Siyaset bilimci Özgün Emre Koç 14 Mayıs seçimlerini ve bundan sonraki süreci değerlendirdi.
Seçimin 28 Mayıs'taki ikinci turuna hazırlanırken, siyaset bilimci Özgün Emre Koç'tan ilk turu ve muhalefetin sonraki adımlarını değerlendirmesini rica ettim.
Muhalefet seçimi ilk turda kazanabileceği konusunda ciddi bir beklenti yaratmıştı. Ancak seçim gecesi yaşanan doğru veri akışı ve sonuçların manipülasyonu tartışmalarından sonra sabaha karşı seçimin ikinci tura kaldığı kesinleşti. Üstelik muhalefet seçimi beklenmedik şekilde 4 puan geride bitirmiş görünüyor. Bu sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle muhalefetin kendi hedefleri açısından başarısız olduğu tespitini yapalım. Bununla birlikte Erdoğan’ın geriletilmesi bakımından başarısız olduğunu söylemek insafsızca olur. Erdoğan’ın ilk turda yenilebileceği düşüncesi bugüne kadar hiç olmadığı ölçüde sağlam dayanaklara sahipti. Dahası bu düşüncenin kitleselleştiğini, toplumun önemli bir kısmı tarafından, hatta bazı Erdoğan seçmenleri tarafından dahi kabul ediliğini söylemek abartı olmaz. Muhalefet daha özgüvenli ve arzulu olan taraftı. İktidar ise hiç olmadığı kadar zor bir seçime girdiğinin farkındaydı ve oldukça gergindi. Bu gerginlik söylem ve taktiklerine de yansıdı. Hiç olmadığı kadar saldırgan, provokatif, suçlayıcı ve hatta mitinglerde sahte videolarla Kılıçdaroğlu’nu PKK ile ilişkilendirecek kadar gözü dönmüş bir kampanya yürüttü. Seçmene sunacağı bir gelecek planı kalmadığı için geçmişe odaklandı, geçmişte yaptıklarını sürekli yineledi, lütfen bizi bırakmayın temalı reklam filmleri yayınladı. Kılıçdaroğlu’nun seçmende yankı uyandıran ekonomik vaatlerini aynı şekilde tekrarlayarak adeta o ne veriyorsa aynısını ben de veriyorum dedi. Savunma sanayiini şahsi reklamının merkezine oturttu. Son olarak da milliyetçilik ve terör söylemini öne çıkardığı bir korku kampanyasıyla süreci sonlandırdı. Bu süreçte provokasyonlar denendi, insanlar linç çeteleri tarafından yaralandı, toplumsal gruplar aşağılandı ve hedef gösterildi. Halka berbat, korkunç bir seçim süreci yaşatıldı. Neticede korku, kimlikçilik, örtülü mezhepçilik ve şovenist söylemler kaybettiği kitlenin bir kısmını, muhalefeti dehümanize ederek tekrar etrafında toplamasını sağladı.
Öte yandan AKP mecliste 2018’e kıyasla 29 vekil kaybetti. Cumhur İttifakı parti sayısı bakımından genişlese de vekil sayısı 343’ten 322’ye geriledi. Erdoğan’ın oyları 2018’e kıyasla %52,5’ten %49’a geriledi. Üstelik Anadolu Ajansı’nın gece boyunca yapay bir trendle Erdoğan’ın oylarını %50’nin üzerinde tutma çabasına rağmen muhalefetin ıslak imzalı tutanakları toplamayı başarması nedeniyle Erdoğan 50’nin altına düştü.
CHP vekil sayısını arttırmış görünse de bunların bir kısmı Gelecek, Saadet, Deva ve Demokrat Parti kontenjanındaki vekiller olduğu için önceki döneme kıyasla vekil sayısı azalmış olacak. İyi Parti’nin tabanının bir kısmını Kılıçdaroğlu’na oy vermeye ikna edemediği, kendi oylarının bir kısmının da MHP ve CHP’ye dağılmış olabileceğini tahmin ediyorum. Bunlar yapılacak araştırmalarda daha net ortaya çıkacak.
Oluşan tablo muhalefet açısından bir bozgun sayılmasa da ilk turda kaybedildi. Ancak önünde 13 günlük bir süre var ve her saniye çok değerli. Tabloyu tersine çevirme ihtimali olduğunu düşünüyorum.
Muhalefetin eksikleri ne oldu? Bu turdan ne ders çıkarılmalı?
Muhalefetin öncelikli eksiği seçim akşamını yönetmek oldu diye düşünüyorum. Sandık güvenliğini örgütlemeyi başardı ancak kamuoyunu besleyecek, manipülasyonu engelleyecek güçlü veri akışını sağlayamadı. Seçmen Anadolu Ajansı’nın insafına kaldı. Gazeteciler yer yer CHP veri tabanından bilgiler paylaşsa ve İmamoğlu-Yavaş ikilisi sık sık açıklamalarla krizi yönetmeye çalışsa da burada eksik kalındığı ortada.
İkincisi, Millet İttifakı’nı oluşturan bileşenlerin ayrı ayrı seslendikleri kitleleri mobilize etme konusunda eşit ölçüde başarılı olduklarını söylemek güç. Hem İyi Parti hem de Gelecek ve Deva, beklenenden daha düşük bir performans sergilediler. Özellikle İyi Parti’nin kendi içinde seçim için yeterince konsolide olamadığı anlaşılıyor. 3-6 Mart’taki masa krizinin İyi Parti’de açtığı yara iyileşmemiş.
Son olarak, ekonomik vaatleriyle seçmeni heyecanlandırmayı başarsa da iktidardan gelen milliyetçilik ve terör söylemlerini karşılamakta ve tersine çevirmekte yetersiz kaldı. Zaten kaybın da esas olarak bu konudan kaynaklandığını düşünüyorum.
İkinci tur için öngörünüz nedir?
Klişeyi tekrarlayacağım: Siyasette 24 saat çok uzun bir süre. Genel beklenti Erdoğan’ın ikinci turu da kazancağı yönünde olsa da radikal hamlelerle durum alt-üst olabilir. Burası Türkiye, insanlar duygusal ve hızla mobilize olabiliyor. 28 Mayıs'ta herkesi şaşırtacak neticelerle karşılaşabiliriz.
Tüm bu ekonomik ve sosyokültürel zorluklara rağmen Akp'nin hala %45 üstü oy alabilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Muazzam bir güç asmetrisi var. Erdoğan devlet olanaklarına, çok büyük bir sermaye oligarşisine ve medyanın ezici çoğunluğuna hükmediyor. Esas nedeni burada aramak gerekiyor. Anti-demokratik bir iktidar, olağan yöntemlerle gücü bırakmamak için sonuna kadar mücadele ediyor. Avantajı, Erdoğan’ın siyasi veya ideolojik hiçbir kırmızı çizgisi olmaması, sürekli değişen söylem ve ittifaklarına daima uyum sağlayacak bir sosyolojik kütleyi mutlak biçimde kendine bağlamış olması. Bu kütlenin büyüklüğünü tahmin etmek zor ancak velev ki %25’e tekabül eden bir kütle olsun. Bu mevzi Erdoğan’ın maça daima avantajlı başlamasını sağlıyor.
Sinan Oğan'ın ilk tura etkisi nasıl oldu, ikinci tura etkisi nasıl olacak?
Oğan seçime girmeseydi seçmenleri Kılıçdaroğlu’na yönelir miydi şüpheliyim. Seçmeninin bir kısmı İnce’den devraldığı seçmendi. Seçim öncesi araştırmalar Cumhur’dan, bilhassa da MHP’den ciddi oy aldığına işaret ediyordu. İki seçenekli bir seçimde bunların bir kısmı sandığa gitmez, bir kısmı da Kılıçdaroğlu karşısında Erdoğan’ı tercih edebilirdi. İkinci turda Kılıçdaroğlu’na çok anlamlı bir katkısı olur mu, şüpheliyim.