Haber: Atilla Yoğurtçu

Bandırma Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan açıklamada, iklim krizinin ve çevresel tahribatın en büyük sorumlusu olarak kapitalist sistem işaret edildi.

Basın açıklamasında ayrıca şu ifadelere yer verildi:

1972 yılından bu yana 5 Haziran, Dünya Çevre Günü olarak kutlanmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca mevsimsel değişimler, doğanın uyanışı ve hasat zamanı gibi olaylar şenlik ve kutlamalarla karşılanmıştır. Doğa, ana kabul edilerek bereketinin sürekliliği için çeşitli ritüeller oluşturulmuştur. Ancak günümüzde denge bozulmuş, iklim değişiklikleri doğal yaşamı tehdit eder hale gelmiştir. İklim krizi, yarattığı yaşamsal yıkımlarla dünyanın dikkatini çekmeyi başarmıştır. 

Bu kriz, yerkürede yaşanan ilk iklim değişikliği değildir. Ancak şu anda yaşadığımız boyuttaki değişiklikler en az 25 milyon yıldır görülmemiştir. Dünya genelinde konuya dair mücadelede adımlar atılmış olsa da, bu adımların hızı ve kapsamı yeterli olamamıştır. Kapitalist üretimin doğa ve canlı yaşamına saldırısı görünür durumdayken, bu sömürü sisteminin temel dinamiği ülkelerin Dünya Çevre Günü'nde iki yüzlü açıklamalarına tanık oluyoruz. Atmosfer, denizler, ormanlar ve topraklar büyük kârlar uğruna hunharca kirletilip, yok ediliyor. Sera gazı salınımının neredeyse tamamı büyük kapitalist tekeller tarafından yapılırken, çevre kirliliğinin nedenleri bireysel kullanıma indirgenerek sistemin gerçek yüzü gizlenmeye çalışılıyor. 

Küresel ısınma, 4 milyar yıllık bir gezegen olarak dünyanın ve doğasının umurunda olmaz. Dünya ısınır da soğur da. 10 bin yıl kavrulmayı ya da 20 bin yıl buz altında kalmayı sorun etmez. Küresel ısınmayı önlemek için ormanları korumalı, soğutmanın yolunu bulmalıyız. Buzullar eriyip, okyanuslar yükselirse hayatta kalmamız mümkün olmaz. Doğa için önemli değiliz. Ancak okyanuslar yükseldiğinde hayatta kalacak bir sınıf varsa, onlar devam eder. Bu gerçeği kavramalıyız. 

Anayasamızın 56. Maddesi, "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir," diyerek çevre hakkının temel bir insan hakkı olduğunu vurgular. Devlete, çevre konusunda aktif bir rol üstlenme zorunluluğunu getirir. Vatandaşların da çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi konusunda sorumlulukları vardır. 

Gündemimizde olan sokak köpekleri ve diğer sokak hayvanları da çevrenin bir parçasıdır. Onların refahı çevre koruma çabalarının bir parçası olmalıdır. Sokak hayvanlarına yönelik hayvan dostu politikalar ve koruma projeleri, hem çevreyle uyumlu bir yaşam hem de toplumsal sorumluluğun yerine getirilmesi bakımından önemlidir. Çevre koruma çabaları sokak köpekleri ve diğer sokak hayvanlarını da kapsamalıdır. 

Ortadoğu'da emperyalist ve siyonist saldırganlık, Filistin üzerinde bir insanlık dramı yaratmaktadır. Emperyalizmin, siyonizmin ve despotizmin en uç örneklerinden biridir. Bu dramı görmezden gelmek insanlık suçudur. Sistemin nasıl çalıştığını kavramak, yerkürede yaşanan tüm yıkımların çözümüne daha kısa yoldan ulaşmamızda etkili olacaktır. 

Güney Marmara Dayanışması olarak, bu kavrayışla çözüme yönelik adımlar atma sorumluluğunu üstlendik ve safımızı belirledik. Bu iradeyi büyütmek hepimizin olacaktır.