Günümüzde devlet okullarında öğrenim gören birçok çocuk, çeşitli fiziksel engellerle mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Devlet okullarının önemli bir çoğunluğu, öğrencilerin en temel ihtiyaçlarını karşılayacak asgari standartlardan yoksundur. Oysa Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi uyarınca insanların temel gereksinimleri bir hiyerarşik dizilimde sıralanır. Bu teoriye göre her ihtiyaç kategorisine bir kişilik gelişme düzeyi denk gelir. Hiyerarşik piramidin tepesinde kişinin kendini gerçekleştireceği değerler yer alır. En tepedeki bu değerler ancak iyi bir eğitimle kazanılır. Piramidin ilk basamağında ise nefes alma, yemek yeme, su içme, boşaltım gibi temel fizyolojik ihtiyaçlar bulunur. Bu gereksinimler tam anlamıyla karşılanmadan piramidin bir üst basamağına çıkmak mümkün değildir. Ne kadar kaliteli eğitim verilirse verilsin öğrencilerin fizyolojik ihtiyaçları insan onuruna uygun bir şekilde giderilmedikçe üst basamaklara çıkılarak eğitimin öngördüğü amaç gerçekleştirilemez.
Devlet okuluna gidenlerin uygulamada karşılaştıkları en önemli sorunlardan birini içilebilir suya bedelsiz erişilememesi teşkil eder. Oysa su, yaşamın sürdürülebilmesi bakımından vazgeçilmez nitelikte olan bir hayati kaynaktır. İçilebilir suya erişmek en temel insan hakkıdır. İnsan onuruna uygun bir yaşam için zorunlu olan su hakkı, diğer temel hakların kullanılabilmesinin ön şartıdır. Herkesin yeterli miktarda ve kalitede suya eşit şekilde erişebilmesi, parası olsun olmasın günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek kadar içilebilir suya erişiminin sağlanması gerekir. Gelişme çağında bir çocuk günde ortalama 2 litre su içmelidir. Sıcak hava koşullarında bu miktar daha da artabilmektedir. Özellikle de küçük yaştaki ilkokul öğrencileri okula giderlerken yanlarına sınırlı ölçüde içilebilir su alabilmekte, henüz fiziki gelişimlerini tamamlamadıklarından fazla su taşıyamamaktadırlar. Zamanlarının büyük bir kısmını okulda geçiren bu öğrenciler, evlerinden getirdikleri suyu bitirdikten sonra devlet okullarında bedelsiz içilebilir su olanağı bulunmadığından ya kantinden ücretini ödeyerek pet şişe su almakta ya da ekonomik nedenlerle evlerine dönene kadar su içmemektedirler. Bu süreçte bazı öğrenciler, tuvalet musluklardan su içmek durumunda kalmakta; bu durum, öğrenci sağlığını tehlikeye atmaktadır.
İlkokul öğrencilerinin içilebilir temiz suya erişim hakkının anayasal kökeni olan bir hak olduğu belirtilmelidir. Anayasa'nın 17. maddesinin 1. fıkrasına göre herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı vardır. Anayasa Mahkemesi’nin de ifade ettiği gibi kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi md. 8’de açıkça düzenlenen özel yaşama saygı hakkı bağlamında fiziksel ve zihinsel bütünlük ile kişinin kendini gerçekleştirerek kendine yönelik bazı kararlar alabilme hakkına tekabül eder. Öğrencilerin eğitim gördükleri sürede asgari miktarda temiz suya erişimi talep etmelerinin bu kapsamda olduğu tartışmasızdır. Temel insani gereksinimlerin bedelsiz sağlanamadığı bir eğitim kurumunda bu hakkın gerçekleştiğinden söz edilemez.
Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 42. maddesinde teminat altına alınan eğitim hakkı üzerinde de durulmalıdır. Bu düzenlemeye göre kimse eğitim ve öğrenim hakkından mahrum bırakılamaz. Eğitim ve öğretim faaliyeti, Atatürk ilkeleri ve inkılapları göz önünde bulundurularak, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına uygun olarak ve devletin gözetim ve denetimi altında yürütülür. Söz konusu esaslara aykırı olan eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar bakımından zorunlu olup devlet okullarında parasızdır. Eğitim ve öğretim yalnızca belli bir müfredatın öğrencilerle paylaşılmasından ya da birtakım bilgilerin öğrencilere aktarılmasından ibaret değildir. Öğrenciler her gün düzenli bir şekilde okula giderek vakitlerinin önemli bir kısmını burada geçirirler. Bu nedenle, öğrencilerin yeme içme, tuvalet gibi temel gereksinimleri için belli alanlar oluşturulmalı; bu alanların insan onuruna uygun standartlarda olmasına, öğrencilerin eğitim faaliyetine katılımını güçleştirmemesine özen gösterilmelidir.
İçilebilir temiz suya erişim vatandaşlar için anayasal hak, devlet için ise bir anayasal ödev olarak ortaya çıkar. Anayasa’nın 5. maddesinde devletin temel amaç ve görevleri ifade edilmiştir. Bu hükme göre “kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” bu amaç ve görevler arasında yer alır. Bu bağlamda devlet birtakım tedbirler almalıdır. İçilebilir suya erişimi sağlamak konusunda devletin pozitif edim yükümlülüğü bulunur. Bu durum, temel hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasını gerektirir.
Çocukların içilebilir kalitede temiz suya erişim hakkı uluslararası insan hakları metinlerinde de düzenlenmiştir. Gerçekten de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun, 20 Kasım 1989 tarihli, 44/25 sayılı kararıyla kabul edilerek imzaya açtığı, Türkiye’nin bazı çekinceler koymakla birlikte taraf olduğu Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 24. maddesinin 2. fıkrasının c bendi aynen şu şekildedir: “Taraf Devletler, bu hakkın (tıbbi bakım hizmetlerinden yararlanabilme hakkı) tam olarak uygulanmasını takip ederler ve özellikle: Temel sağlık hizmetleri çerçevesinde ve başka olanakların yanısıra, kolayca bulunabilen tekniklerin kullanılması ve besleyici yiyecekler ve temiz içme suyu sağlanması yoluyla ve çevre kirlenmesinin tehlike ve zararlarını göz önüne alarak, hastalık ve yetersiz beslenmeye karşı mücadele edilmesi… amaçlarıyla uygun önlemleri alırlar”. Hüküm incelendiğinde, taraf devletlerin, salgın hastalık ve yetersiz beslenme sorunları ile mücadele etme yükümlülüğü altında olduğu ve anılan yükümlülüğünü temiz içme suyu temin ederek yerine getirebileceği fark edilir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi tarafından Sözleşme’nin 11. ve 12. maddelerine yönelik oluşturulan 15 Nolu Genel Yorum’da, yeterli, güvenli ve kaliteli içilebilir suyun her eğitim kurumunun içinde veya hemen yakınında olması gerektiği belirtilmiştir.
Ulusal ve uluslararası bu hukuki düzenlemelere rağmen günümüzde içilebilir temiz suya erişim sorunu güncelliğini korumaktadır. Ancak, bu sorun, öğrencilerimizin değişmez kaderi değildir. Burada atılması gereken adım, devlet okullarında, okuldaki öğrenci sayısını da dikkate alarak, temiz içme suyu temin eden arıtma cihazlarının kurulmasıdır. Bu projede ilkokullara öncelik verilerek küçük çocukların insan onuruna uygun fiziksel gelişimi güvence altına alınmalıdır. Hatta arıtma cihazlarının kurulması konusunda belediyelerle birlikte ortak bir proje hazırlanabilir. Belediye Kanunu md. 14, belediyenin görev ve yetkilerini açıkça saptamıştır. Buna göre belediyeler, mahallî ortak nitelikte olmak şartıyla, devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir; her türlü araç gereç, malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir. Ayrıca, Büyükşehir Belediyesi Kanunu md. 7’ye göre de kamu kurum ve kuruluşlarına ait eğitim hizmetleri ile ilgili bina ve tesislerin her türlü bakımını, onarımını yapmak ve gerekli malzeme desteğini sağlamak büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı projeye katılmak isteyen belediyelerle bir protokol imzalayarak arıtma cihazlarının bakım ve onarımını yaptırabilir.
Öğrencilerin ve ailelerinin hak ve menfaatini gözeten bu proje, vatandaşların refah ve mutluluğu için de önem arz eder. Çünkü sağlıklı çocuklar demek, mutlu aileler demektir…