Dünkü yazımın sonundaki soru zor, ama cevaplanması zorunlu bir sorudur. Sedat Peker’in fitilini ateşlemesi ile başlayan istihbarat dalgasının ardında kim var? Ergenekon’dan kurtarmaya gelen Cemaat’in yaptıkları, Cemaat’ten kurtarmaya gelen Ergenekon’un yaptıkları ortadayken, bu yeni yapı kimdir? Ergenekon’un ya da Cemaat’in devamı mıdır? Üçüncü bir yol mudur? Ki Kılıçdaroğlu “Devletin içinde de SADAT’tan rahatsız olan unsurlar var” demektedir.

Artık taraflar belli: Bir yanda; sivil kanadını AKP-MHP teşkilatlarının, askeri kanadını TSK’nın ve gayri nizami tedhiş harekâtı kanadını SADAT’ın oluşturduğu Recep Tayyip Erdoğan – Devlet Bahçeli yönetimindeki Cumhur İttifakı var. Diğer yanda; 6 liderli, HDP ve Selahattin Demirtaş destekli Millet İttifakı. Ve silahsız, tek gücü oy olan aç, gelecekten umutsuz, yoksulluğun en dibine doğru sürüklenen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. Şimdi de eklemlenme niyetinde oldukları belli yeni abiler!

İçimizde yıllardır biriken ve son günlerde gittikçe artan; öfke, intikam, nefret duygularımız, sandıkta yaşanması kesinleşen yenilgiyi, toplumsal karışıklarla aşmaya çalışan Cumhur İttifakı’nı, sürekli sinir uçları ile oynamaya itiyor. Bu hem öfkeyi artırıyor hem de çıkış yolunu intikam duygularımıza terk etmeye zorluyor.

Yoksullaşanlar olarak; bugünün muktedirlerini kaybettiklerimizin en azından bir kısmının iadesini görme isteğimiz bizi zorluyor. Kuşkusuz hakkımız olarak görünebilir; fakat Millet İttifakı’nın önerisi, hesaplaşmanın, bağımsızlığı sağlanmış hukukun altında yapılmasıdır. Cumhur İttifakı destekçilerinin, korkularının kaynağında toplumsal karışıklık değil, bağımsız mahkemeleri görmelerinin nedeni de budur.

Aday belirleme günü yaklaştıkça, yalnız seçimi değil sonrasını da düşünmek zorunlu. Seçimde Millet İttifak adayının kazanacağı neredeyse kesinleşmiş durumda. Seçim sonrası, cumhurbaşkanı olacak adayı bekleyen, kısa sürede çözülemeyecek devasa sorunlar var. Üstelik ekonomi ve dış politikada zemin bu kadar kaygan iken.

Kendi aklımca sorduğum sorular ile özetlediğim durumu birleştirdiğimde, aşılması gereken ilk engelin devlet içindeki dağınıklığın bitirilmesi olarak görüyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temelleri çökmüş durumdadır. Eğitim ve sağlık alanlarını bırakın, Türk devletleri tarihinde olmayan, silahlı kuvvetlerine eklemlenmiş özel şirketlerle yürüyen savunması vardır. Bunun anlamı, ABD’de olduğu gibi; ordusu savaştıkça, sermayesi para kazanan bir silah sanayii sektörü oluşmuş durumda. Konserve, giyim, bot gibi tüketim malzemelerinden değil, her biri milyonlarca dolarla ölçülen savaş makinelerinden bahsediyoruz. 1980-2000 arasında kalkınma yerine, terörle mücadeleye harcanan kaynaklar, şimdi çok daha fazlasıyla; Suriye, Libya, Somali, Irak gibi savaş bölgelerine ve devasa sayılara ulaşan sığınmacılara akmaktadır.

Önümüzdeki tablo; bir partinin, bir grubun, bir kişinin çözebileceğinin çok ama çok üstündedir. Daha da korkutucu olanı, yaşadığımız kaostan nemalanan, güvenlik içerisine yuvalanmışların göstereceği direnç ve yeni yönetimi yönlendirme çabalarıdır. Onarım gayreti, bu odakların tehdidi altında yürütülecektir.

Bu büyüklükteki sorun ancak; TBMM’nin tüm gücüyle arkasında durduğu bir yönetim kadrosu ile çözülebilir. Millet İttifakı’nda nadiren çıkan çatlak bir iki sesin liderler tarafından bastırılması, bu zorunluluğun kabul edildiğinin de açık göstergesidir.

Dirençle ayakta tutulan birliktelik son günlerde Ümit Özdağ’ın; önce sığınmacı, ardından Mansur Yavaş’ın adaylığına olan desteği ile farklı bir baskı altına alınmaya çalışılıyor. İmamoğlu’nun, başkasının tezgâhladığı kuşkusu olsa “komplo” olarak nitelenebilecek hatası ile ortada Kılıçdaroğlu ve Yavaş kalmış gibi bir görüntü oluştu.

Son günlerde Ümit Özdağ’ın kendi taraftarını bile şaşırtan, “Ne oluyoruz?” dedirten, Kılıçdaroğlu hedefli çıkışları, ardı ardına gelmeye başladı. İşte tekrar o soruya dönelim, “KİM BUNLAR ve BİZİ NEREYE GÖTÜRMEK İSTİYORLAR?”

Sedat Peker: Geçmişte AKP adına; yıldırma, tehdit, saldırı operasyonları yürüttüğünü kendi ağzından dinlediğimiz, iş adamı, mafya lideri. Ergenekon tarafında kendi pozisyonundaki Çakıcı ile mücadeleye girişmiş, yurt dışına kaçmış ve videoları ile bir anda kahraman pozisyonuna gelmiş eski tutuklu. Videolarında açıkladığı bilgilerdeki derinlik, muhtemelen Cemaat üyeliğinden tutuklu bulunduğu dönemde, bir istihbarat kanalı tarafından devşirildiğini akla getiriyor. MHP’nin sopası Süleyman Soylu’yu diline dolamış halde.

Ümit Özdağ: Eski bir MHP ve İYİ Parti’li. Kendi anlatımıyla; istihbarat eğitimi vermiş, istihbarat operasyonları yürütmüş bir akademisyen. Tabela partisini kurar kurmaz sığınmacı sorununu ve tıpkı Sedat Peker gibi Süleyman Soylu’yu diline dolayarak, kimi anketlerde %2 oy oranına ulaşmış durumda. Ekonomi, dışişleri, eğitim, diyanet, savunma, bütçe… Yönetime talip birinden cevabı beklenen bu soruların hiçbiri nedense sorulmamış, akla gelip açıklanmamış.

Benim gördüğüm kadarı ile üçüncü yol da pek öyle sağlam değil. Bunlar yaşanırken, tutuklu bulunduğu cezaevinden yaptığı, “muhalefette birlik” çağrısı hak ettiği değeri bulmayan Selahattin Demirtaş’ın sıkıntısının ve Kılıçdaroğlu’nun kimseyi bilgilendirmeden SADAT’a yaptığı ani çıkışın ardındaki acelenin de, inisiyatifi bu tayfaya bırakmamak olduğunu düşünüyorum.

Görünen o ki üçüncü kolun derdi; demokratikleşme, insan hakları, bağımsız yargı, işçi hakları, gelir dağılımında adalet değil. HDP’yi -zımni de olsa- yürüyen seçim birlikteliğinde kenara itip Kürtleri tekrar oyun dışında tutmak. Seçim sonrası; Cemaat’in ve Ergenekon’un boşaltacağı alana oturmak. Nihai amaç parlamenter yapıya geçiş değil, tek adamlığı sürdürmeye yönelik bir aday bulmak. Adaylar arasında liberal görünümü simgeleyen İmamoğlu’nun kendi ayağına sıkması ile baş başa kalan iki adaydan bu role uygun kişi Mansur Yavaş.

Devlet tecrübesi, birikimi, sükûneti, CHP’ye ve ittifaka olan hâkimiyeti ile Kürtleri dışlamayacak, parlamenter rejime geçişte koordinasyon görevi üstlenecek Kılıçdaroğlu’nun daha hayırlı olacağını düşünüyorum. İttifak Yavaş’ın adaylığını açıklarsa, tabi ki gidip oy vereceğim. Ama nereye gittiğimi ve fazla umutlanmamam gerektiğini bilerek.