Türkiye yeni bir seçim sürecine giriyor. Her ne kadar 30 Mart 2024 tarihinde yapılacak olan seçimlerin yerel alanları yani illeri ilgilendirdiği söylense de tersine doğrudan Türkiye'nin politik denklemini ve ilişkilerini etkileyecek sonuçlar ortaya çıkartacaktır.
Yerel Seçimler hem iktidar hem de muhalefet için son derece önemlidir. Ortaya çıkacak sonuçlar iktidarın veya muhalefetin birkaç belediye fazla almasından çok, politik ilişkilerin yeniden tanımlayacağı bir sürecin başlangıcı olacaktır.
Yerel Seçimlerin AK Parti için önemi
AK Parti iktidarı özellikle Ankara ve İstanbul gibi 2 ili kazanamaz buna paralel olarak bugünkü belediyelerden bir kaçını kaybeder ise Erdoğan'ın 28 Mayıs 2023 tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması çok ciddi oranda tartışmaya açılacaktır. Böylelikle AK Parti'nin mutlak zaferinden bahsedilemeyeceği gibi ülkenin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sorunların toplumun gündelik yaşamını sarsıcı düzeye gelmiş olması, otoriterleşme eğilimlerin hızla yükselmesi, Türkiye’nin bölgesel ilişkilerde önemli oranda etkisiz kalması gibi olumsuz faktörlerin etkisiyle erken genel seçim tartışmaları hızla gündeme gelecektir. Bunun başka bir anlamı AK Parti-MHP ittifakı, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere muhalefetin elinde bulundurduğu Büyük Şehir Belediyeleri yeniden kazanabilmek için devletin bütün gücünü ve olanaklarını en üst noktada kullanacaktır. Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumhurbaşkanlığına seçimlerine verdiği öneminin birkaç katını Ankara ve İstanbul'u kazanmaya verecektir. Başta İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Büyük Şehir Belediyeleri kazanılmazsa, cumhurbaşkanının otoritesi ve politik geleceği çok yönlü tartışma konusu olacaktır.
Cumhur İttifakının ana bileşeni olan MHP ve AK Parti'nin Mart 2024 yerel seçimlerinde ortak hareket edeceklerine dair önemli veriler ortaya çıkmış durumdadır. Bu ittifakın kendi aralarına nasıl bir pazarlık yapacaklarından bağımsız olarak esasen muhalefetin elinde bulunan büyükşehir belediyelerinin yeniden kazanmak için bir konsensüs sağladıklarını söyleyebiliriz. Özellikle Ankara ve İstanbul'un MHP-AKP ittifakına dayanan iktidar tarafından kazanılması demek, psikolojik, toplumsal ve politik üstünlüğü mutlak bir şekilde ele geçirecekleri anlamına gelir. Böylesi bir durum önümüzdeki süreçte tartışmanın merkezine konulan Anayasa Mahkemesi dahil olmak üzere yargının yeniden dizayn edilmesinde önemli bir inisiyatifi ele geçirmiş olacaklar. Bu nedenle cumhurbaşkanı Erdoğan, Aralık ayından itibaren bütün dikkatini özellikle Ankara ve İstanbul'a verecektir.
AK Parti'nin seçim stratejisinde dikkat çeken önemli bir hususta belediye başkanlarının tercihinde mevcut AKP'nin il ve ilçe yöneticileriyle, milletvekilleriyle akrabalık ilişkilerin olmaması gibi bir kural koymuş olmaları dikkate değer bir tercih olduğunu söylemek yanlış olmaz. Aynı şekilde Belediye Başkanı seçimlerine 3 kez kuralının da işletilmiş olması kendileri açısından pozitif bir değerlendirme olarak görülebilir. AKP’nin mevcut belediye başkanlarının önemli bir kesimini değiştireceği iddiası gerçekçi görünüyor.
AK Parti kurumsal bir parti görüntüsü çizse de esasen Cumhurbaşkanı himayesinde dar bir grup tarafından yönetilmektedir. Doğal olarak tekrar mercii de tek başına cumhurbaşkanıdır. Bu durum AK Parti açısından en önemli dezavantaj yaratacaktır. Çünkü ise kim aday olursa olsun kaybetme durumu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hanesine yazılacaktır. Çünkü her iki ilde aday fiilen cumhurbaşkanı olacaktır. Eğer AK Parti, yerel seçimlerden başarıyla çıkarsa Erdoğan'ın ülke genelindeki otoritesi çok daha fazla artacaktır. Tersine yerel seçimlerde güç kaybına uğraması durumunda faturanın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kesilecek ve liderlik misyonu tartışılmaya başlanacaktır. Bu nedenle Erdoğan merkezli yürütülecek yerel seçim kampanyasının içeriği özel olarak belirlenecektir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaptığı gibi sorunları dar bir alan içerisinde tartışarak muhalefeti kendi gündemine göre yönlendirmek özellikle ülkenin karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunların üstünü kapatmak, dikkatleri yeniden terör gibi meselelere çevirmek ya da bugün için güncel olan İsrail-Hamas meselesini ön plana çıkartmak gibi faktörler seçim stratejisinin önemini bir halkalarından biri olacaktır.
CHP içerisinde henüz aşılmamış ve bir biçimiyle devam eden sorunları kamuoyunda gündemleştirmek için özel bir propaganda çalışması yapılacaktır. Bunun işaretleri bugünden ortaya çıkmış durumda. Özellikle İstanbul'da İmamoğlu üzerinden çok yönlü bir yıpratma savaşına girilecektir. Örneğin Kılıçdaroğlu'nun tasfiyesinin İmamoğlu tarafından gerçekleştirildiği gibi iddiaları CHP'nin özellikle Alevi seçimi kitlesi içerisinde bir algıya dönüştürmek için özel bir politika oluşturacağına dair verileri şimdiden görülmektedir.
AK Parti'nin önemli bir seçmen kitlesinin Kürtlerden oluştuğu herkesin bildiği ve kabul ettiği bir realiteyi oluşturuyor. Özellikle İstanbul'da bir dönem AK Parti'ye oy veren Kürt seçmeninin Mart 2019 Yerel Seçimlerinde ve Mayıs 2023 Genel Seçimlerinde önemli bir kesiminin oy kullanmadığı biliniyor. AK Parti'nin bu dönemdeki önemli çalışmalarından biri de, metropol kentlerde AKP'ye oy veren ancak son yıllarda sandığa gitmeyerek fiilen protesto eden, bir başka partiye de gitmemiş Kürt seçmenini yeniden kazanmak olacaktır. AKP’nin bugünden başlayarak ‘küskün’ Kürt seçmenini yeniden sandığa götürmek için çok ciddi hazırlıklar yaptığı görülmektedir. Aynı şekilde HEDEP tabanını da etkilemek için bir kısım planları uygulamaya koymaya başladığını söyleyebiliriz.
AKP’nin Kürt illerindeki politik planı ise, öncelikli olarak mevcut belediyelerini korumak, kayyum atanan bazı belediyeleri alabilmek ve arka plan stratejisi de HÜDA-PAR’ı bölgede görünür kılmaktır. Bunun için AKP kazanabileceği bazı ilçe belediyelerini HÜPA-PAR’a vererek Kürt illerindeki politik dengeleri HEDEP aleyhine bozmanın altı yapısını oluşturmaya çalışacaktır. Bu plan anlık bir kazanımdan öte, devletin aktif desteğiyle 2029 yılı Yerel Seçimleri için şimdiden güçlü bir alt yapı oluşturmaktır. Bu bakımdan AKP’nin yerel seçim stratejisi özellikle MHP ve HÜDA-PAR üzerinden şekillenmiş gibi görünüyor. En azından bugünkü veriler içerisinde HEDEP ile Yerel Seçimler için yakın bir diyalog kuracağına dair olumlu bir işaret henüz oluşmuş değil. AKP, eğer anketlerde beklediği olumlu sonuçları göremezse HEDEP’in kapısını çalması sürpriz olmaz.
Yerel Seçim sonuçları CHP’nin gelecek rotasını nasıl etkiler
Muhalefet bakımından hem avantaj ve dezavantaj sayılabilecek önemli faktörler bulunmaktadır. Türkiye'nin yarısı bugünkü iktidara karşıdır. Devletin bütün olanakları kullanılmasına rağmen aslında AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Mayıs 2023 seçimleri kazanmasına rağmen mutlak bir zafer elde edemedi. Büyükşehir belediyelerinin olduğu metropol kentlerde AK Parti'nin önemli ölçüde gerilediği ve oyu kaybettiği görülmektedir. Bu durum muhalefet bakımına önemli bir avantaj olmakla birlikte Mayıs 2023 genel seçimlerinden sonra Millet İttifakının açıktan dağılmış olması özellikle İYİ Parti'nin tasfiyeci politikaları önemli bir dezavantaj oluşturmaktadır. Çünkü seçimler yerel olmakla birlikte genel seçimler provasından ve rövanş alma olarak geçeceği açıktır Bu bakımdan muhalefetin merkezini oluşturan CHP'nin izleyeceği seçimler politikası önem arz ediyor. Ankara ve İstanbul merkezli yürütülecek seçim kampanyasında CHP'nin belirleyeceği politika ittifaklar ilişkisi açık ve net olarak kazanma üzerinde olmalıdır.
CHP'nin kendi iç tartışmalarını koşulsuz bir kenara bırakması özellikle Kılıçdaroğlu'nun yerel seçimler döneminde sürece mutlaka dahil edilmesi son derece önemli bir husustur. Ankara'da Mansur Yavaş İstanbul'da İmamoğlu’nun adaylığı üzerinde herhangi bir tartışmanın olmadığı dikkate alındığında ilçe belediye başkanlıklarının belirlenmesi doğal olarak önem arz ediyor. Burada temel ölçüt, ülke genelinde ama özellikle İstanbul ve Ankara’da Parti içi gruplara ve dengelere göre aday belirlemenin mutlak bir şekilde terk edilmesi, toplumda karşılığı olabilecek kazanma olasılığı yüksek olan adaylarla seçime girilmesi esas alınmalıdır. AK Parti'nin yaptığı gibi il ve ilçe yöneticilerinin, Parti Genel merkez yöneticilerinin ve milletvekillerinin birinci, ikinci ve hatta üçüncü 3 derecede akrabalarının, partide birilerine yakın ilişkilerin ve bağları olanların aday gösterilmemesi ilkesine mutlaka dikkat edilmelidir. Bir bakıma, CHP’nin tartışmalara konu olmayacak bir şekilde seçmen karşısında güvenilir bir duruşun sergilenmesi önemlidir.
CHP'nin büyükşehir Belediye başkanlıklarını elinde bulundurduğu Ankara, İstanbul, Mersin, Adana, Antalya ve Hatay gibi illeri yeniden kazanmak ve Bursa, İzmit, Balıkesir, Manisa ve Denizli gibi illerden bir kaçını kazanabilmek için seçmenlerin sosyolojik ve toplumsal tercihlerini dikkate alınması bir zorunluluktur. Bu seçimleri yerel görüp seçmenin sadece adaylara oy vereceği algısı üzerinden bir politika oluşturmanın yanlış olacağı, telafisi zor sonuçlar ortaya çıkacağı bilinmelidir. Bu bakımdan ülkenin genel politik sorunlarını seçim sürecinde sürekli gündemde tutmak önemli ve gereklidir.
CHP bugüne kadar izlediği seçim stratejisinde ve taktiklerinde cesur, kararlı ve güven verici adımlar atmaktan hep kaçınmıştır. Örneğin CHP bugüne kadar Kürtlerin oyunu alabilmek için açık bir siyaset izleme cesaretini gösteremedi. Hep kapalı kapılar ardından işleri bitiren taktik politikalarla hareket etti. Hem CHP Genel Merkezinin hem de CHP İstanbul İl Yönteminin ve özellikle Ekrem İmamoğlu’nun artık bu sürecin dolduğunu bilince çıkarmaları gerekir. Açık ve şeffaf bir politika izlenmediği sürece özellikle Kürt seçmeninin oylarının alınamayacağı bilinmedir. Yani CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA, Demokrat Parti ile olduğu gibi HEDEP ile de açık ve şeffaf bir şekilde kamuoyu önünde görüşmelidir. İstanbul'da HEDEP'in oyu yaklaşık olarak % 9-12 arasındadır. Ayrıca HEDEP'in İstanbul'daki sosyolojik tabanının çok önemli bir kesimi Kürt seçmeninden oluşuyor. Bu oy oranı tek başına seçimi kazandırma veya kaybettirme gücünü temsil ediyor. 2019 Yerel Seçimlerinde CHP'nin kazandığı büyük şehirlerin tamamında HEDEP seçmenin özel bir etkisi bulunuyor. Örneğin İstanbul'da yaklaşık 1,1 milyon seçmeni olan dünkü HDP bugünkü HEDEP, İmamoğlu'nu destekleme kararı almamış olsaydı, İmamoğlu bugün Belediye Başkanı olmayacaktı. CHP ve özellikle İmamoğlu, bu gerçeği görerek HEDEP ile kuracağı ilişkinin etkili ve sonuç alıcı olmasını sağlamalıdır. CHP Genel merkezi, İstanbul İl Başkanlığı ya da İmamoğlu, HEDEP seçmeninin geçmişte olduğu gibi koşulsuz bir şekilde kendilerine tekrar oy vereceklerini düşünürlerse yanılacaklarını bilmelerinden yarar var. HEDEP seçmeni, partisinin adayına veya işaret edeceği adaya oy verir. Bu gerçeğin dikkate alınarak bir planlamanın şimdiden yapılması gerekiyor. Aksi taktirde oyalama, son günü bırakma ya da Kürtler bize oy verir gibi bir yaklaşım açıktan kaybettirir.
CHP, doğru, objektif, gerçekçi ve pratikte uygulanabilir bir politika ile Mart 2024 Yerel Seçimlerine hazırlanırsa bugünkü pozisyonunu büyük bir olasılıkla korur ve ek olarak birkaç belediye kazanabilir. Böylelikle toplum karşısında politik etki gücü artan, yeniden alternatif olan ve erken Genel Seçimler için politik baskıyı arttıran bir güce ulaşabilir. Tersi bir durum olursa yani özellikle Ankara ve İstanbul kaybedilirse başta Özgür Özel olmak üzere CHP'den görev almış değişimcilerin pozisyonu tartışmaya açılacaktır. Eğer İmamoğlu, İstanbul Belediye Başkanlığını kazanamazsa, cumhurbaşkanlığı yolunun kapanacağını, politikayla az çok ilgilenen herkesin görebildiği bir durum. Bu bakımdan Mart 2024 yerel seçimleri CHP için yerel bir seçim olmayıp Türkiye'nin politik geleceğini belirleyen Genel Seçim biçiminden geçecektir.
HEDEP’in Yerel Seçimler politikasının ana unsurları netleşti
Seçimlerin sonucunu etkileyecek önemli gücün HEDEP olacağı bilinmektedir. Bu bakımdan Kürt seçmeninin kendisini ifade ettiği HEDEP’in seçim politikası buradan önem kazanmaktadır. HEDEP’in Yerel Seçim stratejisi, özellikle Mart 2019 Yerel Seçimlerden belirlediği politikadan ciddi oranda farklılaşmaya başlandığını görebiliyoruz. HDP, Mart 2019’deki Yerel Seçimler politikasını; Kürt illerinde kazanmak ve mevcut belediye sayısını arttırmak, Batı’da ise AK Partiye kaybettirmek üzerine kurmuştu. Bu politikası esasen başarılı oldu. İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Hatay ve Antalya gibi illerde AKP’nin kaybetmesi ve CHP’nin kazanmış olması esasen HDP’nin hiçbir pazarlık yapmadan CHP adaylarını desteklemesiydi. Özellikle Mayıs 2023’ten itibaren ortaya çıkan dengeler nedeniyle HEDEP’in Kürt illerinde kazanma stratejisini devam ettirirken Batı illerinde AKP’ye kaybettirme politikasından vaz geçtiği görülüyor.
HEDEP’in ‘AKP’ye kaybettirme ve CHP’ye kazandırma’ gibi dar alanla kendisini sınırlayan politika yerine, iktidar ve muhalefetle görüşmeye açık ve şeffaf bir taktik izleyeceği, kamuoyunda gizli bir işbirliğini sürdürmeyecekleri izlenimini veriyor. AKP ile yapılacak olası görüşmelerin politik arka planında Kürt sorununa dair önemli stratejik meseleler bulunuyor. Muhalefet ve özellikle CHP ile yapacağı görüşmelerde Yerel seçimler yani doğrudan belediyeler ön plana çıkacaktır.
HEDEP politik stratejisinde Türkiye’nin demokratikleştirilmesi var. Bunun anlamı, sadece Kürt illerini kapsayan bir alanda değil Batıda da etkin bir güç olmasıdır. HEDEP seçmeninin yarısı Metropol şehirlerde yaşıyor. Ancak buna uygun bir politik etki alanı yaratamıyor. Bu bakımdan HEDEP, önümüzdeki süreçte Batı kentlerinde kendisini hissettirmesi önem arz ediyor. Bunun önemli etkilerden biri de Batı illerinde/yerellerde etkin olmaktır. Örneğin HEDEP ile CHP arasında yerel seçimler üzerine görüşmeler olursa, Batı illerinde veya ilçelerinde kendisine ait politikalarını ortaya koyacak ya da uygulayacak koşulları yaratmak isteyecektir. Bunun öncelikli yolu da batıda etkin olabileceği bazı belediyeleri yönetmeye talip olacaktır. Yani seçmenin talepleri doğrultusunda toplumsal etki gücünü arttıracak bir Yerel Seçimler politikasını hayata geçirmeye çalışacaktır.
Sonuç; Mart 2024 Yerel Seçim sonuçları, Türkiye’nin politik dengelerini kaçınılmaz ve zorunlu olarak etkileyecektir. Partilerin belirleyeceği politikalar, politik ilişkiler, dengeler ve özellikle seçmenin tercihi süreci önemli ölçüde belirleyecektir.