemeye ve Türkiye hükümetinin uluslararası insan hakları standartlarına uymasını sağlamak için çalışmaya devam edeceğiz.”



Ayrıca, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı ve Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi/yöneticisi avukatlara verilen ceza hükmünün yıldönümünde, 7 Kasım Salı günü, “Tutsak Avukatlara Özgürlük” talebiyle tüm ÇHD şubeleri eş zamanlı olarak eylemler gerçekleştirildi.

Ortak basın metni şöyle:

"11 Kasım 2022 tarihinde derneğimiz üyesi ve meslektaşımız 19 avukat hakkında toplamda 150 yılı aşan hapis cezaları ile mahkumiyet kararı verilen yargılamanın birinci yılını dolduruyoruz. 2013 yılından itibaren hukuk tarihi açısından her aşaması ayrı bir faciaya sebep olan bu yargılama nedeniyle bugün 3 meslektaşımız, derneğimiz genel başkanı Selçuk Kozğaçalı, üyelerimiz Oya Aslan ve Barkın Timtik halen tutuklu olarak yargılanmaktadır. Şu an fiziki özgürlüğüne sahip olan meslektaşlarımız ise her an bir hapishane tehdidi ile karşı karşıyalar.
Yüzlerce klasörden oluşan dava dosyasında gerek ülkemizdeki hukuk mevzuatı gerekse de uluslar arası mevzuat açısından doğmuş hak ihlallerini, hukuka aykırılıkları ve hatta yargı – kolluk eliyle işlenen suçları özetlemeye çalışsak bu metnin de bir klasörü doldurması gerekirdi. Cemaatçi polisler tarafından üretilen, sahteliği bizzat soruşturma evrakıyla ve dosyaya alınan raporlarla ortaya konan meşhur “örgütsel” dijital delillerden söz etmemiz ve cemaat sonrası kolluk ile yargının bu cemaat imalatlarını nasıl hevesle sahiplendiklerini anlatmamız gerekirdi. Kaldı ki mahkemede anlattık. 14 yaşından beri MİT tarafından kullanılan uyuşturucu müptelası şizofren hastalarından, 17 yaşındaki Oya Aslan’ın hapishanede avukatı olduğunu iddia edenine kadar bir dramın değil ancak bir komedinin oyuncusu olabilecek tanık profillerinden bahsetmemiz gerekirdi. Her aşamada kanuni haklarımızı kullanırken anlattık. Davanın yürüdüğü iddianame mahkumiyet mütalaasına dönüşürken, iddianame savcısının firari bir örgüt üyesi olduğundan, dava dosyasında tek bir tanığın dahi duruşma salonunda dinlenememesinden, mesleki faaliyetlerimizin ve büromuzdaki dava dosyalarının suç delili ilanından… Bahseder ve sayfalar dolusu söz ile meslektaşlarımıza ve halkımıza derdimizi anlatmak isterdik. Ne var ki, bunlardan bahsetmek gerçeğin üstünü kağıt israfından ibaret dava dosyası ile örtmekten fazlası olmazdı.

Gerçek, ilk günden bu güne kadar siyasi iradenin ÇHD’yi ve mesleğimizi hukuki olarak değil, tam da siyasetin içinden hedef aldığıdır. İlk gün, basılan bürolarda 13 kapı bulunduğu açık yalanını, hem  de İstanbul Adliyesinde bir başsavcı vekiline söyletenler, derneğimizi ve meslektaşlarımızı fiili olarak çalışamaz hale getirmek istedi. Savunduğumuz müvekkillerimizin listesini suç delili gibi dosyalarımıza koyanlar, esasen ülkedeki her bir muhalifi, sosyalisti, emekçiyi savunmasız bırakmak istedi. Genel başkanımız ve üyelerimize onlarca polisle işkence yaptıranlar, esasen işkenceye karşı verdiğimiz mücadeleyi bitirmek istedi. ÇHD’nin ve meslektaşlarımızın mücadelesini bitirmek, siyasal iktidarın irade beyanıydı ve bu beyan dönemin başbakanından sabık içişleri bakanına her bir politik aktörün bizzat dilinden duyuldu, şahidiz.
 Bugün, yargılandığımız ve mahkum edildiğimiz, hapishanede dost ve meslektaşlarımıza yıllardır hasret duyduğumuz son 10 yılımıza bakıldığında, bizim de irade beyanımız kısa ve nettir: ÇHD susmadı ve susmayacak. Tüm demagoji ve yalan furyasına karşılık, davamız yurt dışından yüzlerce meslektaşımız tarafından her duruşmada onca yol aşılarak fiziki olarak sahiplenildi. Dosyamıza 5 binden fazla meslektaşımız yetki belgesi ile bizzat savunman olarak katılım gösterdi. Onlarca baro davamızdaki hukuksuzluklara şahitlik etti, yanımızda durdu. Baro başkanları savunmanlığımızı üstlendi. Ve bu dava sürerken, üyelerimiz tutsakken, üyemiz ve mücadele arkadaşımız Ebru Timtik adil yargılanma hakkı için hayatını feda ederken, söylemekten gurur duyuyoruz ki mücadelemizden bir milim dahi sapmadık. Bugün katledilen işçiler, sefalete mahkum edilen öğrenciler, işkence gören muhalifler, hapishane ile susturulmaya çalışılan sosyalistler yanlarında Çağdaş Hukukçular Derneğini bulmaya devam ediyoruz. Genç meslektaşlarımız derneğimizi ve mücadelemizi büyütüyor. İşte bizim de gerçeğimiz ve irademiz budur.
Bugün hala Selçuk Kozağaçlı, Oya Aslan ve Barkın Timtik’in fiziki özgürlüklerinin ellerinden alınışının öfkesi bizim üzerimizdedir. Evet, ÇHD davası mahkumiyet kararlarıyla sona ermiş ve derece mahkemeleri, Yargıtay savcılığı cemaat artığı hukuksuz delillere, sahte belgelere göz yummakta, meslektaşlarımızı hapis tehdidi altında tutmaya devam etmektedir. Çürük doğan, her celsesinde, her bir usul işleminde daha da hükümsüz kalan bu dava dosyası, bu hukuksuzluk silsilesi halen zor yoluyla bizi kapatabilmekte, mesleğimizi yapmamızı engelleyebilmektedir. Ama şahidiyiz ki, bu dava asla bize boyun eğdirmeyi başaramamıştır. Bugün de hak ihlallerinin sahnelendiği her bir adliyede, karakolda, işkence merkezinde, madende, göçükte, deprem enkazında ÇHD vardı, varız ve var olmaya devam edeceğiz. Halkın, devrimciler, muhaliflerin savunmanlığını üstlendik, üstleniyor ve devam edeceğiz. Ne bize ne de halka yönelen hiçbir saldırıya karşı susmadık, susmuyoruz ve susmamaya devam edeceğiz.
11 Kasım 2022 günü verilen mahkumiyet kararlarının altında imzası olan kolluk ve yargı mensupları ile kararın asıl sahipleri olan iktidar sahiplerinin yargısı asla tarihin yargısına galebe çalamaz. Tarih bilincimiz ile çok iyi bilmekteyiz ki, faşizm tarafından hazırlanan sahte deliller, yalanlar ve iftiralar ile verilen yargı kararları, hükümler ve infazlar her zaman tarihin mahkemesinde tarihin çöplüğüne gitmiştir. Bugün böyle olmasa da, ÇHD davasında da böyle olacaktır. Halkın ve meslektaşlarımız gözünde çoktan beraat ile neticelenmiş bu dava, önceki örnekleri gibi muhakkak tarihin çöplüğünde ve hukuk birikiminin utanç sayfalarında kendisine yer bulacaktır. Meslektaşımız, mesleğimiz ve mücadelemiz ise her zaman gururla sahiplendiğimiz aklığıyla tarihe nakşedilecektir.
İrademiz nettir ve baskı, zor, tutuklama ve hapis ile değiştirilemeyecektir. İktidar bize “Vazgeçin, reddedin, boyun eğin ve makbul avukatlar olun” diyorsa, cevabımız da Mayakovski gibidir: “Yok canım, ben yine bildiğimi okuyacağım / Mısralardan savaşçı sloganlar yapacağım.”

Bildiğimizi okumaya, halkın ve haklının yanında durmaya, savunmaya devam edeceğiz. Mesleğimizi sınıfımız safında yapmaya devam edeceğiz. Tutsak arkadaşlarımızın özgürlüklerini alana ve hukuksuz mahkeme kararlarının her birini ortadan kaldırana kadar durmayacağız.
Sahte ve hukuka aykırı delillerle verilen kararlar bozulmalıdır. Tüm arkadaşlarımız tahliye edilerek fiziki özgürlükleri iade edilmelidir. Avukatlık mesleği ve savunma makamı üzerindeki baskılara son verilmelidir."