Mobil cihaz kullanımının artışı, internet penetrasyonunun yükselişi, sosyal medyanın yaygınlaşması, haber tüketiminin basılı organlardan sanal kaynaklara kayması, eğitim seviyesindeki ve medya okuryazarlığındaki düşüklük, kutuplaşma, basına ve siyasete duyulan güvenin azalması, postmodernizm gibi birçok etken yanlış bilgi sorununun akut bir hâl almasına yol açtı. Özellikle 2016 yılında gerçekleşen ABD başkanlık seçimi ve Brexit referandumu süreciyle birlikte bilgi düzensizliğinin yol açtığı tehlikeye dair daha geniş bir farkındalık oluştu. Kamu, sivil toplum, sosyal medya platformları ve basın kuruluşları bu sorunla mücadele için çeşitli girişimlerde bulundu.

Hakikat sonrası çağ olarak nitelenen bu dönemde küresel ve yerel bilgi ekosisteminde dikkat çeken ve giderek popülerleşen yeni medya girişimleri, doğrulama platformları oldu. İnternetteki bilgi kirliliği ile mücadeleyi amaçlayan doğrulama aktivistlerinin sayısının artması küresel bir trend hâlini aldı. Bu trendin bir parçası da sivil toplum ve medyaya ilaveten “kamu teyit platformları”nın kurulması yönünde çabalar / çağrılar oldu.

Bilgi düzensizliği sorunu ile mücadele adına Türkiye’de hâlihazırda faaliyet gösteren (Yalansavar, Teyit.org, Doğruluk Payı, Malumatfuruş, Doğruluğu Ne?, Günün Yalanları, Fact-Checking Turkey ve Doğrula gibi) sivil girişimler mevcut. Geçtiğimiz Şubat ayında bu sivil girişimlere ilaveten İletişim Başkanlığı tarafından bir “kamu doğrulama platformu”nun hayata geçirilmesinin planlandığı kamuoyuna duyurulmuştu.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 20 Şubat 2021 tarihinde attığı bir tweet ile Doğru Mu? adlı bir doğrulama platformunun “çok ama çok yakında” yayına geçeceğini açıklamıştı. Altun, uzun süredir hazırlık yürüttükleri platformun test aşamasında olduğunu belirtmişti.

İletişim Başkanlığı, platform hayata geçtiğinde detaylı bilgilendirme yapılacağını aktarmıştı. "Doğru mu?" hakkında şu an elimizde tanıtım görselleri ve İletişim Başkanı’nın açıklaması dışında somut bir bilgi mevcut değil.

Hangi metodoloji ile inceleme yapacağı, ihbar/talep sisteminin nasıl çalışacağı, nasıl finanse edileceği, insan kaynağının nasıl teşkil edeceği, iOS ve Android marketlerde yer alacak uygulamaya ilaveten sosyal medya hesaplarının olup olmayacağı, muhalefetin yanı sıra hükümet temsilcilerinin iddialarını da inceleyip incele(ye)meyeceği henüz bilinmiyor.

Şu an, bu platform faaliyete girmeden ve çıktılarını üretmeden bu konularda kesin bir yorumda bulunmak için erken olabilir. Ancak, Türkiye’de basın sektörünü düzenleyen sistemin işleyişi bu platformun olası yayın çizgisi hakkında fikir veriyor.

Fahrettin Altun'un bahse konu tweetinde HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun bir FETÖ soruşturması hakkındaki paylaşımını konu edinen Öznur Küçüker Sirene adlı sosyal medya kullanıcısının paylaşımını alıntılamış olması aslında kurulması planlanan girişimin nasıl faaliyet gösterebileceğini işaret ediyor. Bu durum da Boğaziçi Küresel projesi Günün Yalanları ve Fact-Checking Turkey adlı girişimlerin tamamen AK Parti çizgisinde tarafgir yayınını akla getiriyor.

Altun’un “hakikat mücadelelerinin güçlü aygıtlarından biri” olarak nitelediği Doğru mu? adlı platformun, kamu otoritesi tarafından yürütülen diğer aygıtlardan farkının ya da diğer aygıtlara ilaveten katma değerinin ne olacağı da elbette önemli bir tartışma konusu.

Hakkında yapılan duyurunun üzerinden yaklaşık 5 ay geçmesine rağmen kısa süre içinde faaliyete geçirileceği belirtilen girişimden bir haber alamadık. Bu süreçte İletişim Başkanlığı’nın odağının sosyal medyada yayılan haber ve bilgilerin gerçek olup olmadığını inceleyecek bir platform kurmak yerine sosyal medyayı ve internet basınını düzenleyecek bir yasa hazırlığına kaydığı söylenebilir.

Türkiye Gazetesi'nden Yücel Kayaoğlu imzalı bir haberde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dezenformasyon suçunun ve ilgili cezaların tanımlanması yönünde çalışma yapma talimatı verdiği, Ak Partili kurmayların da AB ve dünyadaki diğer uygulamaların inceleneceğini, buna göre bir yasal düzenleme yapılacağını belirttiği aktarılmıştı. Bahse konu açıklamada Bir denetim mekanizmasının oluşturulması, RTÜK benzeri bir yapının kurulması, BTK desteği ile uzmanlardan oluşan bir yapının teşkili seçenekler olarak sunulmuştu.

İnternet Medyası ve Haberciliği Çalıştayı'nda yaptığı konuşmada Fahrettin Altun, "Toplumun ülke ve dünyadaki gelişmeler hakkında gerçek, doğru ve güvenilir haberlere ulaşması sağlıklı bir demokrasi için vazgeçilmez bir unsurdur. Dolayısıyla hakikate dayalı habercilik demokrasiyi güçlendirirken, çarpıtma ve yalan üzerine kurulu tahrif haberciliği demokrasiye büyük zararlar vermektedir" ifadelerini kullanmıştı. Bu tespite katılmamak ne mümkün! Ancak, Altun’un konuşmasında internet medyasıyla ilgili yeni hukuki düzenlemeye ihtiyaç olduğu vurgusunun demokrasimize etkisi –siyasî saiklerle hareket edilmesi durumunda– lanse edildiği gibi şekillenmeyebilir.

"Doğru Mu?" ya da dezenformasyon odaklı bir mevzuat ile kurulacak düzenleyici mekanizmanın nalıncı keseri gibi çalışması ve sadece muhalif kesimin, partilerin ve basın organlarının üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılması mevcut kutuplaşmayı derinleştirmekten başka bir işe yaramaz. Anadolu Ajansı ve TRT gibi organların yayın çizgisi, Basın İlân Kurumu ve RTÜK’ün uygulamaları, planlanan girişimlerin çıktıları hakkında öncü gösterge olarak değerlendirilebilir.