Türkiye ile İran arasındaki sınırda inşa edilen yeni duvarı aşmayı başaran Afgan göçmenlerin bıraktığı birkaç işaret plastik şişeler ve son ayak izlerinden ibaret değil. Göçün vahim etkisi kendini yeniden gösterecek. Taliban'ın Kabil'de yeniden gücü ele alması birçok Afgan'ın geleceğini belirsizliğe sürüklerken, sınır ülkelerde ve Avrupa’da son bir kaç yılda yaşanan göç krizine benzer bir etkinin yaşanması korkusunu uyandırdı. Afganistan'ın komşu ülkesi İran ile Türkiye arasındaki güvenli sınırı geçmeyi başaran düzensiz göçmenlerin sayısının artmaya başladığı görülüyor. Oysa Birleşmiş Milletler raporuna göre şu an için Afgan sınırlarında "büyük ölçekli" göç hareketleri kaydedilmedi ve Avrupa'ya ulaşan Afganların sayısı yılın ilk altı ayında yaklaşık yüzde 40 azaldığı açıklanmıştı.

Gayri resmi rakamlar da göz önüne alındığında Türkiye’de 7 milyona yakın göçmen varlığından söz ediliyor. Afganistan’dan gelen göç dalgası ise Taliban'ın Kabil'de kontrolü ele geçirmesinden önce başlamıştı. 12 Temmuz tarihinde BBC’ye konuşan bir insan kaçakçısı Afganları Türkiye’ye getiren sistemin nasıl işlediğini anlatmış. Kendisine göre, sınırdan günde en az 50-100 kişi geçiyor. Güne bağlı olarak bu rakam 300’leri de bulabiliyor. 2015 yılında ise bu rakam 1000 kişi, 2000 kişi civarındaydı. Sınırlarda geçişlerin devam ettiğini öne süren kaçakçı, Afganistan’da durumun kötüleşmesinin göçü artıracağı görüşünde.

SINIRLARI OLMAYAN DÜNYA!

İsmini ve yüzünü gizleyen bu insan kaçakçısının anlattıkları adeta nasıl bir dünyada yaşadığımızı sorgulatır türden. İnsan hayatının öneminin kalmadığı bir dünyada yaşar olduk. Evinden, vatanından, yanına hiç bir eşyasını alamadan, belki sevdiklerini arkada bırakarak can havliyle kaçmaya, dilini bilmedikleri ülkelerde yaşama tutunmaya çalışan insanlar bir yana, para karşılığı bu insanların canlarını tehlikeye atarcasına vahim şartlar altında ülkeden ülkeye taşıyan günümüz insan tacirleri bir yana. Aralarındaki kirli ticaret düzensiz göçmenlerin nasıl bir sistemde getirildiğine, sistemin nasıl işlediğine ayna tutuyor.

Kaçakçının kendisi Afgan, Türkiye’ye geldikten sonra kaçakçılık işine başladığını söylüyor. Kendisi gibi başka Afganların da Türkiye’de bu işi yaptığını belirtiyor. Ancak aralarında Türklerin de olduğunu ekliyor. Afganistan’dan ayrılmak isteyen bir insanın nasıl bir süreçten geçtiğini ise şu sözlerle anlatıyor: "Afganistan’dan Türkiye’ye gelmek isteyen biri orada bir kaçakçı buluyor. Onun da bir akrabası daha önce gelmiş olabilir. Onlara soruyor ve kaçakçıyı buluyor. Kaçakçılar birbiriyle çalışır. Adamı alıyorlar… Afganistan’dan İran’a giderken önce Pakistan’a gidiyorlar. Ben Pakistan kısmını tam bilmiyorum. İran’a gidince önce Bam diye bir şehir var, oraya gidiyorlar. Sonra oradan yukarıya İsfahan’a gidiyorlar. Tebriz’den Hoy’a gidiyorlar. Hoy’dan da buralara geliyorlar. Doğu Beyazıt ya da Van tarafına."

Kaçakçı, göçmenlerin daha çok sınırlardan geçerken yürüdüklerini, ülke içinde ise arabayla götürüldüklerini söylüyor. Kaçakçılar arasındaki işbirliğini de Afganistan’ın kaçakçısının göçmenleri Pakistan kaçakçısına bıraktığını, Pakistan kaçakçısının İran kaçakçısına bıraktığını, İran kaçakçısının da Türkiye’nin kaçakçısına bıraktığını söyleyerek açıklıyor. Afganistan’dan İran’a gitmenin maliyetinin kişi başı 500 dolar olduğunu, Türkiye’ye gelmenin ise 1000 dolar olduğunu belirtiyor. Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçişin maliyeti ise daha yüksek.

Kaçakçının açıklamalarına göre, bu insan tacirleri aralarındaki işbirliğini telefonlar vasıtasıyla kuruyor. Göçmenlerle iletişimi ise Whatsapp ve Imo adlı aplikasyonlar üzerinden gerçekleştirdiklerini söylüyor. Kendileri göçmenlerle beraber sınırları geçmiyor. Buradan iki saat yürüyün, sınırda sizi adamlarımız alacak deniyor. Kendi örgütlenmeleri de bir hayli gelişmiş. Kaçakçılıkta üst düzey çalışanlar ile sahada daha alt düzey çalışanlar var. Bir de onlara yardımcı çobanlar! Çobanların para karşılığı sınırlarda asker var mı yok mu diye kendilerine bilgi verdiğini söylüyor.

TÜRKİYE-İRAN SINIRINDA GÜVENLİK

Türkiye İran sınırı 560 kilometrelik alandan oluşuyor. Yasa dışı geçişler ile kaçakçılık faaliyetlerinin önlenmesi ve sınırda güvenliğinin artırılması amacıyla Van’ın İran’la olan 64 kilometrelik sınırında güvenlik duvarı inşa ediliyor. Van'ın Çaldıran ilçesinin İran sınırında başlatılan duvar, Ağrı'nın Doğubayazıt ile Hakkari'nin Yüksekova hattına kadar uzayacak. Van’ın İran’la olan 295 kilometrelik sınırın tamanında yıl sonuna kadar duvar örülmesi planlanıyor. 3 metre yüksekliğinde, 2 metre 80 santimetre genişliğinde ve 7 ton ağılığındaki beton bloklardan oluşan duvar tek başına sınırı korumuyor, sadece sınır birliklerine yardımcı bir etken. Nitekim bu kadar uzun bir hattı korumak çok kolay olmamalı. 

Kaçakçı Türkiye-İran sınırı hakkındaki güvenlik tedbirleri hakkında da konuşuyor. Pandeminin etkisiyle göçmen akımının nispeten azaldığını, ancak yazın gelmesi ile birlikte tedbirlerin azaltılmasının gelen göçmen sayısında da artışa neden olduğunun altını çiziyor. Sınırlarda bazı kesimlerde daha az askerin konulduğunu belirten kaçakçı, bu husustaki İran ile Türkiye arasındaki tezatlığa açıklık getiriyor. Türkiye tedbirleri genişletip asker sayısını artırdığında İran bırakıyor, İran güvenliği artırdığında Türkiye gevşetiyor.

İnşa edilen duvara dair görüşlerini de şu şekilde bildiriyor: “Duvar fazla yüksek değil. Duvarın üstünden merdiven koyup geçiyorlar, duvarın altını kazıp geçiyorlar. Yani duvar bizim işimizi engelledi ama çok fazla engellemedi.” Burada betonları aşmaktan ziyade kontrole yakalanma hususu önem arz ediyor. İran veya Türkiye sınırındaki çobanların "Şimdi müsait, gelin geçin” dediğini de sözlerine ekliyor. Daha vahimi, askerlerin de ücret karşılığı işbirliği içinde olduğunu öne sürüyor. Türk askerleri hakkında bilgisinin olmadığını ancak İran askerlerinin sınırı boş bıraktığını şu sözlerle ifade ediyor: “(İran Askerleri) Bize haber veriyorlar. Sadece iki saat boşluk var, ne yaparsanız yapın diyorlar."

SINIRLAR GÖÇLE MÜCADELENİN TEK ADRESİ OLMAMALI

 Güvenlik tehditlerine karşı inşa edilen duvarların sayısı dünya genelinde artışta. Bugün itibariyle 70’ten fazla ülkede beton duvarların sınırları koruduğu görünüyor. Ancak bu inşa edilecek duvarların göçmen akışını tamamen durdurması gibi bir beklentiye girmek çok da doğru olmayacak. Duvarların psikopolitik etkileri mutlaka vardır. Ancak bu tarz duvarlar betonları geçebilenlerin sayısını azaltmaya yardımcı oluyor olsa da, göçmenlerin duvar inşa edilmeyen alanlara doğru yönelerek yeni güzergahlar belirlemesi kaçınılmaz. Ayrıca Türkiye-İran arasındaki tüm sınır hattı duvar inşa etmeye uygun araziden oluşmuyor. Sınırlarda hendekler, tel örgüler ve gözetleme kulelerinin sayılarının artması, sınırlara daha fazla askeri birliklerin gönderilmesi, sınırların insansız hava araçlarıyla sürekli gözlemlenmesi gibi tedbirlerin artırıldığı söyleniyor. Ancak sınırın bulunduğu topografyanın büyük ölçüde dağlık arazi olması her yerde bu önlemlerin iyi işleyemediğinin göstergesi. Özellikle dağlık, engebeli, yüksekliği fazla olan bölgelerin kontrolü kış şartlarında daha da zorlaşacaktır.

Düzensiz göçün en büyük maliyeti güvenlik ve sosyal alanda yaşanıyor. Ekonomik maliyetinin etkisi de bir hayli büyük. Göçün sınırlandırılması için sınırlar yüksek ölçüde güvenceye alınmalı. Ancak göçmen sınıra dayanmadan da yapılacaklar olmalı. Bir kaçakçının sözleri çizilmesi gereken planın ana hatlarına ışık tutuyor. Türkiye’de sınırların kapatıldığı, hiç bir koşulda göçmen alınmayacağının sert bir şekilde duyurulması gerekmektedir. Sınırın geçilmezliğini idrak etmek caydırıcılığa bir etken oluşturabilir. Bununla birlikte, güvenlik kontrollerinin aralıksız ve katı bir şekilde yapılmasına ihtiyaç var.

Ve her şeyden öte sınırlar göçle mücadelenin tek adresi olmamalı. Ülkenin her tarafı için çeşitli tedbirler alınmalı. Ancak en önemlisi de özellikle Türkiye içinde yasa dışı işe bulaşmış bu grupların kimlik tespitinin yapılıp cezalandırılması ve kaçakçılık mafyası ile mücadelenin tez elden başlatılması. İşin vehametini yine kaçakçının sözlerinden anlamak mümkün:  "Tutuklanmaktan korkmuyorum. Bizde tehlike fazla olmuyor. Biz üst seviyedeyiz ya… Daha fazla alt seviyedekilerin yakalanma ihtimali var… (Bazı kaçakçılar) Mafya ile birlikte çalışıyorlar. Onların bazılarının polis içinde adamları var."