CHP'nin tüm tepkilere rağmen Hatay'da Lütfü Savaş'ı aday göstermekte ısrar etmesi hiçbir gerekçeyle haklı gösterilemez. Tarihi bir fırsatı kaybetmiş gözüküyorlar. 

Halkın 6 Şubat depreminde on binlerce canımızı enkaz altında bırakan bir iktidara olan tepkisi ne Mayıs seçimlerinde, ne yargı süreçlerinde, ne de sokaklarda sorumluların hesap vermesi ve adalet duygusunun tatmin edilmesi biçiminde bir karşılık bulamadı. 

Şu ana kadar tek örnek ISIAS oteli davası oldu. Kıbrıs halkının bir bütün olarak arkasında durduğu, davaya başbakan seviyesinde katılım sağlandığı, hatta dünyaca ünlü isimlerden destek mesajı alınmasıyla geçtiğimiz günlerde görülen ilk duruşmalarda en azından sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Diğer örneklerde ilk anda tutuklanan pek çok sorumlu ilk fırsatta serbest bırakıldı, bir bölümü hiç yakalanmadı, hatta AKP’nin İstanbul Büyükşehir Adayı Murat Kurum’la boy boy fotoğrafları yayınlanan örnekler var. 

Deprem katliamının sorumlularından hesap soramamanın haklı öfkesini hisseden milyonlar en azından oy verdikleri, her şeye rağmen güvendikleri ana muhalefet partisinin bu öfkeyi görmesi, hissetmesi ve sorumlular zinciri içinde yer alan kendi başkanına bir fatura çıkarmasını bekliyordu ancak bu beklenti de bir hayal kırıklığıyla sonuçlandı. 

Şimdi bu milyonlar ana muhalefet tarafından da ortada bırakıldığını hissediyor. 

Üstelik değişim vaadiyle kurultaydan zaferle çıkan yeni genel başkan Özgür Özel, konuk olduğu bir programda “Tarihi bir tutum alacağımızı herkes görecek” diyerek Savaş’ın tekrar aday gösterilmeyeceği umudunu diri tutmuştu. 

Şimdi seçim başarısı kaygısı ve onun tartışmalı matematiği olan anketleri öne sürerek bu tavrı savunmaya kalkıyorlar. Bu tavrı savunanlar siyasetten, onun dinamiklerinden ve halkın köklü öfkesinden hiç bir şey anlamamış gözüküyorlar. 

Bazen kısa vadede size bir kent kaybettireceğini bile bile o kişiyi aday göstermezsiniz ve ülke çapında sizden beklenti içerisinde olan milyonlara güven verirsiniz. Siyasal etik, halka ve tarihe karşı sorumluluk bunu gerektirir ve bu tavır sizin iktidara karşı eleştirilerinize haklı ve güçlü bir zemin sağlar. Ancak siz parti olarak deprem sürecinde yaşanan kayıpların sorumluları arasında adı geçen Büyükşehir Belediye Başkanı’nı istifaya zorlamamış olmanız bir yana, tekrar onu aday göstermeye kalkarsınız, bundan sonra benzer vakalarda AKP’ye, MHP’ye, ilgili devlet görevlilerine istifa çağrısı, sorumlulara hesap sorma çağrısı yapmanız çok daha zor olur. Üstelik bu sorun dönüp dolaşıp seçim için kader tayin edici olacak olan İstanbul’da da karşınıza çıkar. Siz Hatay'da Lütfü Savaş’a bile hesap sormuyorsanız, nasıl çıkıp Murat Kurum’un deprem sürecindeki sorumluluğuna işaret edeceksiniz? AKP’lilerin en sevdiği argümanın “evet biz yapıyoruz ama onlar da yapıyor, onlar gelse ne değişecek” olduğunu ve bu argümanın etkili de olduğunu yaşayarak gördük. 

Öte yandan deprem bölgesinde iktidarın "yerel yönetim merkezi iktidar uyumu olmazsa bölge hizmet alamaz" restini boşa çıkaracak bir hazırlığınız ve gücünüz de yoksa bazen yapılmayan işlerin bahanesi olmamak için de o kentte muhalefete çekilmeyi göze alabilmelisiniz. 

Bu elbette siyasal strateji açısından bir beceriyi, kapasiteyi ve kısa vadeli kentsel rant bölüşüm süreçlerinden dışlanmamaktan öte kaygılara ve halka karşı bir sorumluluk duygusuna sahip olmayı gerektirir.

Nihai olarak CHP, en azından şu gün itibariyle küçük sözde kazanımlar gerekçesiyle "büyük suça" ortak olmayı tercih etmiş bir pozisyona düşmüş gözüküyor. Üstelik haftaya kararın gözden geçirileceğini uman yurttaşlara yönelik bugün tekrar basın karşısına çıkan parti sözcüsü Deniz Yücel’in “Lütfü Savaş, Hatay adayımız, geri çekilmesi söz konusu değildir.” biçiminde depremzedelerin ve muhalif milyonların kaygılarını hiçe sayan bir tutum sergilemesi kızgınlığı daha da artırıyor. 

CHP eğer önümüzdeki hafta bu yanlıştan geri dönmezse muhtemelen bunun karşılığını sadece Hatay'da değil Türkiye çapında alacaktır. Üstelik CHP'nin buna rağmen Hatay'ı kazanabileceğinin de zaten bir garantisi yok. Çünkü günden güne tırmanacak bu tepkinin, memleketin sol, sosyalist, demokratik muhalefetinde bir karşılık bulacağını ve Hatay halkının alternatifsiz bırakılmayacağını düşünmek için yeterince neden var. Bekleyip göreceğiz...