Aktif bir sosyal medya kullanıcısıysanız sosyal medya platformlarında son günlerde (Sedat Peker videolarından enstantaneler kadar olmasa da) yaygın şekilde paylaşılan “Ay videosu” ile mutlaka karşılaşmışsınızdır. Ay’ın gökyüzünde normalden çok daha büyük boyutta ve hızla hareket ederken görüldüğü video kayıt, birçok sosyal medya kullanıcısı tarafından gerçek sanılarak paylaşıldı. Videonun gerçeği yansıtmadığını ve bilgisayar ortamında üretilmiş olduğunu Teyit ve Malumatfuruş gibi doğrulama girişimleri ile dikkatli sosyal medya kullanıcıları hızlıca ortaya koydu. Ay’ın gökyüzünde devasa boyutlarda görünerek Güneş’in önüne geçtiği video, kendini CGI sanatçısı olarak tanımlayan bir şahsın dijital eseriydi ve içeriği Ay’ın hareketleri ile uyumlu değildi.

Sosyal medyada her gün bilgi düzensizliği içeren birçok paylaşımla karşılaşıyoruz. Ancak, gerçek olmadığı ilk bakışta kolaylıkla fark edilebilecek bu videoyu içeren paylaşımları farklı kılan şey, kamuoyunca bilindik isimlerin sosyal medya kullanım pratikleri hakkında bazı gerçekleri ifşa etmesiydi.

Üsküdar Üniversitesi kurucu rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın, gazeteci ve yazar Dr. Hulki Cevizoğlu’nun, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nden Prof. Dr. Aydan Gülerce’nin paylaşımları ile örnekleyelim…

i. Bilgi düzensizliği, belirli bir eğitim ya da kültür seviyesine mahsus bir olgu değil. Popüler bilim dergisi çıkaran, üniversite yöneten, makaleler yayımlayan, ders veren akademisyenler, televizyon programı sunan, köşe yazarlığı yapan, kitaplar yayımlayan yılların gazetecileri, yanlış bilgi paylaşımından münezzeh değil. Onlar da fizik kurallarıyla çelişen, hayatın olağan akışına uygun olmayan, ilkokulda öğretilen Ay’ın hareketleri ile ilgili temel bilgilerle uyumsuz içerik barındıran paylaşımları gerçek sanabilir.

ii. Sosyal medya kullanıcıları, yanlış bilgi içerdiğini fark etseler de kayda değer etkileşim alan paylaşımlarını silmekten imtina edebilir. Hatta, yanlış bilgi içeren paylaşımının aldığı etkileşimden övgü ile bahsedebilir. Bu duruma etkileşim sevdaları ya da egoları sıklıkla yol açabilir.

Sosyal medya platformlarında yanlış bilgi paylaştığını idrak eden kullanıcıların yapabileceği en mantıklı eylem, ilgili paylaşımlarını silip doğru bilgiyi takipçileriyle paylaşmak olmalı. Ancak ne yazık ki, bu durumun örneklerine pratikte pek rastlanamıyor.

Bahse konu videonun iddia edildiği gibi Kuzey Kutbu’nda kaydedilmediği, bilgisayar ortamında oluşturulduğu kendisine delilleriyle aktarılan sosyal medya kullanıcılarının üstelemeden paylaşımlarını silmek yerine uzun uzadıya açıklama yapmaya çalıştığına, alternatif gerçek inşasına giriştiğine ya da yöneltilen itirazları umursamadığına şahit olduk.

Örneğin, dijital düzenleme içeren videoyu aktaran paylaşımına yönelik itirazlara önce savunma yönünde yaklaşım sergileyen Aydan Gülerce, paylaşımını sistematik analiz maksadına büründüren açıklamalar yapmıştı.

Hulki Cevizoğlu ise gerçeği yansıtmayan içerik barındıran paylaşımının aldığı etkileşimin sunulan eleştirileri ve mizahî yaklaşımları göz ardı ederek– bir rekor olduğunu belirtmişti. Sirkatin söylediğinin farkında olmaksızın hem de…

Gerçek dışılığını kabullenerek paylaşımını silmek yerine alternatif açıklama inşasına girişen, rastgele bir Youtube videosunu kaynak gösteren Nevzat Tarhan ise daha sonra videonun animasyon olduğunu kabullense de “gerçekte böyle bir olayın olduğunu” ileri sürmüştü. Gelen tepkilerin ardından Tarhan, sosyal medya için pavyon analojisini kullanmıştı.

iii. Hakikati görmeye niyeti olmayana doğruluk dürtmesi işlemez. Yanlış bilgi paylaşımı ile mücadele ederken etkileşim oyununun bir parçası olmamaya gayret gösterilmeli.

Rusya ve Kanada arasında kutup bölgesinde çekildiği, yılda 1 defa meydana geldiği ve sadece 30 saniye sürdüğü iddiasıyla servis edilen bahse konu kaydı içeren paylaşımlar bir hayli etkileşim aldı. Ancak, oluşan etkileşimin önemli bölümü gerçek hayatla uyumsuz bu görüntüyü gerçek sananları (çoğunlukla sarkastik bir üslupla) eleştiren profiller kaynaklıydı. Yılların gazetecilerinin ve akademisyenlerinin düştüğü hatayı gidermek amacıyla yapılan girişimler, yanlış bilginin yayılmasının hızlanmasına katkı sunan en temel etken hâlini aldı.

Giderek akut hâle gelen yanlış bilgi sorunu, etkileşim bağımlısı sosyal medya kullanıcılarının umurlarında değil. Hakikatin önemini yitirdiği, gerçek ötesi çağın etkisinin iliklerimize kadar hissedildiği günümüz Türkiyesinde “doğruluk dürtmesi” arzu edilen sonucu sağlayamıyor. Ahmet Alphan Sabancı’nın da belirttiği üzere asıl amacı “etkileşim kasmak” olan sosyal medya kullanıcılarını düzeltmek, yanlışlamak veya alay etmek için yapılan paylaşımlar aslında bu şahısların oyununun bir parçası hâline geliyor. Yanlış bilgi içeren paylaşımları düzeltmeye yönelik halis niyetli girişimler, grejuva ateşi üzerine dökülen su etkisi oluşturuyor adeta.

Bu tip paylaşımları görmezden gelmek mantıklı bir seçenek değil. Sosyal medya platformlarının işleyiş yapısı gereği, görüntüleme dışında ilgili içerikle ilave herhangi bir aksiyonla etkileşime geçmeden reaksiyon alma yolu tercih edilebilir.