Laik eğitimi tehdit ettiği gerekçesiyle eleştirilen "Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum" (ÇEDES) projesi, uzmanların tüm uyarılarına rağmen ülke genelinde hızla yayılıyor. Proje kapsamında öğrenciler camilere götürülüyor veya din görevlileri okullara gelerek çeşitli konularda seminerler veriyor. Öğrencilere ayrıca, müfredat dışı etkinlikler de yaptırılıyor. Bu uygulamalara karşı çıkan eğitimciler ise yaptırımlarla karşılaşıyor.

Bursa’da yaşanan son olayda, ÇEDES’e karşı eylem yapan Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası (TÖB-SEN) Bursa İl Temsilcisi Serkan Bebek, bu projeye yönelik faaliyetlerinden dolayı kınama cezası aldı. Osmangazi Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda, Bebek’in "ÇEDES Projesi hakkında okul dışında toplantılar düzenleyerek, 19 Mart 2024’te okul önünde ‘okul içinde tarikat istemiyoruz’ yazılı pankart taşıdığı ve bu şekilde okulda tarikat olduğu izlenimi yaratıp, veliler, okul aile birliği ve okul yönetimi arasında huzursuzluk ve gruplaşmalara neden olduğu" ifade edildi. Bu gerekçeyle Bebek’e kınama cezası verildi.

Kınama cezası verilen ve daha öncede sürgün cezası alan Bebek ile ÇEDES, Çedes'in öğrenciler ve veliler üzerindeki etkilerini ve verilen cezalar ile sendikal mücadeleyi konuştuk.

Serkan Bebek

ÇEDES Projesi'nin Uygulamaları ve Toplum Üzerindeki Etkisi:

   - ÇEDES projesi kapsamında yapılan etkinlikler ve uygulamaların, öğrenciler ve veliler üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz? Bu tür uygulamalar, eğitim sisteminin laiklik ilkesine ne kadar uygun?

1- Çedes Projesiyle Anayasa’ya, yasalara, bilime ve eğitimin temel ilkelerine aykırı şekilde okullar tarikat ve cemaatlere ve dinselleşmeye açılmaktadır. Laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde anayasal bir zorunluluktur, vazgeçilemez. Devletin dini olmaz, devlet tüm dinlere ve inançlara eşit mesafede olmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı eğitim sistemini dini esaslara göre kuramaz. Laiklik tartışmaya açılamaz. Bu projede çevreme duyarlıyım değerlerime sahip çıkıyorum ismi bu işin sosudur. Gerçekte olan ise tek Bir dinin ve tek mezhep doğrularını kendilerince belirledikleri değerler üzerinden okullarımızda öğrencilere dayatmaktadırlar.

ÇEDES Projesi kapsamında okullara din adamlarını, manevi danışmanları göndermek Eğitim biliminden pedagojiden habersiz, çocuklarımıza nasıl yaklaşılacağını bilmeyen yetişkinleri çocuklarımızla karşı karşıya getirmek travmatik etkileri de beraberinde getirecektir. ÇEDES protokolü öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin mesleki itibarına hakarettir. Eğitim öğretmenin işidir, okullarda dersi öğretmenler verir. Siyasi iktidar, bir dönem ortaklık yaptığı Gülen Cemaati eli ile sürdürdüğü eğitimde gericileşme hamlesini, bugün farklı ellerle olsa da aynı anlayışla ve olanca hızıyla sürdürmektedir. Yine aynı anlayışla eğitim kurumlarındaki gerici kadrolaşma dün okulların kapısını Gülencilere açarken bugün farklı tarikatlara açmakta, çocuklarımızı –isimleri farklı da olsa- tarikatların kucağına itmektedir.

"Okullarda Tarikat ve Dini Etkinlikler"

   - Okullarda tarikat ve dini etkinliklerin artmasıyla ilgili endişeler dile getiriliyor. Sizce, eğitim kurumlarında bu tür faaliyetlerin yapılmasının çocukların zihinsel ve psikolojik gelişimine olumsuz bir etkisi olabilir mi?

2- Okullarda bu işi profesyonel şekilde yapan bu işin eğitimini almış, pedagojik eğtimi olan çocukların gelişimsel dönemlerini bilen ve buna göre yaklaşan öğretmenler  ve rehberlik psikolojik danışmanlar yerine okullara bu işin eğitimini almamış psikoloji ve pedagojiden çocuklara nasıl yaklaşacağını bilmeyen manevi danışmanları, din adamlarını okullara sokarsanız çocuklarda ileriye dönük telafisi mümkün olmayan bir takım psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalmanız kaçınılmazdır. Örneklerini yaşadık. Mesela maket mezar başında annesi ölmüş gibi hayal ettirilip ağıt yatırılan öğrenciler vardı. Çedes Projesi kapsamında sabır temasında böyle bir çalışma yaptılar. Bu işi profesyonel yapan öğretmenler yapsaydı sabır temasını çok farklı etkinliklerle işleyebilirdi. Ne yapılabilirdi mesela? Fasulyenin çimlenmesi zaman içinde olan bir durum. Her öğrenciye fasulye ve bir pamuk ile sabır temasını işleyebilirdiniz ya da bir yapboz ile sabır temasını işleyebilirdiniz. Tabi ki sadece skandallar maket mezar ile sınırlı değil. 2023-2024 Eğitim Öğretim yılında başka neler oldu?

1️⃣  Isparta’da bulunan Yaka Şehit Mustafa Baş Ortaokulu’nda ‘Kurban ibadeti’ni öğrencilere ilk olarak kurban pazarlığı yaptırıldı. Bunun ardından ise maketten yapılan küçükbaş hayvanların kesilmesi gösterildi. Bu sırada eline gerçek bıçak verilen bir öğrenci hayvanı kesiyormuş gibi yaptı. Diğer öğrenciler ise bu sırada dua okudu.

2️⃣ Yozgat’taki Atatürk İmam Hatip Ortaokulu’ndaki etkinlikte de bir Filistinli gencin elleri kelepçeli şekilde öldürülürken gülümsemesi ve bu olayın sosyal medyada “Onurlu duruş” olarak paylaşılmasından esinlenildi. Yapılan etkinlikte boyunlarına Filistin ve Türk bayraklı atkılar takan öğrenciler elleri kelepçeli gibi yaparak kameraya bakıp olayı canlandırdı. Bu yaşananlar “Kızlarımızın onurlu duruş eylemi” ifadeleriyle sosyal medyada paylaşıldı

3️⃣ Kars Merkez İmam Hatip Ortaokulu’nda ÇEDES projesi kapsamında “sabır” konusunu işlemek için okulda maket mezar kuruldu. Bu etkinlik kapsamında bir öğrencinin maket mezar başında yaşayan annesi ölmüş gibi düşünüp ağıt yaktırıldı.

4️⃣ Küçükköy Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde Filistin’e destek temasıyla düzenlenen etkinliğe onlarca öğrenci katılırken yapılan tiyatro gösterisinde 5 öğrenci yere yatırılarak üzerleri beyaz kefenle örtüldü.Çocuklara ölen Filistinlilerin taklidi yaptırıldı.

5️⃣ Teğmen Kubilay’ın gerici ayaklanmada katledildiği İzmir Menemen’de çocuklar, Nakşibendi tarikatı şeyhi Esad Erbili’nin türbesine götürülüp dua ettirildi. Erbili, Menemen olayına karışmış, idam ile yargılanmış ve yaşı nedeniyle müebbet hapse mahkûm edilmişti.

6️⃣ ÇEDES projesi kapsamında öğrencilerin yıl sonu etkinleri camilere taşındı. Camilerde, ibadet yerlerinin özüne aykırı şekilde halat çekme, palyaço ve bowling gibi etkinlikler yapıldı. Bu etkinlikleri camide muhalefet yapsaydı dine hakaret saldırı diyecek kişiler bu skandallara ses çıkarmadı.

7️⃣ Karaman Lisesi'nde ÇEDES projesi kapsamında derse giren vaizin, Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret ettiği iddia edildi ve  savcılığa suç Duyurunda bulunuldu.

8️⃣ 10 Şubat 2024 tarihinde Bitlis’te bir ortaokulda öğrencilere, şeytan taşlama provası yaptırıldı.

9️⃣ Urfa'da 12 yaşındaki bir çocuğa istismarda bulunan Akçakale Müftüsünün ÇEDES kapsamında görevlendirildiği ortaya çıktı.

1️⃣0️⃣ Bir çok ilde Çocuklar camiye ve mezarlara götürelerek çocuklara buraların temizliği yaptırıldı.

1️⃣1️⃣ İstanbul Ataşehir’de bulunan Fetih Borsa İstanbul İlkokulunda Müftülük görevlisi İ.A., 2’nci sınıf öğrencisine Kuran dersinde tekme attığı  öne sürüldü. Okula ÇEDES kapsamında gelen görevlinin bir öğrenciye şiddet uyguladığı iddia edildi.Konuyla alakalı veli İlçe Milli Eğitime Şikayet dilekçesi verdi.

Bunlar sadece 2023-2024 Eğitim yılı içerisinde yaşanan kamuoyuna yansıyan öğrenebildiğimiz skandallardan bazıları.

İşte değer ve maneviyat diyenlerin çocuklarımızda nasıl bir tahribat bıraktığını bu yapılan çalışmalar üzerinden somut şekilde ortaya koyabiliriz.

"İfade Özgürlüğü ve Cezalandırma"

  ÇEDES projesine karşı mücadele ettiğiniz için aldığınız  cezaların  arkasındaki nedenlerin, sadece kişisel bir cezalandırmadan öte, daha geniş bir mesaj verme amacı taşıdığını düşünüyor musunuz? Eğer öyleyse, bu mesajın hedef kitlesi kimlerdir?*

3- Bursa 'da okul dışında ve mesai saatleri dışında sendika genel Merkezimizin Türkiyedeki bütün il örgütlerini yönelik aldığı eylem kararı gereği 7 Aralık' ta Bursa Barosu ve Veli Der Bursa Şubesi ile beraber Çedes'e yönelik bir mahalle toplantısı yaptık ve bu yaptığımız bu sendikal çalışma suç sayılarak kınama cezası ile cezalandırılmak istiyorum. Türkiye'de Çedes'e yönelik bir çok skandalı kamuoyuna teşhir etmiş bir sendikacıyım. 3 ay öncede akit gazetesi tarafından bu sebeple hedef gösterildim. Yapılan çalışma Sendikamızın eylem kararına istinaden yapılan bir sendikal çalışma anayasal faaliyettir bunu ya da çedes' e yönelik kaygı duyduğumuz konularda yaptığımız eleştirileri suç konusu haline getirmek öncelikle 4688 sayılı sendikalar kanununa aykırıdır. Sendikal hakkın ve yetkinin idari bir kararla gasbı söz konusudur. Bu süreci aslında kendini siyasal İslamcı olarak tanımlayanların çarpıtmaması için farklı bir örnek ile somutlaştırmak isterim. Önceden İmam Hatiplerde kat sayı olayı vardı ve eğitim bir sen gibi ikitarın aparatı olmuş yandaş sendikalar bu durumu eleştiriyordu. Fakat bu durumu var olan kat sayı olayına aykırı somut fiili bir şey ne bileyim eğitim öğretimi engellemek, okulda kaos yaratmak gibi bir durum söz konusu değil. Şimdi bir İl Milli Eğitim kalkıp eğitim bir sen il temsilcisine  sen katsayıyı eleştirdin diye ceza verebilir mi? Veremez. Diyelim ki verdi. Siyasal İslamcılar benim durumuma yaklaştıkları gibi yakın, asın bunları, Öğretmenlikten atın der miydi demezdi. Bu örnekten yola çıkarak şunu anlatmak lazım. Biz sendikal faaliyet yapıyoruz. Çedes projesinde öğretmen seçildi ya da öğrenci seçimi yapıldı ya da orada bir faaliyet varsa o FAALİYETİ arkadaşlarımızla basarak engellemiyoruz. Görev alan öğretmenleri tehdit etmiyoruz ya da bu projede yer alan öğrencilere siz neden bunu istediniz diye kötü davranmıyoruz.Bizler projenin anayasal açıdan ve laiklik ilkesi açısından sıkıntılarını kaygılarımızı dile getiriyoruz, bu şekilde yapılan projeyi neden istemediğimizi dile getiriyoruz. Bu tamamen düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olsa da farklı kılıflara uydurarak size ceza veriyorlar.

Çedes konusunda Türkiye'de ciddi emek vermiş insanlardan biriyim. Öyle teşhirler yaptım ki Çedes'i savunanlar bile bu skandalları savunamadı benle de bu yüzden dertleri var. Çünkü ben onların savundukları bir şeyi somut şeyler ile sizin dediğiniz gibi değil bakın bizim değimiz gibi diyerek herkesin gözleri önüne serdim. İşte birisi yazımda belirttiğim maket mezar. Birisi çocukların ellerine gerçek bıçak verilerek yapılan kurban provası, birisi çocukların üzerine ölmüş gibi hayal ettirip Filistinli taklidi yaptırılarak kefen örtülmesi, çocukların ellerinin arkasında kelepçeli gibi bağlı rolü ile ölen bir Filistinlinin taklit ettirilmesi gibi skandalları. Bu cezalar ile benim gibi bilimsel demokratik laik Parasız eğtimi savunan eğitimcilere göz  dağı verilmek isteniyor. Çok sevdiğim bir söz var. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Yaşasın 10.köy şeklinde. Yaşasın 10.köy demeye devam edeceğiz.

"Toplumda Kutuplaşma ve Eğitimde Birlik"

   - ÇEDES Projesi'nin toplumsal kutuplaşmaya neden olduğuna dair eleştiriler var. Bu projeyle birlikte, farklı inanç ve mezheplere mensup öğrencilerin okullarda kendilerini nasıl hissettiklerini düşünüyorsunuz? Eğitimde birliği nasıl sağlarız?

4- ülkemizde farklı inanç ve mezhepten velilerimiz, öğrencilerimiz var. Sizler sadece bir din ve mezhep üzerinden bir öğreti ve proje yaparsanız bu farklılıkları yok saymaktır. Aynı zamanda onlara yönelik bir kindir diye düşünüyorum ben. İstedikleri kadar gönüllük esası desinler. Bu proje ile birlikte bazı Vakıf ve Dernekler okul içine girerek ödüllü etkinlikler ve yarışmalar yapıyor. Dini kitaplar dağıtıp sınavlar yapıyorlar. Peki bu sınıfta o mezhepten olmayan bir öğrenciye yabancı bir durum var ve işin içinde ödül var. Siz bu durumu o çocuğa anlatamazsınız ya da farklı bir inanç ve mezhepten veli ne düşünmeli. Okulda sadece tek bir dinin ve mezhebin öğretisi var. Kendini veli ve öğrenci oraya ait okula, bu devlete ait hissedebilir mi ? Eğitim yoluyla okullar üzerinden senden benden algısı yaratılmakta, toplum işte bu şekilde kutuplaştırılmaktadır. Onlar gibi düşünmeyenler ise benim gibi din düşmanı gibi hedef gösterilmektedir.

"Sendikal Mücadele ve Devlet Baskısı"

   - ÇEDES Projesi'ne karşı çıkan sendikaların, devletin baskısıyla karşılaştığı iddiaları var. Sizce, sendikal mücadele ve öğretmenlerin haklarını savunma çabaları bu tür baskılarla nasıl etkileniyor? Eğitimcilerin örgütlenme özgürlüğü nasıl korunabilir?

5, Mersin'de veli izin dilekçesi olmadığı için öğrencileri çedes Projesine göndermeyen 2 öğretmene soruşturma açıldı. Şimdi de bana Çedes'e yönelik yaptığımız sendikal çalışmadan dolayı kınama cezası istiyorlar. Sendikalara büyük iş düşüyor. Elbete bu süreci gerek okullarda gerek de üyelerimize anlatmak çok önemli. Bu konuda bir bilinç oluşturmak mücadele açısından bu gerici saldırıya duvar örnemenin ilk adımı. Çünkü bu projede görev almak üzere öğretmenler seçiliyor. Bu projede görevli öğretmenlerin takibi son derece önemlidir ama tek başına yeterli değildir. Sendikal mücadele devlet baskısı diyorsunuz. Çok detaya girmeme gerek yok. 700 binden fazla Eğitim Bir Sen ve Türk Eğitim Sen üyesi var. Bu sendikaların il ve ilçe temsilcilerini düşünelim bir de. Sayı olarak bakanlığa bağlı devlet okullarında görev yapan eğitim çalışanlarının yarısı. Sayı olarak da çok olduğu için soruşturma ve ceza da daha çok bu grupta olmalı ama öyle değil. Cezayı hep bu ülkenin Yurtsever, demokrat sosyalist öğretmenleri yiyor. Bu tesadüf değildir herhalde.

Bana mesela son 5 yılda sendikal çalışmadan dolayı disiplin cezası almış 10 tane eğitim bir sen il ya da ilçe temsilcisi saysınlar. Sayamazlar. Hatta 10 değil 1 tane bile Sayamazlar. Çünkü sendikal özgürlüğe sendikal hakka yaklaşım politik. Bizden ise her şey serbest. Değil ise cezalara, Sürgünlerle yıldırma ve göz dağı vermeye çalışıyorlar.

Eğitim Çalışanlarının örgütünlenme özgürlüğü nasıl korunacak güzel bir soru.

Biz sendikalar içinde direngen mücadeleyi yeniden yaratmalıyız.Sendikalar içinde demokratik merkeziyetçiliği sağlam temele oturtup uzlaşmacı ve reformist yapı yerine TÖB-DER’den TÖS’ten gelen o devrimci anlayışı yeniden mücadele ile ortaya koymalıyız. Ve birleşerek bir araya gelmeliyiz. Siyaset indirgemeci, parti güdümünde sendikacılık yerine sınıf kitle sendikacılığı temelinde alanlarda bu mücadeleyi büyütmeliyiz.