İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener başta Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş olmak üzere CHP’ye karşı savaş ilan ettiğini açıkladı. Akşener’in belirlediği strateji 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak olan yerel seçimlerde CHP’ye bütünüyle kaybettirmek ve AK Parti’nin de kazanmasını sağlamaktır. Böylelikle cumhurbaşkanlığı sistemi tartışmaya açılmayacak bir şekilde tescil edilmiş olacak.
Akşener’in devlete karşı görevi
Akşener, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığını kazanmasını engellemek için 2 Mart 2023’te ‘kumar masası’ olarak tanımladığı 6’lı masadan kalkarak süreci başlatmıştı. İYİ Parti milletvekillerinden Aytun Çıray, “Meral Akşener’in masada kalkmasının esas nedeninin anketlerden Kılıçdaroğlu’nun kazanabilme olasılığının yüksek olduğunu ve bunu engellemeye yönelik bir hamle yaptığını bizzat Meral Akşener’in birçok kişinin bulunduğu ortamda söylediğini” ifade etti. Yine Çıray, Akşener’in “Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmaması veya kazanmaması için ‘abi’ olarak gördüğü bazı kişilerin kendisini ziyaret ettiğini, kendisinin de Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmaması için devlete karşı son görevini yerine getirdiğini” söylediğini belirtmişti.
Akşener’in Kılıçdaroğlu ile birlikte meydanlara çıkıp ‘bir oy Kılıçdaroğlu’na bir oy İYİ Parti’ye’ hatta ‘CHP’lilerden İYİ Parti’ye oy istiyorum” gibi açıklamalarının hem siyaseti nasıl kirli bir şekilde yürüttüğünü hem de Kılıçdaroğlu’nun yanında durarak ama Kılıçdaroğlu’na kaybettirmek için özel bir görev üstlendiğini gösteriyor. Burada şu sonucu çıkartabiliriz: sadece bazı İYİ Parti milletvekilleri değil aynı zamanda Akşener’in kendisi de Kılıçdaroğlu’na oy vermemiştir.
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinden sonra ortaya çıkan tablo, İYİ Parti’nin hem 6’lı masanın hem de Kılıçdaroğlu’nun kazanmaması için devlet aklını oluşturanlar tarafından görevlendirildiği artık net bir şekilde ortaya çıkmış durumda. Devlet dinamiklerinin Meral Akşener üzerinden İYİ Parti’ye yüklediği misyon henüz tamamlanmış değil. 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilecek olan seçim sonuçlarının Türkiye genelinde stratejik bir rol oynayacağı, kazanana ve kaybedene göre denklemin yeniden belirleneceği biliniyor.
‘Cumhur’ İttifakı dahası AKP-MHP iktidarı, Mart 2024 tarihindeki yerel seçimlerden mutlak bir şekilde başarıyla çıkması gerekiyor. Eğer AKP-MHP ittifakı, yerel seçimlerde başarılı olursa, iktidar gücünün koşulsuz ve sınırsız bir şekilde pekiştirecektir. Tersi bir durum olursa yani AKP-MHP ittifakı kaybederse, Mayıs 2023’te elde edilen başarı tartışmaya açılacaktır ve 2025 yılı içerisinde erken genel seçim senaryoları konuşulmaya başlanacaktır. Bu nedenle yerel seçimlerde iktidarın başarı olabilmesi için çok yönlü senaryolar devreye konuluyor.
Başarının kıstası Ankara ve İstanbul’dur
İktidar için başarının ölçütü, politik başkent Ankara ve ekonomik başkent İstanbul Büyükşehir Belediyelerini yeniden almaktır. Bu iki Büyükşehir Belediyesi kazanılmadığı taktirde ‘AK Parti başarılı olmadı’ algısı seçmende çok daha fazla güçlenecek ve tartışma konusu olacaktır. CHP’nin bu iki belediye kaybetmesi durumunda zaten dağınık olan muhalefetin çok daha ciddi bir şekilde güçsüzleşmesi ve iddiasının önemi ölçüde kaybetmesi anlamına geliyor.
Ayrıca hem ‘Cumhur’ İttifakı hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan şu gerçeği çok iyi biliyorlar: Mart 2024 yılındaki Yerel Seçimlerde İmamoğlu tekrar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olursa, 2028 yılında tartışmasız muhalefetin tek cumhurbaşkanı adayı olacaktır. Tersine İmamoğlu’nun İstanbul’dan kaybetmesi aynı zamanda politik denklemin dışına düşmesi anlamına gelir. İktidar, İmamoğlu’nu gelecekteki politik denklemin dışında tutmak için bütün olanaklarını kullanacaktır.
Meral Akşener’in savaş ilanı
- Akşener’in Türkiye siyasetindeki pozisyonu stratejik olmayıp konjonktüreldir. Yani belli bir zaman diliminde üstlendiği ya da kendisine verilen görevi yerine getirmekle sorumludur. Bu sorumluluğun birinci aşamasını başarıyla gerçekleştirdi. Yani Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olmasını engellemekti. Görevin ikinci aşaması ise İstanbul’da İmamoğlu’na kaybettirmektir.
Cumhurbaşkanı seçiminde Kılıçdaroğlu’nun yanında durarak kaybettirme stratejisini uyguladı. Mayıs seçimlerinden hemen sonra doğrudan CHP’yi hedefleyen saldırılara başladı. Böylelikle CHP ile İYİ Parti arasında gerilimi en üst noktaya çıkartıp yeni bir saflaşma yaratmayı planladı. Böylelikle Yerel Seçimlerden oluşabilecek ittifakın önüne geçmeye çalıştı. Hem CHP Genel Merkezinin hem de Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun bu süreci sakin bir şekilde götürmek için Akşener’i ziyaret ederek yeni bir konsensüs sağlamak için gösterdikleri çaba, İYİ Parti tabanından ve il örgütlerinde pozitif olarak değerlendiriliyor.
İYİ Parti’den çok yoğun bir şekilde istifaların başlaması özellikle il teşkilatlarının önemli kesiminin yerel seçimlerde işbirliğine dikkat çekmeleri, Akşener’in İmamoğlu ve Yavaş’a kaybettirme planını sekteye uğratabilecek bir durum. Akşener ise il teşkilatların aksine üstlendiği ‘kaybettirme’ görevini yerine getirebilmek için bütün koşullarını zorluyor. Bu nedenle iki belediye başkanına yönelik yapılan dolaylı saldırılar bu kez doğrudan savaş ilanıyla sonuçlandı. Açıkça ifade etmek gerekirse Akşener için bu iki Belediye Başkanı, ‘düşman’ kategorisindedirler, Yani bunlara karşı ‘düşman hukuku’ uygulayacaktır. Hedef iki Başkana doğrudan saldırarak yenilgiye uğratmak istiyor.
Meral Akşener’in düşman siyaseti kime hizmet ediyor
Çok net olarak söyleyebiliriz ki Akşener’i yöneten ona talimat veren ‘abilerim’ dediği bir gücün olduğu açıktır. Bu güç aynı zamanda AKP- MHP ittifakının devam etmesini isteyen ve bugün iktidar olan devlet içerisindeki güçtür. İyi Parti kurulduğundan beri merkez sağda bir siyaset çizgisi oluşturmak ve buradan bir güç olmak gibi bir iddiası olmadı. Esasen devletin iç dinamiklerine göre kendisine bir rol biçildiği artık çok net olarak görülmektedir. İYI Parti’de Akşener’in liderliğindeki azınlık grubunun izlediği politika nedeniyle Büyükşehirler dahil hiçbir ilde belediye başkanlığını kazanamayacağı, ülke genelinde alabileceği ilçe ve belde belediye sayısının 50’yi geçmeyeceği bilinmesine ve oy oranının %4-5 civarına düşeceği görülmesine rağmen mevcut politikadan ısrar etmesi İYİ Parti’nin üstlendiği misyonla ilişkilidir. Mart 2024 Yerel Seçimlerinden sonra sanıldığı gibi İYİ Parti siyaset sahnesinde yer almayacaktır. Akşener, İmamoğlu’na ve Yavaş’a kaybettirdikten sonra siyaset alanındaki rolünü önemli oranda tamamlayacaktır.
Peki, AKP-MHP iktidarı devletin bütün gücüne ve olanaklarına rağmen İmamoğlu ve Yavaş tekrardan kazanırsa Akşener’e ne olur ya da ne yapar?