Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM PARTİ) Tarım Komisyonu Eş Sözcüleri Melis Tantan ile İbrahim Akın, Ekmek ve Adalet Buluşmaları kapsamında 7-8 Eylül tarihlerinde Wan'da gerçekleşen ''Tarımda ve Gıdada Geleceği Kurma'' Sempozyumu'nun sonuç bildirgesini parti genel merkezinde açıkladı. 

Toplantıda ilk olarak konuşan Melis Tantan, sempozyumda yerel yönetime dayanan ve toplum ihtiyaçlarıyla sınırlı olan ekonomileri esas alan yeni bir tarım politikasının nasıl mümkün olduğuna yönelik tartışmaların yürütüldüğünü söyledi. 

‘ENDİSTRÜYEL TARIM BUGÜNÜ KARŞILAYAMIYOR’

DEM Parti olarak tarım ve gıdada eskiden kopuşun ve yeniden kuruluşun zaruri olduğu iddiasında olduklarını ifade eden Tantan, "Bu zaruriyeti ilan ediyoruz ve bu konuda sorumluluk alıyoruz. Bu süreci başlatmak için kollarımızı sıvıyoruz. Geldiğimiz noktada kapitalizm çoklu krizleri tarımda ve gıdada yeniden yaratıyor. Bunun nedenleri iklim değişikliği, pandemiler, savaşlar ve sermayenin piyasalaşmanın üretim bütünlüğü üzerindeki etkisi, ithalatçı tarım politikalarının yaygınlaşmasıdır. Endüstriyel tarımın bugünümüzü karşılayamadığı, yarını kuramadığı, dünyayı, toprakları ve bütün ekolojik düzeni bir yıkıma ve krize doğru sürüklediği gerçekliği karşımızda duruyor” dedi.

AKP'NİN SON 20 YILDAKİ ROLÜ 

AKP’nin de son 20 yıldaki rolüne dikkati çeken Tantan, “80’lerden sonra uygulanan noeliberal politikaların getirisiyle tarımda borçlanmanın artışı, çiftçinin ne ekip biçeceğini bilemez hale gelmesi ve tarımdan uzaklaşmasına neden oldu. Tarım kurumlarının kendilerini tasfiye etmesi ve tarım alanlarımızın yok edilmesi bizleri buraya getirdi. Küçük ölçekli çiftçiler ile topraksız yoksul köylüler, piyasa ve tarım tekelleri karşısında örgütsüz bir hal almış durumdalar. Kürdistan coğrafyası açısından da durum daha da vahimdir. Çünkü 80’li yıllarda itibaren Kürt coğrafyası üzerinde insansızlaştırma politikası, yayla ve mera yasakları uygulandı.  Bunlar, Kürtlerin, Türk coğrafyasındaki mevsimlik tarım işçisi, inşaat ve hizmet sektörlerinde ucuz işçi olarak kullanılması, mayınlı araziler, köy yakmalarla yaşam alanlarının yok edilmesi, ormansızlaştırma ve güvenlik barajları, madencilik projelerinin artırılması ve Kürtleri tarım ekonomisinin dışına atmak yönünde yürütülmüş politikaların devamlılığı niteliğindedir. Burada aslında mülksüzleştirilen bir halktan bahsediyoruz” diye belirtti. 

KOPERATİFÇİLİK VURGUSU 

Ardından söz alan İbrahim Akın ise, sempozyumda çiftçi ve üreticinin üretimden kopartan anlayışa karşı kooperatifçiliği örgütleme formülü olarak önerdiklerini belirtti. Çiftçilerin eğitimi için belediyelerimiz bünyesinde bir kurumsal yapı oluşturulması fikri ön plana çıktı. Bu eğitim çerçevesinde planlı ve sağlıklı üretimin yapılmasının söz konusu olacağı kaydedildi. Çiftçiler borçlandırılıp bir sonraki yıla daha borçlu giriyor ve bu nedenle üretim yapamaz hale geliyor. Çiftçilerin üretimlerini sağlıklı yapabilmeleri için destek ilişkilerin kurulmasının önemine vurgu yapıldı. Yine güvenlikçi politikaların yarattığı maden, ekolojik tahribatlarla dengenin bozulmasına neden oluyor. Elektrik ve su gibi bütün girdilerin problemli hale getirilmesine bağlı olarak ortak iradenin yaratılmasını ve özellikle DEDAŞ gibi bölgede devlet eliyle tekelleştirilen bir yapı karşısında seçenekler masaya yatırıldı” ifadelerini kullandı. 

TOHUM KÜTÜPHANESİ ÖNERİSİ 

Sempozyumda Türkiye’deki tarımcılığın tarihsel birikiminin sağlanacağı tohum kütüphanesinin de önerildiğini kaydeden Akın, “Yine köylülerimizin tarihten gelen bilgilerine bağlı olarak bilge köylülük anlayışının geliştirilmesi tartışıldı. Organik ve güvenli gıdaların sağlanması için ciddi bir faaliyet yürütülmesi ve bilge köylü üretim ilişkilerinin geliştirilmesi açısından önemsendi. Kooperatifçilik yapılamazsa tarım önümüzdeki dönemde tamamen sermayenin tekeline girecek. Buğday, arpa, fındık çay, narenciye, domates ve biber gibi ürünlerde fiyatlar belirlenirken yaşanan sıkıntılar için sağlıklı ve planlı politika üretilmezse mevcut sorunların çözülemeyeceği açıktır. DEM Parti olarak bu sempozyumdan çıkan sonuçlarla Türkiye’nin dört bir tarafında örgütlemekte kararlıyız. Emekçilerle, güvencesiz çalışanlarla birlikte olmak bizim temel siyasal hedefimizdir” diye konuştu.