Moderna'nın, Uluslararası AIDS Aşı Girişimi (International AIDS Vaccine Initiative - IAVI) ile birlikte tasarladığı ve ilk doz uygulamaları geçtiğimiz günlerde uygulanan klinik deneme, ilk aşamada Amerika Birleşik Devletleri'ndeki dört merkezde sürecek. IAVI G002 isimli çalışma, geliştirilen aşının HIV negatif bireylerin HIV ile enfekte olmasını önlemede etkili olup olmadığını araştıracak.
Bill & Melinda Gates Vakfı'nın sponsor olduğu bu çalışmanın sürdürüleceği merkezler; George Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi, Georgia eyaletindeki Emory Aşı Merkezi, Washington'daki Fred Hutchinson Kanser Araştırmaları Merkezi ve San Antonio'daki Texas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Merkezi.
Geliştirilen aşının güvenilirliğinin ve etkinliğinin ölçülmesi amacıyla, 56 katılımcı faz 1 boyunca bu dört merkezdeki uzman ekipler tarafında izlem altında tutulacak. Klinik deneme kapsamında bu 56 katılımcı çeşitli gruplara ayrılarak farklı dozlarda aşı uygulanacak. Bu kapsamda katılımcıların 32'si en az bir doz birincil doz ve başka bileşenlerden oluşan destekleyici doz, 16'sı sadece birincil doz, 8'i ise sadece destekleyici doz aşı alacak. Farklı gruplara farklı dozlar uygulanmasındaki amaç herkese uygun olacak doğru doz sayısını bulmak.
Dört gruba ayrılan 56 kişiye yapılacak aşılamaya ilişkin ilk sonuçların 2023 yılının Nisan ayında çıkmasını bekliyoruz. Çalışmanın bir sonraki faza geçerek devam edip etmeyeceğine 2023 Nisan ayına kadar süren kısmından çıkan sonuçlara göre karar verilecek.
Uluslararası AIDS Aşı Girişimi IAVI'nin Başkanı Dr. Mark Feinberg "HIV aşısı tasarımında, Moderna'nın mRNA platformuyla yeni bir aşamaya geçmekten ötürü büyük heyecan duyuyoruz. Şimdiye kadar tüm HIV aşısı arayışları olduıkça zorlu oldu ancak bu yeni bir aşama. Şimdi yeni araçlara sahibiz ve bu yeni araçlara sahip olmak, acilen ihtiyaç duyulan, etkili bir HIV aşısına doğru hızlı ilerleme kaydetmenin anahtarı olabilir'' diyor.
mRNA teknolojisi ve HIV
Bu noktada, mRNA teknolojisinin HIV bilimi çalışmalarında bulunan ve ilk kez COVID19 aşılarında denenen bir teknoloji olduğunu hatırlatmakta yarar var. Yani mRNA teknolojsi - HIV tanışıklığı yeni değil.
Dolayısıyla bu çalışma mRNA teknolojisini deneyen ilk HIV aşısı çalışması değil. Yine Moderna işbirliğinde geliştirilen ve sonuçları geçtiğimiz aylarda açıklanan bir başka aşı çalışması maymunlarda umut verici sonuçlar üretmiş ve ardından küçük bir insan grubunda %88 oranında önleyicilik sağlamıştı. Ancak aşının koruyuculuğunu kısa zamanda yitirmesi çalışmanın bir başka ve olumsuz sonucuydu.
mRNA teknolojisi HIV aşılarında nasıl uygulanıyor?
Haberci RNA (mRNA), tüm canlı hücrelerde bulunur ve proteinleri bir araya getirmek için ihtiyaç duyulan talimatları iletirler. Fakat tüm genetik mühendislik korkularınının aksine mRNA ve DNA aynı şey değildir ve mRNA'lar genetik kodumuzu değiştirmek için DNA'mızla birleşemezler. mRNA aşıları oldukça yeni bir teknoloji olmasına rağmen, virüslerin milyarlarca yıldır kullandığı temel prensibe dayanıyor. Yani virüs sanki vücuttaymış gibi bir mesaj taşıyarak, o virüsün sebep olduğu temel proteinlerden birini oluşturuyor (COVID19'da spike proteini) ve vücudun bir çeşit kendi aşısını oluşturmasını sağlıyor. İşte mRNA teknolojisini benzersiz kılan altyapı bu.
HIV söz konusu olduğunda ise işler biraz daha karışık. Çünkü COVID19 aşılarında mesajıcı RNA'ların sadece tek bir proteinin (spike proteini) üretilmesini sağlaması yeterliyken HIV'in karmaşık ve akıllı yapısı işleri epey zorlaştırıyor. Bu çalışmada denenen aşı, HIV'in farklı bileşenlerini yapma talimatını veren en birkaç farklı mRNA içermek zorunda çünkü HIV'e karşı yeterli bir bağışıklık tepkisi oluşturabilmek için daha geniş çeşitlilikte HIV proteinlerine ihtiyaç duyuluyor. İlgili hücre, bunları daha sonra vücuda göndereceği virüs benzeri parçacıklar (VLP'ler) halinde nasıl birleştireceğini doğal olarak biliyor ve ona uygun davranıyor oluyor. Ancak bunlar HIV'in kendini mekanizmasından yoksun oldukları için vücutta enfeksiyona neden olmuyorlar.
Anlayacağınız içerde işler biraz karışık. Bize düşen bilime güvenmek ve bu akıllı teknolojinin HIV'de kalıcı olarak daha akıllı bir seviyeye gelmelerini beklerken, tüm bu bilimsel süreçleri ilgi ve merakla takip etmek.
Karşımızda zorlayıcı bir virüs var
Dilerseniz HIV aşısı meselesinin tarihçesine ve aşı bulmanın zorluklarına da hızlıca bir bakalım. Bilim insanları, 1980'lerin başında yüzyılın en büyük pandemisi olarak ortaya çıktığından beri, belki de tarihin en kötü şöhretli virüsü olan HIV'i alt etmeye çalışıyorlar.
Bugüne kadar yapılan onlarca, hatta yüzlerce HIV aşısı araştırmalarından yalnızca ikisi -kısmi- başarılar vaat etti. Thai RV144 denemesinin 2009'da yayınlanan sonuçları, %31'lik bir başarı duyurmuştu. Bu oran, aşının FDA onayına sunulması için bir hayli yetersiz. Üstelik devam eden araştırmalarda görüldü ki, bu sınırlı koruma dahi yaklaşık bir yıl sonra sona eriyor. Ancak araştırmacılar, neyin işe yarayıp neyin yaramadığını incelemeye devam ediyorlar, çünkü her ne kadar FDA onayına sunmak için düşük olsa da %31’lik başarı, peşinden gitmek için o kadar da kötü sayılmazdı.
Peki HIV, aşılama için neden zor bir hedef?
Çünkü bu virüs vücudun **antikor tepkisinden kaçma konusunda kelimenin tam anlamıyla bir uzman.
Antikorlar, vücuda giren yabancı bir *antijeni tanımak ve ona hemen bağlanarak, o antijeni nötralize etmeye veya diğer bağışıklık hücreleri tarafından yok edilmek üzere işaretlemeye yarayan proteinlerdir.
Klasik yöntemlerle geliştirilen aşılar, bağışıklık sistemine ölü veya zararsız bir antijen sızdırır (Örnek; Koronavirüs aşısı CoronoVac) ve antikorların hastalık gerçekleşmeden oluşmasına izin verir. Ancak HIV, antikorlardan kaçınmak için hızlı bir şekilde mutasyona uğradığından, bu virüse karşı elle tutulur derecede etkili bir aşı henüz geliştirilememiştir.
HIV’in kesin tedavisini bulmanın neden zor olduğunu ayrıca şurada daha detaylı bir biçimde yanıtlamıştım.
(*Antijen: Vücuda girdiğinde antikor oluşmasına yol açan virüs, bakteri, parazit gibi protein yapısında bir madde.
**Antikor: vücuda giren antijenleri zararsız duruma getirmek için organizmanın çıkardığı bir madde.)
Değerlendirme
Yıllardır çeşitli uluslararası tedavi aktivizmi gruplarının üyesi olan ve düzenli biçimde araştırmaları, çalışmaları ve güncel HIV bilimini takip eden birisi olarak öncelikle şunu söylemek isterim; bizim kuşağımız HIV'e karşı kesin koruyucu bir aşının bulunduğunu çok büyük ihtimalle görecek. Aynı öngörüyü HIV kesin tedavisi için de tekrarlayabilirim.
Bu çalışma ile ilgili kanaatim ise; bu çalışmanın önleyici HIV aşıları açısından önemli bir aşama olduğu. Çünkü mRNA teknolojisinin yeni HIV bulaşlarını önlemede umut vaat eden bir yöntem olup olmadığına dair ilk gerçek verilere ulaşmamızı sağlayacak.
mRNA varlığı uzun yıllardır bilinen ancak ilk kez Koronavirüs pandemisinde deneyimlediğimiz bir teknoloji. Bu bilimsel gelişme her ne kadar pek çok dedikoduya sebep olsa da güvenilirliğinden ve işe yararlılığından şüphe duymuyoruz. Ancak HIV konusunda umulan düzeyde işe yarayıp yaramayacağı hala soru işareti. Fakat daha önceki tüm benzer #hivbilgisi yazılarımda da vurguladığım gibi, gelen tüm verilere sağduyulu ve temkinli yaklaşmanın, erken ve gereksiz heyecanlara kapılmaktan daha doğru ve gerekli olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim.
Yeni ilaç, tedavi ve tüm HIV bilimi çalışmalarını yakında takip etmeye ve gelişmeleri paylaşmaya devam edeceğim.
Arda Karapınar,
Tedavi aktivisti, Topluluk yazarı