Yeni bir seçim sürecine girmişken, siyasi sahnenin perde arkasında süregelen oyunlar yeniden gözler önüne seriliyor. Uzun süredir devletin imkanları ve halkın ödediği vergilerle sağlanan lüks yaşamlarına kısa bir mola veren siyasetçiler, yine sokak sokak dolaşıp, aynı zamanda kulaklarımızı tırmalayan vaatlerle karşımıza çıkıyorlar. Ellerini bize uzatarak oy talebinde bulunuyorlar. Ancak gözlerimizin içine bakarak verilen eski sözler unutulmuş gibi yenileniyor. İş ve aş vaatleri yeniden gündeme geliyor. Peki ya barış ve toplumsal uzlaşı?

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) son raporu, dünyanın en büyük 100 silah şirketinin yıllık 597 milyar dolarlık bir satış hacmine ulaştığını gösteriyor. Bu rakamlar, silah ticaretinin yalnızca bir ekonomik aktivite olmadığını, aynı zamanda bir insanlık trajedisi olduğunu ortaya koyuyor. Bu silahlarla kaç insanın hayatını kaybettiğini, kaç çocuğun yetim kaldığını, kaç insanın yerinden edildiğini düşünmek bile insanın içini acıtıyor.

Savaş, bazıları için kazançlı bir iş haline gelmiş durumda. Silah tüccarları, inşaat firmaları ve bazı  medya kuruluşları, bu durumdan nemalanıyor. Ancak, Kürt çatışması gibi uzun süreli iç savaşlar, sadece belli gruplara ekonomik kazanç sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal yaraları da derinleştiriyor. Kürt meselesi, yıllardır Türkiye'nin kanayan bir yarası olarak kalmakta ve iktidarlar bu sorunu çözmekte yetersiz kalıyor.


Kürt meselesinin uluslararası boyutu, ulus-devlet sınırlarını aşan bir soruna dönüştü. ABD'nin dünya hegemonyasının içinde bulunduğu kriz ve Rusya'nın Ukrayna işgali gibi gelişmeler, Orta Doğu'daki güç dengelerini yeniden şekillendiriyor. Kürt meselesinin bölgesel ve uluslararası dinamikleri, Türkiye'nin iç politikasını da etkilemekte ve çözüm sürecini karmaşıklaştırmaktadır.

Türkiye'nin, Kürt meselesinde barışçıl ve kapsayıcı çözümler üretmesi, sadece iç huzur ve güvenlik için değil, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası düzeyde de önem taşıyor. Seçim sürecinde, siyasetçilerin barış ve toplumsal uzlaşı konusunda somut adımlar atmaları, sadece vaatlerle yetinmemeleri gerekiyor. Seçmen olarak bizlerin sorumluluğu, bu konularda net ve samimi cevaplar talep etmek, barış ve toplumsal uzlaşının önemini vurgulamak.

Seçimlerde oy verirken, sadece ekonomik vaatlerin ve günlük politik söylemlerin ötesine geçmek, daha derin ve yapısal sorunlara odaklanmak hayati önem taşıyor. Barış, toplumsal uzlaşı ve ekonomik bağımsızlık, sadece Türkiye'nin iç meselesi değil, aynı zamanda uluslararası alanda da etkili bir Türkiye için elzemdir. 

Seçim sürecinde karşımıza çıkan siyasetçilerin barış ve toplumsal uzlaşı konusunda somut ve inandırıcı adımlar atmaları gerekiyor. Seçmenler olarak bizlerin sorumluluğu, bu konuları gündeme getirmek ve net cevaplar talep etmektir. Ancak bu şekilde, ülkemizin içinde bulunduğu karmaşık ve çatışmalı durumdan çıkarak daha huzurlu ve istikrarlı bir geleceğe doğru ilerleyebiliriz.

İktidarlar, çatışmaları çözmedeki sorumsuzlukları ve yetersiz girişimleriyle, sadece Kürt halkının değil, tüm Türkiye'nin geleceğini tehlikeye atmaktadırlar. Silah tüccarları, inşaat firmaları ve medya kuruluşları gibi gruplar, bu çatışmalardan ekonomik kazanç sağlamakta ve toplumsal yaralarımızı derinleştirmektedir. Ayrıca, savaş ve çatışmalar, halkın can ve mal güvenliğini tehdit etmekte, ekonomik büyümeyi engellemekte ve toplumsal huzuru bozmaktadır.

Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal durum, sadece yerel veya ulusal bir mesele olmaktan çıkmış, uluslararası boyutta da etkili olmaya başlamıştır. Küresel hegemonya, kriz ve savaş dinamikleri, Türkiye'nin iç politikasını ve dış ilişkilerini etkilemektedir. Bu durum, özellikle Kürt meselesi gibi uzun süredir devam eden iç çatışmaların çözümüne yönelik yeni yaklaşımların geliştirilmesini gerektirmektedir.

Bir yandan küresel silah ticaretinin artması ve bölgesel çatışmaların devam etmesi, diğer yandan ekonomik krizler ve politik belirsizlikler, Türkiye'nin geleceğini ve uluslararası konumunu etkilemektedir. Bu nedenle, seçimlerde oy verirken, adayların sadece iç politikada değil, dış politika ve uluslararası ilişkilerde de nasıl bir vizyon ve stratejiye sahip olduklarını dikkate almalıyız.

Seçim sürecinde, siyasetçilerin barış ve toplumsal uzlaşı konusunda somut ve inandırıcı adımlar atmaları gerekiyor. Seçmenler olarak bizlerin sorumluluğu, bu konuları gündeme getirmek ve net cevaplar talep etmektir. Ancak sorgulayarak, ülkemizin içinde bulunduğu karmaşık ve çatışmalı durumdan çıkarak daha huzurlu ve istikrarlı bir geleceğe doğru ilerleyebiliriz.

Bu yazıyı okurken, eminim pek çoğunuzun aklında "Bu konunun yerelle ne alakası var?" diye bir soru belirmiştir. Ancak unutmayalım ki demokrasi yerelden başlar. Yerelde iktidar olmak isteyenler, merkezi politikalara yön veren talepler oluşturur ve bu talepler, ulusal ve hatta uluslararası düzeydeki politikaları etkileyebilir. 

Yerel yönetimler, demokrasinin temel taşlarıdır ve yerelde alınan kararlar, toplumun genel yapısını ve ülkenin geleceğini doğrudan etkiler. Yerel siyasetçiler, merkezi hükümetin politikalarını şekillendiren, halkın sesini yansıtan ve toplumsal ihtiyaçlara yanıt veren önemli aktörlerdir. Bu nedenle, yerel seçimlerde oy verirken, adayların sadece yerel konulara değil, genel siyasi duruşlarına ve ulusal meselelere nasıl yaklaştıklarını da dikkate almalıyız.

Yerel politikalar, özellikle Kürt meselesi gibi uzun süreli ve karmaşık iç çatışmaların çözümünde kilit rol oynayabilir. Yerel yönetimlerin, barış ve toplumsal uzlaşı konularında proaktif ve yapıcı bir tutum sergilemesi, ulusal düzeyde çözüm süreçlerine katkıda bulunabilir. Ayrıca, yerel yönetimler, halkın ekonomik ve sosyal refahını doğrudan etkileyen kararlar alır ve bu kararlar, genel ekonomik ve sosyal politikaların temelini oluşturur.

Bu seçim sürecinde, yerelde aday olan siyasetçilerin, genel siyasi meselelere ve özellikle de barış ve toplumsal uzlaşı gibi ulusal ve uluslararası öneme sahip konulara nasıl yaklaştıklarını sorgulamak, hem yerel hem de genel anlamda sağlıklı bir demokrasi için önemlidir. Yerel yönetimlerin güçlü ve etkili olması, merkezi hükümetin politikalarını şekillendirmede ve toplumun genel refahını artırmada önemli bir rol oynar.

Sonuç olarak, yerel seçimlerde verilen her oy, sadece yerel yönetimin geleceğini değil, aynı zamanda ülkenin genel siyasi yapısını ve uluslararası ilişkilerini de etkileyebilir. Yerelde iktidar olmak isteyenlerin, merkezden talep oluşturma gücü, demokrasinin sağlıklı işleyişinin ve toplumsal barışın korunmasının temelini oluşturur.