Bu yazıyı kaleme alırken Sedat Peker, 7 YouTube videosu 3 adet de görüntülü tweet yayınladı. Kendi hesabından yayınladığı YouTube videoları 30 milyondan fazla izlendi. Telif hakkını kullanmadığı için videoları başka YouTube kullanıcıları tarafından da alıntılanarak çarpan etkisiyle 30 milyonun çok daha üzerinden izlendi. New York Times, Le Monde, Washington Post, The Guardian Sedat Peker’in YouTube videolarını haberleştirdi.
Bu aşamadan sonra Sedat Peker arka arkaya 2 tane görüntülü tweet yayınladı. Bu tweetler sadece Twitter’da 10 milyon görüntülendi. Önder Abay’ın tweetine göre bu iki görüntülü tweet TikTok’ta 250 milyon görüntülenmeyi geçti.
Peker’in içeriklerindeki iddialar ülkedeki Susurluk travmasını tetikledi. Yozlaşmada ve hukuksuzlukta kaydedilen aşamalar gözler önüne serildi. Bu yazıda iddialara derinlemesine girmeyeceğiz, bu iddiaların fikri takibini yapacak çok iyi gazeteciler var. Söylemeye çalıştığım şu ki, Peker videolarının içerdiği iddialar çok çarpıcı dolayısıyla Peker bu iddiaları tasarlanmış bir masa üstünden, aksesuarlar ve entelektüel göndermeler ile süslemeseydi de içerikler aynı hızla yayılabilirdi. Ayrıca entelektüel göndermeler meselesine gelmişken; Peker’in kendini tarif ettiği cümlelerinde çarpıcı tutarsızlıklar olduğu aşikar.
Bütün bunlara rağmen Peker masasına koyduğu Troçki ve Bob Dylan ile Che’yi anlatırken Motorsiklet Günlükleri’ne yaptığı atıf ile yüz binlerce insanın bu detaylar hakkında tweetler, videolar yayınlamasını tetikledi. Emre Kongar’ı takip ettiğini, Yılmaz Özdil’e saygı duyduğunu öğrendik örneğin, Nâzım Hikmet’i sevdiğini de öğrendik yine. Aslında konu ülkemizdeki kokain ticareti, infazlar, mafya ve devlet arasındaki bağlantıyken “Nâzım Hikmet’e nasıl geldik?” diyorsanız, işte tam bu anda hem konuyu hem de Sedat Peker’in kendisine inşa ettiği personayı konuşmaya başladık. Peker’in kendisine inşa ettiği personadan, örneğin kız babası olduğu için bütün bu olayları başlatmasındaki şövalyece tavırdan, taktığı lakaplardan vb.. internet memeleri türemeye başladı.
27 Mayıs itibarıyla çeşitli araştırma raporlarında görüyoruz ki toplumun %50’den fazlası Peker içeriklerini izlemiş. %65’ten fazlası içeriklerden haberdar. (Türkiye Raporu ve Yöneylem araştırmalarını inceleyebilirsiniz.)
İktidarın da bir hamle olarak Sedat Peker ile ilgili dosyalardan verilen bilgilerle Peker’in inşa ettiği personaya saldırdığını görüyoruz. Şurası açık ki Peker’in iddialarının hukuken soruşturulma zorunluluğu, inşa edilen personadan da bu personanın doğruluk oranından da bağımsız. İçinde bulunduğumuz durumda topyekün bir iletişim savaşıyla hukuki kısmın geri bıraktırılma çabasını görüyoruz.
İçişleri Bakanı’nın katıldığı canlı yayın ve Cumhurbaşkanı’nın İçişleri Bakanı’na destek veren açıklamalarından sonra Peker içerikleri ana akım televizyonlar ve gazetelerde yayınlanmasa da Peker içeriklerinden haberdar olanların oranı bugün %65’i de çoktan geçmiş durumdadır. Bununla birlikte Peker’in iddiaları hukuken havada asılı kaldıkça yozlaşmayı ve yoksullaşmayı derinleştirecektir. İletişim tek başına sorun çözmez. Kamuoyunun tepkisini daha net görmeliyiz. Örneğin İçişleri Bakanı gazetecilerle çıktığı TV yayınında kamuoyundan çok partisinin içine ve genel başkanına seslenmeyi tercih etti. Kamuoyunu ikna etmeyi birincil olarak seçmedi.
Kamuoyu bu meselenin bir öznesi haline gelmedikçe içinde bulunduğumuz durumun aydınlık bir yola çıkma ihtimali yoktur. Bu süreçte iletişimin tek başına her şey olmamakla birlikte bir oyun değiştirici olduğunu gördük, görmeye de devam edeceğiz. Kamuoyunun fikri inşa olurken Twitter’ın payı, fikri takipçiliği, kolektifliği gibi yeni imkanlar da belirleyici olacak.