Sosyal medya, eylemleri yönlendirme konusunda oldukça etkili kabul, fakat medya okuryazarı bir birey eleştirel bakış açısını sosyal medya kullanımı süresince de aktif tutabildiği ölçüde eylemlerinde özgürdür.
, çevrimiçi oyun oynarken veya sosyal medyayı kullanırken uyuşturucu bağımlılarının sergilediği davranışlara benzer davranışları gösterdiklerini ortaya koyuyor. Aynı zamanda telefon, e-posta ve sosyal medya aracılığıyla iletişim kuran insanlar yüz yüze iletişim kuranlara göre çok daha yüksek depresyon riskiyle karşı karşıya. İşte tüm bu araştırmaların sonuçları günümüzde birçok insanın bu risklerden kendini koruması adına belli zamanlarda dijital arınma yoluna gittiklerini gösteriyor. Biliyorsunuz ben de bir süredir sosyal medyadan uzak bir tür arınma diyebileceğimiz dönem yaşıyorum. Bir eylemin alışkanlığa dönüşmesi 21 günü buluyor, ben de bu kadar yoğun sosyal medya kullanımına karşın “Acaba 21 günü zorlayabilir miyim?” diye merak ederken 3 hafta deyim yerindeyse su gibi aktı geçti. Bu aslında bir tür bulunduğun reel anı maksimum düzeyde faydalı hale getirebilmek için uyguladığım bir testti kendime. Nihayetinde günümüzde hemen hemen tüm eylemlerimiz, sonuç olarak diğerlerinin ana sayfalarında bir gönderiye veya hikâyeye dönüşüyor. Diğer yandan da aslında içinde bulunduğumuz bu dünya dijital boyutun gerçekliğine de dönüşmüş durumda. Tam da bu noktada Jean Baudrillard’ın simülasyon kavramını anmadan geçemem. Baudrillard’ın Simülakrlar ve Simülasyon kitabı bu konuda detaylıca bilgiler veriyor bize ama ben özetle şöyle bahsedeyim. Simülakra (çoğul) ve simülakrum (tekil) ile kastedilen şey, herhangi bir orijinalin kopyası bir anlamda kopyanın gerçekliğin yerini alması. Baudrillard bunu kitabında şöyle tanımlıyor: “Bir araç, bir makine, bir sistem, bir olguya özgü işleyiş biçiminin incelenme, gösterilme ya da açıklanma amacıyla bir maket ya da bilgisayar programı aracılığıyla yapay bir şekilde yeniden üretilmesi” (Baudrillard, 1998: 3). İşte sosyal medyada bizim şu an günlük yaşantımızın aslında bir kopyası olarak kendini dijital süreçte yeniden var etmeye programlı şekilde işliyor. Yeniden var etmek istediğimiz şeyler ise elbette insan psikoloji gereği genelde güzel anlar oluyor ve sosyal medya en neşeli en hoş saatlerimizin sergilenmesiyle kendisini var ediyor. Bu yargım daha çok instagram için geçerli. Yani görselin ön planda tutulduğu bu ve benzeri uygulamalar için. Diğer taraftan hemen hepimiz işlerimizi sosyal medyaya entegre etmiş, reklam kaygımızı geleneksel medyadan koparmış şekilde çağın şartlarına uyum sağlıyoruz. Çünkü günümüzde haber alma araçlarımız da gelenekselden kopuşun etkisiyle tamamen değişmiş durumda. Bir erk kontrolünde olan ve özgür yayıncılık yapamadığı yurttaşlar tarafından alenen bilinen geleneksel medyanın çırpınışlarına karşın, düşünce ve ifade özgürlüğünün çeşitli şekillerde kendisini var etmeye çalıştığı ve her kesimin sesi olabilen sosyal medya platformları elbette ki bu sürecin kazananı konumunda. Zaten benim de bu süreçte en çok eksikliğini, sıkıntısını çektiğim konu geleneksel medya kıskacına takılmak oldu. Genel çerçevede ilk yazıda belirttiğim ve kendime sorduğum şu sorulara süreç sonunda net cevaplar verebildim: Eylemlerime karar verme sürecinde ne kadar özgürüm? Sosyal medya, eylemleri yönlendirme konusunda oldukça etkili kabul, fakat medya okuryazarı bir birey eleştirel bakış açısını sosyal medya kullanımı süresince de aktif tutabildiği ölçüde eylemlerinde özgürdür. Verimlilik konusundaki performansımda gözlemlenebilir artış yaşayacak mıyım? Kesinlikle çalışma ve üretme performansımda etkili bir artış oldu diyebilirim. Bu süre zarfında kimin ne paylaştığına ve anlık ne olduğuna yönelik içeriklerden ve bildirimlerden uzak kalmak bir işe odaklanmışken bölünmeme konusunda oldukça etkili bir deneyim oldu. Odaklanma konusunda daha berrak bir zihinle buluşacak mıyım? Enformasyon akışının duraksız olduğu sosyal medya mecralarında vakit geçirdikçe zihin artık ciddi anlamda bir çöplüğe, yorgun bir alana dönüşüyor ve yeni bilgileri edinip saklamada zaman zaman ciddi sıkıntılar yaşayabiliyor. Bu 21 günlük arınma süreci daha taze bir zihin için güzel bir adımdı elbette ama dijital dünya artık sadece sosyal medyadan da ibaret değil. İşlerimizi yürütmek için kullandığımız mailler veya ortak sistemler de aslında bu dünyanın parçası. Tamamen uzak kalmak ve tamamen zihni arındırmak mümkün olmasa da yine de büyük oranda memnun edici bir sonuç aldım diyebilirim. Haberlere uygulamalar vasıtasıyla anlık akışta ulaşmamam, gündemin stresi ve yorgunluğunu azaltacak mı? Evet kesinlikle azalttı. Bu süreçte İzmir depremi, Berak Albayrak’ın istifası gibi gündemin oldukça önemli konuları yine merceğimdeydi. Malumunuz Türkiye gündemi sürekli hareketli. Fakat karma bir akışta sayısız haber başlığının arasında bulup ulaştığım haberlerden ziyade direkt kaynağına gidip bireysel olarak ulaştığım başlıklar olması bakımından daha sade ve net bir habere erişme süreci oldu. Diğer anlamda ciddi bir enformasyon çöplüğünden çıkmış oldum. İnsanlarla bir post-story vb. paylaşımı yapmadan yani aslında her an anlık iletişim kurmadığımda nasıl hissedeceğim? Bu iletişim biçiminden sıyrılınca aslında daha sağlıklı iletişim yollarının kapılarını aralayabilecek miyim? (Görüşme davetlerinin sıklaştırılması gibi…) Özellikle instagram hesabımı dondurduğum ilk hafta bunu fark edip arayanların telefonlarına açıklama yapmakla geçti desem yeri. Diğer yandan fark etse de bireysel olarak aramayıp üçüncü kişilere soranların varlığından da haberdar oldum. Nihayetinde evet çoğunluğun sadece instagram iletişiminde kaldığı bir kitle ile yaşıyoruz bu süreci. Zaten görüşüp sıcak iletişim kurduğum kişilerle hali hazırda yine görüşüp iletişimimi sürdürmeye devam ettim. Fakat dijital dünya ciddi anlamda bir bağlantı dünyası. Bir şeyleri sergileyerek (işinizi, ürününüzü, kendinizi vb, eylemlerinizi) insanlarla temasta kalabildiğiniz bir alan. Bunu gerçek hayatta yaparak yüzlerce, binlerce belki de milyonlarda insana ulaşmanızın imkânı yok. Bu mecraların temel motivasyonu da bu zaten. Nihayetinde dijital iletişimim evet çok fazla zamanımı alıyor ve bir post üzerinden yapılan kısa yazışmalara oldukça vakit harcıyormuşum. Bu süreçte harcadığım zamanı işlerime, günlük yaşantımdaki eylemlere yönlendirerek daha verimli bir süreç yaşadım. Duygusal veya iletişimsel herhangi bir eksikliğini de hissetmedim. Haz ilkesinin (hedonizm) en yoğun şekilde eşlik ettiği görünür olma eylemleri ortadan kalkınca nasıl bir psikolojik süreç deneyimleyeceğim? İlk birkaç gün otomatikleşen parmak alışkanlıkları dışında bu konuda bir yoksunluk sendromuna girmedim. Sadece telefonu elime alır almaz sosyal medya hesaplarını açıp akışlara baktığım o kaydırma hareketi çok sıklıkla oldu fakat ortada bir araç olmadığında telefonu saniyeler içinde kapatıp içinde bulunduğum anı sürdürmeye devam ettim. Açıkçası başta zor geleceğini düşündüğüm bu anlar keyfe dönüştü bile diyebilirim ve kısa sürede bu otomatikleşen ve motor hareketlere dönüşen eylemlerden de kurtuldum. Haz ilkesi fazla teşhir olmakla kendisini var ederken reel hayata odaklanıp daha çok üretebilme ve daha fazla kaliteli zaman yaratabilmenin verdiği hisle, bir gönderi paylaşımına gelen beğeni kadar süren hazdan oldukça uzun ve gerçek deneyimleri var etme şansı mümkün oldu. Mesela:
- Yeni insanlara, yeni kitaplara ve yeni birçok şeye ulaştım ve vakit ayırdım.
- Günde 2-3 kez şarj ettiğim telefonumu tek şarjla kullanabildim.
- Spor yaparken gökyüzüne daha fazla baktım, aynı parkurda yürüdüğüm elinde telefonlarla spor yapan insanları bolca gözlemledim, nihayetinde ben de bunu sıklıkla yapıyordum.
- Etrafı, doğayı, hayvanları, insanları daha fazla gözlemledim, insanlarla daha fazla etkileşim içinde oldum, hayat kalitem arttı.
- Zihinsel olarak daha az yorulduğumu hissettim. Taze bir zihinle günü bitirmek paha biçilemez.
- Sürekli sosyal medyada gördüğü ve zaten etkileşimde olduğu için bir alo demeyen kişilerden telefon aldım, bizzat konuşarak, buluşarak sıcak iletişim sağlama şansını bu süreç artırdı.
Bu maddeleri belki sınırsız şekilde çoğaltabilirim. Ama özetle söylemek istediğim şu: Günümüz dijital dünyasında tamamen çevrimdışı kalmak imkansız, özellikle de bir basın emekçisi olarak bağımsız ve özgür haber kaynaklarına ulaşma aşamasında. Fakat insan zihninin de belli bir noktada kendini resetlemeye ihtiyacı var. Belli aralıklarla yapılan benzer dijital arınmalar-uzaklaşmalar- mutlaka yaşam kalitenizde faydalı etkiler yaratacak. Peki hesapları açtığımda yine paylaşımlarım eskisi kadar yoğun olacak mı? 15 Kasım Pazar itibariyle süreci tamamladım. Yani tam olarak 21 gün doldu. Kendimi gözlemlediğim kadarıyla bu süreci çok rahat iki aya da uzatabilirim. Fakat şunu da görmek istiyorum. Hedeflediğim 21 günü tamamlayıp hesaplarımı açtığımda, özellikle instagram hesabımı, kullanım-paylaşım- yoğunluğum eskisi kadar olacak mı? Buna şimdilik öyle olmamasını umduğumu söyleyerek yanıt verebilirim. Çünkü eksikliğini hissetmediğim bir araca ayırmam gerekenden fazla bir zaman ayırdığımı görmüş oldum bu süreçte. Eksikliğini gerçekten hissetsem cevabım başka olabilirdi. Ama şu anki düşüncemle hesaplarımı açma ihtiyacı bile hissetmiyorsam sanırım cevap kendini belli ediyor. Son olarak sizlere şunu söylemek istiyorum, bir şey sizi yoruyorsa ve verimliliğinizle, üretiminizle doğrudan bir ilişkisi yoksa ki bu dijital veya değil herhangi bir şey olabilir, bir insan da bulunduğunuz bir ortam da olabilir, ondan bir süre uzak kalmaktan, iletişiminizi kesmekten çekinmeyin. Bu geri çekilme, yorgunluğu daha şeffaf şekilde tespit etmenizi sağlayarak size bir çözüm sunacaktır. Kuşkusuz ki sonuçları da memnun edici olacaktır.