Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan 24 Kasım’da Türkiye’deydi. Bu ziyaret sonrası iki ülke arasında yıllardır devam eden gergin ilişkilerde kalkınmayı vadeden yeni bir dönemin hazırlığı ifadeleri kullanıldı ve iş birliği ve ortak çalışma için yeni ufukların oluştuğuna vurgu yapıldı. Peki Türkiye ile BAE arasındaki gerginliklerin sebepleri neydi ve şimdi ne değişti?

BAE VE TÜRKİYE HEP KARŞI CEPHELERDE

Türkiye ile BAE birçok konuda karşı cephelerde yer aldı. Bunlardan ilki BAE’nin Mısır'da darbe ile yönetimi ele alan Sisi'ye arka çıkarken, Türkiye’nin ateşli şekilde devrilen Mursi yönetimini desteklemiş olmasıdır. Abu Dabi, Doğu Akdeniz'de Kıbrıs ve Yunanistan'ın yaptığı askeri tatbikatlara da katılarak da Türkiye’nin karşısında yer aldı. İki ülke, Libya'da çıkan iç savaşta farklı noktalarda durdu. Bu farklılık Suriye, Yemen ve Somali'de de aynı şekilde devam etti. BAE ile birlikte 3 Arap ülkesi Katar'a ambargo kararı alırken bu kez Türkiye farklı cephe yer aldı ve Katar’a destek verdi. BAE'nin İsrail ile başlattığı normalleşme süreci de Ankara tarafından tepkiyle karşılandı. BAE ile İsrail arasında diplomatik ilişkiler ivme kazanırken, Türkiye, BAE'yi 'Filistin davasını' satmakla suçladı.

İç politikada da BAE’nin sicili çok temiz değil. Türkiye’de özellikle 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrası BAE'ye yönelik ağır suçlamalar yapıldı. Türkiye 2020'de Prens Nahyan'ın önde gelen danışmanlarından Muhammed Dahlan için kırmızı bülten talebinde bulundu. Dahlan'a '15 Temmuz darbe girişimini finanse etmek, anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etmek' suçlamaları yöneltildi. İki ülke arasındaki son olay ise Türkiye'de organize suç örgütü lideri olmak suçundan aranan Sedat Peker'in bu ülkede bulunması oldu.

ŞİMDİ NE DEĞİŞTİ?

2011 yılında başlayan Arap Baharının bölge ülkeleri arasında yeni cepheleşmeleri tetiklemesiyle Türkiye ve BAE’nin payına düşen de karşı cephelerde yer almak olmuştu. Bugün iki ülkenin gerginliği düşürme niyetleri ağırlıklı olarak, Değişen bölgesel ve küresel koşullar ve askeri-politik kapasitesini aşan girişimler, BAE'yi dış politikasını yeniden gözden geçirmeye, Türkiye’yi ise bölgedeki yeni şartlara bağlı olarak dış politikasını şekillendirme isteği çerçevesinde yorumlanabilir. Peki bu çerçevede Arap Baharı rüzgarının artık tamamen söndüğünü söylemek mümkün mü? Bazı uzmanlara göre, Arap Baharında da yoğun bir şekilde görülen din merkezli toplumsal hareketlerin yerine bugün daha çok yerel ulusal merkezli bir milliyetçiliğin ortaya çıkmaktadır.

ABD'nin Afganistan’dan çekilerek bölgeyle ilişkisini azalttığı bir konjonktürde BAE yönetimi, diğer bölgesel ve küresel aktörlerle işbirliği olanaklarını artırmayı tercih ediyor gibi görünüyor. Bu bağlamda Rusya, Çin gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirmiş, Türkiye ile gerginleşen ilişkilerini yeniden gözden geçirme ihtiyacı hissetmiştir.

BAE'yi Türkiye ile ilişkilerini gözden geçirmeye iten kaygı, bölgesel siyasetteki agresif duruşu sebebiyle dışlanma ihtimalidir. Özellikle Suudi Arabistan ile ilişkilerinin parlak geçmediği şu dönemde, Suudi Arabistan’ın İran, Katar ve Türkiye ile ilişkilerini geliştirme ve normalleştirme eğilimi, BAE'nin dışlanma konusundaki endişelerini haklı çıkarmaktadır. Diğer taraftan Umman ve Kuveyt ile ikili ilişkilerde sorun yaşayan BAE, ABD baskısıyla Katar’a yönelik ablukayı da kaldırmak zorunda kalmıştır.

Bu bağlamda BAE’nin Asya’dan Ortadoğu’ya bölge ile bağlantı kurmanın ve işbirliğinin hedeflendiği bir yaklaşımı benimsediği söylenebilir. Hatta bazı uzmanlara göre BAE çatışma yerine diplomasinin öncelikli olduğu ve sıfır sorun hedefli bir dış politikaya geçti. Hedefinde ise bölgesel istikrarı korumak var.

EKONOMİ BU KAPIYI AÇAR MI?

İstikrar beklentisi ile hareket eden BAE için Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek çok da basit olmayacak gibi görünüyor. Zira Türkiye ve BAE, Suriye, Libya, Mısır, Akdeniz'deki enerji mücadelesi, BAE'nin terörist saydığı Müslüman Kardeşler'e destek gibi alanlarda hala karşı cephede yer alıyor. Ve bu konulardan hiçbirinin kısa süre içinde aralarında tatlıya bağlanacağına dair emare yok. Tek işbirliği alanı ise ekonomi gibi görünüyor. Peki ekonomi bu kapıyı açar mı?

İki ülke arasında dış ticareti çeşitlendirme ve ticaret hacmini artırmaya yönelik bir çalışma planı üzerinde mutabakat sağlandı. BAE’nin diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de petrole dayalı olmayan bir ekonomi tesis etme adımlarından söz edilmekte.

Ayrıca, Türkiye’deki kur krizi ve ekonomik durumun kötüleşmesi gibi sebepler BAE’nin sahip olduğu ekonomik güç ile Türk piyasasına girmesini kolaylaştırıyor. Bu açıdan ekonomik işbirliği BAE kadar, Türk lirasının değer kaybı nedeniyle yüzde 30 ucuzlayan Türkiye’nin ekonomik varlıklarının kontrolü açısından da oldukça önemli. İki ülke arasında imzalanan anlaşmalara göre, BAE ilk aşamada Türkiye’ye 10 milyar dolar aktaracak. Ancak Türkiye’nin ekonomik temeldeki bu “kurtuluş savaşına” katkısı ne kadar olabilir?