UNAIDS tarafından duyurulan yeni bir rapora göre, AIDS’i bitirmenin yolu bu konudaki araştırma, tedaviye erişim ve önleme çalışmalarına ilişkin kaynakların artırılmasına ve HIV ile yaşayanların ve herkesin insan haklarının güçlendirilmesine bağlı.
Raporda, bir halk sağlığı tehdidi olarak AIDS'i 2030 yılına kadar sona erdirme hedefine varıp varamayacağımızı şimdiden anlayabileceğimiz çok kritik bir noktada olduğumuz ve belirleyicinin siyasi liderler olduğu vurgulanıyor; bu, siyaset kurumunun ve majör tartışmaların gerçek sorunlara odaklanmadığı günümüz siyasi ortamında pek de iyi bir haber olmayabilir.
Ülkelerden en güncel verileri ve olgu çalışmalarını bir araya getiren rapor, siyasi liderler tarafından bu yıl içinde alınacak ya da alınmayacak kararların milyonlarca insanın kaderini belirleyeceğini ve AIDS'in üstesinden gelinip gelinemeyeceğini öngörüyor.
Dünya genelinde (güncel verilere ve bu veriler temelinde yapılan matematik modelleme çalışmalarına göre) HIV ile yaşayan 39.9 milyon kişiden 9.3 milyonu, yani yaklaşık dörtte biri, hayat kurtaran ve aynı zamanda bir önleme yöntemi olarak bulaş önleyen (Bkz: Belirlenemeyen = Bulaştırmayan, B=B) etkin HIV ilaç tedavisine hâlâ erişemiyor. Yine rapora göre, her dakika en az bir kişi AIDS'e bağlı (tamamen önlenebilir) nedenlerden ötürü hayatını kaybediyor. Sadece bu iki basit veri bile küresel HIV/AIDS cevabımızın çok da başarılı olmadığının göstergesi sayılabilir. Bilimin e tedarik zincirlerinin muazzam bir ilerleme kaydettiği günümüzde, oldukça ucuz muadilleri bile bulunan ilaçlarla, hayatları için o ilaçlara ihtiyaç duyan insanların dörtte birini buluşturamadığımız ve tamamen önlenebilir bir hastalık sebebiyle her dakika en az bir kişiyi yitirdiğimiz bir ortamda, küresel bir başarıdan bahsetmek elbette mümkün değil.
Ancak, eğer bugün doğru kararlar alınır ve bu kararlar zaman kaybetmeden uygulanırsa, HIV ile yaşayan ve ömür boyu ilaç tedavisine ihtiyaç duyacak olan insan sayısı 2050 yılına kadar dünya genelinde 30 milyonun altına düşebilir ki, bu da ilaca erişim politikalarına koşut olarak doğru önleme çalışmaları sürdürülürse, yeni HIV olgusu sayısı sıfır seviyesine doğru ineceği için, çok da uzak olmayan bir gelecekte HIV (ve AIDS'in) durdurulabileceği anlamına geliyor. Bu olumlu senaryo.
Olumsuz senaryoda ise yanlış kararlar alınması ya da doğru kararlar alınsa bile bu kararların uygulanmaması halinde, bu sayı yani HIV ile yaşayan ve ömür boyu ilaç tedavisine ihtiyaç duyacak olan insan sayısı 46 milyona yükselebilir ki bu da çözümün daha karmaşık ve pahalı olabileceği, yani konunun tamamen çözümsüzlüğe terk edilebileceği anlamlarına geliyor.
Rapor ve eldeki veriler topyekûn bir başarısızlık tablosu çizmiyor elbette. Dünya genelinde etkin HIV ilaç tedavisine erişenlerin oranı 2010 yılında %47 iken bu oran bugün yaklaşık %75'e yükselmiş durumda. HIV ilaç tedavisine erişimdeki bu ciddi artış, AIDS ile ilişkili ölümlerin önlenmesinde çok önemli bir rol oynayarak, 2010’da 1.3 milyon olan bu sayıyı 2023’te 630.000'e indirdi. Yani aslında denklem basit; daha çok insanı HIV ilaç tedavisine eriştirdikçe hem ömürler uzayacak hem de HIV ilaç tedavisi bulaş engellediği için yeni HIV olguları azalıp sıfırlanacak. Yukarıda bahsedilenler elbette kayda değer başarılar. Ancak HIV’in tanımlanışından kırk yıl sonra bile, HIV ilaçlarına ihtiyaç duyan her dört insandan birinin bu imkândan hâlâ yoksun olduğunu ve her dakika en az bir kişinin AIDS’e bağlı (önlenebilir) faktörlerden ötürü öldüğünü hatırladığımızda, başarılı olup olmadığımıza ilişkin daha gerçekçi bir değerlendirme yapabiliriz.
UNAIDS İcra Direktörü Winnie Byanyima, “Dünya liderleri, bir halk sağlığı tehdidi olarak AIDS salgınını (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında) 2030 yılına kadar sona erdirme sözü verdiler ve bu sözlerini ancak küresel HIV müdahalesinin ihtiyaç duyduğu tüm kaynaklara sahip olmasını ve herkesin insan haklarının koşulsuz şartsız korunmasını sağlarlarsa tutabilirler” diyor ve ekliyor:
“Liderler milyonlarca hayat kurtarabilir, milyonlarca yeni HIV olgusunu önleyebilir ve HIV ile yaşayan herkesin sağlıklı ve dolu dolu bir yaşam sürmesine imkân sağlayabilir.”
Rapor, birçok ülke ve bölge yeni HIV olgularının önlenmesi konusunda ilerleme kaydederken, yeni olguların sayısının arttığı üç bölgeyi de tanımlıyor. Bunlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa ve Orta Asya ile Latin Amerika bölgeleri.
Pek çok ABD başkanının baş tıbbi danışmanlığı yapan, HIV/AIDS konusundaki emekleri ile tarihe geçen ve geçtiğimiz aylarda emekli olan efsanevi bilim insanı Dr. Anthony Fauci, raporda vurgulanan tabloya ilişkin şöyle diyor: “Pek çok ülke 2030 yılına kadar AIDS salgınını sona erdirmek yolunda muazzam bir ilerleme kaydediyor, ancak çabalarımızı yavaşlatabilecek birçok zorluk var. Bu yüzden sürekli olarak sesimizi duyurmak ve proaktif olmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Bu konuda başarısızlık bir seçenek değil, hatta bu düşünülmemeli bile. Bu önemli ortak insanlık hedefine sadece tüm paydaşlar hep birlikte çalışırsak ulaşabiliriz.”
HIV alanındaki tüm gelişmeleri yakından takip eden ve zaman zaman yazıya döken bir aktivist olarak, dünya HIV gündemini yakından takip etmeye ve gelişmeleri ilgililerle paylaşmaya devam edeceğim.
Takipte kalın.
Arda Karapınar
www.ardakarapinar.me
Twitter: @MAPanosian
Instagram: @MinasArdaPanosian