Haber: C. Saffet Yılmaz

KESK’e bağlı Eğitim- Sen Balıkesir Şube Başkanı Gürbüz Şahin yayınladığı basın bildirisinde 2023-2024 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle birlikte aralarında İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsanı Yardım Vakfı (İHH) ve Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) gibi çok sayıda çok sayıda dini dernek ve vakıfın bulunduğu kuruluşlar yaz okulu ve yaz kampları organize edildiğine vurgu yaparak bu kamp ve yaz okullarının ücretsiz olması nedeni ile özellikle dar gelirli aile çocuklarının hedeflendiğine dikkat çekti. Şahin açıklamasının devamında konuya ilişkin şu ifadelere yer verdi.

“Türkiye’de sayısız tarikat ve cemaatin iktidardan almış olduğu ekonomik ve siyasi desteğin de etkisiyle özellikle küçük yaşlardaki çocuklardan lise çağındaki gençlere kadar eğitimin tüm kademelerine yönelik olarak yaz okulları ve yaz kampları organize etmektedir. Sadece erkek ya da sadece kız çocuklarına yönelik olarak dini içerikli kurs ve kampların sayısının son yıllarda belirgin şekilde artmıştır. Tarikat ve cemaat bağlantılı yaz okullarının en önemli özelliği ücretsiz olmasıdır. Bu durum özellikle düşük gelirli ailelerin çocuklarının hedeflendiğini göstermektedir. Ekonomik olarak zayıf olan yoksul ailelerin çocukları bu tür yaz okullarına daha fazla gönderilmektedir.

2023/’24 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle birlikte aralarında İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsanı Yardım Vakfı (İHH) ve Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) gibi çok sayıda çok sayıda dini dernek ve vakıfın bulunduğu kuruluşlar yaz okulu ve yaz kampları organize etmektedir. Söz konusu dernek ve vakıflar yaz okulu ve yaz kamplarına öğrencilerin yönlendirilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) duyuru yapılmasını talep etmesinin ardından okullara duyuru yazıları gönderilmektedir.

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ile yapmış olduğu protokollerle okullarda dini içerikli etkinlik ve faaliyetler düzenleyen İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsanı Yardım Vakfı (İHH) İstanbul’un 39 ilçesinde kız ve erkek öğrencilere yönelik olarak bir “Yaz okulu” yapılacağını İstanbul valiliği ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne (MEM) MEB’e bildirmiştir. İstanbul Valiliği’nin onayı ve İl MEM’in yazısı üzerine 24 Haziran- 26 Temmuz tarihleri arasında hafta içi her gün 09.00-16.00 saatleri arasında Kur'an-ı Kerim eğitimi ve Temel Dini Bilgiler özelinde çeşitli sosyal aktivitelerin yapılacağı bir eğitim programı hazırlanmıştır. İstanbul İl MEM İstanbul’daki bütün okullara 7 Haziran 2024 tarihinde bir tanıtım yazısı göndererek söz konusu etkinliğin tanıtım ve duyurusunun yapılmasını istemiştir. Benzer bir talep 24 Haziran 2024-10 Ağustos 2024 tarihleri arası için TÜGVA tarafından talep edilmiştir.

Türkiye’de özellikle AKP iktidarı döneminde okulların eğitim-öğretim kurumları olmaktan çok dini faaliyetlerin MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve cemaatler eliyle örgütlenmeye çalışıldığı mekanlar haline getirildiği bilinmektedir. İHH ve TÜGVA gibi kurumlar MEB ile imzaladıkları protokoller üzerinden okul içinde ve dışında çeşitli dini içerikli etkinlikler ve seminerler düzenlemekte, söz konusu etkinlikler eğitimde yaşanan dinselleşme uygulamalarının giderek yaygınlaşmasına neden olmaktadır.

İstanbul İl MEM’inSuriye’de savaşın yoğun olarak yaşandığı dönemde Türkiye’den Suriyeli cihatçı örgütleri ve İŞİD’idesteklediği yönündeki iddialarla bilinen İHH’nin yaz okulu için okullara gönderdiği tanıtım yazısını ve TÜGVA’nın ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik faaliyetlerinin tanıtılmasını basit bir duyuru olarak değerlendirmek mümkün değildir. 

       Türkiye’de uzun yıllardır eğitimin dinselleştirilmesi, okullar ve öğrencilere yönelik çeşitli dini faaliyetlerin yürütülmesi sürecini beraberinde getirmiştir. Eğitim sisteminin, önceden belirlenmiş siyasal-ideolojik hedefler doğrultusunda; biçim, içerik, öğretme-öğrenme sürecinde kullanılan yöntemler, söylemler ve materyallerin büyük ölçüde dini kural ve referanslara göre düzenlenmesi, dini içerikli derslerin seçilmesi yönünde yapılan kampanyalar ve duyurularda il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin aktif olarak görev alması düşündürücüdür.

Eğitimin devlet eliyle dinselleştirilmesi sürecinde, bir taraftan imam hatip okullarının devlet eliyle sayılarının arttırılması politikası sürdürülürken, diğer taraftan MEB Diyanet İşleri Başkanlığı ve çeşitli dini vakıf ve derneklerle imzalanan ‘işbirliği’ protokolleri ve uygulamaları okullarımızı tamamen kuşatmış durumdadır.

Eğitim sistemi ve okullar,dini kurallar ya da faaliyetlerle değil, evrensel ve bilimsel gerçeklere, toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlenmesi gereken kurumlardır. MEB’in görevi çocuk ve gençleri insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, temel insan hakları ve çocukların yararını gözetecek, çocuk ve gençlerin kendini gerçekleştirebilmesi için mevcut bilgi birikimine ulaşmasına ve eleştirel düşünce becerisini kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak olmalıdır.

MEB dini dernek ve vakıfların faaliyetlerin okullarda duyurusunu yapmaktan vazgeçmeli, öğrencileri söz konusu dini dernek ve vakıfların etkinliklerine katılmaya teşvik edici her türlü tutum ve davranıştan uzak durmalıdır.“