Kendime soruyorum! Sosyal medyasız…
-Eylemlerime karar verme sürecinde ne kadar özgürüm?
-Verimlilik konusundaki performansımda gözlemlenebilir artış yaşayacak mıyım?
- Odaklanma konusunda daha berrak bir zihinle buluşacak mıyım?
-Haberlere uygulamalar vasıtasıyla anlık akışta ulaşmamam, gündemin stresi ve yorgunluğunu azaltacak mı?
-İnsanlarla bir post-story vb. paylaşımı yapmadan yani aslında her an anlık iletişim kurmadığımda nasıl hissedeceğim? Bu iletişim biçiminden sıyrılınca aslında daha sağlıklı iletişim yollarının kapılarını aralayabilecek miyim? (Görüşme davetlerinin sıklaştırılması gibi…)
-Haz ilkesinin (hedonizm) en yoğun şekilde eşlik ettiği görünür olma eylemleri ortadan kalkınca nasıl bir psikolojik süreç deneyimleyeceğim?
Sosyal medyanın oldukça aktif bir kullanıcısıyım. “Günümüzde belki de aksini düşünmek zaten mümkün değil” bile diyebilirsiniz. Belki de haklısınızdır ya da kim bilir belki de yanılıyorsunuzdur! İşte bunu test etmek üzere akıllı telefonumdan sosyal medya hesaplarımı kaldırdım özellikle de günde en az ortalama 3-5 fotoğraf ve video paylaşımı yaptığım ve gruplarda aktif yer aldığım instagram uygulamasını telefondan kaldırmakla kalmadım bizzat hesabımı dondurdum çünkü artık motor alışkanlığa dönüşen telefonu ele alır almaz bir kaydırma hareketiyle ulaştığım bu uygulamaya, kazara da olsa girmek istemedim. Bu kararı vermemde aslında birçok faktör var. Yoğun bir reklam bombardımanının altında ciddi anlamda bunalmıştım. Sürekli dönen o “yukarı kaydırın” hikayesinin getirdiği tüketim çılgınlığı ruhumu ciddi anlamda daralttı. Hemen herkes böylece sosyal bağlantılarını da ticarileştirdi. Hal böyle olunca her şeyin ticari olarak sanallaşması ilişkileri de mekanize etti diye düşünüyorum. Bu durum da bende bu süreci başlatırken birtakım sorgulamaları beraberinde getirdi. Nasıl ilerleyeceğim? İlk aşamada kendime bazı zaman eşikleri belirledim. Öncelikle bir hafta sosyal medyada olmayacağım. Bugün ikinci gün (26 Ekim Pazartesi). Yoksunluk sendromu açığa çıkar ve yine de bununla baş edebilirsem bir haftalık bu süreci iki ve hatta üç haftaya çıkarmayı deneyeceğim. Neleri sorguluyorum, nelere cevap arıyorum? İlk olarak her gün ortalama üç ila beş fotoğraf-video paylaşarak bu paylaşımlar üzerinden insanlarla aktif iletişimde kaldığım bu süreç sonlanınca iletişimim nasıl ilerleyecek? İnsanların ilk tepkileri nasıl olacak? Çünkü her gün yaptığım egzersizlere, müziklere ve gündeme ve yazdığım haberlere dair aslında genel yorumlara göre “motive edici” paylaşımlar yapan biri olarak ansızın hesabımı kapatmış olmanın ilk izlenimini merak ediyorum. İnsanlar her an dijital de olsa iletişimde kaldıkları birini birden kaybedince (!) nasıl davranacak, iletişim kurmak için farklı kanalları kullanacak mı bunu sorguladım. Çünkü günümüz ilişkileri artık fazla sanallaştı. Instagramda sürekli paylaşımlarını gördüğümüz biriyle reelde görüşüyormuşuz hissiyatı oluşuyor ve gerçek hayata aktarılan görüşmeler azalıyor veya bu görüşmelere ihtiyaç duyulmuyor. (!) Aslında hesabımı kapatmadan önce kapatacağıma dair hazırladığım yazıyı paylaşmayı düşünüyordum fakat eğer bunu paylaşırsam insanların ilk doğal tepkilerini ölçemeyecektim. O nedenle ansızın ortadan kaybolarak farklı bir boyutu da gözlemlemek istedim. Henüz ikinci gün olmasına rağmen özellikle instagramda hesabımın olmadığını fark edip farklı kanallardan iletişime geçenlerin tepkileri öncelikle oldukça endişeli oldu. Genel ifadeler şöyleydi: -Başına bir iş gelmedi değil mi? -İyi misin bir sorun mu var ne oldu? -Spamlanıyor musun? -Engelledin mi yoksa beni? Yoksa hesabını mı sildin? Ama neden! Gördüğünüz gibi öncelikli olarak eylemimin nedenini soran olmadı şimdilik. Direkt olumsuz bir psikolojiye odaklanıldığını görüyoruz. Bunun psikolojide mutlaka bir açıklaması vardır. Bu durumu da devam yazılarında bir uzman psikolog ile görüşerek ele alacağım. Nihayetinde ben bu eylemimin nedeninin bir deneysel alan araştırması şeklinde gerekçelendirerek merak edenlere açıkladım, kendilerince yarattıkları aslında karşılığı olmayan sorun ya da endişe (!) yine ansızın ortadan kalkmış oldu. Diğer yandan, artık dijital olarak sosyalleşen bir dünyanın içinde yaşarken dijital hayattan kopmak nasıl hissettirecek? Sadece kişisel iletişim değil etkinlikleri ve haberleri de yoğun olarak takip ettiğim ve gruplarda aktif kurucu ve katılımcı olduğum instagram uygulaması hayatımda olmayınca enformasyon akışını nasıl sağlayacağım? Çok uzun bir süredir facebook, twitter uygulamalarında aktif değildim. Yani paylaşımcı değil kısa süreli izleyici diyebiliriz. Bu süreçte bu uygulamalar ile tüm anlık akış yaratan haber uygulamaları dahil hiçbir uygulamayı kullanmamam tüm bildirimleri kapatmam, geleneksel enformasyon akışına dönmem, nasıl bir dönüşüm getirecek? Ya da bu mümkün olabilecek mi? Bu sürecin reel hayattaki etkinliklere katılımım ve düzenlenen organizasyonlardan haberdar olma yoğunluğumda nasıl bir dönüşüm veya eksiklik yaratacak? Çünkü kabul etmeliyiz ki sürekli aktif olarak kontakta kaldığımız gruplar ve kişiler sayesinde reel hayattaki organizasyonların hareketleri de artıyor. Ben gruplarda olmayınca bu bilgiler bana farklı kanallardan gelecek mi? Genelde organize eden taraf olarak mevcuttaki rolüm zayıflayacak mı? Bu rolü alan olacak mı ve bu kez de ben davet edilen tarafa geçebilecek miyim? Bunu zamanla göreceğim. Diğer taraftan da yoğun enformasyon akışına sahip, yüzlerce yüzü yan yana bir tık hareketiyle görebildiğimiz dünyada şimdilik eksilmiş bir yüz olarak;
- Karar verme mekanizmalarında ne kadar özgürüm? Sosyal medyanın etkisi nasıldı
- Verimlilik konusundaki performansımda gözlemlenebilir artış yaşayacak mıyım?
- Odaklanma konusunda daha berrak bir zihinle buluşacak mıyım?
- Haberlere uygulamalar vasıtasıyla anlık akışta ulaşmamam, gündem algımda nasıl bir değişim yaratacak? Gündemin stresi ve yorgunluğu azalacak mı?
- Sosyal medya, sektörünüze göre değişse de medya-yayıncılık sektörü açısından fırsatlar sunabiliyor. Bu süreçte bu fırsatları görmemem bir dezavantaj yaratacak mı?
- İnsanlarla bir post-story vb. paylaşımı yapmadan yani aslında her an anlık iletişim kurmadığımda nasıl hissedeceğim? Bu iletişim biçiminden sıyrılınca aslında daha sağlıklı iletişim yollarının kapılarını aralayabilecek miyim? (Görüşme davetlerinin sıklaştırılması gibi…)
- Haz ilkesinin (hedonizm) en yoğun şekilde eşlik ettiği görünür olma eylemleri azalınca-ortadan kalkınca- nasıl bir psikolojik süreç deneyimleyeceğim?
İşte bu ve belki de çoğaltılabilecek daha birçok soruya bu süreçte yanıt bulmaya çalışacağım. Yazımı sonlandırmadan aslında bu konunun temeli olan “Boş Zaman” kavramına da değinmek istiyorum. Çünkü günümüzde sosyal medya araçları ‘Boş Zaman’ın en büyük tüketicisi konumunda. Şöyle bir geriye doğru gidersek, ilk olarak Thornstein Veblen’in “Aylak Sınıf Teorisi” (The Theory of Leisure Class) adlı kitabında kullanıldı bu kavram. Ancak Veblen çalışmasında “boş zaman”ın öz kavramından çok “boş zaman”ı kullanan gruplar üzerinde durdu. Veblen bu teoriyle, tüketimin sadece biyolojik ihtiyaçların tatmininden oluşmadığını bunun da ötesinde tüketimin aslında toplumsal statü göstergesi olma özelliğini ortaya çıkardı. Şu anda da sosyal medya araçları aslında baktığınızda bir tür statü ispatı ile birlikte toplumsal konumumuzdaki doyum noktasını yaratan haz odağı olarak hayatımızda kendini yeniden konumlandırıyor. Aslında boş zaman, bireyin fiziksel ve ruhsal olarak yenileneceği, yeniden çalışma enerjisi ve motivasyonuna ulaşmak için maddi manevi arınabileceği bir alan olarak tanımlandı. Günümüze baktığımızda boş zaman kavramı; haftanın tüm iş yorgunluğunu bırakıp rahatlayacağımız, belki bir belki iki gün süren hafta sonu tatilleri, pek de uzun olmayan yıllık izinler, ara sıra tiyatro, konser, sinema gibi faaliyetlerle iş saatlerine sıkışmış hayatların bir nefes noktasını oluşturur bireyler için. Fakat bu zamanların çoğu kez sosyal medyada geçirdiğimiz vakitten çaldığımızı pek de hesap etmeyiz ne dersiniz! Büyük bir heyecanla beklediğimiz o yaz tatillerini planlarken sosyal medyamıza yeni bir arşiv oluşturma kaygısı taşıdığımızı kim itiraf edecek? Elbette bizzat bu algıyla hareket edilmiyor fakat tüm tatil boyunca da asla paylaşımsız bir an geçmiyor. Davranışlar otomatikleşiyor. Görünür olma kaygısının ağır basması sebebiyle de paylaşım davranışı tetikleniyor. Ya da paylaşmasanız da yoğun bir izleyen konumuna bürünüyorsunuz. Böylece bulunduğunuz andan uzaklaşıyorsunuz aslında. Peki böyle bir gerçeklik söz konusuyken boş zamanın kişinin öz-denetimi altında olduğunu kim söyleyebilir? Sizce de otomatikleşen davranışların bir süre sonra aslında bizi tam olarak bir tutsağa çevirdiğini, bulunduğumuz mekândan ve zamandan uzaklaştırdığını görebiliyor muyuz sahiden? Bir sonraki yazıya dek sizi bu soruyu düşünmeye davet ediyorum. Sosyal medyasız, bildirimsiz, anlık akışsız geçen bir sürecin henüz başındayım, devamında yaşanacak deneyimler için takipte kalın J