Görüşlerini, tezlerini, iktidar stratejisini tartışabiliriz, ancak Doğan Avcıoğlu’nun 200 yılı aşkın aydınlanma geleneğimizin çok önemli bir parçası olduğunu kimse inkâr edemez. Hele hele vasatlığın, muhalif kesim dâhil, her mecrayı esir aldığı, saçma sapan isimlerin ekran yüzü olduğu, entelektüel hiçbir derinliği olmayan eserlerin etki alanı yüksek yayınevleri tarafından basıldığı bir dönemde, Avcıoğlu sosyal medyadaki günlük tartışmalara meze olacak bir isim değildir.
Günlük politikanın yüzeyselliği, politik aktörlerin vasatlığı, ekranlara abone olan figürlerin genel olarak bilgisizliği yan yana koyunca, memlekete dair umudu yitirmemek elde değil. Böylesi bir ortamda Avcıoğlu’nun görüşlerini tartışacak kapasitedeki insanlar ne sosyal medyanın radarına girebilir ne de belli başlı mecralarda boy gösterebilir. Oysa Türkiye’nin Düzeni gibi eserler, bugün yaşadığımız ekonomik ve politik çıkmazlara karşı kapsamlı bir perspektif sunmaktadır.
Neoliberal Dönüşüm ve Avcıoğlu’nun Yeniden Keşfi
Özellikle küreselleşme olgusunun artık güç kaybettiği, ulusal kalkınma ve iç pazarı koruma odaklı yaklaşımların yeniden güç kazandığı bir denklemde, Avcıoğlu gibi isimlerin eserlerinin raflardan indirilip tekrar önem kazandığını görmekteyiz. Türkiye, son kırk yıldır neoliberal politikaların sert bir şekilde uygulandığı bir laboratuvar hâline gelmiştir. Kamusal kazanımlar yok edilmiş, çalışma yaşamı tamamen esnekleşmiş, yalın istihdam biçimi hâkim olmuş, kamu iktisadi teşekkülleri özelleştirilmiş ve orada çalışanların bütün özlük hakları geriletilmiştir.
Ancak bugün, küreselleşmenin sınırlarına dayandığı, neoliberalizmin kriz içinde olduğu, devletin yeniden ekonomik süreçlerde daha etkin bir rol üstlenmeye başladığı bir döneme giriyoruz. ABD’den Avrupa’ya, Çin’den Güney Amerika’ya kadar pek çok ülke, devlet öncülüğünde sanayileşmeyi ve yerel üretimi teşvik eden politikalara yöneliyor. Türkiye’nin, bu yeni ekonomik paradigmada nerede konumlanacağı tartışılırken, Avcıoğlu’nun devletçi kalkınma modeli ve kamucu yaklaşımı yeniden düşünülmelidir.
Türkiye’nin Düzeni ve Bugünün Ekonomik Çıkmazları
Türkiye’nin Düzeni, sadece bir dönem analizi yapmakla kalmaz, aynı zamanda bugünün Türkiye’si için de dersler barındırır. Avcıoğlu’nun devletçi kalkınma anlayışı, kamu kaynaklarının etkin kullanımını, sanayileşmenin devlet öncülüğünde gerçekleştirilmesini ve gelir dağılımında adaleti esas alıyordu. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri, üretimden koparak tamamen dışa bağımlı bir ekonomik yapıya sürüklenmiş olmasıdır. Kamu iktisadi teşekküllerinin tasfiye edilmesiyle birlikte, Türkiye sanayisizleşmiş ve üretim kapasitesi büyük oranda küresel piyasalara terk edilmiştir.
Öte yandan, Türkiye’de özelleştirmelerle birlikte kamusal hizmetlerin niteliği gerilemiş, iş güvencesi ve sosyal haklar büyük ölçüde zayıflamıştır. Avcıoğlu’nun eleştirdiği düzensiz kalkınma ve dışa bağımlı ekonomik model, bugün kendini en sert biçimde göstermektedir. Bu noktada, Avcıoğlu’nun tezlerini güncelleyerek bugünün Türkiye’sine uyarlamak, sadece akademik bir çaba değil, aynı zamanda politik bir zorunluluktur.
Devlet, Demokrasi ve Sosyal Haklar
Avcıoğlu, sadece ekonomiyle değil, devlet-toplum ilişkileri ve demokrasiyle de ilgilenmiştir. Devlet ve Demokrasi kitabında, Türkiye’de devletin halkla kurduğu ilişkiyi ele almış, demokrasi ve kalkınmanın bir arada nasıl ilerleyebileceğini tartışmıştır. 1961 Anayasası’nın hazırlanmasında sosyal hakların güçlendirilmesi konusunda doğrudan etkili olmuş, emeğin ve toplumsal hakların anayasal güvence altına alınması için mücadele etmiştir. Bugün, Türkiye’de sosyal hakların giderek zayıfladığı, sendikaların etkisizleştiği ve toplumsal güvencelerin neredeyse tamamen ortadan kalktığı bir süreç yaşanırken, Avcıoğlu’nun bu alandaki görüşleri yeniden gündeme gelmelidir.
Türkiye Solu ve Avcıoğlu’nun Mirası
Doğan Avcıoğlu, 1950’lerin sonunda CHP Araştırma Bürosunda çalışmış, burada özellikle ekonomi ve kalkınma politikaları üzerine araştırmalar yapmıştır. Ancak onun asıl etkisi, 1960 sonrası sol hareketler üzerinde olmuştur. Yön ve Devrim dergileri, Türkiye solunun entelektüel gelişiminde önemli bir yer tutmuş, özellikle devletçi-sol kalkınma anlayışının kuramsal temellerini oluşturmuştur.
Ancak bugün, Avcıoğlu’nun entelektüel mirasının giderek unutulduğunu görmekteyiz. Türkiye’de muhalif söylem, büyük ölçüde popülist ve slogancı bir karakter kazanmış, yüzeysel analizler entelektüel derinliğin yerini almıştır. Bugün, siyasetle ilgilenen herkesin -belli başlı itirazlar ve dönemin nesnelliğini göz önünde bulundurarak- Türkiye’nin Düzeni kitabını mutlaka okuması gerekir.
Türkiye’nin Düzeni, sadece bir tarih kitabı değil, bir geleceğe bakış metnidir. Avcıoğlu’nun vurguladığı ulusal kalkınma, planlı ekonomi, sosyal haklar ve devletin ekonomi üzerindeki belirleyici rolü, bugünün dünyasında yeniden tartışmaya açılmalıdır. Küreselleşmenin kırılmaya uğradığı, devletçi politikaların geri dönüş yaptığı, kamucu anlayışın yeniden yükseldiği bir dünyada, Avcıoğlu gibi düşünürlerin eserleri, yüzeysel siyasi tartışmaların ötesine geçerek hak ettiği yere yeniden konulmalıdır.