TOPLUMSAL CİNSİYET

"İstanbul Sözleşmesi; en temel insan hakkı olan yaşam hakkını koruyan bir sözleşmedir"

CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin Adana İl Binasında İl Başkanı, milletvekilleri, Ceyhan Belediye Başkanı, kadın kolları başkanı, ilçe kadın kolları başkanları ve kadın kolları MYK yöneticisinin de katıldığı basın açıklamasında "İstanbul Sözleşmesi"ne dikkat çekti.

Abone Ol

CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin Adana İl Binasında İl Başkanı, milletvekilleri, Ceyhan Belediye Başkanı, kadın kolları başkanı, ilçe kadın kolları başkanları ve kadın kolları MYK yöneticisinin de katıldığı basın açıklamasında "İstanbul Sözleşmesi"ne dikkat çekti.

CHP İl binasında gerçekleştirilen basın toplantısın CHP Adana İl Başkanı Mehmet Çelebi, Milletvekilleri Ayhan Barut ve Orhan Sümer, Ceyhan İlçe Belediye Başkanı Hülya Erdem, Kadın Kolları MYK üyesi Yasemin Yılmaz, İl Kadın Kolları Başkanı Avukat Oya Tekin ve il, ilçe yöneticileri katıldılar. Basın açıklaması öncesi İl Başkanı Mehmet Çelebi kısa bir konuşma yaptıktan sonra sözü Şevkin’e verdi.

"HER GÜN KADIN CİNAYETİYLE KARŞI KARŞIYA KALIYORUZ"

Dr. Müzeyyen Şevkin açıklamasına katılımcılara teşekkür ederek başladı. Şevkin konuşmasında; “Her gün ama her gün kadın cinayetiyle karşı karşıya kalıyoruz. Aile içi şiddetin, çocuklara tacizin, tecavüzün günlük raporunu bile tutamıyoruz” dedi. CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin açıklamasına şu şekilde devam etti: “Kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcı niteliğe sahip ilk uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi, kadına her türlü şiddetin önlenmesini amaçlıyor. Bununla birlikte, ev içi şiddete maruz kalan erkekler ve yaşlılar gibi diğer şiddet mağdurlarının da uygulamaya dahil edilmesi teşvik ediliyor. Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında 2011 yılının mayıs ayında imzaladığı, 2014 yılında uygulamaya konulan İstanbul Sözleşmesi bildiğiniz gibi ne yazık ki 20 Mart 2021 gecesi Cumhurbaşkanı kararı ile tek taraflı iptal edildi. “Türk toplum yapısına” uymadığı iddiasıyla uzun süredir kaldırılmak istenen İstanbul Sözleşmesi, hemen her gün bir kadının öldürüldüğü ülkemizde kadınlar için hayati öneme sahiptir. “Toplumsal cinsiyet” kavramının tanımını yapan ilk uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli özelliği kadına yönelik şiddeti bir insan hakkı ihlali ve bir ayrımcılık türü olarak kabul etmesidir. Peki, bir gece yarısı kaldırılan İstanbul Sözleşmesi nedir? Sözleşmenin içeriği ve amacı nedir? İstanbul Sözleşmesi maddeleri nelerdir? İstanbul Sözleşmesi; tam adıyla “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir. 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılmış ve 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girmiştir. 12 bölüm 81 maddeden oluşan sözleşme 34 ülkede farklı zamanlarda onaylanmıştır."

SÖZLEŞME KAPSAMINDAKİ SUÇLAR HANGİLERİ?

Sözleşme taraf devletlere, şimdi belirteceğim davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kιlıyor. Bu davranışları şöyle özetleyebiliriz: • Fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik ev içi şiddet• Taciz amaçlı takip • Tecavüz dahil, cinsel şiddet • Cinsel taciz • Zorla evlendirme • Kadınların sünnet edilmesi • Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama • Şiddet uygulanmasına yardımcı olmak. Devletin sorumluluklarına da bakmak gerekiyor. Devlet, öncelikle kadına yönelik şiddeti önlemekle yükümlüdür. • Kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirlerin alınması, • Kadınların güçlendirilmesine yönelik program ve faaliyetlerin yaygınlaştırılması, • Her türlü şiddet eylemini önleyecek gerekli yasal ve diğer tedbirlerin alınması, • Kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını sağlamak, devletin öncelikli görevleri arasında. Bununla da kalmıyor tabii… Devletin bir de koruma yükümlülüğü var. • Tüm mağdurları daha başka şiddet eylemlerine karşı korumak için gerekli tedbirleri almak, • Mağdurların ihtiyaçlarının ve güven içinde olmalarının sağlanması, • Mağdurlara ve çocuklarına psikolojik ve hukuki danışmanlığın yanı sıra tıbbi yardım sağlayan destek hizmetleri, • Yeterli sayıda sığınma evinin tahsis edilmesi ve günün her saati kullanılabilecek ücretsiz telefon yardım hatları sağlanması da devletin yapması gereken konular arasında yer alıyor. Hukuksal bağlamda da kadının ve aile bireylerinin korunması için yapılması gerekenler var. • Kadınlara yönelik şiddetin suç sayılmasının ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması, • Soruşturma ve yargılama sürecinde mağdurların özel koruma tedbirlerinden yararlanmalarını sağlamak, • Mağdurların, ailelerinin ve tanıkların, sindirmeye, misillemeye ve tekrar mağdur bırakılmaya karşı korunmaları sağlamak, • Mağdurun iç hukuk kurallarının usulüne uygun olarak duruşmalara katılmasını, kanıt temin etmesini ve kendi görüşlerini, ihtiyaçlarını ve kaygılarını doğrudan veya bir aracı vasıtasıyla sunmasını ve bunların dikkate alınmasını sağlamak.

"İmzacı devletler İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerini yerine getirmek ve şiddet uygulayan failin cezalandırılmasını sağlamak zorundadır"

Değerli basın mensupları Peki özet geçmeye çalıştığımız ancak geniş kapsamlı bir sözleşmeden bir gece ansızın neden vazgeçilir? Türkiye’de son 10 yılda kadına yönelik şiddet yüzde 1400 artmış durumda. 2020 yılında 300 kadın öldürülürken 171 kadının ölümü de şüpheli olarak kayıtlara geçmiş durumda. 2021 yılının ilk dört ayında 95 kadın cinayeti yaşanırken, 59 da şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiş. Türkiye’de 2008 yılından 2021 yılının Nisan ayı sonuna kadar 3580 kadınımız öldürülmüş. Yazık günah değil mi? Her gün ama her gün kadın cinayetiyle karşı karşıya kalıyoruz. Aile içi şiddetin, çocuklara tacizin, tecavüzün günlük raporunu bile tutamıyoruz.

"İstanbul Sözleşmesi; en temel insan hakkı olan yaşam hakkını koruyan bir sözleşmedir"

Tek taraflı fesih kararı ülkemizde 43 milyona yaklaşan kadın nüfusuna vurulan en büyük darbedir. Cumhurbaşkanı’nın kararı yanlış ve hukuksuzdur. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) yasama faaliyetleri kapsamında tüm partilerin oybirliğiyle kabul edilen ve İstanbul’da imzalandığı için adını da buradan alan sözleşme kanunla garanti altına alınmışken, Anayasa yok sayılmış ve fesih yöntemine başvurulmuştur. Elbette ki bu haksız, hukuksuz tek taraflı fesih kararını tanımıyoruz ve iptali için CHP olarak genel merkez nezdinde Danıştay’a başvurumuzu yaptık. Kazanılmış haklarımızdan taviz vermek bir yana İstanbul Sözleşmesi’nin daha etkin olarak uygulanması için mücadele edeceğiz.Türkiye aynı zamanda 1986 yılından beri Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne de (CEDAW) taraftır. Bu sözleşme, taraf devletlere kadınlara karşı ayrımı ortadan kaldırıcı bir politika izleyerek çeşitli geçici veya özel tedbirler alma ve yasal düzenlemelerini yapma ödevi vermiştir. Bu kapsamda, devletler, kadınların eğitim, ekonomi, siyaset ve iş hayatına uyumu için pozitif eylem, tercihli muamele veya kota sistemi gibi geçici önlemler alabilir ve hatta almak zorundadır. CHP olarak Türkiye’de bir ilke imza attık ve siyasi partiler yasasında değişiklik içeren ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için yüzde 50 temsiliyet ve fermuar sisteminin getirilmesiyle ilgili kanun teklifimizi meclise sunduk. Biz; bunların peşindeyken, her gün katliamların ve her gün cins kırımların yaşandığı bir ortamda İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmak akıl ve mantıkla izah edilecek bir durum değil. Fesih kararına imza atanlar ve bu kararı destekleyenler az önce genel hatlarıyla açıkladığım sözleşmenin neresinden rahatsız olduklarını da kamuoyuna açıklamak zorundadır.

"İstanbul Sözleşmesi’nden asla vazgeçmeyeceğiz ve sözleşmeyi uygulatacağız."

TBMM’nin iradesini yok sayan, meclisi itibarsızlaştırmaya dönük, kadınların yaşam hakkını elinden alan fesih kararını tanımıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanması için mücadeleyi elden bırakmayacağız. Hiç kimse Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün milletin egemenliğine işaret ederek yine milletimize, kadınlarımıza hizmet için, insan hak ve özgürlüklerinin korunması için kurduğu yüce meclisin iradesini yok sayamaz. Kadın-erkek eşitliği, çağdaş ve demokratik bir toplum olmanın en önemli belirleyicisidir. Kadın-erkek eşitliği, temel bir haktır ve sosyal demokrasinin temel ilkeleri olan eşitlik, özgürlük ve adalet çerçevesinde şekillenmelidir. Kadınlar ve erkeklerin, toplumsal yaşamın tüm alanlarında eşit haklara sahip olmaları ve eşit muamele görmeleri ile özgür ve eşit insanlar olarak yaşamaları sağlanmalıdır. Kadınları ötekileştiren, vitrin süsü, obje, dolgu malzemesi olarak gören, kadını giyim kuşamıyla yargılayan, kadın katillerine mahkemelerde yargılanırken kravat taktıkları gerekçesiyle iyi hal indirimi sağlayan, İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı feshinden sonra kadın cinayetlerinin azaldığını savunan zihniyete şiddetle karşı çıkıyoruz. Laik-demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınların kazanımlarından geri adım atılmasına asla müsaade etmeyeceğiz ve mücadelemizden asla taviz vermeyeceğiz. Kadınlarımız tüm olumsuzluklara rağmen yaşama hakkına sıkı sıkıya bağlı kalacak. Kadınlar umudu aşılayacak. Asla umutsuzluğa kapılmayacak. Kadınlar bu kötü düzeni sona erdirecek. Kadınlar dünyayı değiştirecek. İstanbul Sözleşmesi’nden asla vazgeçmeyeceğiz ve sözleşmeyi uygulatacağız."