HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Ankara'da düzenlenen "Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı"nda yaptığı konuşmada, önümüzdeki dönem yapılacak yerel seçimlere ilişkin açıklamalarda bulundu.

Bakırhan, "Önümüzdeki dönem en başta kayyum atanan belediyeleri özgürleştireceğiz. Yine AKP'nin kötü yönettiği belediyeleri alacağız. Birinci ve ikinci sırada geldiğimiz bütün kentlerde kendi adaylarımızı en geniş konsensüsle, en kapsayıcı belediye eş başkan, belediye ve il genel meclisi adayları olacak şekilde birlikte belirleyeceğiz. Batıda ise ittifaklara açık olduğumuzu burada huzurlarınızda kamuoyuyla paylaşmak istiyorum." dedi.

Bakırhan, ittifak konusunda ise "İttifak yapacağımız güçlerle yapmış olduğumuz hiçbir konuşma, çalışma, aldığımız hiçbir karar kesinlikle sizden habersiz olmayacaktır, sizinle paylaşacağız. Önümüzdeki dönem hem Kürdistan'da hem batıda halklarımızın yoğun olarak bulunduğu yerlerde halklarımızın iradesinin yönetimlere yansıması için ittifaklara hazır olduğumuzu belirtmek istiyorum. Bu herhangi bir ittifakta kesin olarak yer alacağımız anlamına gelmemeli. Halkımızın işine gelmeyen, halklarımızın ve emekçilerimizin işine gelmeyen ittifaklar bize dayatılırsa seçeneksiz değiliz" ifadelerini kullandı.

Bakırhan, konuşmasında ayrıca şunları söyledi:

  • Bizim yerel yönetimler hikayemiz çok uzun. Çok onurlu bir hikayemiz var. Bu onurlu hikâyeyi başarıya ulaştırmak için büyük bir inanca sahibiz. Hikayemizden gurur duyuyoruz. Ediplerle, Nadir Temellerle, Fikrilerle gurur duyuyoruz. Onların ardılları olmanın, bu ceberut faşist sistem karşısında halkın, emekçinin, kadının, gencin, Kürdün, ezilenin, ötekinin yerel yönetimi olmanın ve adil, eşitlikçi, şeffaf bir bakış açısıyla yerel yönetimleri sürdürmenin zorluklarını biliyoruz. Ediplerin, Fikrilerin yolunun devamcısıyız.
  • Bu sistem Cumhuriyet tarihi boyunca özellikle muhalif ve Kürdistan'daki yerel yönetimleri bir tehdit ve tehlike olarak görmüştür. Edip ve Fikret'in katledilmesi bunlara örnektir. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlerin temsil edildiği belediyeleri sisteme dahil etmek, sistemin bir dişlisi haline getirmek için Kürdistan'da özel bir hukuk işletilmiştir. Defalarca kayyım atanması bunun örneklerinden biridir. Kendileri de bunu itiraf ediyorlar. Geçmişte bu halkın değerleri ve bedelleri ile bir yere varan ve yakın zamanda onurunu pazarlayan bir AKP'li yönetici de bunu itiraf ediyor. Diyorlar ki 'ya AKP'yi seçersiniz ya kayyım atanır'. Bu itirafı yapan onurunu satmış insanlara, Ediplerin ve Fikrilerin yolunun devamcısı olduğumuzu bir kere daha hatırlatmak isterim. Bu zihniyeti hep birlikte önümüzdeki dönem sandığa gömeceğiz.
  • Bu sistemi boşa çıkarmanın en iyi yolu demokratik yerel yönetimler anlayışımızı her şeye rağmen ayakta tutmaktır. Tarihimizde toplumcu belediyecilik var. Biz ayırt etmeden; milliyetine, inancına, diline, ırkına bakmadan hizmet üreten bir anlayışı ortaya koyduk. Hizmete ihtiyacı olanları önceledik. Demokratik özgürlükçü bir anlayışla yerel yönetimleri yönettik, kadın bakış açısıyla dünyaya örnek olduk ki eş başkanlık sistemi bunlardan birisidir. Kadın belediyeciliği, kadın kentleri bunlara bir örnektir. Dünyada örnek olabilecek kimi pratikler ortaya koymak ve dünya yerel yönetimler deneyiminde model olmak da bir başka onur duyacağımız meseledir. Halkın kendisiyiz, halkın eviyiz.
  • Kürt sorunu da bu ülkenin bir sorunu olduğu için yerel yönetimlerin de bir sorunudur. En başta Kürt sorununun demokratik çözümü için yerel yönetimlerimizin ortaya koyduğu çaba takdire şayandır. Kürt sorunu da bu ülkenin bir sorunu olduğu için yerel yönetimlerin de bir sorunudur. Defalarca kayyum atanmasına rağmen halkımızın tekrar bizi tercih etmesinin tek sebebi var. Çünkü onları temsil ediyoruz, beraber yönetiyoruz, beraber yönetmeye devam ediyoruz. Biz halkın kendisiyiz, halkın eviyiz, halkın taleplerinin yansıdığı ve çözüldüğü bir yerel yönetimler anlayışını hayata geçirmeye çalışıyoruz.
  • Kayyumlar belediyelerimizi ganimet olarak görüyor. Bu dönemde 65 belediye kazandık. Bunun 48’i gasp edildi. Yaklaşık 5 milyona yakın insanımızın iradesi yok sayıldı. Bunun gerekçesini de AKP şöyle ortaya koydu: ‘Daha iyi hizmet üretmek için.’ Özellikle Kürdistan’daki insanlar da çok iyi biliyor ki kayyum hizmet üretmek için değildir; kayyum sömürgeci hukukun kendisidir. Kayyum; bölgedeki Kürtlüğü Türklüğe çevirmek için, Kürtleri tasfiye ve asimile etmek için özel seçilmiş bir uygulamadır. Tesadüfen atanan devlet memurları değildir kayyumlar. Atanan her kayyumun geçmişte pratiği olan ve gelecekte tasfiye ve asimilasyon politikalarına hız verecek kişiler olduğunu söyleyelim.