Kahramanmaraş Elbistan’da depremin ardından Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi’ne kurulan çadırkentte yurttaşlar yaşam mücadelesi veriyor.

Kahramanmaraş Elbistan’daki Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi’ne kurulan çadırkentte, yaralarını zor şartlar altında sarmaya çalışan depremzedeler, yaşadıklarını ANKA Haber Ajansı’na anlattı.

Elbistanlı Murat Köş, şunları söyledi:

“Gece sabaha karşı ayaz oluyor. Buralar soğuk oluyor. Muhakkak bir kişi ayakta duracak. Mesela 3’te, 4’te kalkacak, tekrar sobayı ateşleyecek. Başka türlü sabaha kadar üşürsün. Şu anda, bizimkiler Bursa’ya yerleştiği için bizde çocuk yok. Ama birçok çocuk var. Onlardan biri muhakkak kalkıyor, ateşliyor. Başka türlü ısınmaz. Eksi 15, sabaha karşı 20.”

Çöp konteynerlerinde yaktıkları ateş ve çadırlardaki soba ile ısınmaya çalıştıklarını aktaran Tugay Akkaya, çocukların durumunu ise “Kimisi annesinin göğsünde, kimisi hastanede. Haberlerde izlediğimiz onca şey, hep yalan” diye açıkladı.

Elbistan’ın kötü durumda olduğunu açıklayan bir depremzede; arama kurtarma çalışmalarını da kendilerinin yaptığını belirtti. Depremzede Kerim Bafralı, “İnanın Elbistan bitik durumda. Biz yıllardır buradayız, bu memleketin çocuklarıyız, hepimiz de arkadaşız, yıllardır da beraberiz. Enkaz çalışmalarına beraber katıldık… Ama memleketi beraber kurtardık. Medyada yansıtıldığı gibi değil. En büyük enkaz sanırsam Elbistan’da. Çarşı merkezinde binaya dair hiçbir şey yok. Depremin merkezi Maraş olarak görüldü, büyükşehir olduğu için Elbistan son planda kaldı. Yardımlar üçüncü günü geldi” diye konuştu.

“ÜÇÜNCÜ GÜNÜN GECESİNDE EKMEK VE SU YARDIMI GELDİ”

Bafralı, “İlk 3 gün hiçbir şey yoktu. Üçüncü günün gecesinde ekmek ve su yardımı geldi. Dördüncü günde devlet buraya geldi. Merkezde daha dokunulmamış enkazlar var. Belki daha canlar yatıyor. Orada başka bir koku var” diye vurguladı.

Bafralı, daha dokunulmamış enkazlar olduğunu şöyle anlattı:

“El değmemiş enkazlar var. İnsan eli bile değmemiş binlerce enkaz var hala burada. Medyada atıyor, 20 bin kişi terk etti diyorlar ya. En büyük, en çok ölü Elbistan’da. Bunun siyasetle alakası yok da devlet yetkilileri de gelsin burada gösterebiliriz. Çarşı merkezi diye bir şey kalmadı burada. Gösterebiliriz, hepimiz canlı şahidiz. Depremin ilk gecesi 4.30’da arkadaşım ile beraber biz enkaza kendimiz gittik. Sokaklara dökülüp, nöbet tuttuk. Enkazlara, yardımlara katıldık. İlk 3 gün boyunca kimse gelmedi bizim buraya. Yardımlar Kahramanmaraş olarak görünüyor ama Elbistan’a dair hiçbir şey yok. Gelen yardımları hepsi Kahramanmaraş merkezde. Burada değil. Depremin merkez üssü de Elbistan… Bir 5 kişilik aile kurtardılar asansörün içinde sadece bir onu görebildik. Sekizinci günü kurtarıldı. İlk 3 gün gönüllüler hariç kimse gelmedi.”

“İNSANLAR MARKETLERİ YAĞMALAMAK ZORUNDA KALDI”

Akkaya, Elbistan’da yurttaşların açlıktan marketleri yağmalamak zorunda kaldığını açıklayarak, “Marketler yağmalandı. İnsanlar bunu yapmak zorunda kaldı. Çünkü yiyecek bir şeyleri yoktu” dedi.

“DEPREM ÖLDÜRMEDİ, SOĞUK ÖLDÜRDÜ”

Kerim Bafralı, yurttaşların aç ve susuz kaldığını vurgulayarak, “Su bulamadık burada, çocuk bezi olanlar, ihtiyacı olanlar. Yeri geldi, ben olsam şahsen ben de yağmalardım. O kadar vatandaşımız burada aç, susuz sokaklarda kaldılar. Battaniyelerle yalın ayak gezdiler burada. Hiç kimse yoktu. Bizi deprem öldürmedi, eksi 25’i gördük deprem gününde biz. Depremin ilk günü gece tipi vardı burada. Kar yağışı da başladı burada. Eksi 20-25’i gördük. Deprem bizi öldürmedi, soğuk öldürdü burada. Enkaz altında kalan vatandaşlarımızı da deprem öldürmedi, emin olun soğuktan ölmüşlerdir” diye konuştu.

Akkaya başlanan konteynerlerin daha temelinin atıldığını ileri sürerek, “Konteyner kent kuruldu demişler. Götürebilirim sizi. Pınarbaşı’na kuruluyor hatta. Daha zemini hazırlanıyor. Öyle bir şey de yok. İnsanlar çadırda şu an” dedi.

“ALTI SU, ÖNÜ SU, ARKASI SU”

Başka bir yurttaş ise çadırının altının su olduğunu dile getirerek, “Çadır nasıl olacak? Altı su, önü su, arkası su. Bir ufak da sobam var. Soba ile. Suyun üstünde, çamurun içindeyiz. Gidip bakalım” diye durumunu anlattı.

Bafralı, “O kadar insanlar bağış yaptı. Programlara çıktılar. Bütün zenginler şov yaptı. O şovu yapana kadar iş makinaları gönderselerdi. Şimdi bu kadara kaybımız olmazdı bizim… Bu kadar parayı bağışlayana kadar bu iş adamları, iş makinalarını veya kiralık makinalarını gönderselerdi bu kadar kaybımız olmazdı bizim” diye konuştu.

Gönüllerde Birlik Vakfı yöneticisi olduğunu belirten Mahir Damat, Suriyeli ve Türklerin dayanışma içinde çadırkentte çalıştıklarını söyledi. Damat, bir Suriyeli ailenin “yağmacı” söylentisi nedeniyle yaşadığın mağduriyeti şöyle aktardı:

“Biraz önce içtiğiniz çayı düzenleyen Suriyeli arkadaşlar, buranın temizliğini yapan o arkadaşlar. Bunlar korkmuşlar. Bir kamyonun kasasında saklanmışlar, 7 gün. 3 genç hanım, 5-6 çocuk. Babaları başlarında… Korkmuşlar, yabancı oldukları için. Acaba bizi yağmacı filan mı diye. Birileri getirdi, böyle böyle kamyonun arkasında filan. Gelin dedik, burada ısıttık. Donmuşlar çocuklar.”

“ÇADIRDA HAYAT YOK”

Çadırda kalmanın zorluklarını anlatan yurttaş, şunları söyledi:

“Çadırda kalıyoruz ama sabahın ayazını, Elbistan ayaz memleketi. Çadırın soğuğuna katlanamazsın. Kafalarımıza şapka takıyoruz yatarken. Kömürü, yakacağı atıyorsun, Allah razı olsun, her şeyimiz var ama yine de çadır zor. Çadırda hayat yok. Banyomuz yok doğru, düzgün. Tuvalet ihtiyacın perişan, sıkıntı. Her yolunda rezillik. Hasta olan çocuklarımız var. Yanımızda bizimle bekleyen çocuklarımız var.”

“ÇOCUK AĞIRLAŞIRSA ANTİBİYOTİK VERİRİZ DİYORLAR”

Soğuk nedeniyle çocuğunun hasta olduğunu aktaran yurttaş ise “Kızım var bir tane. O hasta.  Yapacak bir şeyimiz yok. Konteynerler geldi ama ne zaman geçeceksek. 1 hafta, 10 güne geçeceğiz herhalde konteynerlere. Daha belli bir şey yok. Çocukta ağlama filan yok ama kusma filan oluyor. (Doktora) Ulaşıyoruz da antibiyotik alamıyoruz doğru düzgün. Ağırlaşması lazım diyorlar, çocuk ağırlaşırsa antibiyotik veriyoruz diyorlar, yoksa yok” dedi.